bugün

entry'ler (25)

mood indigo

Asil adi "L'écume des jours" olan yeni Michel Gondry filmi. Imdb "cigerlerinde cicek yetisen ablamizin drami" seklinde ozetlese de, yine dunyamiza pek surreal bir gozden bakacagimiz umuduyla, sevgili Gondry'nin hayal dunyasinin sikici dunyamiza dolup tasmasini bekliyorum.

Link: http://www.imdb.com/title/tt2027140/?ref_=nv_sr_1

(ah bir de su an Netflix'te falan olsa tadindan yenmezdi.)

yagami light

nam-i diger kira.

--spoiler--

bir director's cut vardir ki, sevgili ryuk konusur da konusur. diger bir shinigami'ye, dunyayi degistirmeye cabalayan ilginc bir insanoglunun hikayesini anlatir da anlatir. ve hikayesi bittiginde, anlattigi shinigami insan dunyasini merak ederek coktan gitmistir. arkasindan bakan ryuk der ki, "ilginc bir hikayeydi, degil mi, light?..."

--spoiler--

reversi

bakuman adli animede, manga cizerlerimizin son eseri. bircok kaynak reversi'yi gercek hayatta death notela ozdeslestirmektedir. zaten mangalarin yazarlari ayni oldugundan, bakuman death note'un -yani reversi'nin- otobiyografisi olarak yorumlanmakta.

the science of sleep

kesinlikle izlenilesidir. en sevilenleri toplayip, hayallerin ve duslerin hayati ne kadar guzellestirebilecegini anlatandir. hatta izledigim en gercek fantastik kurgulardandir. insani michel gondry'nin beynine girip, bir sure orada cadir kurmaya yoneltir. oyuncu secimleri de cuk oturmustur.

--spoiler--
ideal dus icin tarifi ve saniyelik zaman makinesini hala ariyorum. bulan olursa unicornumun yanina koyuversin.
--spoiler--

son olarak, sanat filmi olarak yaftalayanlari bile aramiza bekleriz; size bile kendini sevdirecek bir filmdir.

gece

isim. bir hikayedeki esas kizin ismi.

salatalik soyacagina mektup

merhaba ss,

inanir misin yillardir sana laf atarim, iltifat ederim de; hic mektup yazmak gelmemisti aklima. burada oku oku bitiremedigim yazarlar buldum, patlicandan arabaya kadar butun dostlarina mektup yazmislar. ben de ne yalan soyleyeyim, sana mektup yazmazsam kusersin diye cok korktum.

gerci sen kolay kolay kusmezsin. defalarca yere dusurdum seni, kirilmadin; o kadar kullandim, kirlenmedin; hic istemedigin salataliklarla muhatap olmak zorunda biraktim, hepsini alt ettin. yine de bana misin demedin, hep sevdin, hep yardim ettin. ne istesem usul usul \"jjjzztt\"ladin, bir dedigimi iki etmedin. en onemlisi hep dinledin, oylece sesini bile cikarmadin. o\'na kizdim, sana sovdum; bu\'na uzuldum, sana dokuldum; su\'nu sevdim, sana sabirsizlandim. gerci soverken salataliklarin baslarini ucuruyordun ama sen de onlardan aliyordun hincini sanirim.

ama biliyorsun seni hep sevdim. her zaman dedigim gibi, su dunyada cogu insan senin kadar kadar ise yaramiyor be ss. konusunca sikiliyorlar, kullaninca soyleniyorlar. hicbir sey yapmayip kenara birakmana ragmen zarar veren o kadar cok ki. hele ihtiyacim var dediginde bulamadiklarina deginmiyorum bile... oysa sen oyle misin, ne zaman imdat desem cekmecemde bekliyorsun; ne zaman bir salatalikla karsilassam hemen kendini sipher ediyorsun. ah ss, ben senin hakkini nasil oderim ki.

keske hayatimdakilerin ufacik bir kismi bile olsa senden ibret alsa. bes dakika konusabilir miyiz dedigimde bes dakikalik bahane sunmak yerine senin gibi oylece dursa, dinlese. denedim ama yapamiyorum dedigimde yapamadiklarima yenilerini eklemek yerine, senin gibi yardim etse. salatalik gordugunde beni yogurt yapmak yerine, onu cirilciplak birakabilse. veya en azindan, gozden irak oldugumda topuklari vura vura kacmak yerine, goz onunde olmasa da bir yerlerde beklese... en azindan senin beni her zaman o cekmecede bekledigini bildigim gibi, dunyanin bir kosesinde beni bekledigini hissettirse...

yok ss, yok. neden bilmiyorum ama benim icin fazla iyisin. acaba benden bir beklentin mi var? bunca yildir gozumun icine bakiyorsun, kimse bu kadar kahrimi cekmemisti benim, altinda bir sey aramali miyim? nitekim daha once bu kadar deger verildigimi sandigim senaryolarin hepsinde tokmakli kurbaga makinesindeki gibi cikarlar bas gostermisti... hayir hayir, iliskimizi sorgulamiyorum kesinlikle, haklisin bizimki oyle bir durum olamaz, yillari devirdik seninle. ote yandan yillari devirmenin iliskiyi kuvvetlendirdigini savunmuyorum tabi, hatirlarsin yillara ragmen acimasizca terk eden salataliklari. tabi tanistirmadim onlari seninle, soymaya bile degmezlerdi ki.

her neyse ozur dilerim ss, haklisin kimseyi seninle kiyaslamamam gerek. yoksa karsima salatalik soyacagindan daha islevsel insanlar cikmasini bekleyerek bir omur nasil gececek?

unutmadan, yumurta fircasina da selam, en yakin zamanda mutlu haberlerinizi bekliyorum.

ilk pazar kahvaltisinda gorusmek uzere,
hayalsupurgesi.

boş duvardaki ilginç nokta

aslinda bir karadeliktir. baktikca bakilan, bakildikca gorulen, goruldukce kacilamayan bir hortum misali...

acabalardan keskelere, belkilerden neyselere; seruvenden seruvene surukler. televizyondan daha ilginctir bazen, kendi filmini gosteriyordur, ve orada bile bas rol olamamissindir. cunku o gider, o gelmez, o beklemez, o gormez. ama sen bakarsin. o bos noktaya odaklandikca teslim olursun butun gosterdiklerine.

reklamlarda ise nereye kadar dedirtir. izliyorum ama nereye kadar, bekliyorum ama nereye kadar. sabrediyorum ama nereye kadar... bu bos noktanin boslugu nereye kadar. noktanin boyutu yok diye ogretmislerdi, o yuzden mi sonsuza kadar bos bir nokta olarak kalacak. izlediklerime ragmen mi bos, yoksa izlediklerim kadar mi bos... derken yeni program baslar.

bu sefer iki protagonistlidir hikaye. yine ikisinin de odisyonunu kaybetmissindir. bu sefer gider, gelir, bekler, gorur, hatta belki sever; o izleyici olmayi bile zar zor hak ettigin hikayede... kumandasi da yoktur, belli bir cercevesi de. kafani cevirmeye calistikca takip eder, elestirdikce kalitesini yukseltir, oyunculariyla empati kurdukca degisir ve gelisir. benimsemene de izin vermez terk etmene de. izleyerek yok olman disinda bir amaci yoktur, kurtulamayacagina inanirsin, icine ceker...

saatler gecer, gunler gecer, haftalar gecer.

ne bir ses, ne bir nefes kalir; ne izlersin, ne de izlemezsin.
duvardaki o bos nokta olmussundur, ve bir izleyene tum hikayeni anlatmak icin can atarsin.

okuyan butun mustakbel bos noktalara...

2014

az ozlemeli, cok kavusmali olsun. ameno.

sözlük yazarlarının itirafları

yeni yila tek basima evde anime seyrederek girdim. pisman degilim, yine olsa yine girerim.

gecenin şarkısı

somewhere over the rainbow... (abc news, times square'den bildirdi).

rueda

hem esli hem toplu bir danstir. bir adet komut vereni olur, bu eleman her bosta kalindiginda yeni hareketin adini soyler. "dame" komutuylsa surekli es degistirilir (komut ispanyolca "give me" anlamindadir). komutsuzken cuban style salsa basic adimi yapilir, hareketlerin de cogu oradandir.

muzigi salsa ritmindedir. bazi ozel sarkilari vardir, onlar cikinca yerlileri (bkz. latin insanlari) bir anda neselenip ortada bir yuvarlak olusturur. o neseye kapilip bir es bulursaniz sizi de aralarina alirlar.

baslica figurleri: dame, sombrero, setenta, ochenta, enchufla, flor, un beso, yogu, bellusala, ve varyasyonlaridir. "dame" dendiginde oglanlarimiz bir sonraki partnere kosarken, kizlarimiz aslinda salsa'daki "dile que no" hareketini yapmaktadir. (ayrintilarda bogulalim dedim.)

gelmiş geçmiş en iyi metal grubu

metallica demeyin canimi yiyin diyerek bir umut basliga tiklanmistir, sonuc husrandir... keske sadece metallica denseymistir.

olduğun gibi mükemmelsin demek

duyuldugu anda soylenen kisinin asla oldugu gibi kalamayacagi kabullenildiginden, asla soylenmeyecek cumledir.

oldugu gibi kalmasi istenen bir cisme mudahale edilmemelidir; nitekim her turlu etki, ivme yaratacak ve eylemsizligi bozacaktir.

lafayette

amerika birlesik devletleri'nin birden cok eyaletinde Lafayette sehri vardir. biri de indiana'ya baglidir. indianapolis ve chicago'nun ortasindaki misir tarlasindan sola donunce hemen oradadir.

bachata

yazildigi kadar yakin yapilmasi "zorunlu" bir dans degildir. o anki partnerinizle veya o anki kendinizle mutlu degilseniz, salsadan daha yakin yapmaniza gerek yoktur. bachata'nin "intimate" veya "sensual" olarak adlandirilan yakin kismi surekli degildir, bacaklarin gecistigi kisma bir sarkida birkac 8lik ya girersiniz ya girmezsiniz. ama dans ettiginiz insan zaten duygusal olarak yakin bir insansa, intimate bachata yapmak icin mukemmel zamanlama, kacirmayin derim. degilse de, tanimadiginiz bir insan olsa bile, eger iyi bir lead/follow ise sorun olmayacaktir. hatta hareketlere odaklanmak yerine muzigin keyfini cikaracaginiz icin daha da basarili bir secimdir.

muzigi ise... latin arabeskidir. "ben sevdim eller aldi aman aman", "ozledim ulen", "ah o gozlerin yok mu" temali bircok parca vardir. demirbaslari olan; aventura, prince royce ve romeo santos disinda soyleyenler de vardir ama cok bilinmezler.

bir de dominican bachata vardir. basic adimlari aynidir ama suslemelerle basic'e iki adim daha katilir (her dortlukte). biraz daha hizli, biraz daha az intimate'dir. yalniz body roll'lar ile suslendiginde o hiz farkli goruntuler yaratabilir.

kisaca cok eglencelidir, sadece dans oldugu icin, muzigi icimizden gelenle ortustugu icin sevilir. herkese tavsiye edilir.

lazarus

porcupine tree'nin harikulade parcasidir, bir serdar ortac dinleyicisini bile o kotu yoldan cekip cikarabilecek guctedir!

sozleri buyuler, ancak david'in kim oldugu ve nereden gelip nereye gittigimiz hakkinda farkli rivayetlere neden olmustur. sozlerin kismi gizemi melodinin buyusunu destekledigi icin bence daha da sevilmistir.

uchiha itachi

anime aleminin en karizmatik ve bilge yaratimlarindan olduguna suphe yoktur. ayrica;

--spoiler--
butun klanini katletmis olmasini mukemmel bir sekilde nedenlemis, hatta daha sonra reanimation ile butun dunyayi kurtarmistir. bence naruto'dan bile onemlidir kendisi. ve hatta kabuto'nun yaptigi tek iyi sey reanimation ile itachi'yi diriltmektir.
--spoiler--

yapabilsem bir reanimation ogrenip diriltirim elemani ama iste...

pandora

muzik motoru veya kisisel radyo olarak tanimlanabilir. birkac tohum (seed) ile dinlemek istediginiz sanatci ve/veya parcalari verirsiniz radyonuza, sonra kafasina gore calmaya baslar. cikan her yeni parcayi sevme ve sevmeme sansiniz vardir, boylece kendi radyonuzu train edersiniz. sonuc: (itunes playlistiniz)^2. pandoranin tanistirdigi o kadar "tam sizlik" parca vardir ki, onlar da zaten normal playlistinize eklenir, dolayisiyla damak tadiniza gore parcalar ustel olarak artar!

http://www.pandora.com/

(kisisel deneyimim: bir yildan uzun suredir gelistirdigim radyom, her gecen parcada beni daha da kendine baglamakta.)

epica

hayatimin en karanlik anlarinda bir sekilde (sosyal medya, pandora, playlistin derinlikleri) hayatima girip, tek sarkiyla saatlerce loop'ta kaldiktan sonra kendime getiren gruptur. kesinlikle sadece "cry for the moon"dan ibaret degillerdir. baslangic icin "solitary ground", "mother of light", "run for a fall" dinlenebilir. aslinda "consign to oblivion" albumleri bastan sona sahanedir.

mago de oz

metal grubu olmak icin fazla mutlular sanki. biraz irishlik olsa anlayacagim, ama yok ispanyollar. heveslendirici, hayat verici bir havalari var; "evet biraz bagiriyoruz ama hayattan yakinmiyoruz, aksine kutluyoruz!" diyorlar sanki. hayirdir insallah.