bugün

35 yaş sendromundan yeğdir.
bir düşünün-hepiniz değil lan 30 yaşı yakalamış olanlar- heh düşünün şimdi geriye dönüp bakınca ne kadar çabuk geçmiş hayat ışık hızıyla buraya gelmişiz sanki değil mi? di mi? di. aferin bu kadar daha ömrümüz büyük ihtimalle olmayacak. şimdi nasıl?
en mükemmel yaşın * günümüz uzmanlarınca 38 olduğunun açıklanmasından sonra pek de sikime takmadığım sendromdur. sağlığımız bozulmasın yeter *
(bkz: pamuğu hissetmek)
hala evlenmediysen, ulan evde kaldık galiba; yok eğer evliysen ulan ne bok yemeye evlendik sendromudur, o.
nası bir haltsa artık 20 yaşında bile yakanıza yapışabilir.
28 yaşına girince başlar bu sendrom. adına mütevellit 30una girince başlamaz. * kişi bir garip haleti ruhiyeye bürünür, gençlik gidiyor mu, evlenmeli miyim, bitti mi deniz kum kızlar güneş kışın kar kayan ve yine kızlar diye... ve acıdır ki artık silkelenip kendine gelmen gerektiğini söyler sana takvim, ha bir de 'oğlum, yaşın diyorum, artık şöyle iyi biriyle evlensen diyorum, okul bitti master bitti, işe girdin, az cok kazanıyorsun da, huuuu kime diyorum' serzenişleri...
her insanın ulaşacağı sondur...yaş değildir önemli olan..önemli olan insan gibi yaşamaktır..30-40 hikayedir..
kadın için bilmem ama erkek için güzel olan sendromdur olgunlaşmayı hissetmek gibi bir şey.
basit bi ortada kalma durumudur. birileri daha geçsin derken birileri yaşını başını almışsın muhabbeti yapar.
31 arifesi olmasından dolayı pek büyük bir sendromdur.
insanların en güzel çağıdır. kimse farkında değildir. ne 20 li yaşların toyluğu ne 40'lı 50'li yaşların olgunluğu vardır. sabırsızlanıyorum 30 yaşlarım için.
on yıl öncesinden girmiş olduğum sendrom.
günümüzde gereksiz sendrom. sonuçta insanlık her zaman genç kalınan bir gençliğin sırlarına yavaş ancak güvenli adımlarla ilerliyor ve gün gelecek yaşlar olması gerektiği gibi sadece olgunluk anlatan bir sayısal değer olarak kabul edilecek. tek korkum o günleri görecek kadar yaşayacak mıyım?. 1 yıldır 30 yaşımdayım ve mutluyum ayrıca.
sendrom değil ama bu yaşlarda aşık olmak çok daha zor...
--spoiler--
Modern çağ insanının ergenlikten sonra kendisiyle ve bedeniyle en büyük imtihanı 30 yaşında oluyor. “30 yaş sendromu” olarak adlandırılan bu süreç, bazıları için 25 yaşında başlıyor (Eyvah otuzuma yaklaşıyorum!), bazıları içinse 35 yaşına kadar devam ediyor. (Eyvah 30 yaşını geçiyorum!) 35 yaşına geldiğinde ise; Cahit Sıtkı Tarancı´nın dizelerinde olduğu gibi “yaş otuz beş, yolun yarısı eder, Dante gibi ortasındayız ömrün” kabullenişi başlıyor.

25-35 yaş arasındaki büyük bir çoğunluk “30 yaş sendromunu” kimi ağır bir şekilde, kimi de farkında olmadan yaşıyor. Mesela bir kişi “29,5 yaşındayım” (nasıl bir tanımlamaysa) diyorsa, ya da yaşını küçültüyorsa, biliniz ki sendromun müptelası olmuştur. Bilimin henüz hakkında ciddi bir çalışma yapmadığı 30 yaş sendromunun ağır sonuçları var. Yapılan araştırmalar, boşanma oranlarının 30´lu yaşlarda yoğunluk kazandığını gösteriyor mesela. Depresyon vakaları da yine bu yaşlarda daha çok görülüyor. Uzmanların da henüz gözlemleme aşamasında olduğu 30 yaş sendromu şehirli neslin yeni bir problemi. Uzman psikolog Neşe Özkarslı, tarlada çalışan bir çiftçinin 30 yaş sendromunu yaşamayacağını söylüyor. Ergenlik yaşını uzatan, üniversite, mastır, kariyer diye hayatında birçok şeyi erteleyen, sorumluluk altına girmeyen şehirliler tüketici olarak geçirdiği 20´li yaşlarından sonra “30 yaş duvarına” tosluyor.

Aslında 30 yaş sendromu kişilerin durumlarına göre kılıktan kılığa giriyor. Mesela sadece evlenmeyen, iş ya da bir düzene sahip olmayanlar değil evli, çocuklu ve iyi bir kariyer sahibi insanlar da yaşıyor bu sıkıntıları. Onlarınki ise psikolojik danışman Serhat Yabancı´ya göre, ulaşılan hedeflerde hayal kırıklığına uğramaktan başka bir şey değil. Yani “Bu muydu idealim. Hayat hep böyle mi gidecek?” düşüncesi. Bu hayal kırıklığı hem evlilik hem de iş hayatı için yaşanabilir. Tatminsiz bir nesil olan modern çağ bireyleri geride koca bir 30 yıl bırakınca, bu hayal kırıklığının etkisiyle riskli kararlar alabiliyor. işinden, eşinden ayrılabiliyor. işte bu sebeple Yabancı, 30 yaş buhranına girmiş kişilerin uzman desteği alması gerektiğini vurguluyor.

30 yaşına gelenler ve 30´unu geçenler ne diyor? işte bazı görüşler;

- 30 yaş arada kalmaktır; ne geriye dönme şansınız var, ne ileriye doğru gitme cesaretiniz, orada öyle sıkışıp kalırsın…

- Bu dünyada 30 yıldır varsınızdır ve sorgulamaya başlarsınız kendinizi; ne üretmiş, yaşam adına ne koymuşsunuzdur ortaya… Bir de tabii aile efradının beklentileri tavan yapmıştır, bekârsanız ne zaman evleneceksiniz, evliyseniz ne zaman çocuk yapacaksınız.

- Hiç üzülmeyin 30 yaşında olduğunuz için. Ben mesela yeni jenerasyondan nefret ediyorum! Küstah, metroda sağda mı solda mı duracağını bilmeyen, babası yaşındaki insanlara “çekilsene” diyenlerden olmak istemezsiniz.

- Üniversiteden mezun olduğumda hep 30 yaşlarında olmayı istedim… Olgun olmayı isteme gibi gereksiz tripler işte.. O zamanlar 30 yaş grubunu baya büyük görürdüm. Şimdi o gruptayım ama kendimi hiç öyle büyük biri gibi hissetmedim.

Bu bunalımın esas nedeni, kendinizi 30 yaşında görmek istediğiniz yerin hayali ile 30 yaşında bulunduğunuz yer karşılaştığında ortaya çıkan farktır.

Yaşını söyle, sendromunu söyleyelim!

18 yaş: Ülkemiz için 18 yaş sendromu ergenlik dönemiyle birlikte başlıyor. Bu süreçte bedensel gelişimin yanı sıra ruhsal ve psikolojik değişimler de yaşanıyor. Dolayısıyla hem aile için hem de kişi için sancılı bir süreç oluyor. Dünyada 18 yaş sendromu ergenliğin dışında bir anlam daha taşıyor. 18 yaş reşit olmak, üniversite için aileden uzaklaşmak ve artık kendi ayakları üzerinde durma zorunluluğu demek. Bizde çok daha sonraları yaşanan bu endişe özellikle Avrupa toplumlarında 18 yaşında baş gösteriyor.

24 yaş: Üniversite, askerlik derken hem iş hem de eş dönemi başlıyor. Bu yüzden 20´li yaşlar özellikle de 24 yaşında, işe girme endişesi ve bir düzen oturtabilme isteği, bunları başaramama korkusu bir arada yaşanır. Bol sivilceli ve stresli bir sendromdur.

30 yaş: içinde bulunduğumuz zamana has bir sendrom olmakla birlikte detayları haberimizde yer alıyor.

35 yaş: Malum, ömrün yarısı anlamına geliyor. Artık amca-teyze-dayı tanımlamalarını daha çok duymaya başladığınız bir dönem olduğu için, hayatın sonuna yaklaşıldığı için hüzünlü bir ruh halidir 35 yaşına girmek.

40 yaş: Özellikle erkekler için riskli bir yaş sınırı. Çünkü Prof. Dr. Osman Müftüoğlu´na göre bu yaştan sonrası iç sorgulamaların ve hesaplaşmaların yoğunlaştığı, ilişkilerin hoyratlaştığı yeni bir zaman dilimi haline gelebiliyormuş. Tabii bu sendroma erkekler kadar kadınlar da kapılabiliyor. Gençlik yılları hatırlanıp “Nerede kalmıştık?” diyerek hem imajda, hem hal ve tavırda hem de yaşam şeklinde olmadık değişimlere gidilebilir. Yakın çevresini şaşırtacak cinsten her türlü radikal değişimler olabilir bunlar. Kadınlar için bu yaşlar menopozun başlangıç evreleridir. Onlar da ergenlik dönemindeki psikolojik buhranların yeniden yaşayabiliyor.

50 yaş: Erkekler için fiziksel değişimlerin başladığı yıllar. Orta yaş sendromu olarak da tanımlanan bu süreçte erkeklerde ve kadınlarda kronik ağrılar, yorgunluk, depresyon, sinirlilik, öfke gibi durumlar baş gösterebiliyor. Aslında daha önceki nesillerde bu yaşlar bilgelik yaşlarıydı. Aileyi ayakta tutan bağ olan, çocuklara ve torunlara hayat dersleri verilen çağlardı. Ama günümüzde gerek sosyal yapının değişmesi gerekse hormonal dengelerin bozulması sebebiyle bu dönemler hem kişi için hem de yakın çevresi için sendromlu geçiyor.

70 yaş: Buna daha çok “yaş yetmiş iş bitmiş” sendromu diyorlar. Ama anti-aging akımıyla 70 yaşında dinç insanlarla karşılaşıyoruz. Beden iyice eskimiş olabilir ama mühim olan, ruhun genç kalması. Eğer daha önceki sendromları sorunsuz atlattıysa 70 yaşına ulaşanları bedensel hastalıklarının dışında bir şey kolay kolay yıkamıyor.
--spoiler--

http://www.msxlabs.org/fo...asini-soyle-sendromu.html
şimdiden korkusu iliklerimizi sarmış sendromdur.
27 yaş sendromunu silker. onu anladım.
biraz can sıksa da hayat muhasebesi açısından güzel bir sendromdur.

genetiği değişen gıda ürünleri ve çağımızın vebası "stres" hesaba katıldığında 60 yaş ortalama insan ömrü olma yolunda. iş bu sebepten 30 yaş demek yolun yarısı demek. cahit sıtkı' nın şiiri değişen dünyaya ayak uydurmalı.

özetle yaklaşık 1 yıl sonra yörüngesine gireceğim bu sendromun bünyedeki tahribatları ne olacak merak konusu.
yarın itibari ile resmen 30 yaşıma merhaba diyeceğim.

triplerine girmedim ama artık toplanma vakti geldi sanki ufaktan.

hadi kalkalım.
sendrom neymiş. 30 lar çok iyi.
henüz 4-5 sene daha olmasına rağmen şimdiden hissettiğim sendromdur. hayat bir şekilde akıp gidecek ondan korkmuyorum da. ama eğer 30 yaşımda da hayal ettiklerimi gerçekleştiremezsem işte o kötü olurdu. bence insanlar sağlıklı olduktan sonra 30'lu yaşlarında da gayet 20'lerinde gibi gösterebilir. 20, 30, şu bu sorun değil de beni esas üzen hayal ettiklerimi ve istediklerimi gerçekleştirememek olurdu.
seneye gireceğim sendrom. ulan 30 olduk laaaaaan.
20 li yaşlar bitmesinin ardırdan gelen hüzündür. malum yolun yarısına 5 kalmıştır.
gayet güzel sendromdur , ben aslında böyle biriymişim yeni fark ettim dersiniz ,daha sakin,daha düşünceli,daha güzel veya yakışıklı ,daha daha daha olarak gider bu çünkü gelişirsiniz .
güzeldir 30 yaş .