bugün

kalkıp mutfakta kalan son halley'i yemelisin. elini çabuk tut!
Kendimi arıyorum haftalardır. Kaybettim galiba bir yerlerde. Ya koşarken düşürdüm, ya da unuttum yine gittiğim yerlerde. Kalbimin içine iyice bakıyorum haftalardır, orda bir şey görüyorum. Evet her şeyi söylemek mümkün, epeyce de yaklaşmışım, duyuyorum, anlatamıyorum. Gerçeği arıyorum, içimi huzursuz eden o gerçeği. Herkesi mutlu edebilen ama beni mutsuz eden gerçeği...Yanıbaşımda duruyor o gerçek, her gün her saat bana haykırıyor, kendini anlatmaya çalışıyor. Ama dinlemiyorum, sanki kulaklarımla değil kalbimle duyuyorum artık sesleri, sözleri, çığlıkları... Madem birini durdurmam gerekiyor, o zaman mantığımı durdururum diyorum; çünkü kalbimi durdurursam her şey durur. O da olmuyor. Yani hayat öyle bir şey ki asla net bi ifadesi yok, asla tek bir yol yok, yüzlerce yol var, yüzlerce binlerce ses var hayatına müdahale etmek için programlanmış olan. Tüm bunlar içinde kendini arıyorsun, hangi yoldan gideceğini bilemiyorsun. Sen farklı yolu seçiyorsun, kalbin farklı yolu seçiyor, seni yönlendirmeye programlı tüm robotlar farklı yol seçiyor. Duyguları yok ki onların, sen söz konusu olunca onlar duygusuz sen duygulu. Senin yerine koyamazlar kendilerini, geç bi kere onu. Yok öyle bir şey. Herkes kendinin yerine bile koyamıyor kendini, kendi kendisiyle bir savaş içinde zaten herkes. Ya da unut hepsini. Boşver. Git yalvar ona. Suratına suratına haykır gerçeği. O da mı olmaz, dön o zaman başka yol da vardır mutlaka. Ama zaten tek yön seçtiğin tüm yollar. Yok artık geri dönüşü. işte bunun adı gururdur çünkü. Gurursa mutluluğun eş anlamlısı olmak için henüz çok genç.
sal gitsin moruk ya...
bir kişinin kendine bir mesaj vermek üzere yazdığı yazılardır.
Benim kendime yazacağım yazı çok uzun olmayacak.
Tüm hafta sonu film izlediğim için, hiç bir zaman derslere vakit ayırmadığım için allah benim belamı versin. Mümkünse en kısa zamanda hem de.
şte bu kadar. Kısa ve öz.
zihninin kurbanı olup duruyorsun hep, ayrıca hastalık hastasısın, hep kıçından hastalık uydurup duruyorsun, yok vücuduma iğneler batıyor, yok çok halsizim, amk bi silkelen kendine gel be, ne bu nanemollalık, ne bu kendini dinlemeler, salmalar. Tamam artık orta yaşlısın, olacak bazı hastalıklar, kabullen bunu, millet neler neler oluyor da, yine kendini kaybetmiyor, ya sen? Tamam haline şükrediyorsun, dua ediyorsun da, at kafandan bazı şeyleri, koy götüne rahvan gitsin be. Umursamaz ol, geniş ol, anın kıymetini bil. Hayatı kendine zindan etme, bu yazdıkların bir kulağından girip öbür tarafından çıkmasın artık ya, kendini sev, değer ver, allaha emanet herşey gerisini ona bırak...
Kötü huylar + iyi huylar = aynur inci.
gece tatlı yeme .
utanarak hıçkıra hıçkıra yaptıklarımı belki bir gün söylerim .
artık herkese kolay kolay güvenme bağlanma. hep sonunda sen acı çekiyorsun. üstüne üstlük kendini bunaltıp depresyona sokuyorsun kendini. yazık olm sana yeter artık acı çektiğin.
umutsuzluğa düşme sakın.. illa ki yarınının bugününden çok daha güzel olduğu günleri göreceksin..
sen hiçbir zaman doğru düzgün olmayacaksın ya, neden her şeyin yarım, kendine bir çeki düzen ver ya, apaci gibisin. böyle olmaz ama.
oksijenli su, batikon veya kolonya bulamadığında yanlışlıkla kesilen parmağına parfüm sıkıp pansuman yapman çok akıllıca. tebrik ettim şimdi seni.
ben bu yazıyı kendime yazdım. evet ama biraz kızım sana söylüyorum gelinim sen anla yazısı olma yolunda ilerleyecek biliyorum. çok sevdim zamanında. zamanında dediğim bundan iki ay 2 gün öncesinden bahsediyorum. sizede olmuştur hani deli gibi seversiniz kendinizden ödünler verirsiniz. kalbiniz onun yanına her gittiğinizde çarpar ya işte öyle bi sevgiden bahsediyorum. aslında aradan geçen zaman bu duygularımın geçmesini sağlamadı. aksine daha fazla takıntı yapmama neden oldu. siz hiç birinin hırkasıyla ısınmayı denediniz mi. yada birinin atkısıyla güvende olduğunuzu hissettiniz mi? işte ben 2 aydır bunları yaşıyorum. yaşamakla da kalmıyorum acılarını çekiyorum hergün hergece. anılarla dolu geçmişin tozlu sayfalarından kopamamak nedir bilirmisin sevgili? ben o sayfaların tozlarında bile senin kokunu hissediyorum. ama sen bunları nereden bilebilirsin ki? yaşanan onca güzel anının hiçmi bir değeri kalmadı senin gözünde. hiç mi sevmedin beni. hiç mi özlemedin yaşananları. ama bil istiyorum ben çok özlüyorum o günleri. adını yaşatıyorum başkalarında istemeyerek. neyse ben susuyorum sende bunu okumayacaksın zaten bi anlamı yok boşver.
Sabırlı ol genç.
sakin ol.
armudun sapı var , üzümün çöpü. nereye koşuyorsun ben bile şaşırdım.
kendime yazmak süper fikirmiş, öyle ki kendime yazmadığım şeyleri bile yazdığımı gördüğümde şaşıp kalıyorum bunu kim bilir okuduğumda neler düşüneceğim şeklinde başlayıp, yoluma doğru kıvrılıyorum;
sevgili kendim;
naber? açıkçası sana bu kadar herkesin içinde sorcağımı bilemedim, ama asıl sorun cevabı ne zaman vereceğini cevap vermesen de ne zaman okuyacağını bilmediğimdem mütevellik * * , ne sorcağımı bilemiyorum! O yüzdendir ki, sana * bir kaç genel tavsiyede bulunayım bare, planlı ol, planlarını uygula, ha bi de iyi ol, çalış, gez mutlaka, oku, arada yaz da falan filan işte ya aynen devam hocam !
Hooop dur bakalım ne o durumlar öyle herşeyden sıkılmak buna bi çözüm bul çok aptalca tatlım nasıl dünya dolaşacaksın be sen .
çok piçsin olum.
ağzını burnunu dağıtmak istiyorum senin!
ne oldu lan ne oldu?
konuş allahın belası!
ne yapmaya çalışıyorsun sen, ne ne ne???
bu geceki kaçıncı tokadım sana!
rahat bu kadar mı battı?
ağlamak yoktu artık, üzülmek yoktu.
al işte yine acı çekiyorsun.
sus ne olur sus! hıçkırıklarını duymak istemiyorum artık.
sil şu yaşları.
lütfen...
sus, sakın söyleme.
kalsın içinde.
bu sefer dile getirme.
lütfen...
salaksın sen salaksın. hani öyle böyle önü alınır cinsten değil, siktir edilesi umutsuz bir vakasın sen.
biliyirsen değilme ?
bak azeri türkçesi konuştum senin için anla artık zürafa senin özün salahtır bunu bilmeyen de benahtır.
onu seviyorum. seni seviyorum. sizi seviyorum. iyi ki varsınız.
naptın?
diyeceğim çok amma da pek kalabalık yerdesin.
olum, şu saat oldu hala çalışmadın analitiğe!
hadi integral biliyordun, diferansiyelin güzel geçti.ama sen hiç ikiden sonra sıçrayan çekirge gördün mü, duydun mu!?
bu neyin rahatlığı anlayamadım ki!
herkes ''sana güveniyorum, halledersin sen.'' diyor diye kendini onları yanıltmak zorunda hissetmen sence de saçma değil mi?
ne zaman vazgeçeceksin öğretmeni sevmediğin derse çalışmama huyundan?!tamam, paso ispat, paso teorem olabilir.adam her ders elindeki yirmiye yakın saman kağıdını yüzünü sınıfa dönmeden yazıp gidiyor olabilir.kendisine soru sorulduğunda soru soran kişinin yüzüne bakmıyor da olabilir, saniyesi saniyesine 3 saat dolmadan dersi ölse bitirmiyor da olabilir.ayrıca hiç bir halt bilmeyip, her şeyi satırı satırına elindeki yıllanmış saman kağıtlarından geçirip, ardından analitik düşünme yeteneğinden dem vuruyor da olabilir, sen ezberden nefret ediyorken adam paso ezber soruyor da olabilir.bu zamana kadar adamın dersinden alınan maksimum not 60 da olabilir, nasıl bir ortalama hesabıysa en yüksek not cb de olabilir.olabilir yani.
şu yazdıklarımı bir okudum da haklısın lan niye çalışacaksın, dd için mi!?kalsın.otur iki ölçme değerlendirme istatistik neyim bak.
o değil, yine sinirlendim.analitik düşünme becerisi cart curt deyip de papağan gibi neden ezber yaptırırsın ki!?edebiyat mı okuyorum ben!adı üstünde lan analitik geometri!analitik ölçme becerimi ölçsene benim!problem neyim sorsana!uzayda bir p noktasının allah belasını versin, dik izdüşümü de zerre umrumda değil!e ve e' düzlemlerini de çakışık kabul etmiyorum!hayatımda gördüğüm en gereksiz derssin analitik geometri 2! cebire kurban ol emi!topolojinin de tırnağı bile olamazsın!düzlem üzerindeki sıfır başlangıç noktalı bilmem ne de sana ..! *