bugün

entry'ler (108)

beyonce

küçüklüğümdeki barbie bebeklerimi hatırlatan insan evladı.

eternal sunshine of the spotless mind

bıkmadan defalarca izlenen film.

90 larda çocuk olmak

mahalledeki arkadaşlarla sadece bir sokağın içinde saklambaç oynamak ve her defasında eğlenmek

pokemon, buggs bunny, dufffy duck, temel reisi her gün tekrarları olsa bile hiç bıkmadan izlemek

mario oynamak.hiç sıkılmadan ölesiye aynı bölümleri her dakikasından zevk alarak oynamak

sanal bebek beslemek.kırmızı bir sanal bebeğim vardı hiç unutmam (ahhh ahhh diye iç geçirilir)

şimdilerde küçük kızların favorisi (kuzenimden biliyorum) bebeklere makyaj yapılan, sanal mağazalardan alışveriş yapılarak giydirilen siteler yerine canlı kanlı barbie bebeğimize kıyafetler yapmaya çalışmak, saçlarını farklı şekillere sokmak onlara evcilik oynatmak.şimdiki çocuklar http://www.stardolls.com a girip monopoly nin çocuklar için yapılan versiyonunu oynuyorlar

çocukluğumu arkadaşlarımla msndeki oyunları oynayarak değil de sek sek oynayarak geçirdiğim için daha şanslı hissediyorum kendimi

yaran okul müdürü lafları

kameralı telefonu yasaklayan bir okuldaysan ve kameralı bir telefonla kendi şahsına yakalandıysan şu olur :

-kızım sizin resimlerinizi çekerler internete verirler yaşamınızı bu utançla geçirirsiniz.

hayırdır amca yazdın çizdin oynattın ne alakası var ulen hayalgücünü başkaları üzerinde yor, demek geliyor insanın içinden ama el mahkum.

7 haziran 2009 roger federer robin söderling maçı

trt 3 teki yayının gitmesiyle beraber internetten canlı olarak heyecanla izlenen maç

üç kalp

şarkı ilk önceleri pek etkilemez o durumda olmayanları. gelin görün ki hayat sizi "üç kalp" arasına sıkıştırınca daha bir anlam kazanır sözleri...o'nu düşünürsünüz.siz'i düşünürsünüz (buradaki siz tahmin edildiği üzere üç kişiden oluşuyor).her söz daha da anlam kazanır gitgide...elinizden bunları söylemekten başka bir şey gelmez:

"gözler beni arar kalbin onu düşünür
tercih yap sonra üç kalp birden ölür"

edgar allan poe

hayatı ölümlerle geçmiş ve bu onda derin etkiler bırakmıştır...kuşkusuz bunun yansımalrını görmekteyiz şiirlerinde.yalnızlığın haz alındığı dizeler dahice kurgular...GÖL şiiri:

Bu yaban dünyada bir köşe vardı.
Gençliğimizin baharında gittiğim,
Kara kayalarla sarılmış ve
Yüksek çamların kuleleriyle çevrilmiş-
Öylesine güzeldi ki yalnızlığı
Vahşi bir gölün, onu daha az sevemezdim.

Ama kara kefenini serdiğin gece üzerine
Her şeye serdiğin gibi,
Ve gizemli rüzgar
Ahenkle mırıldanarak gittiğinde,
O zaman- ah o zaman- uyanırdım.
Issız göl dehşetine.

Ama korku değildi
insanı titreten bir zevkti bu dehşet-
Öyle bir duygu ki ne madenler, mücevherler
Ne de- hatta senin aşkın
Kandırabilirdi anlatmaya beni
O zehirli dalgadaydı ölüm
Bir mezarlık çukurumda-
Yalnız imgelemi böyle teselli bulan,
Kimsesiz ruhu bu karanlık gölden
Bir Adeb yaratan, O´nun için.

bir daha dokunursan karışır dünle yarın

bir vega şarkısı... içten, sakin, ama can acıtan cinsinden.

yarım kaldı..sende kalsın, kalsın yarım..
tadın kaldı..bende kalsın, bende tadın..

edit: yıllar sonra görüştüğün eski sevgiliyle sarılıp, uyuyup, öpüştükten ve yanından ayrıldıktan sonra dinlemek daha bir anlamlı oluyormuş.hele bir de o sevgili ilk aşkınsa...

telefonda ayrılmak istediğini söyleyen sevgili

en azından son bir kez olsa da sesini duyacağın sevgili, söleme anı itibariyle eski sevgilidir.

çocukken dinlenilen şarkıcılar

petek dinçöz- foolish casanova (itiraf edebiliceğim tek yer, yazdım ben de)

kırık

nil'in dinler dinlemez işte bu benim şarkım dedirten, tekrar tekrar dinlemeye sürükleyen,aslında pek bi hüzne boğan, bunalıma sevkeden parçası

can sıkıntısı

' can sıkıntısı galiba akıcı bir şey.yıllarca uğraşarak kendisine bir gedik açmayı başarıyor.sonra da akıyor içimize.orayı binlerce şeyle tıkamaya çalışıyoruz tabii...

sabahları becerebildiğimiz kadar sıcak bir bakışla, bütün gece parlatılmış 'seni seviyorum' larla, hala medet umulan 'ben de seni' lerle, herşeyle... '

Bu işte Bir Yalnızlık Var... tuna kiremitçi

seviyorum sevmiyorum

tipik bir nil şarkısı.

ne yaparsan yap o ben olmaz
parçaları sana uymaz

kıskaçlığın üst seviyelerde olduğu bir modda yazılmıştır tahminimce.

bir daha hic gulemeyecegini sanmak

eve kapanırsın...
aslında dışarı çıkmak, eğlenmek istersin...
ama yapamazsın.sebebini bilmezsin ve yapamazsın.
sudan sebeplerle okula gitmezsin görüşmezsin kimseyle
içindeki o his git gide daha da büyür
her geçen gün farkındasındır bunun ve ne yapacağını bilemezsin
çözümü yokmuş gibi görünür çünkü
aklından geçenler sadece geçer istekler istemekle kalır

yaşadığın anı yaşamazsın gerçekten
amaçsızca bütün gün biteceğini umarsın...ama bitmez...mahkumsundur artık...

katy perry

thinking of you şarkısıyla fena bunalım yaratan kişidir.

kim

eski sevgiliyi hala özlerken, hala ona aşıkken, ondan iyi kimseyi tanımamışken dinlenen bir numaralı şarkı...


kim sevişecek kalbiyle
inandırıp sevgiye ?
uyutup nefesiyle...
kim ısıtacak teniyle...
sanki sıcak evim olup
kış vakti okul dönüşünde...

ilkokulun vazgeçilmezleri

üstünde her türlü hayvanın, sevimli nesnenin bulunduğu desenli, bir daha hayatın hiç bir döneminde giyilmeyecek olan beyaz külotlu çoraplar

ilkokulun vazgeçilmezleri

birinci sınıftaki matematik dersinde kullanılan 'çubuk' ve 'fasülye' . onları amacı dışında her türlü işlevde kullanmak...

ilkokulun vazgeçilmezleri

aşı günleri korkudan kudurma durumuna gelmiş arkadaşların ve onları izleme zevki.

lost

insanı asosyalliğe iten, evde çok zaman geçirtmesi itibariyle iç dünyasına yönelten, evdeki tv yi işgal edip ailenin diğer üyeleriyle tartışmaya iten ve akabinde her şeye rağmen yine de izlemekten haz duyulan dizi.