bugün

türk edebiyatındaki en güzel romanlardan biri. hepsini okuduk ki söylüyoruz.
bir yusuf atılgan romanı. bana sartre varoluşçuluğunu okur hissi veren belki bu yüzden sevdiğim baba roman.oğuz atay'ın tutunamayanlar'ının bir babası olsa bu roman olurdu bence.

''bana tek insan yeter. sevişen iki kişinin kurduğu toplum. toplumsal yaratıklar olduğumuza göre, insan toplumlarının en iyisi, bu daracık, sorunsuz, iki kişilik toplumlar değil mi?''

''insan kendisine uygun olmayanı bağışlamaz. biz, hoşgörüsü olmadığını bile bile, başkalarında kendininkinden ayrıyı bağışlamaya çalışana hoşgörülü diyoruz.''

''ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz.''

diğer yusuf atılgan romanları:

anayurt oteli
canistan
okuduğum okuyacağım en iyi kitaplardandır. pastanede oturup o bekleyişleri falan böyle "ehe ehe" dedirtir bi' yandan da ince bi' iç burkar bence.. çünkü; "o" nu arıyordur... ayrıca hazır para yiyiciliği ve yaşam tarzıyla bana az buçuk baudelaire'i anımsatmıştı. hayatı boyunca b'yi arayan c misali hayatının insanını arayan yusuf atılgan'ın uzun mektuplaşmalar sonucu kendisine aşık olan bir okuyucusuyla mutluluğu yakalaması da ayrıca güzel hissettiren bir durumdur.
belki de hayatının sonuna kadar b'yi bekleyecek bir adamın, ölürcesine sevilmesinde çok büyük rol oynayan, olağanüstü bir kitaptır.
lise yıllarımda okuduğum ve bana okumayı sevdiren kitaptır.bu yazı da tam demek istediğim şeyleri kapsıyor. http://sizofrenpusula.blo...ak-adam-yusuf-atlgan.html
ilk başladığımda o kadar güzel o kadar güzel gelmiş olan Yusuf Atılgan romanı. Lakin ilk 27 sayfasını okumuşumdur. Sözler çok güzel anlamlı vs. yalnız bu benim sorunum herhalde aşırı depresif olan her şeyden çabuk vazgeçiyorum. ilk başta depresifliği ilgimi çekiyor. Sonrasında yoruluyorum ve bırakıyorum sonra yine ilgimi çektiği bir zaman geliyor tekrar elime alıp okumaya başlıyorum. Bu insanlar için de böyle. Umarım bir gün bu depresif roman yine ilgimi çeker de bitiririm. Ve umarım bir gün yine o depresif adam ilgimi çeker ve bitiririm...

''Yine de üzgün;ama tatlımsı bir üzüntü bu,kahredici değil,yerleşik.''

''Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum.kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara.iyi bir film görsünler. Sokağa hep birden çıksınlar. Kafasından geçene güldü.''
"arada eğilir, ben büyük, inanılmaz bir şeyler olacağını beklerken salt burnumun ucunu öperdi."
yusuf atılgan'ın birçok kere kelimeleri dansa kaldırmasıyla bizlerin başını döndürmüş romanıdır.

bazı erkeklerin ayak bileklerine olan ilgisini sorgulamadan önce bu kitabı okuyup okumadıklarını öğrenmenizde de büyük fayda vardır. "güler'i bile tam anlatmamıştı. bacaklarını öpmediğini söylememişti ona." sözünden de anlayabileceğimiz gibi, bacaklar, ayak bilekleri ve ayaklar önemli birer organdır bu kitapta.

--spoiler--
-bir şey mi arıyorsunuz beyim? diye sordu.
-evet! eski bir koku, dedi.
-buralarda bulamazsınız. caddedeki eczaneye sorun bir kere.

geri dönüp yürüdü. eczaneler onun bulmak istediği kokuyu değil, azap çekenlere derman satarlardı. onu nerede arayacağını biliyordu.
--spoiler--

edit: imla.
--spoiler--
ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem? hep öteye öteye uzar. gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir kaçıştır bu. özgürlüğe susamışlıktır.
--spoiler--
Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaydaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kim zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine; sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutmağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi , pırıl pırıldı. Herkesin, "- Veli ağanın öküzleri gibi öküz, yoktur," demesini isterdi. Daha gülünçleri de vardır. Ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimizi, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın! *
çok yalın gibi görünen ama çok derin bir romandır. birden fazla okunması tavsiye edilir. her okuyuşta farklı detaylar göze çarpar.

kitapta şöyle bir şeyin altını çizmişim;

"bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. kadınlar da böyleydi. dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu."
(bkz: aylak madam)*
türkiyenin en az bilinen en güzel romanlarından dır aylak adam. bir daha okumak farz oldu....
bazen sadece bir cümlesini okumak yetiyor bu romanın.

--spoiler--
doğru hep başkasıyız. ayak bastığımız her yer dünyanın merkezi oluyor. her şey bizim çevremizde dönüyor.
--spoiler--
yardım sever yazar. film, müzik konusunda zevkine güvenilebileceğini sadece bir kaç örnekle göstermiştir. izlenmesi güç filmi bulup, paylaşmış film tutkunu birini de mutlu etmiştir böylece. *
hedefi ufuk çizgisi olan adamın romanıdır. yusuf atılgan yazarlığını yapmıştır.
çoğu okuyanın baş karakter c. de bir tutam kendini bulduğu kitaptır. eşsiz, zevkli, sürükleyici, çarpıcıdır.
--spoiler--
sustu. konuşmak gereksizdi. bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. biliyordu; anlamazlardı..
--spoiler--

kuyara yapmak için deli gibi heveslendiren kitap.. hiçbir şey olmadan aylak olabilmenin bile asıl özgürlüğünü bize vurgulamış yıllar önce yusuf atılgan.. önerin okusunlar.
"ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz."
(bkz: yusuf atılgan)
flanörlüğün dibine vurmuş, günümüz entelektüel duruşun temellerini atmış karakterin über hikayesidir.
yabancı, yeraltından notlar ve bulantı romanlarıyla beraber başucu kitabımdır.
''köşeye koşarken kızların ikisini de görüyordu. devetüyü yüksek kaldırım'dan, açık mavi tophane'den yana yürüyordu. 'tanrım hangisi? 'köşede bir an durdu. sonra devetüyünün arkasından gitti. her şey o bir anlık duruşta olup bitmişti. gene yanıldı. açık mavili b. idi. onun arkasından gitseydi hikaye bitecekti.''
tutunamayanlardan önce var olan.
o kadar etkilenmiştim kitaptan.
aylak madam diyesim geliyordu kendime.
fransızca göndermeleri çok severim.
gönder(me)leri sevmem ama;
fransızcayı tek başına ve tek başıma da severim.
şimdiler de 10 tl olmuş. (bir kitaba sahip çıkamayan insan, kendine nasıl sahip çıksın?)
özetle; beni ben yapanlardan. sürekli kaybettiğim halde beni buluyor. arıyorum onu. bir gece aniden kalkıp biraz okumalıyım diyorum. ilaç gibi. hani sakinleşmen gerekir ama sen çok sinirlisindir ve sana yatıştırıcı igne yaparlar ya, onun gibi bir kitap.
bazı arkadaşların hala okumamış olmasına şaşıyorken, kimsenin hiç bir şey okumadıgını hatırlayıp rahatladım.
hala mutsuz insanlar var. annem kitabı 21inde okumuş. ben de 21imde okudum. şu yaşıma kadar her yıl belli günler tekrarlanan okuma döngüsüne girdiğimden beri, bir kitap okudum hayatım degişti yeaa diyen kapçık agızlara vurasım geliyor. kirletmeyin şu kitabı diyorum anlatamıyorum.sanki kirlenmeyen bir o kalmış gibi. oysa?
her neyse, beyaz mantomu giyip bir tutunamayanlara kadar gidiyorum.
tutunamayanlara ayrıca sinir oluyorum. her şeyi olan bir adamın tutunası nasıl gelmez?
gelmeyince gelmiyor demek ki.
onu bunu bırakalım (neyi bırakalım?- tuttugumuzu bırakalım tutamayalım mı istiyorum?)
ah be C., var mısın sahi? varsan bir ara ugra. kahve içelim. kahve benden. üstelik bir kadınım ben. ama sana tutamak olamam. hani şu tramvaylarda olanlardan? olamam. kişi önce kendine tutunmalı diyecek olan bilgeye de benim yerime vur.
kitaptaki karaktere aşık olan bana da bir tane vur.
günümüz güzelleşsin . gün güzel değilse, içelim. içmek için erken deme. bir yerlerde mutlaka gece oluyordur inan.
aylak adam sinemadan çıkar. yolda kendi kendine sesli güler.

''kadının biri kaşlarını çattı. sokakta kendi kendine sesli gülünemeyeceğini bilmeyen yoktu. -ne adamlar be! güldüysem güldüm size ne? duramadı orda, yürüdü. eve gitmeyecek. içindeki sinemadan çıkmış kişiyi öldürdüler. sağ kalan sıkıntılı,kızgın.
hep ölçülü biçimli mi davranmak gerek? kim demiş? başkaları onu eve gidecek sanırken o gidip bir meyhanede içecek.''

''en az umutlanmaları gereken zaman en çok umarlardı.''

ve ayşe karakterinin en sevdigim sözlerinden biri. sinemadadır. yanında oturan hiç tanımadıgı adam yavaşça yaklaşır, bayan çıkınca biraz dolaşır mıyız der.. ayşe;
'' bir genç horoz konuşabilseydi ancak bu sesle konuşurdu. neden insanlar susmayı bilmiyor?''

edit:imla.
yusuf atılgan'ın varoluşçuluk çerçevesinde kaleme aldığı eseri.

--spoiler--
çevresine bakındı. yoktu. oturma odasını da aradı. orada da yoktu. bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. kadınlar da böyleydi. dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu
--spoiler--