bugün

filozof. skolastik caga damgasini vurmus. felsefe onunla baslamasa da onu icermeyen bir düsünce sistemi mümkün degildir.
Aristoteles, Ege Denizi'nin kuzeyinde bulunan Stageria'da doğmuştur (M.Ö. 384-322). O dönemde, Stageria'da iyon kültürü egemendir ve Makedonyalıların buraları istila etmeleri bile bu durumu değiştirmemiştir. Bu nedenle Aristoteles'e bir iyonya filozofu denilebilir.

Annesi hakkında adından başka hiçbir şey bilinmemektedir; babası Nicomaihos, hekimdir ve Makedonya Krallarından Amyntus'un (M.Ö.393-370) hekimliğine getirildiğinde, ailesi ile birlikte Stageria'dan Makedonya'nın başkentine taşınmıştır. Aristoteles burada öğrenim görmüş ve savaş yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgiler ve deneyimler edinmiştir; bir taraftan iyon ve diğer taraftan Makedonya etkileriyle biçimlenmiş ve gençliğinde, ilgisini daha çok tıp üzerinde yoğunlaştırmıştır. 17 yaşına geldiğinde öğrenimini tamamlaması için Atina'ya gönderilen Aristoteles, hayatının 20 yılını (M.Ö. 367-347) burada geçirmiştir. Atina'ya gelir gelmez, Platon'un öğrencisi olarak Akademi'ye girmiş ve hocasının ölümüne kadar burada kalmıştır. Platon, sürekli olarak çekiştiği bu değerli öğrencisinin zekasına ve enerjisine hayran kalmış ve ona Yunanca'da akıl anlamına gelen Nous adını vermiştir. Atina'da kaldığı süre içerisinde Aristoteles, başka hocaları da izlemiş ve mesela Agora'da politik dersler almıştır.

Bir sarraf olarak iş hayatına atılmış ve daha sonra çok varlıklı olmuş Hermenias, kısa bir süre içinde çok geniş toprakları mülk edinmiş ve Aterneus'un yöneticiliğine gelmişti. Akademi'nin öğrencisi ve hocası Platon'un hayranıydı. Onun devlet yönetimine ilişkin önerilerini çok olumlu karşılıyor ve Platon'un önderliğinde daha iyi bir yönetim oluşturmak istiyordu. Bu amaçla Assos'ta Akademi'nin kolu olan bir okul kurmuştu. Platon'un ölümünden sonra, Aristoteles bu okulda görev aldı ve üç yıl boyunca burada çalıştı. Bir ara Hermenias'ın yeğeni Pythias ile evlendi.

Aristoteles, Assos'ta kaldığı süre içerisinde, zaman zaman dostu Teofrastos'un memleketi olan Mytilen'e gitmiştir. Bu seyahatlar, Aristoteles'in gözlemler yapması ve kendisini yetiştirmesi açısından çok yararlı olmuştur.

Bu sıralarda II. Philip, oğlu iskender için iyi bir öğretmen aramaktaydı ve Assos'taki okulun yöneticisi olan Aristoteles, yavaş yavaş dikkatini çekmeye başlamıştı. Görev, Aristoteles'e önerildi ve o da bu öneriyi seve seve kabul ederek, II. Filip'in oturmakta olduğu Pella'ya gitti. Aristoteles'in öğretmenliği, 343 yılından 340 yılına kadar sürdü. iskender, 336'da babası ölünce, onun yerine geçti ve eski öğretmeni Aristoteles'i danışman olarak atadı. Daha sonra iskender Yunanistan'daki ve Balkanlar'daki ayaklanmaları bastırmak üzere harekete geçince, Aristoteles, onu bırakarak, büyük idealini gerçekleştirmek amacıyla, yani yeni bir okul kurmak amacıyla Atina'ya döndü.

iskender'in M.Ö. 323 yılında ölmesi, Aristoteles'i çok güç bir durumda bırakmıştı; çünkü Lise'nin kurulması sırasında iskender'in yapmış olduğu yardımlar ve Hermenias için yazmış olduğu zafer türküsü, Atina'daki düşmanları tarafından hatırlanmıştı. Aristoteles, dinsizlikle suçlandı ve Atinalıların, Sokrates'i ölüme mahkum etmekle işlemiş oldukları suçu yinelememeleri için Chalcis'e kaçtı ve orada yakalanmış olduğu bir hastalık sonucunda M.Ö. 322 yılında öldü.

Aristoteles'in hiçbir resmi kalmamıştır. Diogenes'e göre, ince bacaklı ve küçük gözlüymüş. Viyana'daki Sanat Tarihi Müzesi'nde sergilenmekte olan mermer başın Aristoteles'e ait olduğu iddia edilmekteyse de, bunu kanıtlayacak herhangi bir ipucu yoktur.

Aristoteles, iskender'i bırakarak Atina'ya döndüğünde, oradaki dostlarıyla buluşmuştu; ama aradan 20 yıl geçmiş olduğu için, artık eski okuluna dönemezdi. Başka bir okul kurmaya karar verdi ve bu maksatla kentin batısında bulunan ve Apollon Lyceios'un (Kurt Tanrı) anısına ayrılmış olan ormanlık alanı seçti. işte bugün de kullanmakta olduğumuz Lise adı, bu Lyceios'tan gelmektedir.

Lise'de eğitim ve öğretimin nasıl yapıldığına ilişkin kesin bir bilgiye sahip değiliz; ancak bazı kaynakların bildirdiğine göre, sabahları yeni başlayanlara, akşamları ise geniş halk kitlelerine dersler verilmekteymiş.

Akademi ve Lise, aslında felsefe öğretimi veren okullardı. Ancak Akademi, daha çok metafiziğe ve bu arada ahlak ve siyaset gibi konulara yönelmişti. Lise'de ise araştırmalar, Aristoteles'in daha çok mantık ve bilimlerle ilgilenmesi nedeniyle, bu alanlarda yoğunlaşmıştı.

Aristoteles 13 yıl boyunca Lise'nin yöneticiliğini yaptı ve ölümünden sonra yerine arkadaşı Teofrastos geçti. Teofrastos, 37 yıl bu okulun yöneticiliğini üstlendi ve yapmış olduğu yeni düzenlemelerle Lise'yi kurumsallaştırmayı başardı; ancak Lise, Akademi kadar uzun ömürlü olamadı.

Aristoteles'in matematik bilgisi araştırmalarına yeterli olacak düzeydeydi; bilimleri matematik, fizik ve metafizik olarak üç bölüme ayırırken, Platon gibi, matematiğe - yani aritmetik, geometri, astronomi ve müzik bilimlerine - bir öncelik tanımıştı; ancak uygulamalı matematikle ilgilenmiyordu. "Eşit şeylerden eşit şeyler çıkarılırsa, kalanlar eşittir." veya "Bir şey aynı anda hem var hem de yok olamaz (üçüncü durumun olanaksızlığı ilkesi)" gibi aksiyomların bütün bilimler için ortak olduğunu, postülaların ise sadece belirli bir bilimin kuruluşunda görev yaptığını söyleyerek, aksiyom ile postüla arasındaki farklılığa işaret etmişti. Aristoteles'in, süreklilik ve sonsuzluk hakkında yapmış olduğu temkinli tartışmalar, matematik tarihi açısından oldukça önemlidir. Sonsuzluğun gerçek olarak değil, gizil olarak varolduğunu kabul etmiştir. Bu temel sorunlar üzerindeki görüşleri, daha sonra Archimedes ve Apollonios tarafından yeniden işlenip değerlendirilecektir.

Aristoteles, astronomiye ilişkin görüşlerini Fizik ve Metafizik adlı eserlerinde açıklamıştır; bunun nedeni, astronomi ile fiziği birbirinden ayırmanın olanaksız olduğunu düşünmesidir. Aristoteles'e göre, küre en mükemmel biçim olduğu için, evren küreseldir ve bir kürenin merkezi olduğu için evren sonludur. Yer evrenin merkezinde bulunur ve bu yüzden, evrenin merkezi aynı zamanda Yer'in de merkezidir. Bir tek evren vardır ve bu evren her yeri doldurur; bu nedenle evren-ötesi veya evren-dışı yoktur. Ay, Güneş ve gezegenlerin devinimlerini anlamlandırmak için Eudoxos'un ortak merkezli küreler sistemini kabul etmiştir.

Acaba Aristoteles bu kürelerin gerçekten varolduğuna inanıyor muydu? Elimizde buna ilişkin kesin bir kanıt bulunmamakla birlikte, geometrik yaklaşımı mekanik yaklaşıma dönüştürmüş olması, inandığı yönündeki görüşü güçlendirmektedir. De Caelo'da (Gökler Üzerine) yapmış olduğu en son belirlemelere göre, en dışta bulunan Yıldızlar Küresi, yani evreni harekete getiren ilk hareket ettirici, aynı zamanda en yüksek tanrıdır. Metafizik'te ise, Yıldızlar Küresi'nin ötesinde, sevenin sevileni etkilediği gibi gökyüzü hareketlerini etkileyen, hareketsiz bir hareket ettiricinin bulunduğunu söylemiştir. Öyleyse Aristoteles, yalnızca gökcisimlerinin tanrısal bir doğaya sahip olduğuna inanmakla kalmamakta, onların canlı varlıklar olduğunu da kabul etmektedir. Bu evrenbilimsel kuram, Fârâbî ve ibn Sinâ gibi Ortaçağ islâm Dünyası'nın önde gelen filozofları tarafından da benimsenecek ve Kuran-ı Kerim'de tasvir edilen Tanrı ve Evren anlayışıyla uzlaştırılmaya çalışılacaktır.

Aristoteles'e göre, Evren, Ayüstü ve Ayaltı Evren olmak üzere ikiye ayrılır; Yer'den Ay'a kadar olan kısım, Ayaltı Evren'i, Ay'dan Yıldızlar Küresi'ne kadar olan kısım ise Ayüstü Evren'i oluşturur. Bu iki evren yapı bakımından çok farklıdır. Ayüstü Evren ve burada yer alan gökcisimleri, eterden oluşmuştur; eterin, mükemmel doğası, Ayüstü Evren'e ezelî ve ebedî bir mükemmellik sağlar. Buna karşılık, Ayaltı Evren, her türlü değişimin, oluş ve bozuluşun yer aldığı bir evrendir. Burası, ağılıklarına göre, Yer'in merkezinden yukarıya doğru sıralanan dört temel öğeden, yani toprak, su, hava ve ateşten oluşmuştur; toprak, diğer üç öğeye nispetle daha ağır olduğu için, en altta, ateş ise daha hafif olduğu için, en üstte bulunur. Aristoteles'e göre, bu öğeler, kuru ve yaş ile sıcak ve soğuk gibi birbirlerine karşıt dört niteliğin bireşiminden oluşmuştur.

Varlık biçimlerinin mükemmel olmaları veya olmamaları da Yer'in merkezine olan uzaklıklarına göre değişir. Bir varlık Yer'e ne kadar uzaksa, o kadar mükemmeldir. Bundan ötürü, merkezde bulunan Yer mükemmel olmadığı halde, merkeze en uzakta bulunan Yıldızlar Küresi mükemmeldir. Bu mükemmel küre, aynı zamanda Tanrı, yani ilk hareket ettiricidir.

Aristo'nun bu ve diğer görüşleri orta çağ boyunca bir çok filozozu etkilemiş, ve daha sonraki dönemleri de şekillendirmiştir. belki de felsefenin temel ilkeleri Arsito mantığı üzerine kurgulanmıştır. *
formel bilimlerden biri olan mantığın kurucusu , platon'un kurduğu akademinin en iyi öğrencisi.
(bkz: aristo)
elini atmadığı konu olmayan, bütün felsefi sistemlerin temelinde kendisine ucundan köşesinden de olsa başvurulan filozof.
kadınlar hakkında bir çok olumsuz görüşe sahip filozof. öyle ki bu düşünceleri bütün bir ortaçağ boyunca avrupada etkili olmuştur.
düşünür...* *
aristo mantığı* diye tabir edilen mantığıyla kelimenin tam anlamıyla ortaçağa damgasını vurmuş filozoftur.
bir örnek verirsek:
kadınlar kötüdür
cadılar da kötüdür
o halde kadınlar cadıdır
kadınları yakın!!
Milattan önce 384-322 yılları arasında yaşamış olan ünlü Yunanlı bilim adamı ve filozof. Mantığı, metafiziği, fiziği ve biyolojisiyle, modern çağa kadar tek ve en büyük otorite olmuş olan düşünür.

Aristotelesin temel eserleri, mantık ve bilgi teorisi üzerine altı incelemeden oluşan Organon, doğa felsefesini açıkladığı Gökler Üzerine, Fizik ve Varlığa Geliş ve Yokoluş Üzerinedir. Psikoloji konusundaki iki temel eseri, Hayvana Dairle, Parva Naturalla olan Aristotelesin varlık konusundaki ünlü eseri Metafiziktir. Siyaset felsefesi alanında Politikayı, estetik alanında, Poetika ve Retoriki yazmış olan filozofun, ahlâk alanındaki temel kitabı Nikomakhosa Ahlâktır.

Temel ilkeleri Aristotelesin bir filozof olarak en önemli özelliği, onun sağduyuya olabildiğince yakın bir düşünür olmasıdır. Hem Platon un idealarına ve hem de Demokritos un maddi atom görüşüne karşı çıkan Aristoteles, hem ahlâki değerleri teminat altına alacak bir teori ve hem de bilimsel doğruları ortaya koyacak bir kuram, bilime ve ahlâka hakkını verebilmek için. atomlar veya idealar benzeri gözle görülemez varlıkların varoluşunu öne sürmeyecek bir teori arayışı içinde olmuştur. Onun bulduğu çözüm töz öğretisidir. Buna göre, tözler tüm özellikler için dayanak olan nihai gerçeklik ve öznelerdir. Söz konusu nihai gerçeklikler somut şeylerdir ve somut şeyler için de Aristotelesin gözde örnekleri biyolojik bireylerdir. Tözler nihai gerçekliklerdir, zira tözler varolmadığı takdirde, başka hiçbir şey, tözün özellikleri olarak tümeller de varolmayacaktır.

Bu varlık öğretisiyle Aristoteles Platonun ideaları nın, onun yanlışlıkla bireyler olarak gördüğü tümeller olduğunu öne sürer. Tümeller gerçekten de vardırlar, fakat onlar varoluşları için tikel nesnelere, bireysel şeylere bağlıdırlar. Gerçekten varolanlar tümeller değil de, ağaçlar ve kediler benzeri, dış dünyada karşılaştığımız nesnelerdir.

Mantık: Aristoteles, mantık alanında, man­tık çalışmalarına on dokuzuncu yüzyıla kadar temel olmuş bir mantık sistemi kurmuştur. Mantığı her türden bilgi edinme süreci için bir araç olarak gören Aristotelesin mantığının en önemli yönü, belli şeyler kabul edildiğinde, başka şeylerin onlardan zorunlulukla çıktığı bir konuşma olarak tanımlanan tasımdır. Aristoteles, bir önermedeki öznenin, yüklemine on farklı şekilde bağlandığını gösteren on kategoriden söz eder. Onun mantığı yalnızca insan zihnindeki düşünce faaliyetlerini betimlemekle ve dile ilişkin gramatikal bir analiz sağlamakla yetinmeyip, aktüel şeyler arasındaki ilişkilerle ilgili bir teoriyi ifade eder.

Bilgi: Aristotelese göre, bilgi tümel olanın, formun bilgisidir, bu nedenle yargıda dile getirilebilir olan bir bilgi, formlar arasındaki özsel bağlantılara ilişkin bir kavrayıştan meydana gelir. Aristotelesin gözünde bir şey hakkında doğru bir bilgiye sahip olmak, o şeyi türler ve cinsler hiyerarşisi içinde bir yere, bir tür ve cins içine yerleştirebilmek ve dolayısıyla neyin onun için özsel olduğunu bilebilmektir; bu ise, özsel tanım yoluyla olur. Aristotelese göre, bir şeyin özünü vermek, o şeyin nedenine ilişkin bir açıklama ortaya koymaktır. Bundan dolayı, Aristoteles bir şeyin nedenini ortaya koyabildiğimiz zaman, ilk elden, gerçek bilgimiz olduğunu söyler. Bir şeyin nedenini vermek ise, o şeyin özünün ilk ilkelerden başlayarak tanıtlanmasını içerir; bilimin işlevi budur.

Metafizik: Onda metafizik, var olanı var olmak bakımından ele alan, var olan bir şey olmanın ne anlama geldiğini araştıran bilimdir. Onun metafiziği çok büyük ölçüde mantık konusundaki görüşlerine ve biyoloji alanındaki çalışmalarına dayanır. Buna göre, mantıksal bakış açısından, var olmak onun gözünde, hakkında konuşulabilecek ve tam olarak tanımlanabilecek bir şey olmaktır. Buna karşın biyoloji alanındaki çalışmaları açısından, var olmak dinamik bir süreç, bir değişme süreci, içinde olmak anlamına gelir. Şu halde, var olmak Aristoteles için, bir şey olmak anlamına gelir. Bundan dolayı, ona göre gerçekten var olan, Platonda olduğu gibi tümeller değil de, bireylerdir, şu diye gösterdiğimiz belirli bir doğaya sahip olan varlıklardır. Onlar, Aristotelesin mantıkla ilgili eserlerinde sözünü eniği nicelik, nitelik, ilişki, yer gibi kategorilerin, temel nitelik ya da yüklemlerin kendilerine yüklenebildiği öznelerdir.

işte Aristoteles, kendisine tüm kategorilerin yüklendiği bu özneye töz adını verir.Onda var olmak belirli türden bir töz olmaktır. Töz, aynı zamanda dinamik bir sürecin ürünü olarak ortaya çıkan bireysel varlık olarak da tanımlanır. Bu bakımdan ele alındığında, metafizik varlığı, yani var olan tözleri ve tözlerin nedenlerini, yani tözleri varlığa getiren süreçleri konu alıp araştıran, tüm varlıkların temelindeki temel bilimdir.

Aristoteleste töz bir madde ve bir formdan meydana gelir. O her ne kadar maddeyle formu birbirinden ayırsa bile, doğada bizim hiçbir zaman maddeden yoksun bir formla da, formdan yoksun bir maddeyle de karşılaşmadığımızı belirtmeye özen gösterir. Varolan her şey somut bir birey olarak varolur ve her şey maddeyle formun bir birliği olarak ortaya çıkar. Şu halde, töz form ve maddeden meydana gelen bileşik bir varlıktır. Bundan dolayı, Aristoteleste, ayrı formlardan, duyusal dünyanın dışında olan bir idealar dünyasından söz etmek olanaklı değildir. Form, ayrı bir yerde değil de, bu duyusal dünyada ve tözün bileşenlerinden biri olarak varolur.

Madde ve form ayrımı, Aristotelese göre, doğada varolan her şeye uygulanmak durumunda olan bir ayrımdır. Aristoteleste bileşik tözleri meydana getiren madde ve formdan yalnızca form şeylerdeki bilinebilir öğeye karşılık gelir. Maddenin, şeylerin insan zihni tarafından ayırt edilemeyen, yapıdan ve belirlemeden yoksun, bilinemez bileşeni olduğu yerde, form insan zihni tarafından bilinebilen, yani tasvir edilebilen, tanımlanabilen, sınıflanabilen ve başkalarına aktarılabilen yöndür. insan zihni, Aristotelese göre, duyu algısında şeylerin duyusal formunu, buna karşın kavramsal bilgide de akılla anlaşılabilir olan formunu alır.
eski bir bilgin, düşünür.
çağlara etki eden nadir kişilik.
aristoteles genetik bilimi ile ilgili görüşü tohumların bütün kısımlarını taşımadığını anlamış fakat, bazı maddelerden meydana geldiğini ve bunların vücudun çeşitli kısımlarını oluşturduğunu öne sürmüştür ayrıca ana ve babanın döle eşit oranda pay vermediğini, ananın döle madde sağladığını baba ise can verir demiş. bu görüş spermist bir görüştür.(babanın rolünün büyük olması).*
aristo'ya göre hayat, cansız maddelerden kendiliğinden oluşmaktadır. ona göre döllenmiş yumurta gibi bazı maddelerin parçacıklarları içinde bir aktif öz bulunmaktadır. uygun şartlar olunca yeni bir canlı oluştuğunu söylemiştir. * abiyogenez kuramı.
(bkz: hayat kısadır kısa güzeldir)
"konuş ki seni göreyim" özdeyişinin sahibi düşünür. *
(bkz: poetika)
(bkz: Aristoteles e Aristo demek)

yok böyle bir şey! Hocamız kızıyor da..
Felsefe öğrencileri için hiç bir zaman sevilememiş ve muhtemelen de sevilemeyecek olan büyük filozof.
Felsefe tarihine damgasını vuran iki filozoftan biri.
öteki, öğrenci dostu; (bkz: platon)
otisabi'nin pişti programında ajda pekkan'ı havale ettiği zat-ı muhterem.
ana ve babanın döle verdigi payın eşit olmadıgını,annenin madde babanın ise can verdigini(spermist görüş)ileri sürmüştür.
başkalarına güzel görünmeye önem veren bir filozoftur. bunu şuradan anlayabiliriz:
kendisine "neden güzel insanlarla daha çok ilgileniyoruz?" sorusunu soran birine: "bu soruyu ancak bir kör sorar!" cevabını vermiştir.

17 yaşında karşılaştığı hocası platon' un yanından erken ayrılınca platon şu tabiri kullanmıştır: "beni annesine çifte atan bir tay gibi tekmeleyip gitti! "

dürüstlükten yana bir filozof olduğunu; yalanın ne işe yaradığını soranlara: "doğru söylediğimizde bize kimsenin inanmamasına!" cevabını vermesiyle anlarız.

açıksözlü olduğunu ise; berbere traş olmaya gittiğinde berberin hiç durmadan konuşması ve işi bitince:" başını ağrıtmadım ya?" demesi üzerine: "yok canım! hiç dinlemedim ki!!!" demesiyle anlaşılır.

bilgi kişilerle cahiller arası farkı; yaşayanlarla ölüler arasındaki fark kadar kesin çizgilerle ayırıyordu.

atina' da doğmadığından dolayı sürekli onu dışlayanlara; "önemli olan büyük kentte doğmak değil, büyük kente yaraşır olmaktır!" diyerek cevap vermiştir.

annesinden kalan kalkhis'teki malikanede 1 yıl yaşadıktan sonra mide rahatsızlığından ölmüştür. ölmeden önceki dönemlerde çektiği karın ağrılarını dindirmek için uyurken karnının üzerine sıcak zeytinyağıyla dolu torba koyuyormuş. şifa bulma umudu ile daha sonra bu zeytinyağıyla yıkanıyomuş. anlatılanlar doğruysa eğer; bunlarla da yetinmeyip banyo teknesindeki biriken zeytinyağını satıyormuş *, ticaret yerine takas ekonomisini savunurmuş.
ölümü hakkındaki rivayet şaşırtıcı olan filozoftur. bir gün deniz kıyısında daha önce hiç rastlamadığı bir bitki ya da hayvana rastlamış, daha iyi görmek isteyince de dengesini kaybedip uçurumdan yuvarlanmış. çoğu kaynaksa eceliyle öldüğünü belgelemektedir.
doğduğu köy, bugün ege kıyısında, kendi anıtının baktığı bir koyda bulunmaktadır. birkaç ev dışında köyden geriye birşey kalmamıştır.
insan politik bir hayvandır cümlesinin sahibi.
antik yunan felsefesini doruğuna ulaştırmış ve tarih hariç her konuda(tarih geçip gittiği için üzerinde tasarrufta bulunulabilecek bir alan değildir.)yazmış büyük filozof. hristiyan düşünürleri tarafından epey deformasyona uğratıldığı için karanlık ortaçağın sembolü gibi görülür. oysa aristoteles'in tanrı anlayışı bile tek tanrılı dinlerdeki anlayışlardan tamamen farklıdır.

"dostlarım, dünyada dost yoktur" diyerek kapak yapmıştır cümle aleme...
büyük iskender'in öğretmeliğini yapmıştır.