bugün

Bir süre güvenmeyeceksin kimseye.
Kendine sığınacaksın..
Aşk konuşulduğunda sen susacaksın.
Of larla ah larla başlayacaksın her cümleye.
Çevrende senden başka herkes haksız olacak.

Yüreğinde bir ismin imzası var ve sen onu silemeyeceksin.
Söküp atamayacak, ne yapsanda bitiremeyeceksin.
Seninle beraber büyüyecek içindeki sızı,
"Ve kime dokunursan dokun, ilk önce onu hissedeceksin".

Can Yücel

Şiirleriyle içimi burkan üstad.
(bkz: bizim memlekette göte göt derler)
bi' necip fazıl'ı, bir seni bilirim üstad, büyüksün.
ecdadın şanında mehteran baş vermiş
günümüz gençliği şerefi boş vermiş
gözlere sürme çekilsin diye kaş vermiş

can yücel..
"bağlanmayacaksın!" diyen kimseye öyle körükörüne...
çok iyi diyen, daha iyisi denemeyen...
deneyerek ve dahi yamularak bildiğim; "ne kadar seversen sev o daha az sever seni..."

*hoş bir sada bırakti gitti baki kalan gökkubbede, inandığı iyi karşılasın...
kendisinin olmayan sahte şiirlerden en ünlüsü için:

(bkz: bağlanmayacaksın).

not: hay amına koyayım şiir can yücel'in filan değil. varsa kaynak gösterin. gelip eksilemeye hiç gerek yok.
özledim seni...
ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir...
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca zaman içimi
nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum.
yokluğun, hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp mütemadiyen
bir boşluğa sabahları seni okşayarak başlamaları akşamları her işi bir
kenara koyup seninle başbaşa konuşmaları
özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu
küskünlüğünü...
nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne kadar yumuşak, bir
çift kısık gözle kendini, ellerimin okşayışına bırakırken.
gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğunu görmek ve sana bunları
söyleyemeden 'git artık' demek.
'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa' demek
sana ne de zor..
seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda bana bir yabancı gibi
bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...
küçük iskender'in anlattığına göre ;

bir içki masasında küçük iskender'in elini, can baba'nın bacağına koyması üzerine " sikecek olsam büyük iskenderi sikerdim, iskender" diyen büyük insan.
"Bir hayli kırgınım... Kime olduğunu, neden olduğunu bilmeden.. Belki hayata, belki kendime, belkide dilimden düşmeyen keşke'lere..."
Facebook'un yükselen yıldızıdır kendisi...
KiBRiT ÇAKIYORSUN KARANLıKTA

Kibrit çakıyorsun karanlıkta
badem çiçeklerini görmek için
Ve mart denizlerinde tedirgin bir çift
sarnıç gemisi gözlerin
Bir iş açacaksın sen başımıza
yangın mı olur artık, bahar mı?

CAN YÜCEL
Ben Benden Olgun insan isterim

Ben;
Benden olgun insan isterim karşımda!
Benden dürüst,
En ufak dalgada,
Arkasını dönmeyecek kadar olgun.
Arkamı döndüğümde,
Sırtımdan vurmayacak kadar güvenilir.
Bir o kadar cesaretli olmalı.
Yağmurdan ıslanıp,fırtınadan kaçmamalı.
Ayağı taşa takılınca kayadan korkmamalı.
işine gelince sevip,
Zoru görünce bırakmamalı...

can yücel
facebookta doğdu.
facebookta öldürüldü. (yıllar sonra)
ustaya sormuşlar:neden annenize hiç şiir yazmadınız diye.cevaplamış:beni on yedi yaşına kadar yıkayan anneme şiir yazacak kadar şair değilim,diye.
Gittin mi büyük gideceksin !
Ayrılık bile gurur duyacak seninle..
Gittin mi ayakların onun yakınından bile geçmeyecek..
Gölgen bile kalmayacak ardında..
Gittin mi onurunla gideceksin;
"Haklıysan gidecek, gitmişsen dönmeyeceksin"
liseli ergen aşıklar tarafından facebook şairi konumuna getirilmiştir.
Ne yormak istedim seni,
Ne de yormak kendimi.
Çok çalıştım,
Gitmeye de kalmaya da.
ikisi de aynı acı, ikisi de rezil.
Daha öncede gitmiştim,
Ama böyle kalarak değil.
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..

bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun

bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince

nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
eğer

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
face ye takılmaya başladıktan sonra herhalde bu adam yememiş içmemiş söz söylemiş diyesim gelmesini getiren kişidir. ki orda burda her yerde bu adamın sözü diye paylaşılan bir çok sözde can yücel in değildir. o kadar laf olsun diye manasız cümleler kuracak bir kişide değildir kendisi.
"necip fazıl kısakürek'in yazdığı 'ulu hakan abdulhamid han' kitabını anlayan, her şeyi anlamış olacaktır" demiştir.
yaşlandığımda tip olarak benzemek istediğim kişi. o saç sakalın birbirine karışması, sigaradan sararan bıyıklar falan.
görsel
--spoiler--
Farzet hiç ayrılmadık
Gözümde tütüyor
Gözümü tütsülüyorsun hala
Hep birlikteyiz sanki
Seninle ben ve DÜNYA

--spoiler--
keşke hep masum kalsaydın benim için,
uzaktan ve duvarlara dayanarak izleseydim seni,
keşke tanışmamıza hiç fırsat olmasaydı,
ve seni hayatıma şeker misali karıştırmasaydım,
hayat kavramım senden ibaret olmasaydı keşke,
seni hayatımın öznesi yaptım da ne oldu?
her gece bir acı, her anımda yaralı bir kalp.
öznesi olmayan bir hayata mahkûm bir nesne kaldım sayende,
oysa ne kadar masumdun önceleri,
bir gülerdin dünya gülerdi sanki
kazara göz göze gelsek yıkılırdı içim,
öpülesi bir el uzanırdı tenime.
dokunurdu içime işlercesine.
ne güzeldi eskiden, uzaktan seyreder,
en yakınlarıma anlatırdım seni,
ne masumdun sen bana...
aniden çıkınca karşıma,
yağmuruna kavuşmuş toprak misali sevindi yüreğim.

-- can yücel --
kafam gitti uzaklara, düşündüm biraz işte
sen giderken buralardan, işteydim ben işte
- can yücel