bugün

iyi bir yorumcudur ama çok politik bir adamdır. albumlerinde ortalama 12 parça bulunduğunu var sayalım. bu parçaların yaklaşık 4-5 adeti devrimci sosyalist düşünceler içeren şiirlerin besteye dökülmüş halidir, en az 3 tane vurucu aşk ya da ayrılık parçası olur, 2 tane de yurdumuzun ege, doğu anadolu, iç anadolu ayırt etmeden her yöresinden türkü okur, 1 tane parçada kürtçülük yapar ve geri kalan son parçada ise genelde sağcı diye yaftalanmış bir şairden şiiri besteler. böylelikle türkü seven, aşk ayrılık acısı çeken ve o sağcı şairin okurları albümü alan genel kitle olan sosyalist ve kürt kitleye, yanlış anlaşılmasın hem kürt hem sosyalist değil yani ikisi de ayrı ayrı değerlendirilmeli katılır ve albümleri en az 1 milyon ile 2.5 milyon arasında satar.
iyi bir yorumu güzelce pazarlamadsını bilen politik adam..
http://www.alevionline.co...nin_Ardindan___/6157.html
ülkesinden sürülen son ozan. belki de henüz sonuncusu olmadı.

ahmet telli üstaddan gitsin:

(bkz: soluk soluğa 2)
eskimeyen şarkıların detone olmayan, kendinden bıktırmayan şarkıcısı. el kadar bebeyken dinlediğim şarkıları kazık kadar adam olduktan sonra da dinliyorum.
yürek burkan, ölümsüz şarkılarının klipleri cem tvde izlenebilen sanatçı. eşi gülten kaya ile yapılan röportaj aşağıdaki linkten görülebilir:

http://www.ntvmsnbc.com/n...465832.asp#storyContinues
evde gizliden gizliye dinlenir, dışarı çıkınca bölücü ilan edilir.
evde de dinlemeyin, yuvanızı dağıtır bu adam.

'Giden bu yolculardan en çok ben şanssızım, ne kadar çok yaşadıysam O kadar çok yalnızım'
artık olmayan yorgun demokrat
budalalıklarımızın kurbanı büyük insan...
ölümünün üzerinden 8 sene geçmiş sanat adamı, düşünce adamı. yahu adam inkar etmiyor ki zaten kürt olduğunu " o kürttü, pkk'liydi vurun kahpeye" diye saldırıyorsunuz. ama bu saldırmalar benim aklıma nedense sadece modern ve entel vatanseverlerin vatan koruma çabalarını getiriyor. doğru ya, her kürt pkk'li, her ermeni potansiyel bölücü azınlık, her yunan da düşman bir o.çocuğu ve fikrini söyleyen ve açık(!) kafalarla bağdaşmayan her düşünce adamı da anarşist sosyal pezeve.k! onu öldüremeden kaçtı değil mi aramızdan, nazım gibi başka diyarlarda ölüme niye bu kadar erkensin dedi.

hrant dink, nazım hikmet, uğur mumcu, hüseyin inan, erdal eren, a.taner kışlalı ve niceleri. öldürüldü lan bu adamlar, daha söyleyecekleri bitmeden ya fiili olarak, ya da fikri olarak öldürüldüler çok sevdikleri ülkelerinde. istenmeyen bir şeyler söyledikleri için.

müzik adamı, sanatçı siyaset yapamazmış. niye yapamasın, müzik evrensel bir his olduğu için bu adamları apolitikliğe itmek mi gerekiyor? candan erçetin, tayyip'e şarkı söylemedi diye şovenist dediler ancak askerlikten kaçmış bir adamın kalkıp da abuk sabuk konuşmasına, ki bu adam sanatçı bile değildir benim gözümde, canım türkiyem laylaylom diye ses çıkarmasına koçum benim tepkileri veriliyor, ya hepiniz lisedeki gençler kadar iki üfürükle dolan balonlar gibisiniz, ya da çok kolay gaza geliyorsunuz faşist gözlüğü takan yobazlar gibi, neresinden bakarsan bak iki ucu boklu değnek.

kum gibi dinleyin, şafak türküsü dinleyin, bahtiyar dinleyin, ağladıkça, içimde ölen biri, söyle dinleyin. en azından içiniz rahat etmiyorsa müzik dinlemek için, gerçek müzik ve söz dinlemek için dinleyin.

sonra da selda bağcan'dan uğurlar olsun dinleyin, hikayesini herkes biliyordur diye düşünüyorum.

sonra da türkiyem dinleyin, mustafa yıldızdoğan'dan, ve onu kapatmayın hep onu dinleyin, ama nolur karşı görüşünüzdekilere saldırmayın artık!
ülkesini terk ettiği sebeblerin yerli yerinde durduğunu gördükçe yüreğine alkış tutmamız gerekli dediğimiz, sesiyle dinlendiğimiz coştuğumuz insan.
yasayanlar bir gün ölür elbette,lakin yasatmadilarki ! bu yüzden ölmedi o
az sonra bu kadar entry girilince ekolüne kurban gidecek insandır.
ölüm yıldönümünde ölüsüne küfrettiğim yaratık...

(bkz: olunuzu dirinizi her gun birinizi bir gun hepinizi)

edit: sıraya geçin kardeşim hergün birini dedik yığılma yaptınız...
şarkılarının, bölücülüğünün önüne geçecek kadar iyi olduğu, fakat; en nihayetinde bölücülere verdiği destek asla unutulmayacak olan adam.
Dibine vurmuş gecelerden geldim... Yalanım yok... Bir cebimde küfür, bir cebimde çocuklara şekerle yaşadım.
Hepinizin gurbetindeyim şimdi...
Eyvallah!

Ahmet Kaya, Malatya da beş çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak 1957 yılında dünyaya geldi. Mensucat işçisi bir baba, çocuklarını yetiştirmekle yükümlü bir anne ve diğer dört kardeşle birlikte geçen çocukluk... Babası, neredeyse onun boyu kadar olan bir bağlama ile eve geldiğinde mutluluğun bu olduğunu düşünür. Dokuz yaşındadır daha. 24 Temmuz işçi Bayramı nda sahneye çıkarırlar onu, bir daha unutmaz bunu...

Yaz tatillerinde, ya plakçıda ya da tanıdıkların minibüsünde çalışır. Başar ağabeyi tutuklanınca Ahmet, küçük bağlaması ile ilk bestesini yapar: "Bir Wolksvagen alacağım, Adını Başar koyacağım" der... Ruhi Su nun plaklarını satın alan Ahmet Kaya, bol paçalı pantolonlar giyen uzun saçlı 68 lilerden etkilenen gençtir artık...

Mensucat fabrikasından emekli olan babası, daha iyi bir yaşam için istanbul a göç eder. istanbul/Kocamustafapaşa ya yerleşirler. Ahmet Kaya nın ilk izlenimi korkudur.

Ahmet Kaya, ortaöğrenimini tamamlamaya çalışırken yetmişli yılların toplumsal çatışmalarının farkına varır. Oradan gelmiş olmanın farklılığını, bu yeni kültür ve yaşam biçimi ile içiçe yaşar. Türküler, devrimci marşlar, Ruhi Su ve Zülfü Livaneli den müzikal anlamda etkilendiğini inkar etmez, ama kendi sesini arar. Bütün boş zamanlarda bağlama çalıp şarkılar söyler. ilk bestelerini bugünlerde yapar. Boğaziçi Üniversitesi nde bir panelede Ruhi Su yla karşılaşır. Ustayı çok sevse de yetmeyen birşeyler vardır Ahmet Kaya için, bunu ifade etmeye çalışır Ruhi Su ya. Ruhi Su nun Mahsus Mahal türküsünü kendince yorumlar O na. Bağlamanın sapını tutan Ruhi Su, "Böyle bağlama çalınmaz!" der. Oysa Ahmet Kaya asi. Farklı birşeyler yapmak ve kendini aramaktadır. Yıllar sonra verdiği ilk resitalin afişinde "Bağlama Böyle De Çalınır" i spota çıkaracaktı.

Seksenli yılların başı talihsizliklerle geçer. Evliliği biter, bebeği ondan ayrı büyümeyecektir ve çok zordur. Bu dönem bestelerinin olgunlaştığı dönemleridir. Sadece müzikle kendini ifade eden Ahmet Kaya, 1985 yılına geldiğinde kararını verir. Zamanıdır deyip, koltuğunun altında şarkılarını alıp, Unkapanı nın yolunu tutar. Dinleyenlerin hiçbir kategoriye koyamadığı bu müziğe kimse yüz vermez. Sonraki günlerde arkadaş yardımları ve kendi olanakları ile ilk albümünü yapar. Ama hemen toplatılır. Yapılan itiraz sonuç verir. Olay gazetelere yansır, Ahmet Kaya nın Ağlama Bebeğim adlı albümü Danıştay kararıyla serbestir artık!

Bu arada. Üniversite öğrencileri, dar gelirliler, 12 Eylül darbesinden nasibini almış-çeşitli kesimlerden tutuklu yakınları, Türkiye de demokrasiyi yeniden inşa etmeye kararlı kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları Ahmet Kaya nın dinleyici profilini oluşturur.

Kısa bir süre sonra ikinci albümü Acılara Tutunmak ı yapar. Ahmet Kaya, edindiği toplumsal, siyasal duyarlılıkla üretim yapmaktadır, peşpeşe albümler çıkarmaktadır.

Üçüncü albümünde o sıralar tutuklu olan ve idamla yargılanan Nevzat Çelik in Şafak Türküsü şiirini besteler, aynı zamanda albümün de adıdır Şafak Türküsü. Üllkenin gündemindeki idam cezaları ve hapishanelerde bulunan binlerce insanın ve onların ailelerinin içinde bulunduğu durumu şarkılaştırmıştır...

An Gelir isimli dördüncü albümünde Atilla ilhan, Hasan Hüseyin ve Ülkü Tamer in şiirlerini besteleyen Ahmet Kaya, yeni arayışlar içerisine girmiş, besteciliği ile ilgili kendisini epeyce geliştirmiştir. ilk üç albümde aranjör olarak kendi çabalarının yanı sıra Sezer Bağcan, Oğuz Abadan gibi isimlerle çalışan Ahmet Kaya, dördüncü albümde Osman işmen ile çalışmaya başlar ve bu beraberlik uzun yıllar sürer...

Beşinci albümünde ünlü şairlerin yanı sıra yeni bir isimle, Yusuf Hayaloğlu yla çalışmaya başladı. Hayaloğlu yla beraberlik, Ahmet Kaya müziğinde uzun ve verimli bir çalışmanın başlangıcını oluşturur. Yorgun Demokrat isimli bu albüm, gerek dönemi gerekse içeriği bakımından yine Türkiye nin toplumsal gidişatına denk düşmüş ve 12 Eylül döneminin etkisini üzerinden atmaya çalışan milyonlarca demokratın durumunu dile getirmiştir.

Albüm çalışmalarına paralel olarak halk konserleri de yapar Ahmet Kaya. Gösterilen ilgi, katılım ve çoşkuya rağmen, ülkenin birçok yerinde sakıncalı bir şarkıcıdır artık O. Dinleyicisiyle buluşamamak onu üzmektedir...

Konserde kendisine bağlamasıyla eşlik eden Ahmet Koç la altıncı albümü olan Sevgi Duvarı nın hazırlıklarına başlar. Can Yücel in aynı isimli şiirini bestelemiş olan Ahmet Kaya, bu albümü vazgeçilmezlerim dediği Yusuf Hayaloğlu ve Osman işmen siz hazırlar ve bu arada Resitaller adını verdiği albümde canlı konser kayıtlarını toplar. iyimser Bir Gül adını taşıyan yedinci albümü, Türkiye doksanlı yıllara adımını atmış, Ahmet Kaya gündemi ile ülke gündemi yine örtüşmüştür. Yeniden Yusuf Hayaloğlu ve Osman işmen le çalışmaya başlar. Albümün adı Başkaldırıyorum dur.

Olgunluk çağında ülkesinin içinde bulunduğu olumsuzluklara, mevcut gidişata ve sistemin hoşnut olmadığı her yanına şarkılarla müdahale etmeye çalışan bir muhaliftir artık...

Başı, zaman zaman derde girer, birçok yerde konser verememenin yanı sıra albümleri sakıncalı bulunup kısmen de olsa toplatılır. Bu sürecin şarkılarına yansıması kaçınılmazdır. Yeni albümün adı Başım Belada dır o yüzden. Ahmet Arif, Atilla ilhan ve Yusuf Hayaloğlu nun şiirleri ve şarkı sözleri Ahmet Kaya müziği ile biraraya gelir. Bu arada ağırlıkla Türk Halk Müziği nden örneklerin yer aldığı Resitaller 2 adlı albümü yayınlanır.

Onuncu albümü Dokunma Yanarsın ile birlikte hayatında bir takım değişiklikler gündeme gelir. Bu yeni süreçte de milyonluk satışlara imza atan Kaya, 1993 te onbirinci albümü Tedirgin i çıkarır. Ertesi yıl çıkardığı Şarkılarım Dağlara da hemen hemen tüm şarkı sözlerinin altına da imzasını atar. Albüm, Kum Gibi, Ağladıkça, Saza Niye Gelmedin gibi parçalarla satış rekorları kırarak Ahmet Kaya diskografisinde ayrı bir yere sahip olur. Toplumsal-kültürel gelişmelerin getirdiği etkileri üretkenliğe çeviren Ahmet Kaya, 1995 yılında onüçüncü albümü Beni Bul u çıkartır.

Sesinin rengini ve olgunluğunu günün teknik imkanlarıyla yeniden deneyerek, ağırlıkla eski şarkıların yeni düzenledi. 1996 tarihli Yıldızlar ve Yakamoz bu arada ortaya çıkar. Bunu, 1998 yılında Yusuf Hayaloğlu ve Osman işmen den oluşan çekirdek kadroyla hazırladığı Dosta Düşmana Karşı izler.

Gak Production isimli bir yapım firması da kuran Kaya, Kent Ozanları isimli çağdaş halk müziği yapan bir grup ve on yıldır asistanlığını yapan Çetin Oraner in albümlerine de yapımcı olarak imza atar.

Profesyonel süreci boyunca onun müziğine çeşitli isimler bulunmuşsa da Ahmet Kaya, kendisini hep toplumcu-gerçekçi sanat kategorisinde görmüştür. Dünyada protest müzik olarak tanımlanan bu türün ülkemizdeki önemli temsilcilerinden olan Ahmet Kaya nın en belirgin ve ayırdedici tarafı, müziğindeki geleneksel motiflerin ve ulusal kültür değerlerinden yola çıkmasıdır. Toplumsal süreçten kopmammış, olmuştur. Türkiye nin siyasal ve toplumsal gidişatına paralel bir müzik seyri izlemiştir.

Türkiye de her söylediği söz ve şarkısı olay olan Ahmet Kaya hakkında birçok dava açıldı ve kendi deyimiyle emniyetler onun ikinci adresi oldu. Bu baskılara rağmen Kaya, kimliğini hiçbir zaman inkar etmedi ve mücadele etti.

Kaya hakkında, yurtdışında verdiği konserlerde vatana ihanet suçlamasıyla 3 ayrı dava açıldı.

Kaya, son olarak Gazeteciler Derneği nde yaptığı konuşmada "Kürtçe bir klip çekmek istiyorum ve bunu yayımlayacak bir televizyon kanalı arıyorum" deyince ikitelli medyanın hışmına uğradı ve yüzünden Fransa ya gitti.

16 Kasım günü sabah saat altıda topragından uzakta kalp krizi geçirip öldü.

O Paris Komünarlarıyla Pere Lachais mezarlıgında yatarken bize duruşu ve sesi kaldı.

halkevleri.org.tr
sesi eşsiz, dinlendiğinde insanı farklı boyuta götüren, boyut değiştirmiş kişik...

(bkz: özlediğim)
hakkında yediyüz küsür entry girilmiş, yediyüz küsür fikir sunulmuş. hatta arada bol bol sikilmiş, sokulmuş ölmüş insanın arkasından. bir kişi de çıkıp buradan desin ki bilmem kim adam, attila ilhan'ın, sabahattin ali'nin, ahmed arif'in, hasan hüseyin korkmazgil'in, can yücel'in, nevzat çelik'in ve nazım hikmet'in şiirleri ile ahmet kaya'dan daha iyi şarkılar yapabilirdi ya da bu şarkıları ahmet kaya'dan daha güzel söyleyebilirdi. sanmıyorum.
ahmet kaya yı dinlediğim de iyi ki de türkçe biliyorum diyorum. o parçalarında ki duygu yogunlugunu hissedebiliyorum diyorum. keşke herkes anlayıp dinleyebilse. bir daha gelmeyecek insanlar vardır ya bu boktan yere, hah işte tam öyle.
şarkılarıyla büyüdüğüm insan..çok yakın zamana kadar neden (bazı) insanlar dinlemez diye sorardım ..ideolojik düşüncesine kesinlikle ve kesinlikle karşı olmama rağmen 'sesi güzel be abi' diyenlerdenim ..
merhaba sı dinlenilesi usta.
ırkçı fikirlerine katılmadığım fakat sanatçı kişiliğine büyük saygı duyduğum ölmüş olan sanatçı. nur içinde yatsın diyeceğim de bize kurşun sıkanlara nasıl nur versin ya'rab???
sesi ve parçaları mükemmel olan sanatçı. siyasi görüşleri vs. beni alakadar etmez. yakışıklıdır ayrıca.
yüze gülüp göte parmak atmamıştır, bi bok yediyse de bunu zaten söylemiş insandır. misal: serdar ortaç, milliyetçiliğinden geçilmez ama asker kaçağıydı.

(bkz: bu ne yaman çelişki anne)
apo türkiyeye getirilinceki ifadelerinde ahmet kaya için sempatizanımızdı ama onu ciddiye almazdık demişti.
türk düşmanı faşist bir örgütün sempatizanı olan bu adam için bu kadar övgüler yazılmasının tek sebebi halkımızın aşırı unutkan olmasıdır.
kürtçe bir şarkı yapıcam bir de klip çekicem dedikten sonra linç edilmek istenendir. Ardından ibrahim tatlıses ve daha çoku ulusal kanallarda kürtçe şarkılar söylemiş trt kürtçe bir kanal açmıştır. tüm bu yaşananların ardından akla gelen bir soru değil midir peki ahmet kaya'nın suçu neydi?