bugün

kirgizistanin baskentidir.kirgizca ve rusca konusulur. kazakistan'a sinir oldugu icin, burda yasayanlar tarafindan giris-cikis yapmak icin kullanilan sehirdir.darbe den sonra halkin alim gucu iyice dusmustur.
yönetimi yerinden indiren devrimin olduğu,aslında bu karışıklıklar öncesi gayet eğlenceli olan ama şu anda gidenin yusuf seslerini çok rahat işittiği başkent.
ankara, kardeş şehridir.
çikolatalı bisküviye benzer kelime tınısına sahip, kırgizistan nın başkentidir.
SEHIR MIMARISI SATRANC TAHTASI SEKLINDE, KAZAKISTANIN BASKENTINI DE TASARLAYAN MIMAR TARAFINDAN PLANLANMISTIR. ULASIM UCUZDUR. HER ARAC SAHIBI MAFYAYA ODEMESINI YAPIP ARACININ UZERINE TAKSI LOGOSU TAKABILIR. BURADA YASAYAN TURKLERE PEK SICAK BAKMAZLAR. ASLINDA KIMSEYE SICAK BAKMAZLAR. MAFYA HER TARAFA HAKIMDIR. TURKLERE UYUZ OLMALARININ SEBEBI, 1000 DOLAR MAAS ALAN BIR AMELENIN MEMLEKETINE GONDERDIGI PARADAN ARTANLA COK RAHAT PLAYBOYLUK YAPABILMESIDIR. BIR ONCEKI YONETIMIN BASKANI BAKIYEV'IN < 2 AYAKLI FABRIKALARIM > DIYE TANIMLADIGI KIZLARI COK GUZEL VE CANA YAKINDIR. AYNI ZAMANDA ERKEKLERINDEN MERTTIRLER. SON OLAYLARDAN SONRA GITMEDIM FAKAT GORUSTUGUM ARKADASLARIM AYNI DUZENIN DEVAM ETTIGINI SOYLEDI. BIRKAC GUN ONCE TAYYIP ORADAYDI. MAFYAYI BITIRIN TARZI BIR SEYLER ANLATTI GALIBA. BUTUN TURKI CUMHURIYETLERINDE OLDUGU GIBI FETTULLAHGILLERIN OKUL VE YATIRIMLARIYLA ALAKALI SIKINTI VAR HERHALDE.
halk devrimini birebir yaşadığım ve beni devrimden soğutan şehirdir.
yaşanası şehir olması ile birlikte kırgızlar olmasaydı daha güzel olacağı kesin olan şehirdir.
Yıl 2005.

Mahalli saat 03 gibi zifiri karanlıkta 3 koridorlu A310 tipi uçakla Bişkek Manas havalimanına indik. Pist yüzeyi oldukça fenaydı, düşüyor sanmıştık. Uçak taxiye başlarken "Manas Air", "Kyrgyzstan", "Altyn Air" gibi fülolarının tamamı Antonov 24R'lerden oluşan, Kırgızistan'a ait uçakları seçebiliyordum.

Belki de ilk defa uçağa binmemin verdiği o heyecanla, ve tabii ki de servisin diğer havayollarına oranla çok daha yoğun olması dolayısıyla her önüme geleni yemiş, pasaport kontrolü için sıraya girdiğimde fena bir miğde bulantısıyla kıvranıyor bulmuştum kendimi. Annem beni en yakın tuvalete götürdü, fakat daha rahatlayamadan pasaport kontrolü için geri gitmek zorunda kaldım. Sonrasında yaklaşık 10 dakika kadar çıkarttım. Herneyse, bunlar küçük detaylar.

Sabah 7 gibi babam uyandırdı, dünden kalan rahatsızlığım geçmişti belimdeki ağrı dışında. Babam kendisiyle havaalanının balkonuna çıkmamı istedi, benim de zaten yapacak herhangi bir işim yoktu, kabul ettim ve ormanların arasındaki geniş terasa çıktık. Eski model Mercedes arabalar gayet boldu burada, en azından terastan öyle gözüküyordu. Havası serin fakat güneşliydi, havanın temiz olmasından dolayı burnumu yakıp kavuruyordu adeta. Daha sonra 8.30 daki Kırgızistan'ın güneyindeki şehir Oş uçağına gitmek için 2 katlı havaalanının alt katında, çinlilerin oluşturduğu kuyruğa girdik. Sıra bayağı hızlı işliyordu, sebebi ise herhangi bir bagaj hizmetinin olmamasıydı. Yolcular bagajlarını uçağın arkasına yığıyordu. Gayet tatlı bir Rus bayan biletimize baktı, "Çto vı delaete zdes?" diye şaşırmış bir edayla sordu. Meğer Oş uçağı oradan değil, üst kasttan kalkıyormuş ve daha kötüsü uçak kapıdan dakikalar önce ayrılmış. Koştuk üst kata. Merdivenlerde valizimizi yukarı çıkartacak herhangi bir yer yoktu, insana saygı çok azdı burada. Herneyse, devam ettik. Koştuk. Valizimiz hayli bir ağardı, ve üst kattaki kırgız kadına alması ve uçağa göndermesi için uzatınca, "uçak gitti sen daha ne valizinden bahsediyosun" diye kızgın bir ifadeyle fırçaladı adeta. Havalanından çıktık, uçak motorlarını çalıştırmış bizi bekliyordu. Bizi görenler uçağın yanına merdiveni götürdüler, zaten yerden yüksekliği bir kaç metre olan, "pırpırlı" bir uçaktı.

ilginç olan, uçağın içinde çok ağır bir koku vardı, rahatsız ediciydi. Cam kenarları doluydu, biletimizde "window" yazmasına rağmen. Yerimize oturduk, o fena pistte koşmaya başladık. Motorların sesi çok korkutucuydu. Anneme soru soruyor fakat cevap alamıyordum, kabin fena derecede gürültülüydü. Uçak yavaş yavaş tırmanmaya başlarken şehri görebiliyordum. Geniş meydanlar, yeşillik alanlar, geniş caddeler, cetvelle çizilmiş gibi sokaklar. Adeta bir tam bir Soviyet şehriydi.

O zaman 12 yaşında küçük bir çocuktum, 2005 yılına ait anılarım aynı uçağın bulutlar gözden kaybolması gibi siliniyor tam bu noktada. Fakat daha sonra tam 4 yıl sonra aynı şehri ayrıntılı gezme şansım oldu, onu da daha sonra yazmayı düşünüyorum.
ötüken dergisinin temsilcilik açtığı turan şehri.

https://www.facebook.com/otukenbiskek
Tanrı dağlarına sırtını dayamış,havası,suyu ve toprağı temiz şehir.
kımız yapımında kullanılan sopa.
Türkiye'de bişşek olarak bilinen ve yayık yaymada kullanılan sopanın Kırgızistan'daki adı.
Kırgızistan'ın başkenti.
Büyükelçimizin iftar programında fetö mensubu ile aynı masaya oturtulduğunda verdiği “biz buraya 35 milyon dolara cami yaptık sizin bize yaptığınıza bakın” şeklinde tepkisi ile 35 milyon dolara cami yaptırdığımızı öğrendiğimiz kırgız başkenti.

35 milyon dolar.

50 milyon dolar kaynak yaratılamadığı için tank palet fabrikası özelleştirilmişti hatırlatmakta fayda var.
Cahillikte bugün.

Yukarıdaki entry e binaen.
hayatında ilk kez kek yapan köylü teyzenin, pişmek bilmeyen kekin yüzüne söylediği istektir.
kekin gerçekten biştiği yerdir.
coyote ugly
shanson
promzon
retro metro

detay isteyen kardeş, 500 soma tavım....swh
pismeyen keke koylu aksani olan bir kadinin "biş kek" demesidir.

arkadaslar sozluge 2.siniftan katiliyorum yarin okul var.
arkadaşımın sipariş ettiği telefonu almak için girdiğim mağazada, sorulan ilk sorunun; "ak mı gara mı hankı telefon" olmasıyla dumura uğradığım orta asya kenti.
Kırgızistan'ın başkentidir. sovyetler döneminde frunze diye adlandırılan şehir.
Gtimek istediğim Aska şehirlerinden birisi burası.
güncel Önemli Başlıklar