bugün

http://www.ds-istanbul.de/tuerkisch/main_tr.htm
kısaltması dsi olduğu için 'ooo abi devlet su işlerindeyiz bakıyorum' gibi tepkilerle karşılaşmaya sebebiyet veren güzide okul...

(bkz: deutsch schule istanbul)
arada cem uzan gibi istisnai durumlar yaşansa da, mezunlarının oldukça donanımlı olduklarına şahit olduğum okul.
öğrencilerini iyi yetiştiren;ancak çoğunun psikolojisini de o derece bozan okul.* (bkz: ceylan konuk)
abitur yapmanıza imkan veren okul. yani almanyada bir üniversiteye girme imkanı sunmaktadır. almanyadaki gymnasiumlarla eşit düzeydedir. ayrıca abitur yapanlara koç üniversitesi belli bir miktar burs vermektedir. bunun yanında süper ötesi bir yere sahiptir. (bkz: beyoğlu) (bkz: tünel)
bu sene tadilat dolayisiyla okul binasinda egitim vermeyecek, bahcedeki prefabrik siniflarda egitime devam edecek, istiklal caddesindeki guzide okuldur, okulumdur...
ne yazik ki gunes yetis gibi bir mudureye sahiptir.
süffer bir okuldur. bu okuldan mezun olanların sinir bozucu bir ukalalığa sahip oldukları söylenmektedir. ama takdir edersiniz ki o okuldan mezun kişilerin egoları haliyle kabarık olacaktır. hakları var.
içinde 5 senemi geçirdiğim okuldur. iyidir hoştur ama insanları bir gariptir. ilk senenizde etraftaki insanlar normal gelebilir size, ama ikinci senenin başlamasıyla birlikte alman ekolünün insanların kanlarına karışması nedeniyle hem kendinize hem de etrafa karşı yabancılaştığınızı hissedersiniz. almanca fizik öğrenmeye çalışırsınız ki eğer benim gibi fen kafanız yoksa zorlanmanız garantidir.
alman lisesi ile ilgili almanlardan kaynaklanan o disiplin meselesi ise sadece dersler için geçerlidir. yoksa öyle kılık kıyafete çok dikkat edilen bir okul değildir. ilk günümü hatırlarım hala okulda, aman alman lisesi'ne girdik diye gömlek ceketle geldik okula kravat en yukarıda pantolon nizami ayakkabılar klasik okul ayakkabısı. içeri girmemle ceketi ve kravatı fırlatıp atmam bir oldu, bir baktım etrafa kızların saçları sarı turuncu arası boyalarla bezenmiş, erkekler komple kravatsız, ceket falan da hak getire tabii.
hocalarına gelirsek, işte o konu hakkında oturup tez bile yazabilirim. bazı hocalar vardır*, hayatı takmaz, muabbet kurarsanız 90 üstü sözlü alarak sağlam bir notla geçmeniz aşağı yukarı kesin gibidir. bir de keck vardır ama böylelerinin yanında mesela. keck ki ne kecktir, okul hayatınız boyunca 750 fırın kek yapsanız ilk izlenimi kötü verdiyseniz hayatta geçirmez sizi. türk hocaların ilk senelerine denk geldiyseniz yandınız demektir, çünkü o ilk sene ben alman lisesi'nde hocalık yapıyorum idealistliğiyle düşük not vermeye daha meyillidirler. eğer üçüncü ve sonraki senelerine denk düşerseniz çok daha şanslısınızdır, çünkü öğrencilerin almanca öğretilen derslerde zaten deliler gibi zorlandıklarını görmeye başlarlar. acırlar size yani, daha kolay not alırsınız.
eğer sözlükte halihazırda bu okulda okuyan veya okumaya aday insanlar varsa yukarıda yazdıklarımdan yola çıkarak şu tavsiyeleri verebilirim kendilerine :
1-millet size ne kadar yalaka derse desin yılmayın muhabbet kurun, gerekirse yavşakça takılın hocalara karşı. iyi bir sözlü notunu kolayca alabilirsiniz, sınavlarda çaksanız bile bu size sağlam bir not getirmeye yeter.
2-sınavlara çalışın. verimli bir şekilde çalışırsanız kimse tutamaz sizi, birinci tavsiyeme de uyarsanız akedemik kariyerinizin bu ilk aşamasını çok rahat 4 küsür ortalamayla geçersiniz inanın bana.
3-kuralların etrafından dolaşın. yazılı olmayan bir alman lisesi kuralıdır bu, herkes bir şekilde kuralları çiğner, saçmasapan kıyafetlerle gelir, kopya çeker vs. önemli olan yakalanmamaktır.görünmez adam gibi hareket ederseniz hocaların da saygısını kazanırsınız bu açıdan.
4-mutlaka okul hayatınızda bir kaç kere ilk dersi kırın. bu okulda ilk dersler kırılmak için yaratılmıştır adeta, hele hele matematik falan değilse gitmeyin hiç, gidin bir güzel kahvaltınızı yapın, kahvenizi için.
5-dua edin ki tarih dersinize tuğrul yakarçelik gelsin. biraz sivri dillidir, fikirlerine ters düşerseniz sorun yaşayabilirsiniz ama hiç bir insan tarih dersini bu adam kadar zevkli anlatamaz.
6-bu da sosyal bir tavsiye olsun final olarak. bir arkadaş grubu oluşturun, ya da bir tanesine dahil olun tarzınıza göre. gruplaşmanın çok olduğu bir okuldur burası, yalnız takılarak pek bir yere varamazsınız. çok üzüldüğüm insan oldu o bakımdan etrafımda lise hayatım boyunca. her tarz insanın kendine bir arkadaş bulabildiği bir okuldur burası, illa bulursunuz birilerini. yapmayın etmeyin.

sonuç olarak, güzel okuldur dsi. bu okuldan mezun olanların ayrı bir havası olduğu da doğrudur, gerek verdiği tarih bilgisiyle, gerek yükselttiği genel kültür seviyesiyle. her sınavda yorum yaptıran bir okuldan mezun olursanız, her yerde yorum yaparsınız ve ukala tanımını alnınızda taşırsınız, yapacak bir şey yok*.
insanı türk eğitim sistemine yabancılaştıran okul. dört sene üst düzey fen-matematik eğitimi alan öğrencileri, öss'nin yaklaşması ile dershaneler ve onların sistemleri ile karşılaşınca bozguna uğramaktadırlar. öğrenim hayatı boyunca alman lisesi matematik sınavlarında cevabı tam sayı çıkan tek bir soru göremezken, bir anda matematiğin bulmacalaştırılması bir alman liselisi için zor ve anlamsızdır.
derste zeitgeist gibi bir belgeseli izlettirebilecek kadar yenilikçi, ilim irfana saygı duyan hocalara sahip okuldur.
2009 mezunlarını 30 nisan itibari ile vermiş olan okuldur.
diğer birçok liseye göre bir sene daha uzun sürdüğü için her sene sakallı, koca koca adamlar mezun eden okuldur. ayrıca mezun olmanın duygusallığını taşıyarak bir şeyler karaladığım okulum.

"Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak..."

Ahmet Haşim

Resim oluverir insanlar. Bir şeyler yaşarlar, bir şeyler olurlar. Hatta bir resim çizerler; ancak sonra bizzat çizdikleri resim olurlar. ""O karedeki ben miyim?" diye sorarlar yıllar sonra. "Peki oradayken ne hissettim?"

Resim oluverirler. Zaman geçtikçe daha da solar renkleri. Zaman adım adım uzaklaştıkça uçurum daha da dipsizleşir, daha çok korkutur ve çok fazla gizlenir. Bir bakmışsın ki düşüyorsun, birçok şeyi bir yerlerde unutmuşsun. Gelmiyor anıların geri, hepsi tozlu bir albümde bir resim olmuş. Sen oranın koridorlarını unutmuşsun, oranın koridorları seni unutmuş.
Bir gece, uyumuşsundur.

Saati kurarız hepimiz, sabah altıya ya da yediye... Hatta beş buçuğa bazılarımız. Uyuya uyuya kalkarız, yani, uyanmak bilmeyiz, öğrenemeyiz. Bazılarımız kahvaltı yapar; bazılarımız ise sevmez sabahın köründe bir şeyler yemeyi. Bazılarımız kahvaltısını yer yemez, bazılarımız ise kahvaltıdan önce giyinir, kuşanır okul kıyafetini. Bazılarımız servisi bekler kapıda, bazılarımız vapura biner, bazılarımız ise otobüsle gelir buluştuğumuz yere.

Saat sekiz olunca hepimiz oradayızdır, bütün bu farklılıklar içinde, orada olmanın kesinliği... Başlar bir koşuşturmaca, herkes farklı odaya herkes farklı sınıfa. Bir telaş alır gider her birimizi. Bazımızda gelecek kaygısı bazımızda kaygılı bir geçmiş...

Gözler buğuludur sabahın sekizinde, zihinler açık. Garabete boğulmuş otuz kişi, farklı sıralara oturmuş, tahtaya bakarlar. Bazıları atiktir, bazıları ise umursamaz. Ama biliyor musun ki seneler geçmiş?

Büyüyorsun kolay mı? Hem de büyürken, zaten çoktan büyüdüğünü sanıyorsun. Kabullenemiyorsun, alışamıyorsun, kolay mı, yediremiyorsun. Çünkü büyüyorsun ve bunu beş sene geçince anlıyorsun. Halbuki ne var ki, aynı sen işte, her gün aynaya bakıyorsun. Sonra bir sabah uyanınca ancak anlıyorsun. Okul öncesi, aynı buğulu gözler, farklı bir yakarış, farklı sesler. Okuluna gidiyorsun, yalnızca birkaç kez daha. Dertler yüklenmişsin yalnızca geride kalan senelerde. Buradaki yükleme bitmek üzere, korkuyorsun, bitmesinden korkuyorsun.

işte aynı arkadaşın, dostun, kardeşin, can yoldaşın. Beş senedir her sabah görüyorsun onu, yediğin içtiğin ayrı gitmez, gidemez biliyorsun. O da büyüyor, gözünün önünde; birlikte çözmüşsün, dertlerini, sorunlarını hatta matematik problemlerini. Her şeyini biliyorsun, bu seni mutlu ediyor. Bir şey olunca gelip sana anlatıyor, başkasına değil. Beş sene olmuş, beş senedir anlatıyor, her gün anlatıyor, her gün dinliyorsun.

Bir anda oluyor gene, hep bahsettiğim üzere, bir anda oluyor. Bir anda anlıyorsun. Artık ;her gün dinleyeceğin arkadaşın, dostun, kardeşin, can yoldaşın yolunu değiştiriyor. "Yolculuk buraya kadarmış." diyor. Parmaklarınla günleri sayıyorsun. Kalmamış bir şey, bitti, bitiyor.

Sevmediklerin de olmuş, onları bile seviyorsun. Çünkü onlar "sevdiklerini" önemli yaptılar. Saygı duyuyorsun. Onlara bile veda etmek istiyorsun. Tüm zıtlıkları kucaklaştırmak, bir an olsun, unutarak yaşamak.
Hocaların sana iyi yolculuklar diliyor son derslerde, hangi yolculuk bilmiyorsun. Hep kalacak gibi yaşamışsın orayı, söylenenleri özümseyemiyorsun. Belki de sabah son kez o saatte kalkıp binmişsin o otobüse, belki de son sandviçini yemişsin o kantinde, kabullenemiyorsun.

Son bir akşam yemeğinde efkârlanıp sevdiklerine sarılarak ağlıyorsun. Bir daha o insanları bir arada görme şansın olmayacağını biliyorsun. Geceden sabahlıyorsun gündüze. Hem içinden hem dışından ağlıyorsun.
Sen seneler sonra dönersen eğer oraya o koridor gene soğuk olacak, insanlar yine telaşlı, hocalar otoriter ve kampus yine ufacık... Unutulmaz 09 her gün biraz daha unutulacak. Sen bile unutacaksın. Hatırlayınca, sana koyacak.

Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Yahya Kemal Beyatlı
mimari olarak hoş, içerisinde şenlik gibi aktiviteler olduğu zamanlarda ise güzel bir okul.
geçen haftalarda şifre olaylarından dolayı emre aköz e ayarlarında ayarlarını veren lise...* umut verici hala böyle liselilerin olması....
http://haber.sol.org.tr/liseliler/alman-liselilerden-emre-akoze-yanit-haberi-41532

cemaatçilerin hoşuna gitmemiştir eminim
emre aköz'e verdikleri ayardan ötürü alınlarından öpmek istediğim öğrencileri barındıran okul.
senelerdir işkence misali süren, yeni gelen hazırlık bıcırıklarının prefabrik bir binaya kıstırılmasına neden olan, her yeri kum içinde bırakan restorasyon inşaatı sona ermiştir. hele şükür.
tünel şahkulu mahalesi bostan sokakta yer alan lise .
http://www.beyazgazete.co...-haciz-haberi-356363.html
okurken bütün öğrencileri tarafından nefret edilen, mezun olununca değeri anlaşılan okuldur. Ben okudum ordan biliyorum.
tünelden çıkılınca o sokaktan bakılınca bu sokak görünen okulum. o değilde şuan 1 km ötesine çok feci şeyler dönüyor.
ögrencilerine, almanyada yapilan universiteye giris sinavi olan abituru yapma imkani saglayan turkiyedeki iki okuldan biridir. diger okul ise turkiyenin tartismasiz en iyi lisesi olan istanbul erkek lisesidir (iel). Liseye giris sinavlarinda gotlerini yirtiklari halde istanbul lisesine girmeye hak kazanamamis zengin piclerinin babalarinin tonlarca paralarini vererek girdikleri lisedir.

Ögrencilerinin en buyuk yanilgisi ise iel deki gibi bir egitimi orda alabileceklerini dusunmeleridir. bu lisenin iel in kalitesiyle uzaktan yakindan alakasi da yoktur. Iel e giremeyen beyin fakiri ogrencileri ise aptalliklarinin farkinda olmaksizin ukala ukala tavirlar ortaya koyar. Sonuc olarak bu okulun ogrencilerinin ortak noktasi iele giremenin verdigi aciyla babalarinin tonlarca paralarini bu okula verdigi gercegidir.

Not: Iel den mezun birisi olarak bu okulun ogrencilerine ciddi anlamda acidigimi da belirtmek isterim.
2000 li yillarda iki satanist ogrencisinin apartmandan atlayarak gebermesiyle unlenen alman kolejidir.
(bkz: terör sebebiyle alman lisesinin kapatılması)
hayattaki yegane amacım doğacak çocuğumu bu okulda okutmak.

neden mi? çünkü biz ezik getto çocuklarıydık. yaşadığım semti dile getirdiğimde hep oo orası kocaeli değil mi ya tepkisiyle karşılaştım. ama sınıf atlayacağım. ben geldiğim gibi gitsem de evladım gün görecek. o ezik olmayacak benim gibi. girişken olacak, müzikle, sporla ilgilenecek, sevgilileri olacak, herkes onu tanıyacak. benim gibi ezik olmayacak.