bugün

insanın en yakın dostu aynı zamanda da nankör bir hayvan olarak bilinen kedi canlısının,insanoğluna hayat yolunda da atabileceği en büyük çelmedir.

(bkz: akvaryumda ki balığı yemek)
sabah uyandığınızda, üzerinizde bir kedi görüp, ittirerek kalkıp, daha sonra aynada yüzünüzdeki çizikleri görmeniz, onun ardından buluştuğunuz kız arkadaşınızla bu çizikler yüzünden ayrılmanız. daha napsın..

bu kedi hayvanı çok şerefsiz bir hayvan.
ayakkabınızın içine işemesi.
duvarın köşesinden de bakar götoş sinsi sinsi.

ps: toprağın bol olsun yavrum. keşke hergün işeseydin, razıydım..
giysi dolabının içine girip allah verdi demeden tüm kazaklarınızı cırmıklaması.

(bkz: bir kedinin günlüğü)
insanların yapabileceği en küçük şerefsizlikle karşılaştırdığınızda sinirinizin yerini bir tebessümün aldığı durum.
sabah uykunuzun en güzel yerinde sabah jimnastiği olarak koridorda delicesine koşmak, duvardan duvara zıplamak. sürekli...her sabah...
tırmalamak. izi kalır yav.
(bkz: kedilere öğütler)
kucağa alınmış bir güzel sevilirken nankörce tırmalamasıdır.
eve ekmek getirmesini beklerken çöp getirmesi.
annenin özene bezene yaptıgı tatlının üzerinde, zemin etüt incelemesi yapmaya kalkışması.
yalnızlığını evinde beslediği onlarca kediyle paylaşan nineyi, vefatının ikinci gününde beslediği kedilerin yemesidir. * *
Metin Akpınar ın kızkardeşiyle işi pişirmesi.
masanın üzerinde duran henüz tamamlanmamış 1500lük yap-bozun zar zor yapılmış halini bozması.*
sabahleyin uyurken yorganın altına girip yapmayacağı işler yapması. (bkz: ali g)
aslında bu masum canlının hayatta kalma içgüdüsüyle yaptığı davranışların büyük kısmı en büyük şerefsizlik kategorisinde değerlendirilir insanlarca.

1) halıya sıçmak: bu hayvanın en doğal hakkıdır. bana da versen bir tane kum tabağı ben de sıçmam arkadaş. halıya sıçıp onu eşelerim daha iyi. hem böylece sahibime "ayağını denk al yarın öbür gün ağzına da ederim." mesajı vermiş olurum.

2) evin biricik muhabbet kuşunu yemek: lütfen şuncacık gariban hayvanlara layık gördüğümüz kıytırık yemleri bunumuzun dibine sokmayın. insan olan zaten onu yemez. en azından ben hayvanla empati kurduğumda yemem arkadaş. giderim zor olanla boğuşup egomu tatmin ederim daha iyi. hem kuşlar genelde kafeste olur, kafesin kapısını açmak da ayrı bir zevkli olur. her benim diyen kedi beceremez. üstüne gitmeyin hayvanın. her öğün aynı yemek yemiyoruz biz de.

3) sahibi onu severken üstüne işemek: yahu sen önce hayvanı evine al, hayvancağıza dişi yüzü gösterme, bilmem kaç yıl besle, sonra da vay efendim niye işedi de! işemez efendim, işemez ki. hayvan düpedüz sen orasını burasını kaçıyınca "erken boşalmış". bak, o leke çıkmaz zaten.

4) televizyon kumandasının ebesine kaymak: yok artık bu kadar da olmaz demeyin, bunu da yapan tanıyorum. hayvanda nasıl bir libido var da bu işleri yapıyıyor?? resmen sado mazo takılıyor eleman! yoksa hangi uysal kedinin televizyın kumadasının tuşlarını yalayıp dilledidği görülmüştür ki??? hayvancağız muhtemelen soydaşlarını televizyonda izleyip "bak mahmut abi. zamanında ben de antilop avcısıydım. sonradan hayat beni bu yola savurdu." demek istedi sadece.

şimdi sorarım sizlere, kendinizi bu hayvanın yerine koyunca hangimiz bu dedikleriniz yapmadık ki? ne suçu var da şerefsiz diye suçluyoruz bunları? onlar da hayvan. *
ölmek.

"niye öldün lan, seviyodum seni.." dedirtir ve ağlatır işte akşam akşam.
bahçede besledikten sonra kaçıp gitmektir.
aslında bir iyi niyet göstergesi olarak, sokakta yakaladığı her nevi fare, kuş vs. hayvanatı yakalayıp size hediye olarak kapınıza getirmesi. (bkz: içgüdü)
(bkz: akvaryumda mac dinlemek)
karşınıza çıkmasıdır. siz ondan korkup çığlık attıkça daha da yaklaşması.*
şurdan iki bira kap gel diye verdiğiniz parayı, (bkz: iç etmek)
ayağınıza dolanan kediye acıyıp kafasını okşamak istemek ve o anda arka ayakları üstüne kalkarak seni nankörce tırmalaması.
sonuçmu? 4 ay süren aşılar (kuduz muamelesi görmek) ve elde kalan izler...
henüz ibikleri yeni çıkmış, tavuk olma yolunda ilerleyen civcivlerinizi yakalayıp yemesi.**
ciğeri yemektir.