bugün

Yeraltı Edebiyatı candır ! Charles Bukowski babadır !
can yücel ile ne çok benzer noktaları olduğunu düşündüğüm yazar.
takip edilesi yaşasaydı oturulup iki duble rakı içilesi büyük insandır.
"yaşamlarını sürekli kampüste geçiren manyaklar vardı. üniversite yaşamı yumuşak ve gerçeklerden uzaktı. dışarıda, gerçek dünyada seni nelerin beklediginden söz etmiyorlardı. beynini teorilerle dolduruyor, kaldırımların ne kadar sert oldugunu söylemiyorlardı. üniversite tahsili insanı sonsuza dek mahvedebilirdi. kitaplar yumuşatıyordu insanı. kitabını bırakıp sokağa çıktığında kitapların sana söz etmedikleri şeyleri bilmek zorundaydın." charles bukowski.
anlatılmaz bu adam, okunmalıdır.
Meteliksizdir fakat niteliksiz değildir. Yalnız kalmaya doyamayandır. kendini insan dolu bir odada ya da tezahürat yapan seyircilerle dolu bir tribünde yalnız hisseder bilhassa. Alkolü ve kendisini dünyanın en muhteşem iki şeyi olarak tabir eder. Genelde yazılarını gece yazmıştır. bu tip bir hayat yaşadığı için bir çok kez tutuklanmış dayak yemiş hatta bazı kitaplarında adam öldürdüğünü dahi söylemiştir.
bukowski hayatı, özgün dili ve tarzı ile amerikan edebiyatına damgasını vurmuş, ülkemizde ise ilk kez sokak dergisi’nde çıkan öyküleri ile tanınmıştır.
ilk ölüler böyle severini okuğum yazardır kendileri, o zamanlar lisedeydim ve aynı bukowski'nin kitabında yazdığı karakter gibi olmak isterdim. bazı hayallerin olmayacağını uzun zaman geçtikten sonra anlar insan ama bu hayalimin olmayacağının farkına bir kaç gün sonra vardım. sistem kölesi insanlarız ve standart bir yaşamımın olması için böyle devam etmemin gerektiğini biliyordum. ama bukowski'nin kitapları o zamanlar favorim oldu ve belki de şuanki standart yaşamının değerini bilmem de bir etken olmuştur bukowski. bu yüzden severim kendilerini.
"eğer berbat bir şeyler olmuşsa, unutmak için içersin; iyi bir şeyler olursa kutlamak için içersin ve hiçbir şey olmamışsa bir şeyler olması için içersin. sözüyle beni benden alan ayyaş insan iyi şair.
belki de en iyimser siiri the laughing heart olan dede. ayrica guzel bir kullanim sekli ornegi asagida.

http://www.youtube.com/watch?v=KT16DcHcjRA
--spoiler--
tanrıya inananlar için büyük soruların çoğu cevaplanmıştır. fakat biz, tanrı formülünü hazır olarak kabul edemeyenler için büyük cevaplar taşa kazılı değildir. yeni koşullara ve keşiflere uyum sağlarız. esneğiz. ne sevgi bir emir olmak zorunda ne inanç bir dikta. ben kendimin tanrısıyım. biz kilisenin, devletin ve eğitim sistemimizin öğrettiklerini silmek için burdayız. biz bira içmek için burdayız. biz savaşı öldürmek için burdayız. biz garipliklere gülmek ve hayatımızı ölümün bizi almaktan korkacağı kadar iyi yaşamak için burdayız.
--spoiler--
bukowski de an itibariyle facebookta küçük iskenderleştirilen büyük adamlardan.
ergenler onun da aforizmalarını, paragraflarını sikmeye başladı. onlara çekici gelen dili veya küfürleri belki. ama anlayamadıkları onlarla anlatmak istediği. bu yüzden de popüler bir kaç aforizması / paragrafı tekrar tekrar gözümüze sokuluyor.
gidin kitaplarını okuyun bukowskinin. hayatını izleyin. siktirtmeyin facebook güncellemelerinizi. bukowski'ye yapmayın bunu.
''gözyaşlarına dayanamam'' isimli şiirine hayran olduğum adamdır.

ayağını kıran kazın etrafında
beş-altı yüz tane salak birikmişti
nöbetçi yaklaşıp
silahını çektiğinde
ne yapılacağına
karar vermeye çalışıyorlardı
ve konu kapandı
kulübesinden çıkıp
ev hayvanını öldürdüğünü iddia eden
bir kadın dışında
fakat nöbetçi kayışını ovuşturup
kıçımı öp
dedi kadına,
gidip başkana şikayet et;
kadın ağlıyordu
ben de gözyaşlarına hiç dayanamam.

çadırımı katladım
ve yolun aşağısına gittim:
piçler
manzaramı bozmuştu.
yalnızlığın dibine vurmuştur.
twitter ve facebook'ta örneklerini paylaşan ergen arkadaşlarımdan biliyorum.
zira yalnızlığı onun kadar iyi anlatan başka biri var mı, bilemiyorum.
ilk kadınlar romanıyla tanıdığım yalınlığı ile mükemmel yazabilen, dahi alman asıllı amerikan yazar. ergenlik dönemlerinde okursanız ve biraz da içkiye meraklıysanız kendinizi kaptıracağınız türden öyküleri vardır.
--spoiler--
seks yaptıktan sonra kız sana senin hayatındaki ikinci seks yaptığı kişi olduğunu söyleyip, birincisinin karaktersiz olup kendisini kandırdığından bahsediyorsa ücretini masaya bırakın.
--spoiler--
demiştir ki ; Daha çok seven taraf, kaybetmeye daha yakın taraftır. *
Uzatmaları oynayan "chuck" in takma adının esin kaynağı.
"Hayat düzmüş beni bi kere, geçinemiyoruz... Hayattan küçük lokmalar almak zorundayım, bütün atamıyorum ağzıma. Kovalar dolusu bok yemek gibi...
Akıl hastanelerin, sokakların dolu olması beni şaşırtmıyor.
Kedilerimi seyretmek bile iyi gelir bana. içimi serinletir.
Onların yanında kendimi iyi hissederim.
insan dolu bir odaya sokmayın beni yeter ki.
Sakın..."
hemen her yerde sözlerinin paylaşıldığı adamdır. gına geldi mk.
postmodern peygamber.
Söylediği kimi sözler verdiği kimi pozlarla uyuşmayacak kadar çelişki dolu bir yazar. Belki de yaşadığı çetrefilli ilişkilerden besliyordu ruhunu, kim bilir.
(bkz: sevim koş katil geldi)
" sevgililer gunu yoktur. gerizekalilar gunu vardir. "
yeraltı edebiyatı deyince akla gelen ilk isimdir bukowski aşkın tanımını da çok güzel yapmıştır kendisi. içtiği içkiler yediği attığı dayakların haddi hesabı olmayan amerikalı yazar.
https://www.facebook.com/photo.php?v=166843319999878
--spoiler--
Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. iyi işleri olan sinek kaydı traşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. ilgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam.
--spoiler--