bugün

kimdi seni bana imkansız kılan, neydi ?
aradaki zaman mı, yoksa benim hakkımda düşündüklerin mi ?
ya da bendeki özgüven eksikliği mi ?

en ufak ayrıntını ve her söylediğin sözü bir dua gibi ezberlemeyi ibadet saymıştım kendime.
seni izlemek denizin maviliğini izlemek gibiydi, okyanus gözlerinin içindeymiş gibi.
kısacası ben huzuru senin maviliğinde "bulmuştum".
gözlerine yansıyan ışık ise huzur veren yakamozların özetiydi adeta.
denizi olmayan şehirde kendimi denize bakıyormuş gibi hissetmemi sağlardın hep.

sesindeki güveni anlatmak için hangi cümleleri kullansam acaba ?
bakışlarındaki çaresizlik ifadesini.
sesindeki güven verici duygu ve bakışlarındaki çekingenliğe tutarsız kalamadım ben.
peşinden geldim hep ama olmadı, söyleyemedim sana karşı hissettiklerimi.

tek suçum ise aradaki zaman farkını uçurummuş gibi görmem, işte bu olmadı.
belki sana söyleyemeyeceğim şey bende ömür boyu bir pişmanlık olarak kalacak, ama söyleyemem bunu.
(bkz: hani bana hani bana)
evet sana! hani hiçbir yazdığımı okumayana...
dudaklarında kıvranan tebessüm, gecenin ayazını dansa kaldıran sessiz bir bıçak ucu gibiydi.. valentin, gözleri etraftaki gölgeleri yarıp geçen, karşısındakinin ruhunu demir pençelerle kavrayan savaş büyücüsü Falez'in karşısında nezaketle eğildi ve ay ışığını emip kendi teninin soğukluğuna katıyormuş izlenimi veren elini öptü zarif bir reveransla.. ve neden sonra konuşabildi..
-büyü kullanıcısı olduğunuzu anlamak için ellerinizden alev topları çıkarmanızı görmem gerekmiyordu hanımım..bakışlarınızın parıltısı, yer yüzünün kalbinde dolanan saf enerjiden de büyüleyici..ve sesiniz, cezbedici bir melodi..
*
ellerini tutmak isterdim sımsıkı ama yapamadım
gözlerine bakmak isterdim sımsıcak o cesareti bulamadım
kalbine akmak isterdim aşkımı anlatamadım
son kez sarıldığın an gözyaşlarımı tutamadım...
insan her zaman zıt karakterlere aşık olurmuş derler.doğru.
sen hiç hatırlamazsın ben de hiç unutamam.
sevgili zuhal hoca,
ben bu yazıyı sana yazdım. değmezsin biliyorum, senin için değil zaten sadece sana yazdım. içimden gelenleri kusayım da rahatlayayım diye. doğru düzgün ders işlemezsin, derste dalıp dalıp gidersin, en son ne söyledm diye bize sorar; iki dakika sonra yine unuttum dersin. bunamışsın farkında değilsin, menopoza girmişsin kendinde değilsin. insana benzemezsin hayvan değilsin. niye peki insan gibi hareket etmezsin? ben de ilerde öğretmen olacağım tamam ama biraz da mesleğe saygı lütfen. bu işe gönül veriyorsanız yapın. derste sıkılıp dışarı bakmakla olmuyor bu işler. bi kitaptan okuyup, yazdırıp finalde al bu kitabı çalış demekle öğretmen olunmuyor. git o kafanı musluğun altına sok, silkin ve kendine gel! bu dersten bir kalayım var ya bittin sen hoca, şurda 2 saat kaldı. 2 saat sonra sınava girip kurtulacağım. ama sen o vicdanla daha ne kadar yaşarsın bilmiyorum. ulan seneye de dersime girerse bu hatun okulu bırakırım. beni çıkarsalar ondan iyi anlatırım be. bu dersten kalırsam gözüme gözükme zuhal hoca. ama geçersem de bu senin değil; benim azmim ve zaferim. şimdi rahatladım, oh be gidip az daha çalışayım. hodri meydan zuhal. sınıfta görüşürüz bebeğim. * * * *
ilham perim geri geldiğinden beri senin için yazdırıyor tüm yazıları. sana adıyor tüm harfleri. içime serptiğin tüm güzelliklere isim veriyor durmadan. sıfatlar buluyor sana, zamirlerimizi birleştirip "biz" yapıyor. elimden tutuyor söylediğin tüm cümleler. kafa tutuyor kilometrelere, inada bak sen! ...

sana yazdığım her şeyi beğeniyorum, seni düşünerek yazdığım yazıları da seviyorum seni anlatmasalar bile.

gözlerimi kapatırken, güzel bir müzik açıp seni düşünüyor, seni yaklaştırıyorum rüyalarıma.
sana ait melodiyle çalan telefonuma uyanıyorum. "bebeğim" diyişinle kendimi gülümserken bulup resmimi çekiyorum. sonra sana yolluyorum tüm resimlerimi, sevgi sözcüklerimi, gecelerimi, günlerimi.

bana baktığın her anı özlüyorum sen yokken, bakışını özlüyorum, bakan gözlerini...
beni bana anlatışındaki heyecanını seviyorum , bizden bahsederken ki gülümsemeni seviyorum...
parmaklarının elime her dokunuşundaki ürperişim yenileniyor bu yazıyı sana yazarken.
seninle gelen ilham perimi pamuklara sarmalıyorum, öpüp kokluyor, sana yolluyorum ki; bana o güzel cümlelerinle gel diye.

tatmadığım sevgi, duymadığım sözler, alışmadığım her şey sen olmuş. içimde dört nala koşan tüm karmaşık duyguların dindirici melodisi: sesin.
gitarınla söylediğin her şarkının alıcısı bensem, kalemimle yazdığım her yazının alıcısı sensin. seni düşünür parmaklarım, kalemim sana yazar, mürekkebim karanlıksa eğer daha çok yazacak şeyim var demektir.
sen yanımda oldukça, sen kokacak tüm yazılarım. sen... iyi ki girdin hayatıma , iyi ki geldin.
Kuramadığım cümlelerin altında ezildim ya hep.
Tıpkı söyleyemediğim ''hayır''lar gibiydi her yüklem.
Sözüm ona güçlüydüm, direnirdim kendime rağmen.
Ben hiç eksilmezdim, dedim ya güçlüydüm.
Ağlamak acizlikti, yutkunamazdım bile.
Hani çok sevilirdim ya.
Kabul görmüşlüğüm vardı nazar-ı nasda.
Kimse incitmezdi gülüşümü.
Hem hemhaldim ben onlara.
Ama Sen o kadar öfkelisin ki bana.
Evet evet öfkelisin...
her ne kadar da mutlu ol, huzurlu ol desende..
her ne kadar mutlu, güçlü gözükmeye çalışsanda..
evet güçlüsün tanıdığım en güçlü insanlardan birisin...
Koca bir devir yitip gitti.
Koca bir 4 seneye bir parçacık gece galip geldi.
Bende de yittim...
Günler tükendi senle beraber.
Öyle kızgınsın ki bana biliyorum.
Giden gitti.Hangi yolda, hangi zaman aralığında kaldı senin gözlerin.
öyle kızgınım ki sana.
Söz bitti, sen duydun. Hadi bi gayret indir şu cümleleri yüreğinin orta yerine.
Yeter yüklendiğin şu şehre.
Dayanıp durma artık ''ama''lara.
Herkes ''ama''yla aldı ilk nefesini.
Sen veren ol o boğum boğum nefesleri.
Can havliyle tutundukların yine sen ol, kendin ol.
Hadi bi gayret et.
Bu defa da tutun kendine.
yalnızca kendine...
anlamalıydım, kimsenin beni senin gibi sevemeyeceğini! senin kadar sabırlı olamayacağını tahmin etmeliydim... beni her şeyimle kabul eden tek insanın sen olduğunu ve olacağını çok geç anladım: mezar taşına bakarken.

kendi parmaklıklarını düşünmeden beni serbest bırakan tek kadın senmişsin meğer. karbondioksit solutmuşum sana, oksijenini çala çala... kendi yalnızlığıma koşmuşum, seni yalnız bırakarak. en aciz halimi bildiğini unutup, bağırmışım sana...

affet anne! affet ki huzur bulayım... affet ki affedebileyim kendimi! ayaklarının altındaki cennette gözüm yok yemin ediyorum! senin huzuruna alnım ak çıkayım yeter...
seni seviyorum!
6 nisan 2007

dün gibi hatırlıyorum, daha uzun zaman dün gibi hatırlamaya da devam edeceğim sanırım...senin için sıradan bir akşamdı, yalın cümleler kuruyordun ve noktalama işaretlerine dikkat etmiyordun, senin için çok basitti belkide, bilmiyorum... oysa ben sana daha önceki akşamlar gibi, tüm anlamlar ile gelmiştim. yine sen vardın cümlelerimin gizli öznesinde...ve ismini yazıyordum ismimin yanına isim tamlamalarımda, genede anlamıyordun daha doğrusu anlamamazlıktan geliyordun, biliyordum... artık o kelimeyi söyleme derken tutunduğum son dalıda elimden alıyordun, başka bir ruhla parsellenmiş düşüncelerinde hiç düşünmeden...sözlerin giyotiniydi boynumun, iplerini çekiyordun...
--spoiler--
Sandın ki ne yaparsan yap yanındayım ben
Acıyı ihaneti taşımak zorundayım ben

Yapamam gidemem sandın ki vazgeçemem
Artik yalnız geçmişte anındayım ben
--spoiler--
bilmiyorsun.
not: başbakanla bir ilgisi yoktur.
oha: bunun neyini eksiledin sevgili manyak!*
sayın başbakan

yeminlen sizi ilk defa bu akşam başbakanım olarak gördüm. her ne kadar devlet geleneklerine ters bir uslupla konuşsanız da filistin'de yaşanan katliamı en azından dünyaya haykırdığınız için gururlandım bile diyebilirim. hatta bir ara helal olsun sana bile dedim. ama işte o ama var ya, hani basın toplantısında geri vites yaptığınız ama ben en çok moderatöre kızdım diyişiniz, yine hevesimizi kursağımızda bıraktınız.

oysa ben sizi bu akşamlık da olsa sempatik bile görebilirdim. neyse sayın başbakan ne diyelim, önümüzdeki maçlara bakıcağız artık.

saygılar.
(bkz: sana laflar hazırladım)
dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor,
yarısı sen oluyorsun, yarısı ben..
sonra ikimiz bir bütün oluyoruz,
kimseye sezdirmeden.. * *
çok uzağız aslında. içtesin en derin, en yara ve en özlem oldun. bayramdı seyrandı geldi geçti! senin gibi benim de saçlarımda aklar var şuan ve senin gibi içiyorum her gün paket paket sigaraları. aynaya baktığımda "bazen" seni görüyor gibiyim sonra öfkelenip olduğum yeri göğü yaradana sövüyorum. bunca sene geldi geçti hala tükenmedi sana olan öfkem.
ben bu yazıyı sana yazdım...
bu cümleyi kurmuştum bir gece yarısı sensizlikten sonra belki bir gün ışığı doğar beklentisi içinde bir kaç satır karalamaya çalışırken
ansızın kurulmuş bi cümlenin şaşkınlığı vardı sessiz harflerde
ben bu yazıyı sana yazdım...
hangi yazıydı sana yazılan satır satır acıyan acıtan yakan kavuran
yoktu aslında ne bir söz ne bir yazı kirletmemişti sayfalarımı, tek bir cümle vardı kalemimin kırık ucunda
ben bu yazıyı sana yazdım bir çalışma masasının uykusuz bırakıldığı noktada
düşüncelerimdi aslında tüm bu cümleler henüz karalanmamıştı her hangi pis yada temiz gerekli veya gereksiz olma çabasındaki bir kağıda dudaklarım bağırmaya çabalarken kalemimden, kalem inatla kanatıyordu tüm sayfayı ve ben son çabamla söylüyordum son sözümü
ben bu yazıyı sana yazdım yazma çabalarımın içinde boğulurken....
+ anneyle gidilen günde televizyonda çıkan çizgi film kanalı.

+ sünnet olmadan önce yediğim dürüm-dondurma-pamuk şeker üçlüsü. ateri salonu keyfim.

+ 9 yaşında benim için babama sunulan samsunspor teklifi.

+ 4 katlı plastik topla saydırma rekorum.

+ ilkokul aşkımın yanağıma kondurduğu masum buse.

+ leblebi tozuyla tanıştığım günüm.

+ okulda ki en iyi sporcuyu yendiğim gün. *
+ okul takımına as seçilmem.

+ 21 vitesli bisikletime bindiğim o ilk an.

+ hediye gelen fevernova.

+ hayatıma girdiğin an.

dahası..

---------------

- evin şımarık kızının televizyonu kapatması.

- ateri salonundan sonra yediğim onca abur cubur yüzünden pipimin kesilmesi.

- annemin 3 aydan sonra, derslerimi etkiler diye futbolu bıraktırması.

- ilkokul aşkımın gönlü geniş biri olduğunu öğrendiğim gün. o yaşta..

- leblebi tozunu burnuma kaçırıp, günlerce leblebi sümkürdüğüm hafta.*
- sporcu kartlarımın, aynı gün kaybolması(?)

- annemin okul takımı idmanlarına gitmeme izin vermemesi. idmanlara gitmiyorum diye beden eğitimi öğretmeninin karneme 3 yıl boyunca 3 vermesi.

- 3. dakikasında üstünden düşüp direksiyonunu kırdığım bisiklet.

- 2. gününde şambiyeli çıkmış fevernova.

- hayatımdan çıkmayı istediğini söylediğin an.

dahası..

hayatımda büyük hayal kırıklıkları yaşadım. çoğu senden bağımsızdı.

hayatıma büyük hayal kırıntıları bıraktın, çoğu senle alakalıydı.

şimdi köşemde oturup, hayal gücümle hayal gücümü köreltmeye çalışıyordum. aklıma geldin..
binbir zahmetle sabahlari ise giderken aldigim cikista evine biraktigim allah' in meksikalisi gay eduardo, sozum sana; beni ilgilendirmez nereden verdigin nereden aldigin ama bugun her nasil basardiysan bozdun ya arabamin otomatik camini allahta seni...
cam yarida acik kaldigi gibi looser bir yola park ettigimden bu gece arabamin calinma ihtimali bile var. getirelim goturelim sevaba girelim dedik cenabet ciktin. birde araban calinirsa give me a call demedin mi gay gay kirita kirita, iste o an sana bir yazi yazacagimi hissettim.

give me a break yahu!
evet sana! hani bana sırtını dönmüş ve yazdığım yüzlerce yazıyı okumayı hakedememiş adama!
bir kaç saat sonra yolda olacaksın. sen seversin uzun yolları. sanki hiç düşünmüyormuşsun gibi, daha çok düşünürsün cama kafanı yaslayıp, bir kaç şarkıya teslim eder kendini, seyralırsın.
hiç alışamadığın bir sıcaklıkta belkide haşlayarak bedenini yıkandın, arındın. hazırladın kendini bu yolculuğa da. en sevdiğin yere gidiyorsun önce anlamlarını emanet edeceksin denize sonra yeni anlamlar kazanacaksın. hayır, bu defa anlam falan çoğaltmayacaksın. yeni anlamlar bulacaksın tenine, ruhuna yaraşır. sen bunu daha önce de yaptın yine yapacaksın inanıyorum.
küçük kız, kadını aldın bedenine ve diğer bütün kimlikleri evde bıracaksın. onları barıştıracaksın bir kez daha. anılarını ayıklayacaksın kim bilir canını acıtanları orada bırakacaksın; sen bir kez daha sen olacaksın. miladını değiştireceksin 3. defa. sen adamlara göre değil kendine göre bir milad yaratacaksın. çoğalacaksın, azalacaksın, masal veya gerçek, hatta ibret veya cinnet;sen sen olacaksın.
bavulun hazır, biletin hazır. bir kaç şarkı savuracaksın sahilde rüzgara, bir kaç şiir tüküreceksin denize, bir kaç küfür çıkar belki dudaklarından. ama seni senden başka kimse bilmeyecek.

sana senden daha iyi gelebilecek bir şey yok, biraz ismine özen,gül. gülümseyebilecek şeyler var hala. dedeni hatırla, babana bak, anneni özle, abini düşle yine o bisiklet üzerinde, gamze'ni bekle.. hatırla o en masum günlerini.

ismine özenip, bir açıp bir solma, sadece gülümse.
sana yazmaktan çok sükür usandımm ! .
hızla çevirdim başımı, o meçhul siluete doğru. gölgeler dikildi karşıma ansızın uzak diyarlardan. hangi kuşkulardan çıkardım seni, hangi sevdalara gömdüm kimbilir. ne zordur bazen kendini anlatmak. ayaksız, tabansız, kalpsiz insanlar karşısında. karmaşa doludur kaygılarım, düşlerim imkansızlık içinde.

kendimde bile karabasana benzer, kendimi kanıtlaman. uzatılmış sütunlara bağlanmış işaret parmaklarım. ancak ateşi gösteriyorlar, ancak güvensiz bir gündelik telaşı. senden eksik her tümcede betimliyorlar. ne zor, gözlerim uzaklara dalıp gitmiş, kalbim irademi askıya almışken ve bilincimin en derinlerinden yükselen çığ, büyüyerek anılarımı linç ederken. beklemek. adını sabırdan alan sevgili güzellik her daim kendini resmetmiş. hızla çevirdim başımı ve sadece onu gördüm...

ölüm beni benden alıncaya dek ruhumdaki mahfuzun içine koruyor, özenle saklıyorum seni. *
Ban değil, yazdırtana bakmalı. o güzelliğe... allah'ın karşıma çıkartmış olduğu o güzelliğe.

Yine günün en absürt saatlerinden biri.
Ve yine ben seni düşünüyorum, gün doğumu daha yeni.
Aklıma geldikçe o gözlerin,
Uykumu kaçırır, sabahı beklerim..
Uykuyu unutur gözlerim, tavana bakar,
Düşümde özlerim seni, tavandaki boya akana kadar..
Sarar içimi yalnızlığın, gözlerim sığınacak bir liman arar.
Olmadı beklerim açık denizlerde, kalbim sana tekrar susar.
içemem bir türlü, çekemem içime öyle güzel bir nefes..
Hevesle dolamaz kalbim..
Özgürlüğünü unutan bir kuşun bulunduğu yer gibi her yanım kafes..
Sabahı beklerim, gelmezsin. Gün batar yine yoksun ?
Sormazlar mı adama ''Can bunun peşinden niye koşsun ?''
''Aşk'' derim soruya cevaben. ''Bırak' derler.. 'Anca böyle kendini avutursun''
Olsun.. Ben yine ağzımdan düşürmem o iki kelimeyi;
Aşk olsun...
güncel Önemli Başlıklar