sendrom olamaz malum bende o yaşlardayım sadece bilgeliktir.
tam ortasında bulunduğum sendrom.

insan sık sık "ee sonra" moduna giriyor. hayat anlamsızlaşıyor. intihara meyil artıyor vs. vs.
sık sık iç ses ile sohbet etmeye başlamaktır.

+ beyaz mı lan o saç?

- yok booolum. ışıktan öyle görünüyor.

+ inceden bir göbek de çıktı sanki.

- ya göbek değil o, iki spor yapsan erir gider.

+ yaş da 30 oldu.

- yok be oğlum daha 29 sun sen. bir senen var. genç gösteriyorsun zaten.
"meheeheheheeh" şeklinde gülerek 4 senedir içerisinde bulunduğum sendromdur. yok öyle bir şey yok. var diyenler de kendilerine meşgale bulsunlar hayatın her senesi ayrı güzel bunalıma buhrana girmeye gerek yok.

(bkz: benim adım racır keyfim gıcır)
olmayan sendromdur. sadece artık daha olgunsun, ayakları yere basan bir bireysin ve sağlam durmak zorundasın bu hayatta. zira anne baba yaşlanmışlar tabiri caizse bir ayakları çukurda kardeşler desen evlenmiş kendi dünyalarına çekilmişler. haliyle yalnızsın. evliysen eşin varsa çocuğun senin hayatın, evli değilsen kimsen yok. bunu en iyi anladığın zamandır aslında 30 yaş. artık laylaylom hayatın sana pek faydalı olmayacağını anladığın yaştır 30.

31,5 yaşındaki bekar adamın tecrübelerini dinlediniz.
olmayan sendrom.

sadece 30 yasin verdigi olgunlugun agirligidir.
sendrom ne oğlum.
bunlar gavur icadı
biz müslümanız
rabb'imiz ne kadar ömür verirse o kadar yaşayacağız
aslolan adam gibi yaşayıp
adam gibi gitmek
yoksa her yaşta yapacak işimiz var.
ebu eyyub el ensari istanbul fethine geldiğinde 80 yaşındaydı.
bize düşen kul olmak.
başka dertleri olmayan orta grubun sahip olduğu sendrom. o yaş grubunda olmama rağmen ne sendromu amına koyyim. benim dertlerim sendromun ırzına geçer diyorum.
20 sinde halı saha maçında kalp krizi geçirip ölen insanlar olunca ölümün çok da yaşla alakalı olmadığını anladığından önemi olmayan sendromdur.

sadece daha az kız olacak, nispeten daha fazla kadın olacaktır. eğer paranız yoksa hiç bir bok olmayacaktır. aradaki tek fark budur.

yani fakirler diyorum sendromdan siz bahsetmeyin önemi yok diyorum.
bu aralar beni oldukça bunaltan sendrom. kırk yaşının güzelliği de bu sendromun sonucu galiba. geçmişin boşluğuna geleceğin belirsizliğine kapılıp gidiyorsunuz. ölümü düşünmeye başlıyorsunuz sonra yavaş yavaş. inanıyorsanız, yandık maffolduk diye düşünüp ölüm korkusu sarıyor yavaş yavaş. bak yavaş diyorum öyle 60li yaşlar gibi değil. temel atıyorsunuz. inanmıyorsanız, 'hiç' olacam demeye başlıyorsunuz ve bir boşluğa savrulmaya doğru itiliyorsunuz. sanırım bunlar bir on yıl sürecek gibi. arkasından tüm yüklerinizden arınıp 40lı yaşlara adım atacaksınız. işte kırklı yaşların güzelliği de buradan geliyor.
33 yaşında olup 25 yaş muamelesi görünce yaşayamadığın sendromdur. istediğimiz gibi sendrom bile yaşayamıyoruz.
30'da bir şey olmadı da, 35 yaş bence sendrom yaşı.
Winter is coming.
30 da 35 de hayatın en güzel döneminin başladığı yaşlar. Ne istediğinizi, ne istemediğinizi bildiğiniz, daha kolay "hayır" diyebildiginiz, az ve öz insanla sağlam ilişkiler kurup fazlalıkları ayıkladıgınız, kalbinizin kırılmasına eskisi gibi göz yummayıp insanları hayatınıza o ölçüde dahil etmeyi bildiğiniz bir dönem ikisi de. Sendrom falan yok, yeni güzel günler var.
Fark eyleyemeden geçen sendrom. Şimdilerde 35 yaş sendromu ile uğraşıyoruz.