bugün

The godfather.
BABASINI ÖRNEK ALAN BABADIR.
90 yaşının üstünde olmasına rağmen pilot un kaçındığı ağır ve tehlikeli işleri leblebi çekirdek gibi bitiren, dağlar başı duman adam.
o hep en başarılı olsun da yaşama gücü bulsun biz nasılsa sağda solda oyalanırız.
görsel
genellikle şarap çanağı olarak bilinen kimi zaman şam babası olarak da karşımıza çıkan bünyemize y kromozomu taşıyan kimsedir.
yorumsuz bazen.
baba aslında şu hayatta en çok sorumluluk taşıyan ve benim en çok değer verdiğim insandır.
evlat düşmanı.
-Televizyonda Trt 1'in ilk sırada olmasına verdiği önemi başka hiçbir şeye vermez.

-En büyük hobilerinden biri de mutfağa her gittiğinde yemek yemektir.

-çocuklarını aradığında telefonu açmazlarsa hemen ölmüş olduklarını düşünür.

-Yerel televizyon kanallarına özel bir ilgisi vardır.

-eve her fatura geldiğinde gerginlik yaratır.

-En olmadık anlarda bile osurabilme yeteneği ve hakkı vardır.

-Evde bir şey isterken bile laf sokar. ''Bi Türk kahvesi yapan yok ki içelim!

-milyon dolarlık hollywood filmlerini bir cümlesiyle sikip atar: "ne saçma, o kadar insan bir kişiyi yakalayamıyor"

-Başlıca ilgi alanları; tamirat, uyku, belgesel, kovboy filmleri, avcılık, okeydir.

-2013 yılında hala xp işletim sistemli ve internet expolorer tarayıcılı bilgisayar kullanır.

-Tüm gün evde oturup haber programı ve açık oturum izlemek asli görevi gibidir.

-durup durup ''Bir baba, 40 evladı olsa bakar Ama 40 evlat, bir babaya bakamaz'' gibi laflar sokar.

-cep telefonuna mesaj gelince gözlüklerini takmazsa telefonu tek eliyle şöyle bi 20 cm uzağa tutarak mesajı okur.

-Sabahın köründe kalkıp evdeki herkesi uyandırmaktan özel bir haz alır.

-periyodik olarak ''Sakın kendini ezdirme, hakkını savun, altta kalma, hareketlerine dikkat et, yüzümüzü kara çıkarma, oku, adam ol, paranı çarçur etme'' gibi öğütler verir.

-diş fırçasıyla bıyıklarını boyamak gibi garip huyları vardır.

-Şey sözcüğü jokeridir. ''Şeydeki şeyi naptınız ya? Bi tane şey olacaktı evde'' gibi.

-Bir elektronik eşya alınca kullanım kılavuzunu mutlaka sonuna kadar okur ve onu 16 saat şarj eder.

-Cep telefonunun yeri belindeki kılıfın içidir.

ve her şeye rağmen dünyalar kadar sevilir...
her gün onunla muhabbet eden bir oğlu olarak, vefat ettiğinden beri o ettiğim muhabbetlerin yerini doldurabilecek hiç kimse olmaması, asla da olamayacak olan ve yeri dolmayacak güzel insan. seninle geçirdiğim her vakti özledim, tekrar o anları yaşayamayı o kadar çok istiyorum ki. ailecek yaptığımız kahvaltılarda seni sofrada görmeyi, eve geldiğimde seni televizyon başında görmeyi, dışarı çıkarken "nereye gidiyorsun oğlum?" demeni vesaire vesaire hepsini çok özledim.
olmasa da olurmuş dediğim insan.
küçükken aramız çok iyiydi. benim hatırlamadığım yaşlarımda daha da iyiymiş öyle diyorlar. ama kendimi bildim bileli hiç o babasına aşık küçük kızlardan olmadım. (hatırlamadığım dönemleri kastetmiyorum.) beş yaşımdayken falan evde iyice sorunlar baş gösterdi zaten. babam eve sadece uyumak ve yemek için gelir oldu, annemle sürekli tartışıyor hatta kavga ediyorlardı. belki de o dönemlerde aldatmıştır bile annemi, her neyse. babam değişti işte. ben de gittikçe ona olan ihtiyacımı kaybettim. sevgimin çok çok azalması uzun bir süre sürse de o zaman bile babam olarak görmeyi bırakmaya başlamıştım. kaç yaşımdaydım hatırlamıyorum, 7-8 falanımdır en fazla. babam 1 haftalığına gitmişti, tatil için sanırım. herkese özlemediğimi söyleyip hüngür hüngüt ağlamıştım evde. o zaman da babamı seviyor ve özlüyordum tabii ki ama eskisi gibi değildi. yüzüne karşı soğuktum zaten, sürekli huysuzluk yapıyordum, öperken geri çekiliyordum falan. annem de beni bariz militanı olarak yetiştirdi. o zamanlar bunu anlamadım hiç ama şimdi farkına varıyorum. anneme de suç atamıyorum, haklıydı. depresyona falan girdiği o dönemde tek dayanağı bendim, ona da huysuzluk yapsam da. arada sen karışma falan dese bile evde onu savunan birinin olması onu biraz daha rahatlatıyordu belki de. bilmiyorum.

yıllar geçtikçe babamla aram daha kötü oldu. aramıza duvar ördüm resmen, annemle araları da hiç düzelmedi. 5. sınıfa geldiğimde annem babamdan ayrılmayı düşündüğünü söyledi, o zaman karşı çıktım. annemle babamın boşanmış olmasını istemiyordum. çocuk aklı işte, o zaman parmakla gösterilip annesiyle babası boşanmış çocuk olacağımı düşünüp bunu istemiyordum. ertesi sene, ortaokula geçerken şehir değiştirme kararı aldılar. karşı çıkmadım, çok umursamıyordum. amacı aralarını biraz daha düzeltmekti. annem küçük bir ilçeye taşınacağımızda babamın evin dışında geçirdiği zamanın azalacağını, aralarındaki sorunları çözebileceklerini düşünüyordu. babam da öyleydi sanırım, o kısmını pek bilmiyorum.

olmadı. o üç yılda iyice de kötüleştiler, babam değişmedi. annem yine evde hizmetçi gibiydi, babam keyfine bakıyor ve kendisi için yaşıyordu. e ben de ergenliğe girince iyice vahşileştim tabii. babama iyice cephe aldım, annemle de aram çok bozuldu. ikisiyle de devamlı tartıştım, evde her gün bağırış çağırış vardı. rahat bırakılmak istiyordum, her gün onların tartışmalarını duymak istemiyordum. o senelerde babamla bir - iki kere fena kavga ettik, dövüştük hatta. annem hep aramıza giren oldu, beni savundu tabii.

8. sınıf şu ana kadarki hayatımın en kötü senesiydi. iyice sınav stresi olsun, okuldaki sorunlarım olsun felaketti. annem artık ciddi ciddi ayrılmayı düşünüyordu ve benim ne dediğimi umursamayacak hale gelmişti. ben de ayrılmalarını istiyordum zaten. babam da biliyordu ayrılacaklarını, annem onunla konuşmuştu galiba hatırlamıyorum. babam her şey için başkalarını suçlayan bir tiptir, özellikle annemle beni. yine evde bir tartışma sonucunda, kiminle başladı hatırlamıyorum, annemle bendim ya da annemle babamdı ya da babamla bendim, hatırlamıyorum. onun sonunda babamın gelip bana senin yüzünden ayrılıyoruz zaten, kes sesini demesi benim için her şeyi bitiren andı. zaten annemin hayatını boklaştırdığım için kendimden nefret ediyordum, doğru düzgün bir arkadaşlık kuramadığım için kendimden nefret ediyordum, yaşadığımız yerden nefret ediyordum. zaten suçluluk duyuyordum, zaten bunalımın eşiğindeydim. bir de onun suçu bana yıkılınca o anda babamla aramdaki her şeyi bitirdim. nefret etmeye başladım. resmen senenin geri kalanında ölmesini cidden istediğim günler oldu. merdivenden ikimizi de atsam diye düşündüğüm zaman oldu. lanetli senem işte.

o senenin sonunda ayrıldılar. boşanmadılar ama. biz ankara'ya geri dönüyorduk, babam da ayvalık'a taşınıyordu bir arkadaşıyla. babamdan o kadar nefret etmeme rağmen doğal olarak seviyordum da. ayrılmalarına tabii ki üzüldüm, sadece artık daha kötü olmaması için ayrılmaları gerektiğini düşünüyordum. temmuz'da ankara'ya geri döndük, iki ay babamı hiç görmedim. ağustos'ta kuzenimin düğününde yeniden gördüm işte. gece o giderken, sarılıp ağladım. bir şey dedim mi hatırlamıyorum ama baya bir sarılıp ağladım. annem de ağladı, çevremdeki teyzemler falan hepsi ağladı. duygusal andı işte. ama ben o gece içimi boşalttım. o yıl boyunca babamı pek özlemedim. ama annemin militanlığından da sıyrıldım. babamın da haklı yanlarını olduğunu düşünmeye başladım. annemle geçinmemiz gittikçe zorlaştı ve ben o zamanlarda da babamın haklı annemin suçlu olduğunu düşünmeye başladım. sonraki zaman diliminde normale döndü tabii.

geçen yaz barıştılar. babam yine ankara'ya geldi. bir yılda olgunlaştım belki bilmiyorum ama ikisi arasındaki olayları düzgün tartabildiğimi düşünüyorum. birbirleriyle uyuşmuyorlardı, hem de hiç. tamamen zıtlardı ve uyuşabilecekleri hiçbir şey yoktu. barışmalarını istemedim ama içimde suçluluk taşımaktan bıktığım için karışmadım. olaydan sıyrıldım. bana dokunmasın yeter dedim.

bu sene boyunca da başlarda uyum sağlamakta zorlandım. alıştığım düzeni sürekli bozdukları için ikisine de çok kızgındım. barışmalarının hata olduğunu biliyordum. babam değişeceğim sözlerinin hiçbirini tutmadı. annem yine köle gibiydi ve iyice kötüleşiyordu. onu sıkıştırıp durdum babamla konuşması için. yapmadı. ikisiyle de aram iyice bozuldu. sonra burada ayrıntısını vermemin gereksiz olduğu olaylar yaşandı. o ara iyice koptuk, ikisinden de kendimi koparmaya çalışıyordum. babam asla unutmayacağım bir şey yaptı. ve annemin de o zamanki davranışını asla silmeyeceğim. iki ay boyunca babamla konuşmadım. yüzüne bakmadım. pişman bile olmadı zaten, olayın üstünden iki-üç hafta geçince özür mektubu falan yazdı. kendini affettirmek için en sevdiğim tatlıdan almalar falan. kabul etmedim. benim için bu kadar küçük bir olay değildi bu. böyle affedemezdim. ama o içini rahatlatmış gözüküyordu. iki ay boyunca ikisinden de nefret ettim.

sonra hepsi geçti. şu an aram iyi annemle de babamla da. arada o olayı hatırlayıp sinirleniyorum yine, nasıl olmamış gibi davranıyorum diyorum. yine de geçti işte. kırk yıl boyunca küs kalmayacağımı herkes biliyordu. ama asla unutmayacağım.

benim için baba bu işte. ölse üzülürüm, ağlarım, yas tutarım bunu biliyorum. ama ona ihtiyacım yok. baba işte. ama olmasa da olurmuş.
an itibariyle herkesin içinde bana dengesiz demiştir.
2 aydır hasta olan, yavaş yavaş iyileşmeye başlayıp bayramın ilk günü konuşulurken iyi olan ama bu gün tekrar kriz geçirip apar topar acile kaldırılandır benim babam, şu sıralar bütün yabancı telefonları yutkunup derin bir nefes alarak , her türlü habere hazırlanarak açmama sebeptir aynı zamanda, çok yakın olamasak da hastalığının en kötü zamanlarında bütün kötü anılarınızı yok edip, sadece iyi anılara odaklanmamı sağlayan adamdır aynı zamanda, belki iyileşecek olan ama asla eskisi gibi olamayacak olandır. her ne kadar yanınızda olmasa da bir telefon uzağınızda olduğunu bildiğiniz adamdır, her zaman arkanızda olandır.
babacan kişilerdir. hele ki kız çocuklarıyla birbirlerini daha çok severler, tıpkı bende olduğu gibi. bana göre anneden daha anlayışlıdır.
babası vardır.
Benim için 'herşey' olan adam
bu gece yine bir miktar parayı yanlışlıkla üstüne yıktığım adam. valla üzülüyorum. ama yanlışlıkla oldu.
kıymetini bilemediğimizdir.
Kadınların eş seçimini belirleyen adam.
Mesela ben, babamın tam zıttı bi adamla evleneceğim, evlenirsem eğer. Çünkü kendi çocuğuma kendi babam gibi bi baba verme kötülüğünü yapamam...
benimkini salonda bulmacayı çözümlerine baka baka doldururken yakaladım. Panik yaptı.
vantilatöre klima diyerek evdeki refah seviyesini arttırdığını zanneden eli öpülesi herif.
sevgisine, varlığına özlem-ihtiyaç duyulan.

uzun uzun yazasım var buraya bu gece. senin rakı sofranda dinlediğin müzikleri açtım elimde asla görmek istemediğin alkol ve sigarayla...
senin kızınım ben, anneme benzememişim allah kahretsin ki sana benzemişim.
3 yıl oldu be babacım. 3 yıldır yüzünü görmüyorum. 10 yıldır da şefkatini.
dana gibi oldum 3 4 yaşlarındaki kız çocuklarını kıskanıyorum babalarıyla görünce çatlıyorum kıskançlıktan. çok özledim beni havalara atıp yakalamanı. öyle bi atardın ki havaya bulutların üzerindeyim sanırdım en yüksekte ben vardım sanki. ve yakalayıp sarıldığın andaki sevgi en güçlü sevgiydi, en birinci baba kız bizdik.
böyle düşünüyordum çünkü küçüktüm, aklım ermiyordu. geçen gün yazmışsın gördüm 'seni sevdiğimi unutma' diye. ben beni sevdiğini hiç bilmedim ki unutayım. hep kıskandım çevremdekileri. hep özendim.
o uğruna bana siktir git dediğin ama senden daha çok baba bana. bunları yüzüne söyleyecek cesaretim olsa keşke ama yok.
gerçi seni görünce yumuşarım ben... acınası haline üzülürüm biraz da.
aklıma ne geldi bak, 6 yaşındayım anasınıfına gidiyorum aynı yatakta yatıyoruz ben altıma işemiştim o gece sen gecenin bi vakti beni banyoya sokmuştun söylene söylene odayı temizlemiştin pek bi çişliydim be:) sabahları saçlarımı sen tarardın ya da çalışırdın... hep acırdı. merak etme şimdi ben tarayabiliyorum.
göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor seni düşünürken. millet aşk için ağlayıp sızlanırken aklımda 1 erkek oldu hep o da sendin gülüm.
bana aldığın ilk hediye pokemonlu erkek çocuk şortunu hala saklıyorum bu arada -.-
mahallede hep dalga geçerlerdi inatla giyerdim:) 'babam' almıştı çünkü.
altay galatasaray maçına gitmiştik yüzümün yarısı sarı yarısı kırmızıydı sen yapmıştın. 4 yaşındaydım ama her anını hatırlıyorum. motorla gitmiştik bolca ıslanmıştık.
terkedip gidişin de güzeldi. aramayışların tadından yenmiyodu.
affedemedim seni annem adına da affedemedim kendi adıma da.
karşıma çıkmazsın artık umarım. sayende bu kadar güçlenmişken karşıma çıkıp her şeyi bozmazsın umarım.
şuan ne yaptığını az çok tahmin ediyorum ama senin hayatını bitiren buydu yapma bunu artık kendine.
seni buruk da olsa çok seviyorum dünyanın en güçlü adamı...

http://www.youtube.com/watch?v=vP0ynzQLWm4
--spoiler--
Hani bana yalan söylerdin ya baba
Özgür kırlangıçlardan söz ederdin ya
Çok paramız olacağından baba
işlerin iyi gideceğinden söz ederdin ya
Hani en büyük sen olurdun ya baba
Hani beni hep korurdun ya baba
Kabus görüp uyandığımda
Yanımda sen olurdun ya baba
--spoiler--
gecenin 5'inde bilgisayar başında gördüğü 28 yaşındaki oğluna ruhsuz diyebilecek ve en sonunda şalterlerini attırabilecek adam. hayır her şey iyi güzel, tamam baban berbat bir herifti biliyoruz da senin tatavan niye bana ulan! maddi olarak hiç bir desteği esirgemedi kendi babasından çektikleri yüzünden, manevi olarak 0. hal hatır sormaktan tut, her hangi bir konuya destek olmaya kadar manevi konuların hepsinde 0 tutup bana ruhsuz diyor. benden genç dimağlara uyarı, yaşınız çok ilerlemeden evden gidin yoksa gerçekten çok canınızı sıkan bir durum alıyor. kasımda askerim ondan sonra eve bayramdan bayrama.
14 yaşında yitirdiğim koça çınar.
omuriliktir.