ara ara çok bencil olduğunu düşündürendir.
sanirim yonelinen. tek cumlelik sikindirik tanimlari bir yana birakip akil yormak lazim.

almi$ ba$ini gitmi$ bir yonelme hali; sanki belli bir merkez etrafinda yogunla$mi$lik var, sonra da onu hissedip ona dogru yonelme.

herkesin allah'i farkli olamaz mi? yani eger bir ki$ininki digerlerininkinden farkliysa, bu bile farkliliktir. tum subuti sifatlar onun olsun. yeter ki inandiginizi bilin. neye, neden, nasil inaniyorsunuz; korkak mi, ele$tirel misiniz, ve en dogrusu: neden?

bir inanc var. bu inancin yarattigi bir saygi permutasyonu ve formule edilemez hassasiyet var. inanan, inanmayana kalayi basiyor, hakeza vice versa. igdi$ edilmesi gereken konuyu kaciran taraflarin sapmali ve tutarsiz tahminlerle, kisa olcekli irrasyonel savlarinin ba$langic noktasi vari$ noktasini anlamli kilamiyor. hatta onu var bile edemiyor. neden var etmek diyerek ontolojiye goz kirptim; el-sebeb: yaratan oldugu iddiasi, bir kitap, binlerce peygamber, milyonlarca inanan, milyonlarca kar$i cikan ile bizi varlik'in ara$tirilmasi zorunluluguna goturuyor. peki varligi yaratan, varolu$u temellendiren, diyelim ki hakikaten var, neden yapiyor, neden?

hickimse tarafindan dogrulanip/yanli$lanip ayaga du$urulmesin istedigim peak mevzudur ki artik giri$i de tamamladim. tamemen oznel hayat tecrubesi, nacizane terakum, algi ve kritik gelenegini zedelemeyici argumana yakin alternatif fikir prezentasyonundan ibaret entrymin kalanini aktarayim.

1."kucucuk cocuklar oldurulurken allah nerede?"
saniyorum ki allah bunlara kari$maz. o an konuya mudahale etmesi, kitaplarca mu$tulanmi$ ex ante davrani$ konumlanmalarinin sonucu brikol temennileri bo$a cikarir.. beyza nin kadinlari'nda demet evgar'in can verdigi bir karakterin repligi: "senin kizligini parmagiyla bozarken o hayvan, neredeydi allah?" zbam!! gordun mu!
demem o ki ki$i istiyor hemen israil halki sars yesin, gokten levrek yagarken bunlarin kafasina kafasina kopekbaligi du$sun, surunsunler vs. oyle olmuyor. gettolarda sabun edilen yahudilerin cezasini verecek olan kim? peki birinci dunya sava$i'nda grogi pozisyonundan avrupa ekonomisinin lokomotifi haline gelen i$kenceci fa$izan alman halkinin ettigi yaninda mi kalacak? omur istiyor gormek, allah -varsa- istiyor -belki- daha sonra tecelli etsin adalet. iradenin izaha ali$mi$ ve/veya ali$tirilmi$ olmasi tansiklara, hikmetlere, yuzu suyu hurmetlere el-pence divan ediyor insani. velhasil burada bir kisirlik, bir cozumsuzluk, devamsizlik hali var. genlerle oynanmi$, aminoasit dizilimleri sicmi$, icinden cikamiyoruz. velev ki soylem; allah in adaleti mevcut olsa dahi bizde abstraktla$mi$. armut pi$mi$ ama agza du$memi$.

aileden gelen inanc, toplumun ortak kanaatleri veyahut masturbatif/tirsaki varlik kabullenmeleri yetmiyor. konu biraz daha derun.

2. "izliyor, goruyor, yorumluyor; ama bir yandan da zaten kaderini cizmi$, senaryo hazir ve sen oynuyorsun!"
bu ise, epikur tarzi hazciliga ve predestinasyonizme yonlendiren koy gotune rahvan gitsin kabilinden gunahkarliga -varsa-, ba$ibo$luga, etik bilmez terbiye anlamaz ku$ ucmaz kervan gecmez pu$tluk seviyesinde boheme davet eder nitelikte bir toplumsal algi.
holivud'da boyle, beat generation'da boyle, uzagi gec, iftar sofrasina $arap ekleyen yezidide boyle, $arap icemeyecegim korkusundan zemzeme dudak surmemi$ arap'ta boyle, genclige adim atmi$ imog'da boyle, emo goren masum koylu'de boyle, cinsel devrimle minor'u major'leyen edebiyatta boyle, sanatta boyle. vurdumduymazlik, soktumcikmazlik, siktimyanmam'lik rehaveti bu. onun kasmazligi. allah'in -varsa- bunlara da kari$acagina dair bir inanc beslemiyorum. iskandil ediyorsa, omuzlarina mayin gibi iki melek do$uyorsa, her anini biliyorsa seni zaten en ba$tan huzursuzla$tiran ve edimlerinden sorumlu tutmakla yukumlendiren palyatif korku/larj'lik olasiligini da yaninda ta$iyor demek gibi bir anlama mundemic oluyor bu da. "yaratti, izliyor, hata yapmani bekliyor, yaptiginda cezalandiracagini kitaplarla belirtiyor, yapmazsan huriler, gilmanlar seriyor onune, katatonik $izofren gibi davraniyor ama aslinda tum gucu, iradeyi, ho$goruyu, varolagelen her tur canli, cansiz objeyi kendi soyut varliginin bir parcasina ta$iyacak $ekilde dizayn ettigini vurguluyor, vahiylerle, peygamberlerle, ermi$lerle, dervi$lerle, dualarla, sevaplarla, gunahlarla vd'si saymakla bitmez zigonlarla hem kendi yaratmi$ oldugu soylenilen evrende senin ya$ama alanini darliyor hem de bunun sebebini aciklamiyor?" gibi; "adem, havva, lilith, gayomart, sirat koprusu, cinvat koprusu, mesih, astvart arta gibi kavram karga$asini elden birakmayacak kadar cok dini aksesuar yaratmi$, sonra da bunlari bir guzel harmanlayarak kendi kafasini kendisi sikmi$ kul'lar yaratiyor ama onlarin lahut nasut nam hem allah hem insan olmadiklarini soyleyen kul'lari da toplum denen kicikirik total ya$am kirliligine angaje etmekten geri durmuyor?" gibi turlu acmazlara giren ve asla tanimlanamayacagi soylenen mevzularla kafani bir kez daha ve bir kez da karma$ikla$tiriyor.
benim algim, allah'in -varsa- $effaf olmadigini soyluyor. tabansiz, komprador, spekulator demiyorum; sadece $effaf degil. netligi yok.
kitap cok, yalvac cok, din cok. evrim es geciliyor, darwin gunah kecisi oluyor, bilim dogmalarla ayni kaba konup santrifuj ediliyor. kristalle$en bilimden geriye sadece kutsal yaraticiya yonelme hali kaliyor oyle mi?

3. "bu kadar $ey tesadufle mi oldu? kusursuz duzeni gormuyor musun?"
gormuyorum. kaos ve karma$adan, sava$lardan-soykirimlardan-kavgalardan ba$kasini gormuyorum. evet bir duzen var ve sadece duzuyor. (bkz: duzmek)
dengenin ters cali$masi, bu bi' garip feedback bana gore degil. dinozorlar olurken mikroorganizmalarin halay cektigi bir doga duzeninin, toplumsal duzenin dagilmasi, icinin bo$altilmasi, mahvedilmesi de ayni ex post tesaduflerin tasarlanmi$ basamaklari mi diye sormak istiyorum. farz-i misal oyle, e neden? ne gerek vardi? miat doldu, ta$ kirildi, hem de boyle 3/4'u su geri kalani toprak ve et yigini olacak $ekilde oldu: bu cok mantikli, cilgin bilimsel: hahaha kabul. ancak bunca kesi$menin yaratildigi alanin nirengisi ne? kisaca: allah canlilar ve cansizlar aleminden ne istiyor? sir nerede, the secret septisizmi ne olcude anla$ilir, medulla'yi kim sikti, allah allah kontes vikonta verdi mi? mevzu ne? kara delikler, olay ufku, planet seksi, ufo, uzay bo$lugu, mars'a yollanan hamamboceginin ya$amasi, uremesi filan hepten sacmalik ama 5 duyu organinca algilanamayan bir regulasyon ba$kani tandansli akl i kulli'nin yarati, sorgulama, duzenleme fonksiyonu algilamasak da sacma degil. peki.

daha gidebilirdi. sadece diyecegim $u ki allah'in varligina inanmiyorum. inanmamakla herhangi bir cuvala girmi$ de olmuyorum. dinlerin, tabularin, dogmalarin, ahlak kurallarinin ve toplumsal bilincin nezdimde zerre ehemmiyeti, gecerligi yok. bu beni ateist, deist, jainist, ahura mazda, opel vectra filan da yapmiyor.
oyle soyleyeyim dedim.
şu aciz kulunun her vesvesesinde ona yine de değer verip kalbini ferahlatandır.

hiçbir bilimsel ispata falan girmeden basit mantıkla düşünelim;

çok daraldığım bir zamanda yanına gittiğim bir büyüğümüz şunu demişti; "...sorulabilecek en uç soru şudur; Allah bizi neden yarattı ? biz istemedik ki, biz irademiz dışında geldiğimiz bir sınava neden tabi tutulalım ? bu sorunun cevabı ise başka bir sorudur; Allah ın bizi yaratması iyi mi oldu kötü mü oldu ?"

ilk söylediğinde çok anlamlı gelmemişti, şimdi anlıyorum asıl cevabı;

O, Hakk, Rabb bizi yaratmış olmak için yaratmadı, O, bizi sadece ve sadece ödüllendirmek, görevi sadece ona ibadet olan meleklerden bile çok daha üst seviyelere taşımak için yarattı. bizi tabi tuttuğu sınav bizi cezalandırmak için değil, bizi mükemmelleştirmek için, bize şeref ve karakter kazandırmak için. sonra da ödülü cennet olsun olmasın, kendisinin gurur duyduğu bir kulu olarak yanına almak için yarattı.

bu bize verilen ödülün tek sebebi ise yine O dur. Kendi büyüklüğü, yüceliği ve rahmetinden kaynaklanan cömertliğidir.
övgüye ihtiyacı olmayan tek kavramdır. vardır ki yokluğunu ispatlayan olmamıştır.

hatırlıyorum da ortaokulda ki din öğretmenimiz allahı ''insan aklının hayal edemeyeceği varlık'' olarak tanımlamıştı bizlere. pis adam moralimi bozmuştu.

kendimi bildim bileli allahı kafamda hep ''insan'' olarak tasvir etmiştim. ilkokulumun bakırköy'de olmasından mıdır nedir hep; bakırköy'de oturan, siyah takım elbiseli, elinde iş çantalı bir adam olarak düşünmüştüm onu. sabahları kalkar halkın arasına karışır akşam olunca evine gider diye.

alternatif bir tavfisirim daha vardı allah için; büyük büyük kayalar üst üste koyulmuş, taşlarla elleri kolları yapılmış dev bir yığın olarak düşünmüştüm, gözleri falan da vardı.

nedense o'nunla ilgili hayallerim hiç akla hayale gelmeyecek şeyler olmamıştı. hala düşünürüm neye benzer diye ve hala cevaplar bulurum kendimce.

bence o yarattığı varlıkların kılığına giriyor. zaman zaman insan oluyor zaman zaman başka bir varlık. bunu yapma nedeni bazen ne hissettiğimizi anlamak için olsa da bazen bizi kıskandığı için yapıyor.

şimdi ''sümme haşa, bire kafir sen ne biçim konuşuyorsun allah için'' diyeceksiniz ama bence o'ndan korkulmaz, o sevilir, onunla konuşulur, o anlayışlıdır ki ne dersek diyelim yanında cahil kalışımızdandır.

bir de ben küçükken severdi beni o.

babaannemden heves edip namaz kıldığım zamanlar geliyor aklımla. alnımı o çocuk aklımla, dua bilmeden secdeye dayadığım an geliyor. o an dua bilmezliğimden olsa gerek tek söylediğim ''allahım beni sev, allahım beni sev, allahım beni sev...'' idi ta ki babaannem secdeden kalkana kadar.

ama alnımı secdeye dayayıp gözlerimi yumduğumda görürdüm o'nu hep. gözlerimi yumduğumda kabe'nin karşısında görürdüm kendmi. önümde kabe ve kabenin arkası kapkaranlık. işte o karanlığın ardında bir çift göz vardı ve elini beline koymuş beni tebessümle seyrettiğini görürdüm. evet alnımı ne zaman secdeye koysam, ben kabenin önünde ''allahım beni sev'' derdim o ise tebessümle beni izlerdi.

kendisiyle ilgili bildiğim tek şey; çocuk kullarına tebessümle baktığıdır. zira gördüm...
nietzsche'ye göre ölmüş varlık.O tanrı der orası ayrı tabi.
hakikatin, ilmin, yaratılışın, sürekli yaratmanın yegane ve mutlak sahibi.

sahipsiz bir oluşu reddedenlerle birlikte, yaratmayı insana yükleyenlerin, yaratılmışları keşfederek tanrı sendromuna girenlerin de yaratıcısı.
bizzat kendisi, günah işleyenin tövbe etmesi halinde kabul edeceğini söyleyendir.
o insanın hata yapacağını biliyordu bu yüzden onlara* tövbe şansı verdi.

bakara: Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim.

en'am :Kim bir iyilikle gelirse onun için on katı vardır. Kim de bir kötülükle gelirse ancak onun misliyle cezalandırılır. Onlar (orada asla) zulmedilmezler.

nisa: Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar.
dünyanın son saati yaklaşırken, kendi son saatimizden de bihaber olarak; gittikçe uzaklaştığımız, gözünden düştüğümüz, sevgisini kirli gönüllerimizden yitirdiğimiz yüce varlık.

bizi ıslah etmesi temennisiyle...
son ekonomik kriz de ne yapacağı merakla beklenendir. sanırım o da çaresiz.
birden ortadan kalksa kimsenin farketmeyeceğidir, dünyanın düzeni zaten kendiliğinden gidiyor efendim. allah gayet rahat bence şu an, emekliye ayrılmış gibi.
google'de arattım ki her şeyi bulurdu bana; seni bulamadı. "yok musun acaba" dedim; içimden bir ses "neden korkuyorsun" dedi, sustum. varsın be ama nerdesin? varsan neden tecavüze uğruyor 9 yaş altı çocuklar; ve madem buluğ çağına gelmemiş insanlar günahlarından sorumlu değil; bush 9 yaşında olsaydı beyni parçalanmış bebelerin kol kemikleri girmeyecek miydi diger tarafta bush'a?

tanrım diyorum sana ve biliyorum ki "allah" eskiden bir puttu; ve ibrahim kırdı bütün putları sen neden saklandın? korkuyordun belki unutulmaktan ve "enaniyet tavan yapmıştı" ve "bilinmek istedim" diyebiliyordun. madem ibadetime ihtiyacın yoktu neden eğdin günde beş kez belimi? eğmeyince neden yaktın belimi?

saklanma ey tanrım! yeter! ibrahim değilim; muhammet değilim şiir söyleyemem, nuh değilim gemi yapıp şerrinden kaçamam... inanamam sana görmeden isa'nın gökte olduğunu. kurtar beni, yeter! eğer dedem olan adem'e nefesini üflediysen ve onu sadık meleğin azazel'den çok sevip aslı çamur olan topraktan yaratdıysan...

kaldı ki topraktan geldim ve toprağa gideceğim. kaybım ne; kazancım ne? şaraptan ırmaklar akıyorsa cennetinde, bu dünyada dalmışım o ırmaklara çok mu?

evet! çok bence de neden? çünkü oraya beni sen koydun; buraya ise bir elma... ama tanrım "büyüksün bazen" derim de kızar bana sevidiğim; ama tanrım büyüksün gene sen! say onu yarım elmaya da gönül alma'ya kıyma! ki bilirsin bence elmanın yarısını adem dedem havva nineme vermiştir. eğer vermediyse ne skime yaşıyoruz bu dünyada? "başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız" tamam da; eğer cenneti adem elma için terkedip yarısını havva'ya vermedi ise ben böyle aşkın...

aşığım sana tanrım da nerden belli. seni seviyorsam kendimi sevmem gerekmez mi? "allah'ı sevmek ali'yi sevmek" ise ve ali'yi yıllarca ata baktırıp veli'ye top attırdılarsa günah beni mi? "kâdir"sin tanrım, ali'yi bağışla. muhammet'e de selam.
kiminin aklıyla bulduğudur.
kimininse bulduğunda aklını yitirdiği...
sevgilidir.
yolcu eden ve yolun sonunda karşılayandır.

bir ilüzyonun içinde yürüdüğümü bildiğim halde unuttum mu ne? eyvah! dedim ölecek miyim! apansız başlayan yaz yağmurlarını ve de kuru patlıcan dolmasını bu kadar severken hem de.

dünyanın baharları vardı gördüm. binbir çiçekli ve rengarenk. usta bir yönetmenin kuş cıvıltısı video klipleri gibi oynadılar gözlerimin önünde.

soğuktu kışların. ama hep erirdi kardan adamlarım. annemin gözlerinde sevgini gördüm ilkin, babamınkinde merhametini.
mevsimler yürüdükçe yollar azaldı. ve her kilometresinde içimizden biri geride kaldı.
prefabrik sevdalardan geçtim sonra. sevdim ve hak etmediğim kadar sevildim de.

dünyanın sapsarı yazları vardı. masmavi denizleri. sırılsıklam bir düştü içinde yüzdüğümüz. saçlarımızda tuzu kaldı sade.

ve bugün artık ölüyorum.
dünyanın sonbaharları da varmış gördüm. kimi zaman fazla kaptırdım kendimi bu oyuna. ve arkamda mahkemede aleyhime delil sözler bıraktım. ama bilirsin her akşamüstü ben, bu sonbaharı hatırlardım.
evet bugün kupkuru bir yaprak gibi eline düştüm.
ey sevgili!
taptaze bir tohum yap savur beni.
tr. tanrı. yaradan.
Günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan...
(bkz: GAFFAR)
Hakk : Hak ve hakikatın kendisi, gerçeklerin gerçeği...
Hamid : Hamd edilen, övülen, övgüye layık bulunan, öven
yaradan. yoktan var eder.
sanılanın aksine ilk defa islamla birlikte insanlara bildirilmemişdir bu yaradan adı, hristiyan araplarda ibrani dinlere mensup arapların tümüde yaratıcılarına Allah der ki kendileri islam öncesindede bu coğrafyada bulunmaktadırlar hatta hristiyan araplardada bismillah lafı kullanılır, putperest araplarda lat uzza menat gibi tanrıçaların el-ilah'ın kızları olduğu gibi değişik bir inanç vardı. islamiyetde ise eşi benzeri olmayan, doğmamış doğrulmamış 99 adıyla tanımlanan yaratıcıdır.
her şeyi "ol!" emriyle yaratan, her şeyden önce var olan, her şeyden sonra da var olacak olan, kudreti her şeyin üstünde ve tek olan...
kardeşimin doğum haberini aldığımda, anneannemin ölümünde, annemi üzdüğümde, bir kızdan red cevabı aldığımda, beni seven kızı incittiğimde, yolda yürürken hiç tanımadığım ve belki de hiç tanımayacağım o küçük kızın gülümsemesine anlam veremeyecek kadar kör olduğumda, sevdiğim şarkıyı dinlerken, ağladığımda ve güldüğümde, hata yaptığımda ve de bazen gerçekten doğru işler yaptığımda, babamı anladığımda, dolmuşta ayakta giderken oturan o güzelle bakışmalarımda, okulda servis beklerken, yolda kayıp düşerken, şu anda bu entry'i girerken yanımda olan tek varlıktır, tektir, birdir.
tengri

gök tengri

ilah

tanrı

isimleride verilebilen yaratıcı ezeli ve ebedi güç.
anlatmaya sözler yetmez...
dayak yenilmesine rağmen dönülmek istenen, şefkatli olduğu ezelden beri bilinen bir ana kucağıdır.
En sevmediğim özelliği ;
insanları çocuklarıyla sınamasıdır.