bugün

kalan ve sonu olmayan demektir.
gazel şeklinde bahariye yazmış olan, en çok bilinen dîvân şairlerindendir.
Aşık bazen vuslattadır
Bazen ayrılıkta

Dünya derler buna

Bazen ölüm
Bazen düğün.
"Ne derd-i ʿaşkı bilürsin ne mihnet-i hecri
Hey âfet-i dil ü cân kadr-i hüsni bil bârî"

Bâkî/

(Ne aşk derdini bilirsin ne de ayrılık sıkıntısını, hey gönül ve cânımın âfeti, bâri güzelliğinin kadrini bil.)

eyvallah!
Bâtıl hemîşe bâtıl ü bîhûdedir velî
Müşkil budur ki sûret-i hakdan zuhûr ide

Bâkî/

(Bâtıl her zaman geçersiz ve boştur. Asıl problem, bâtıl olan şeyin hakikat sûretine büründürülüp gösterilmesindedir.)
Müheyyâ oldı meclis sâkiyâ peymâneler dönsün
Bu bezm-i rûh-bahşın şevkine mestâneler dönsün

Hayâl-i şem’-i ruhsarın ko yansun hâne-i dilde
Yakub ol şem’e perin şevkile pervâneler dönsün

tarzı beyitleriyle insanı hayran bırakan divan edebiyatı şairi.
elemin kays’a kıyâs etme dil-i mahzûnun
aklı yoğ idi ne derdi var idi mecnûn’un

(kederli gönlünün üzüntüsünü kays ile kıyaslama
çünkü mecnunun aklı olmadığı için derdi de yoktu)
görmez cihanı gözlerimiz yari görmese
mir'at-ı hüsni var ise alem-nüma imiş

(sevgiliyi göremedikçe bir şey göremem, hatta dünyayı bile göremem 
eğer güzellik aynası var ise o, sevgilinin güzelliğinin yansımasından başka bir şey değildir)
kapunda hâsıl itdi bu devâsuz derdi hep gönlüm
ne derde mübtelâ oldı dil-i bîmârı görsünler

(Gönlüm bu devasız derdi hep senin kapında edindi Nasıl bir derde düştü, hasta gönlümü görsünler)

bu beyti ile beni benden alır da götürür.
GAZEL 2

Hattım hisabın bil dedin gavgalara saldın beni
Zülfüm hayalin kıl dedin sevdalara saldın beni

Geh ebr-veş giryan edip geh bad-veş püyan edip
Mecnun-i sergerdan edip sahralara saldın beni

Vaslim dilersin çün dedin lutf edeyin olsun dedin
Yarın dedin birgün dedin ferdalara saldın beni

Yusuf gibi izzette sen Yakub veş mihnette ben
Dil sakin-i beytül-hazen tenhalara saldın beni

Baki sıfat verdin elem ettin gözüm yaşını yem
Kıldın garik-i bahr-i gam deryalara saldın beni.
farsça yazılan şiirlerinde istanbul türkçe sini en çok kullanan şair olarak bilinir. şiirlerinde döneminin de vermiş olduğu zenginlik ve bolluğun etkisiyle daha çok zevk ve sefa temaları göze çarpar. diğer divan edebiyatı şairlerinin pek çoğunun aksine şiirlerinde tsasavvufu amaçlamamış; tasavvuf terimlerini birer araç olarak kullanmıştır.

1526 da yoksul bir müezzinin yetenekli oğlu olarak dünyaya gelen baki kazaskerlik makamına kadar yükselmiştir. en büyük hayali olan şeyhülislamlık makamını göremeden 1600 yılında hayata veda etmiştir. bu konuda döneminde zevk ve sefa düşkünü olmakla suçlanmasına yol açan şiirlerinin payı büyük olsa gerek.

yazmış olduğu divan isimli eseriyle döneminde türk edebiyatını iran edebiyatının üstüne çıkarmıştır.

diğer şiirlerinin aksine baki nin son şiiri ismini verdiği hüzünlü şiiri şöyledir.

Baki'nin Son Şiiri

Âlâyiş-i dünyâdan el çekmege niyyet var
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var

Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var

Nûş eylese bir âşık tâ haşre dek ayılmaz
Bezm-i feleğin bilmem câmında ne hâlet var

Bu hâlet ile ey dil sağ olmada âlemde
Derd ü gam-ı dilberle ölmekte letâfet var

Gitdükçe harâb eyler mülk-i dil-i vîrânı
Dehrün bu cefâsından bir şâha şikâyet var

Ser terkine kâ'ildir dünyâya gönül virmez
Terk ehlinin ey Bâkî başında sa'adet var.

(Günümüz Dili)

Dünyanın süslerinden el çekmeye niyetim var
Yakında yokluk derler bir şehre seyahatim var.

Uçtu gitti bu göklerden inleyen gönül kuşum
Fırsat bulamaz oldum yolculuk kederim var.

içse bir aşık -ta kıyamete kadar ayılmaz
Feleğin meclisinde -bilmem kadehinde ne haller var

Bu haller ile ey gönül sağ olmaktansa alemde
Dilberlerin gam derdinden ölmekte incelik var.

Gittikçe viran gönül ülkesini harap ediyor
Zamanın bu cefasından bir şaha şikayet var

Baş vermeye razıdır da dünyaya gönül vermez
Ayrılık ehlinin ey Bâkî başında saadet var.

(Günümüz diline uyarlayan: Adnan Durmaz)
GAZEL-2
1.Hengâm-ı şeb ki kungure-i kasr-o âsumân
Zeyn olmuş idi şu’lelenüp şem’i ahterân
(Gece vaktinde yıldızların mumu ışıldayıp gök sarayının kubbesi süslenmişti.)
2.Ha yl-i kevâkıb içre yanup meş’al-i kamer
Sahn-ı semâda Rûşen idi râh-ı kâhkeşân
(Ayın meş’alesi yıldız kalabalığı içinde yanınca samanyolu gök sahnesinde aydınlanmış olarak görünürdü.)
3.De st urmış idi kilk-i şihâba debîr-i çarh
Tuğrâ-nüvîs-i hükm-i hudâvend-i ins ü cân
(insanların ve bütün canlıların efendisinin buyruklarının tuğrasını yazan (Sultanın imzasını atan), göğün kâtibi Utarid akan yıldız kalemini eline almıştı.)
4.Bezm-i felekde urmış idi Zühre sâza çeng
iyş ü safâda hurrem u handâan u şâmdân
(Zühre yıldızı göğün toplantısında yiyip içip, eğlenerek, gülerei mutlu ve neşeli, sazına el atmıştı.)
5.Bu çarh çenberinde tutup devr usûlini
Deffâf-ı mihr kılmış idi çehresin nihân
(Bu gök kubbesinde güneş defcisi devir usulüne uyarak yüzünü gizlemişti.)
6.Bir tîg-i zer-nişân ile girmişdi arsaya
Şemşîr-bâz-ı ma’reke-i sahn-ı âsumân
(Gök sahnesinin savaş alanının kılıç oynatıcısı altın işlemeli bir kılıçla savaş alanına girmişti.)
7.Tedbîr-i mu’zamât-ı umûr-ı cihân içün
Yakmışdı şem-i fikreti Bercîs-i nükte-dân
(Dünya işlerinin büyütülmüş sorunlarına çareler bulmak için güzel konuşan Bercis düşünce mumunu yakmıştı.)
8.Bâlâ-yı çerh-i heftüme Keyvân-ı köhne-sâl
Oturmuş idi niteki hindû-yı pîl-bân
(Yıllar görmüş, yaşlı Zühal, yedinci feleğin en üstüne tıpkı fil sürücüsü bir Hintli gibi oturmuştu.)
9.Âyâ bu zîb ü ziynet-i âlem nedür deyu
ibret göziyle nâzır iken dehre nâgehân
(…(Keyvân) acaba âlemin bu süsü, ziyneti nedir diye ibret gözüyle dünyaya bakarken, ansızın…)
10.Etrafa saldı şa’şa’asın gûşe mihr
Oldıufukda mühr-i Süleymân gibi ayân
(… güneş ufukta Hz. Süleymân’ın mührü gibi göründü ve her köşeye parlaklığını saldı.)
11.Kıldı bu hâli dîde-i ibret müşâhade
Tuydı bu sırrı âkıbetü’l-emr gûş-ı cân
(ibret alıcı, meraklı göz bu hali gördü ve işin sonunda can kulağı bu sırrı duydu…)
12.Kim bu nizâmı vermedi âlem sarâyına
illa ki yümn-i devlet-i şâh-ı cihân-sitân
(… ki, bu düzeni âlem sarayına cihanın sahibi olan şahın devletinin uğrunda başka kimse vermedi.)
13.Bâlâ-nişîn-i mesned-i şâhân-ı tâcdâr
Vâlâ-nişân-ı ma’reke-i arsa-i Keyân
(Tac sahibi şahlar makamının en yüksekte oturanı. Büyük hükümdarlar arsasının savaş alanının en yükseğinde oturan, en rütbelisi.)

Bilgi birikimini ve ustalığını konuşturduğu gazel örneğidir.
baki, bizi garıya götür.
çok komik bir isim ahahahdfds. düşününce komik geliyor bir insanın adının baki olduğunu düşününce komik geliyor.
Bâkî, Asıl adı Mahmud Abdülbâkî olan Divan edebiyatı şâiridir. Sultanüş'şuâra olarak anılmış, Türk edebiyatının en önemli isimleri arasında yer almıştır.
(bkz: ebedî). Hoş..
(bkz: divan edebiyati)
Divan edebiyatının en önemli şaircilerinden biri. Lakabı şairler sultanıdır. Fuzuliye göre çok çok rahat yaşamıştır.
şairi , sanatçıyı en iyi anlatan, tanımlayan kişidir . efsanevi bir şairdir .

'' baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş ''
zülf-i siyâhı sâye-i perr-i hümâ imiş

iklim-i hüsne anın içün pâdişâ imiş



bir secde ile kıldı ruh-i âftâbı zer

hak-i cenâb-ı dost aceb kîmyâ imiş



âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal

bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş



görmez cihânı gözlerimiz yârı görmese

mir'ât-ı hüsni var ise âlem-nümâ imiş



zülfün esîri bâkî-i bîçâre dostum

bir mübtelâ-yı bend-i kemend-i belâ imiş

dizeleri ile ahiret ve dünya sorgusuna değinmiş divan edebiyatının usta şairlerindendir.
Divan edebiyatinin sultan-i suarasi. Rindane gazel sairi.
"meddah olalı çeşm-i gazalârına bâkî
öğrendi gazel tarzını rûm’un şuarâsı"

"Nola dehr icre nişanim yog ise ankayim
Ne aceb seyh gibi caglamasam deryayim "

gibi beyitleri ile kibirde de bir numara olan divan şairi.
bugün ölüm yıldönümü olan ünlü divan edebiyatı şairi.
Ünlü Divan şairi. 1526 da istanbul’da doğdu.Asıl adı Mahmut Abdülbaki’ dir. Fatih camii müezzini olan babası, Baki’yi ilk olarak bir saraçm yamna çırak verdi. Fakat saraçlık Baki’yi sarmadı. Okumaya heves etti. Saraç çıraklığını bırakarak medresede okudu. Medreseden müderris (öğretmen) çıktı.

Kaynak: http://www.yeniansiklopedi.com/baki/#ixzz2OSXm8XXI
ASIL adı Mahmut Abdülbâki’dir. Bir müezzinin oğludur. Şair Zati’nin dükkânında saraç çıraklığı ederken zekâsı sayesinde medreseye verilmiş, daha sonra ilerlemiştir. Çeşitli kadılıklarda bulunduktan sonra Anadolu ve Rumeli Kazaskerlikleri’m kadar yükselmişse de. asıl istediği «Şeyhülislâm- hk»a erişemeden ölmüştür. 4 padişah devrinde gözdeliğini korumuş. ama çok kıskanılmış bir şairdir. En önemli eseri. Divan adiyle toplanan şiirleridir.

Kaynak: http://www.yeniansiklopedi.com/baki-2/#ixzz2ORIRPO8D
güncel Önemli Başlıklar