bugün

en azından bu dünyada olmayan kavram.
türkçede geçen bir kelime ne yazıkki kimse anlamını bilmiyor
bir bayan ismi sanıyoruz onu
teraziyle aralarında bir bağlantı olduğunu biliyoruz
ve teraziyle paranın balantısından yola çıkarak parayle bir bağlantısı olduğunu da anlamışız
satın alıyoruz değiştiriyoruz o da bir ticaret metası bizim için
borsası değeri, itibarı var
bir imajı var
bir marka o
ya da markadan markaya farklı yorumlana bilme özelliğine sahip
hem balıklar düşünemedikleri için av olmayı hak etmiyor mu
biz neden meta sandığımız şey için ödediğimiz parayı sorguluyoruz
belki de sorun sadece hesapda anlaşamamamız
garson fazla getirince kızıyor az getirince bunu ona hatırlatmıyoruz
çünkü bir bir bayan ismi istemiyoruz
biz parlatılması için bize getirilen altınlardan çalan kuyumcularız
ne altın ned karşımızdaki anlaşılmadığımız takdirde umurumuzda değil
yalan söyler hile yapar bazen birinin bizi cezalandıracağı korkusuyla ahlaklı numarası yaparız
yada bazen sevgi itibar rüşvetiyle
yada sadece ben öyleyim
bir bardak adalet içeyim mi
nasılsa kimse adaletin ne olduğu konusunda fikir sahibi değil
o halde ben içebilirim değil mi
ayrıca benden hepinize bir bardak adalet
siz de için, nasılsa su gibi birşey sanıyorsunuz
gökten yağdığına inandığınıza göre.
Adalet nedir? Ağaçlara su vermek. Zulüm nedir? Dikeni sulamak. Adalet bir nimeti yerine koymaktır... her su çeken tohumu sulamak değildir.

Zulüm nedir? Bir şeyi yerinde kullanmamak, yeri olmayan yerde kullanmaktır.
*
dünya barışının anahtarı, insanların yeryüzünde sınandığı hem de çok ciddi şekilde sınandığı en önemli husustur.
kimi zaman el altından ya da kendi elinizle sağlanandır.
herkesin ihtiyacı olan şey.
özgürlük ile eşitliği bir skalanın iki ucu olarak düşünebiliriz. ikisinin de %100 olması mümkün değil hiç bir zaman. birinden %60 koyarsan diğeri %40 da kalır. eşitlik için özgürlüğü kısıtlamak gerekir, özgürlük için ise eşitlikten ödün vermek.
benim asıl merak ettiğim adaletin, eşitlik ve özgürlükten kaça kaç karıştırılınca gerçekten adalet olduğu.
Yalnızca keranedeki karı ismi.
adalet yerini bulacaktır diyen insan bişi yappmassa çok bekleyeceği şeydir, ada beklemiyeceği şeydir. Adaleti istiyorsan onun için çabalaman gerekir. Göğsünü gere gere cesurca adaletsizliğin, haksızlığın karşısında dim dk durman gerekir ki adalet yerini bulsun. Ve mülkün temelidir!
''geç gelen adalet adalet değildir'' derken türkiye'de geç olsa bile gelemeyendir.
Adalet topaldır, ağır ağır yürür, Fakat gideceği yere er geç varır...
iki kişi bir koyunun boynuzlarından tutmuş tartışıyorlardı.
Her biri koyunun kendisine ait olduğunu iddia ediyordu.
O esnada yanlarından geçmekte olan birine,
Aramızda sen hakem olur musun? derler.
Adam: Her hükmüme razı mısınız? diye sorar.
Evet derler.
''bunun üzerine adam koyunun boynuzlarından tutup koyunu alıp götürür. (bkz: alıntı)
sadece bir kadın ismi olarak gördüğümüz sürece kerhanede bakire aramaya devam edilir.
ama adalet bence adaletsizliğe meydan verecek koşulların ortadan kalkmasıyla olur.
birilerinin köpeği için harcadığı parayla başka birilerinin ailesini geçindirdiği yerde adalet sadece bir kadın ismi olarak kalır.
adalet zengine işlemez, fakirin anasını ağlatır. adaletmiş peh.
ülkemde adamına göre işleyendir.

--spoiler--

Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var.... Karakuşi Kadı, fırıncıya:

- 'Ben bunu aldım' demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin asil sahibi gelmiş:

- 'Hani bizim ördek?' Fırıncı boynunu büküp:

- 'Uçtu' deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Gayrimüslim de peşinde kovalıyor...

Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış... Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş...

Ördeğin sahibi,
- 'Bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikáyet etmiş.

Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş:
- 'Ne yaptın bu adamın ördeğini?'

Fırıncı
- 'Uçtu' demiş.

Kadı, kara kaplı defterini açmış:

- 'Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar 'Uçar' anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil' diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş. Onun şikáyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:

- 'Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla...

Davacı:
- 'Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?' diye sorunca Karakuşi Kadı

- 'Şimdi' demiş, 'Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız. Tabii gayrimüslim şikáyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.

Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı:

- 'Tamam' demiş, 'Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.' Böyle olunca adam da şikayetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi'ye:

- 'Senin şikáyetin nedir bre?' Yahudi bir süre düsündükten sonra ellerini açmış,

- 'Ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'Adaletinle bin yaşa Sen, e mi !'

yaşasın adalet

ANOniM
--spoiler--
masumun suçlu olduğu yerde adalet dengesi yalandır.
Günlük hayatta bolca sorguya çekilen, geçmişte Allah'ın ve evrimin varlığından bahsedilmediği kadar gelecekte de bu alanda tahtını kimselere kaptırmayacağı tahmin edilen kavram.
sözlük anlamında hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesidir. haksızlığa uğrayanın sığınacağı çatıdır adalet. koşulsuz güvenebileceği ve kanuna inanabileceği değerdir. tabii ki bunlar sözlük anlamından türetebileceğimiz ifadeler, ama aslında hiçbiri değildir! günümüzde sözlük anlamının dışında adalet, dışarıdan bakıldığında tam formunda ve sızdırmayan gözüken ancak yakından bakıldığında her tarafı küçük çatlaklarla dolu bir fıçıdır. ve o küçük çatlaklar yüzünden her zaman açık veren bir kavramdır. adalet aslında hayatın ta kendisidir. adalet basit bir kelime değildir! asla olmamıştır. ancak insanoğlu bu kavramı o kadar aşağılamış ve hafife almıştır ki zamanımızda, artık güvenebileceği tek adalet tanrının adaleti haline gelmiştir. her zaman en güvenilir olan adalet...

insanların dünyasındaysa adalet kelimesi yerini daha çok adaletsizliğe bıraktı yavaşça ve sessizce. ve bu adaletsizlik düzeni bozdu adice, zalimce. haklı, haksız oldu. düzeni bozan galip oldu nedensizce... bir nedenleri vardı ama ona da neden denilebilirse... o neden ise satın aldı adaleti kalpsizce...

hırsızlığın, zalimliğin, savaşların, yıkımların, terörün nedeni adalet'sizlik' değil mi başka bir deyişle... bu kavram değişip düzelene kadar da maalesef azalmayacak bu kargaşa... adalet yerini bulur kadar da doğru bir söz yoktur bu arada... bahsettiğim adalet dünyadaki adaletti. dünyada adalet kavramına dair tek bir değer kalmasa bile yukarıdaki söz eninde sonunda amacına ulaşacak ve doğruluğunu kanıtlayacaktır. allah'ın adaletine inanmalı ve asla kaybetmemeli bu inancı...
açık açık en güvenilebilecek ve açık açık en korkunç olan güçtür. saklısız, gizlisiz, oyunsuz, kar amacı gütmeden tamamen herkesin önünde, legal legal bir şekilde ölümüne, sürülmene, korkunç şartlarda bir yerde tıkılı kalmana neden olur. insanlar bu kadar riski hak yerini bulsun diye aldı herhalde.
insan hayatını kurumlar adına hiçe sayan kanunlardan bahsedilmiyor yalnız. şundan bahsediliyor; haklı kişinin işine gelen kanun geçerlidir. ya ne olacaktı.
son zamanlarda adalet hanımın köte yola düştüğü söylenmekte.
çok da adil bir şey olmayan.
(bkz: adalet aramak kerhanede bakire aramaya benzer)
Yok bu dünyada. Yok.
kesin olmasına ragmen görecelileştirilmiş, tarafsız olması gerektigi halde güçlünün iktidarın yerine geçmiş, yok olmaya yüz tutmuş, yakında sözlüklerden başka yerde göremeyecegimiz kavram.
Haklıya hakkının verilmesi olarak bilirdik. Lakin yaşanmışlıklar ya bize öğretilen "adalet" kavramının tanımında ya da bizim algımızda bir sorun olduğunu düşündürüyor.
Aslında sayfalar dolusu yazmak geliyor içimden bu konuyla ilgili.
Fakat benim kaybettiklerim yanında, bu zihniyet yüzünden evladını, eşini, kardeşini, canını kaybedenleri düşününce ne yazsam eksik kalıyor. Öyle ya, bir ömrün içinde dört yıl nedir ki?