bugün

antik çağ döneminde yaşamış olan mitolijinin gereği çok tanrılı din mensubu bir kişinin şaşırma cümlesidir. "ulan" der içinden "ateş, su, toprak, tahta tanrısı varken bu çağda hala nasıl tek tanrıya inanıyorlar, şaşılacak şey, tövbe tövbe..." diyerek kınar tek tanrılı dinleri ve ona inananları.

gerekli gereksiz bkz'lar:
(bkz: saldım çayıra mevlam kayıra)
(bkz: salmak)
(bkz: çayır)
(bkz: mevla)
(bkz: kayır)

(bkz: fırtına öncesi sessizlik)
kompradorların geri kalmışlara armağanı olup emperyalizmin de polisliğini yaptığı durumur.
bir önceki çağlardaki insanla kendisi arasında uçurumlar görmek isteyenleri hayrete düşüren olgudur. e o zaman al buna da şaşır!
(bkz: bu çağda insanlar hala götünden sıçıyor)
(bkz: bu çağ)
zordur. bilimdeki gelişmelerden göt olmamak zordur aslında. kutuplarda 6 ay gündüz olduğunun bilinmediği bir bölgede yazılanları internet çağında güncel tutma çabası içerir. vatikan ya da diğer kutsal kitap uzmanlarının quantum fiziğindeki gelişmeleri herkesten daha yakın takip etmesi, big bang gibi müthiş yeni bir buluş olduğu anda ''aha bak şu ayette o da yazıyodu bak ulen ahmet!!'' diyebilmek içindir. ''uyan oğlum ahmet, yemişler olm seni!''.
"bu kadar saf insanları hayatta tutan bir güç olmalı mutlaka" dedikten sonra, bir tanrının olduğuna inanabilen insan.
newsweek dergisinin bir manşeti:

http://www.colorado.edu/p.../Found/NewsweekCover.jpeg
her çağın tek hakimi allah olduğuna göre, geçmiş, bugün ve gelecekte de allah'a olan inanç devam edecektir. allah tek'tir, bir'dir ve o'ndan başka ilah yoktur.
(bkz: mikrofona konuş dedim ağzına al demedim)
(bkz: kadın doganın erkek evrimin devamıdır) *
(bkz: bu cagda hala sazan avının varlıgına inanmak)
(bkz: bir asır boyunca aynı heykele tapmak)
zannımca, önceki çağlara nazaran, daha kolay olması gereken durumdur.

zira; öyle bir çağ düşünün ki, hücre denilen olay bilinmiyor.
gözle görülemeyecek boyuttaki o yapının içinde, bir ülkenin yapamayacağı kadar çok işin,
düzenli bir şekilde yapıldığı bilinmiyor.

mitokondrinin enerjiyi kimyasal bağlar arasına hapsettiği,
enerjiye ihtiyaç olduğunda ise o bağların çözülmesi ile ortaya çıkan enerjinin kullanılacağı bilinmiyor.

golginin salgı yaptığı, çok salgı yapması gereken hücrelerde * diğer hücrelere nazaran daha fazla sayıda olduğu bilinmiyor.

hücrenin bir protein sentezlemesi için, *,
önce dna'dan nükleotitlerin diziliş sırasının mrna tarafından alındığı,
daha sonra trnalar ile teker teker dna sırasına uygun olan aminoasitlerin taşındığı
ve bu taşınan aminaoasitlerin, ribozomun küçük ve büyük alt birimlerinin *
birleşmesi ile
tesbih taneleri bir ipe dizilir gibi birbirlerine bağlandıkları bilinmiyordu.
ve bu olay sonucunda sentezlenen proteinlerin her canlıda farklılık gösterdiği * bilinmiyordu.

Bir başka tarafta, insanda kalbin kan pompaladığı, sonra o kanın gerekli her yere,
akciğer tarafından dış ortamdan alınan oksijeni
ve dışarıdan alınıp da en küçük parçasına kadar parçalanmış besin maddelerini taşıdığı bilinmiyordu.

Ki o besin maddelerinin, ağızda, midede ve ince bağırsakta hem mekanik bir sürü etki,
hem de molekül yapılarına uygun bir dolu enzimin saldırması ile parçalandıkları,
bağırsakları çepeçevre saran kılcallar tarafından da emilip kana karıştırıldığı da bilinmiyordu.

Kan yer çekimi ile ayaklarda, bacaklarda birikir de kalbe tam olarak geri dönemez diye,
bacaklardaki toplar damarlarda mevcut olan, tek yönlü geçişe olanak tanıyan,
yukarıya doğru kanı iterek hareket eden kapakçıklar bilinmiyordu.

Beynin merkezinin altında, nohut büyüklüğünde, hipotalamus dediğimiz o yapının,
bir orkestra şefi gibi, vücudun bir çok yerinde bulunan diğer endokrin bezlere,
ürettiği hormonu o beze kan yoluyla bir mektup gibi gönderdiği ve bu şekilde "salgını salgıla!" emrini verdiği
daha sonra kanda o hormon yeterli seviyeye ulaştığında yine göndereceği başka bir emirle
o endokrin bezin salgılamasını durdurduğu bilinmiyordu. *

Bunların hepsinin bir canlının yaşamının sürmesi için,
beyin, sinir sistemi ve hormonlar tarafından denetlenerek kendiliğinden oluyor olduğu,
insanın kendi iç organlarına bile emredemediği ama buna rağmen en düzgün homeostazi ile yaşadığı bilinmiyordu.

fizik, kimya matematik ne büyük birer derya, bunlar bilinmiyordu.
uzay bilinmiyordu.
gezegenler, güneş mevsimler nasıl ouşuyor bilinmiyordu.
sadece yaşanıyordu hayat ve inanılan yine allah idi aklını kullananlarca.

bugün de yarın da öyle olacak...
(bkz: bu çağda hala osurmadan sıçamamak)
bu çağda hala sözlük, forum vb. anonim mekanlarda zırvalayarak provokasyon yapmayı hayal eden kişilerin ifadesidir.
sen bu kafayla gidersen böyle sürünür gidersin dediren beyinsizlik ifadesi.
2000 sene önce cahillikten, sığınma duygusundan, korkudan dolayı insanlar tarafından oluşturulan felsefi bir akım olarak tanrıyı düşünürsek. bu çağda inandırıcılığını yitirmesi gerektiğini rahatlıkla anlayabiliriz. çağ bilim çağıdır, kanıt çağıdır. dönemde, insanlarda binlerce yıl önceki insanlar değildir artık. ama şimdi bunu ortaya atıpta boku bokuna polemik yaratmaya gerek var mı, yok. zaten cahil ve eğitimsiz olan insanlara anlatılacak bir şey değil bu. zaten şahsen insanların buna inanmasınıda istemem. çünkü tanrı düşüncesi, korkusu insanların kafasında olmazsa dünyada kötü anlamda çok şey değişir. kimsenin yararına olacak bir durum değildir bu. bunun insanlık tarafından sindirilmesi bir kaç çağ daha alıcaktır. en iyisi varsın insanlar istedikleri gibi inansın, yaşasın.
(bkz: bu çağda insanı inandığı şeyden ötürü yargılamak)