bugün

bayilerinin amına koyan firma. yaptıkları resmen faşizm. istemeden mal gönderirler. kafalarına göre yazarlar, iade etmek istediğinizde çeşitli yollardan tehdit ederler. bölge müdürlerine kota falan koyar, bölge müdürleri de bayilerin amına koyar. saçma sapan ithal küçük ev aletleri vardır. hemen hemen hepsinin ömrü 2 senedir. 2 seneyi geçtikten sonra bozulmaması bir mucizedir. 2 seneden fazla kullandığınız arçelik ya da beko marka küçük ev aletiniz varsa allahın mucizesi bu diyerek peygamberliğinizi ilan edebilirsiniz. ya da siktir edin onun da bozulmasını bekleyin. leş bir firmadır. türkiye'de ucuz alternatifi olmadığı için büyümüş, götü kalkmıştır. ısrarla almayınız.
3 yılda sırasıyla buzdolabı, 2 kez televizyon, bulaşık makinesi, kombi ve son olarak fırın bozuldu.
Kennedy ailesi gibi olduk amk.
elektrikli ev eşyaları üreten ve satan türk firması..
görsel

biraz da nostalji.
Türkiyenin bel kemiği firmalarından birisidir
bu sene personellerine bayram için televizyon verdi iyi hoş ama fabrikada bulunan taşeron işçilerine ki bunlar 50 60 kişi hiç bir şey vermedi bunun üzerine reklamı beni güldürüyor 40 bin küsür yurt dışı çalışanı varmış bilmem ne ''ver du yu vörking?'' ''arceliiiiik'' diyor ablamız gururla, tamam anladım ama sen fabrikandaki çalışanını daha doğrusu vatandaşını ayırırsan ne anlamı kalır? bilmem kaç tane yurt dışı çalışanının olması onlara arceliiik taşerona ne? hani aşkla yapıyorduk işimizi hani kuşlar ağaçlar?
görsel
Kardeş rüyanda bunu mu sktin, bu ne Arçelik aşkı ki sabah 6’da entri girdiriyor!

görsel
haziran ayında emektar arçelik ankastre ocağımızın bozulması üzerine yenisini almaya giderken "bu kadar yıl iyi idare etti bizi, arçelik alalım yine" dedik. arçelik'in yetkili satıcılarından birine gittik, modeli seçtik, 2 gün sonra kuruluma geliriz dediler, eve gittik. dedikleri gibi de 2 gün sonra eve geldiler kurulum için. kurulumu yapmaya gelen zat-ı muhterem, eski ocağın hala yerinde takılı olmasına sinirlenme hakkını kendinde görerek, söylene söylene de olsa eski ocağı söküp kenara koydu. daha sonra mutfağın ortasında küçük çocukların hediye açışından farksız bir biçimde yeni ocağın kutusunu açmaya başladı. ocağı tam yerine oturturken fark ettik ki önceki ankastre monte edilirken, tezgah eski ocağın tam oturacağı biçimde kesilmiş. yani tam bir kare biçiminde değil de, eskisinin alt kasasının şekline uygun bir biçimde. "e nasıl olacak" dediğimizde de, "kestireceksiniz artık tezgahı birine, ben sadece buraya montaja geldim" dedi. fazla muhattap olmamak için bir şey demedik, doğal gaz borusunu ve elektrik kablolarını bağladı ve gitmek için hazırlanmaya başladı. kutudan çıkan ama kullanmadığı parçaları gösterince de, "gerek yok ya onlara" diye bizi savuşturdu ve çekip gitti. yani sözde ürünü tam olarak kullanılabilir hale getirmesi gereken kişi, geride yarısı havada duran bir ocak, dağınık bir mutfak ve de eski bir ocak bırakarak (onu da almayı reddetti) evden ayrıldı. aradan birkaç gün geçti, bir gece mutfağa girdiğimde elektrikli ocağın lambasının titrediğini farkettim ve hemen ocağın fişini çektim. ertesi gün tekrar takıp denediğimizde lambanın da ocağın da çalışmadığını fark ettik ve aldığımız mağazayı aradık. bize ertesi gün bir yetkili servis göndereceklerini bildirdiler ve dedikleri gibi ertesi gün bir yetkili servis çalışanı eve geldi. tam da kurulumu yapan kişinin gelmediğine sevinirken, adam bize "bunun için mi çağırdınız beni?" diye sitem ediverdi, yerinden çıkmış olan doğalgaz borusunu göstererek. kurulumu yapan abimiz sağ olsun, doğalgaz borusunu sabitleyen parçaları takmaya gereği görmediğinden, doğal gaz borusu yerinden çıkmış. yanmayan lambayı ve çalışmayan elektrikli ocağı söylediğimizde de ocağın içini açıp içindeki bir sigortayı değiştirdi ancak "bu lambalar patlar hep öyle zaten, değiştirmeye gerek yok, nasılsa yine patlayacak" diyerek lambayı değiştirmeyi reddetti. bütün bunları yaparken de sürekli ters tavırlar sergilemeyi de ihmal etmedi tabii ki. insanı azarlarcasına davranışları nedeniyle kendisini şikayet edeceğimizi söylediğimizde de, "bakın beni yanlış anladınız" diyerek tabiri caizse yan çizmeye başladı, işi bitince de çekip gitti zaten.

bütün bu olaylar sonunda gördük ki, arçelik ürünlerinde de yetkili servislerinde de eski kalite kalmamış maalesef. içinde nasıl aşmış bir teknoloji varsa, daha ocağın 1. haftası dolmadan lamba yanabiliyor ve bu alışılmış bir olay olduğundan da değiştirilme gereği duyulmuyor. kurulumu yapan kişinin kutuyu parçalayarak açması gibi düşüncesizce hareketlerini şirkete yıkmak doğru olmaz, ancak ankastre ürün satan bir firmanın yetkili servisinin elinde bir dekupaj testeresinin bulunmaması bana son derece saçma geliyor. tezgah yeni olsa, tezgahı aldığımız adamlardan kesmelerini isteriz tamam da, makineyle küçücük bir yerin kesilmesini istediğinizde de kimse dükkanından kalkıp gelmiyor ki?

tavsiyem, eğer beyaz eşya alacaksanız arçelik yerine bosch'u tercih etmeniz yönünde. tüm bu olaylar yaşandıktan kısa bir süre sonra bulaşık makinesi de ömrünü doldurdu ve onu da değiştirmemiz gerekti. sipariş verdikten 2 gün sonra öğlen 12 gibi gelip eski makineyi söküp götürdüler, akşam 8 gibi de yeni makineyi getirip kurulumu yaptılar. hatta kurulumu yapana arçelik ile yaşadığımız durumu anlattığımızda hemen gidip servis arabasından dekupaj testeresini getirerek tezgahta gerekli kesim işlemini de gerçekleştirdi ve bunun için ekstra hiçbir ücret istemedi*. yani ankastre ürün montajına gelen adamda olmayan teçhizat, bulaşık makinesi kurulumu yapmaya gelen adamda var. bu son cümle, arçelik ile bosch arasındaki farkı anlatmaya yeter sanıyorum.

not: ocağın ışığı hala yanmıyor.
not 2: bulaşık makinesi ise bir gün bile tık demedi, aslanlar gibi çalışıyor.
arçelik ve beko hemen hemen aynı parçaları kullanır.

buzdolabı doğru düzgün çalışmaz içindeki yemekler bozulur. ölçü aleti 12 derece gösterir. meğer 5 ile 7 derece olması gerekiyormuş. buzdolabı 4 yıl sonra bozulur motoru değişir elektronik kartı değişir.

Termosifon alırsın titanyum kaplama 2 yıl sonra delinir. servis tamir olmaz der halbuki içerden aliminyum coca cola kutusunu kesip çelik yapıştırıcıyla delinen yeri yapıştırdınmı sorun çözülüyor. aaa bir bakarsın Termosifonda emniyet ventili yok çek valf de takmamışlar neden delindiği anlaşılıyor.

set üstü ocak 1 yıl içinde paslanır. ateşleme sistemi yerinden oynar düzgün ateşlemez.

42 inç lcd televizyon net göstermez zaman zaman renkli dikey çizgiler oluşmaya başlar kendi kendine tekrar düzelir.

demirdöküm şirketi satılmadan önce doğalgaz sobası düzgün çalışmaz meğer italyan patentli valf defoluymuş. dış yüzeyi çabuk paslanır. rutubetli evde değil nasıl bukadar hızlı paslanır.

elektrikli fırın çabuk paslanır bir kaç yıl sonra arızalanmaya başlar. üretimde gösterge ikonu yanlış baskı yapmışlar bilmeyen kişi yemeği iyi pişmez.

yaz yaz bitmez.
yaklaşık üç sene önce buzdolabısını aldık bu firmanın. kendilerine fırsat buldukça lanet okuyorum çünkü aldığım buzdolabı üç seneyi zor gördü ve direk motoru bozuldu. çok afedersiniz ama aldığım günü ayrı, alman markası almayan aklımı da ayrı ..kmek istiyorum.

müşteri temsilcisini aradım. "yaz aylarında çok karşılaşıyoruz bu sorunla" vs. gibi bir cevapla karşılaştım. "eğer yaz aylarında sizin buzdolaplarınız bu kadar çabuk bozuluyorsa demek ki sorun biz de değil sizdedir" dedim. "şu aralar çok yoğunuz, en kısa zamanda size teknik servis göndereceğiz" dedi bana.

ürünlerinin ne kadar kalitesiz olduğunu kabul etmezler. benim buzdolabı içindeki besinlerimin bozulmasından dolayı maruz kaldığım maddi zararı kabul etmezler. bir sürü et, içki, süt ürünleri, meyve, sebze vs. vardı lan o buzdolabının içinde orospu çocukları. pişmiş kelle gibi "çok yoğunuz" demesini iyi biliyorsunuz. çok yoğunsan eğer demek ki senin ürettiğin buzdolaplarının çabuk bozulduğundandır.

çok afedersiniz ben bir .arak yedim başkası yemesin, almayın arkadaş bu şirketten bir şey. hatta sadece arçelik markasından da değil bu şirkete bağlı Beko, Altus, Elektra Bregenz, Bloomberg, Arctic, Leisure, Flavel ve Tirolia vs. gibi markalardan da almayın çünkü bunların üreticisi de arçelik. ha alırsın almasına da 2-3 seneye kalmaz teknik servis görürsün.

ne güzel bosch, siemens gibi dünyaca ünlü, kale gibi sağlam ürünler üreten alman firmaları var. biraz pahalı ama en azından aldığın ürünü uzun yıllar kullanırsın. bizim şark kurnazı türk firmalarının sattığı ürünler gibi 2-3 seneye bozulmaz en az 10 sene dayanır. sonuçta almanlar bir şeyin sanayisine girişiyorlarsa onu dört dörtlük yaparlar. bizimkiler gibi yarım yamalak yapmazlar. bozulursa da utancından o ürünü alır sana yenisini verir. sırf isimlerinin vermiş olduğu güven duygusu zedelenmesin diye. yukarı da söyledim bir daha söylemek istiyorum;

"alman markası almayan aklımı .ikeyim"
evdeki tüm beyazeşyaların arçelik olması sebebiyle bilgisayarı da arçelik alıp seriyi bozmamak adına yaptığım hatanın ana kahramanı**
http://www.youtube.com/watch?v=PjyNr20QT6I

genel müdürüyle, genel müdür yardımcılarıyla ve direktörleriyle eğlenceli bir klip çekmiş Koç grubu şirketidir. Her ne kadar sesleri berbat da olsa, sürekli asık suratlarıyla gördüğümüz adamların böyle şapşalca eğlenmeleri insanın içini ısıtmıştır.

Not: Genel müdürü tek geçerim.
Eski bir marka ama ben çelik arçelik diyen robota gectiklerinden beri antipati duyuyorum nedense.
Saat ücretliyle aylık ücretli arasında (beyaz yaka - mavi yaka) ciddi ayrımcılık yapan şirket. Yıl sonu eğlencesi düzenlerken saat ücretlilerinkini kolalı kuruyemişli bilgisayardan müzik çalarak kutlarken, beyaz yakalılarına şaraplı, biralı, votkalı, pastalı, çikolatalı, konserli eğlence düzenler.
Geçen yıl beylikdüzü'ndeki fabrikasını çerkezköy'e taşıdı. Üretimde vardiyalı çalışanlara 1 yıl servis koydu (5 bölgeden) ve sonrasında çerkezköy bölgesine taşınmayı şart koştu. Sabah çalışan beyaz yaka çalışanlarına ise 11 bölgeden servis sağlıyor ve bu sürekli olacak. Yani beyaz yakasına taşınma şartı yok. Bu sebeple binlerce kişi işinden oldu. Bu ayrımın nedenini sorduğunuzda "kış aylarında yol sorunlu, risk alamayız" diyen bir ik yöneticileri var. Çevre mühendisinden zaten ancak o kadar ik yöneticisi olabilir, adı Nurten'di galiba. Sürekli servis sağlanan beyaz yaka çalışanlarınız kışları aynı yoldan işe gelmiyor çünkü. Şirketin Taşınanlara bile destek paketi farklıydı, taşınan çalışanlarında mavi yakaya 1 yıl aylık 800 tl kira yardımı yapıyorken, beyaz yaka çalışanlarına 1 yıl aylık 1000 tl kira yardımı vermişti.
Birde üretimde bir yöneticileri var ibrahim adında. Ciddi adam kayıran bir tip. Kendi adamlarını terfi ettirir, onun adamı değilseniz isterseniz ağzınızla kuş tutun sizden kötüsü yoktur. Ağzı bozuktur, tehdit eder, hakaret eder. Etrafına korku salar, kaotik ortam yaratarak korku politikasıyla iş yürütür. Mesaiye kalmayan çalışanları işten çıkarır falan. Bir bakışları vardır ki sorma gitsin. Yanına çiçek koysanız iki günde solar yani daha nasıl anlatabilirim ki. Bu korku politikası sayesinde altında çalıştığı 5 6 takım liderinin hiçbiri kendi kararlarını ona sormadan alamaz, bülent hariç. Çünkü bülent onun altında çalışıyor olsa da kankasıdır, rakı sofrası arkadaşıdır, eski dostudur.
içlerinde özellikle bir takım lideri var ki iki kelimeyi bir araya getirmekten aciz, konuşmayı bilmeyen, ekibiyle diyalogu resmen sıfır olan bir mühendis. 2 yıldır yönettiği takımın üretim atölyesinin yerini kendi başına bulamayan, 3 yıl yönettiği takımdaki ustabaşının adını öğrenemeyen biri. Bu insan nasıl kendi kararlarını alsın, konfeksiyon atölyeniz olsa ortacı olarak bile işe almayacağınız biri arçelikte takım lideri olabilmiş. Ne büyük şans. Muhtemelen yukardaki tanıdıkları desteklemiştir.
Bir de vardiya amirleri var, tüm işi çevirip düzene sokan, hem üretim ve kalite sıkıntılarıyla uğraşıp hem personeli memnun etmekle görevlendirilmiş günah keçisi arkadaşlar. Saat 17:30 sonrası 3 vardiya sabaha kadar şirketin tek sorumluları. Her sıkıntı onlara akseder, doğal afetinden iş kazasına, bayılanından kavgasına kadar. Verilen yükü yıllarca omuzlarında taşıyıp tek seferde sebep bile göstermeden "artık seninle çalışmak istemiyoruz" denip işten çıkartılıverirsiniz. Özetle arçelik dışarıdan çok başka görünür, içine girmeden bilemezsin neyin ne olduğunu. Şirket olarak iyi işler de yapar, hiçbir zaman maaşını aksatmaz, hakkını verir. içeride çalışanlar arasında çok iyi iletişim ve dostluklar kurulur. Çalışanını eğitir, öğretir, sertifikalandırır. Ne var ki yönetici koltuklarını hak etmeyen kişilere verirsen yönetimsel güç yanlış sonuçlara sebep oluyor. Bunu düzeltebilecek veya denetleyebilecek bir kontrol mekanizmaları yok. Anketler vs düzenleniyor olsa da ters giden işler "işimden olurum korkusuyla" dile getirilemiyor. Performans değerlendirmeleri iş performansına göre değil koridor fm performansına göre verildiği için doğru sonuçlar alınamıyor. Allah içinde çalışan ve ayrımcılığa uğrayan tüm çalışanlarının yardımcısı olsun.
kalitesini bilmem ama son reklamı çok etkileyici.