bugün
- özge özacar'ın memeleri17
- ismeti yazar yapan moderatör10
- gideon reid morgan jj50
- hoşlanılan kıza bayramda mesaj atmak11
- yatakta fırtına gibi esen erkek12
- inciden yazar nakli13
- güzel kadınların problemli olması19
- erkeklerin hiç iltifat almaması13
- kendini hunharca teşhir eden liberal türk kızları13
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi12
- yazın göt boyunda şort giyen kızlar9
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler18
- özgür özel16
- ups boobss nickli yazar29
- yazarların başarılı olduğu dersler10
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler21
- 15 haziran 2024 macaristan isviçre maçı9
- kitap okuyan erkek11
- anın görüntüsü16
- memati192314
- 14 haziran 2024 almanya iskoçya maçı19
- 5 milyon tl verseler fatih ürekle sevişir misiniz17
- erkekte en seksi göz rengi hangisidir sorunsalı15
- moda iskelesi8
- yurtdışı çıkış harcı8
- iğneye iplik geçiremeyenlerin ioçk'yı eleştirmesi11
- insan olmaya ceyrek kala13
- hasan can kaya13
- herkes fakirse neden avmler dolu9
- kitapçıya gidip dakikalarca vakit geçiren dallama9
- kürt kızlarının namuslu olduğu gerçeği12
- turk kizlarinin rus kizlardan daha guzel olmasi15
- kızlar kilolu erkeklerle seksten zevk alırmı30
- istanbul da yaşayan yazarlara soru10
- bazen ekmek arası salça yiyorum9
- hasan can kaya'nın gözaltına alınması9
- arap milliyetçiliği8
- yetkili yapsanız da yeter11
- epeydir sozluge fotomu atmamis olmam9
- zall'ın yapacağı sözlüğe sokayım sorunsalı10
- tüm sözlük kölemdir20
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç13
- tayyip erdoğan gazilik ünvanını nereden aldı12
- travesti ile evlenmenin avantajları8
daha önceki örneklerine göre "soft" olmasından mıdır bilinmez, söyledikleri daha bir itibar edilmiş olur. lakin mahsun kırmızıgül'ün "sen ölünce şehit, ben ölünce terörist olacam" muhabbeti bile daha oturgaçlıdır. putlara biat mümkün mertebe şiarımızdır.
dağ taş "önce vatan" yazıyordu mesela bizim orada. doğu anadolu'dan bahsediyorum, dersim'den. taş üstünde taş komazlardı ya nedense tek sabit kalan taşlar "önce vatan" yazısındaki onlarca bembeyaz taştı ama mesela geceleri kurşunların gökyüzündeki dansını seyretmek de güzeldi çocukluğumdan bakınca. tunceli-elazığ il sınırı'ndan girene kadar pek sıkıntı yoktu elbette ama sınırdan sonra dağlar taşlar uçan kuşlar martılar filan "önce vatan"dı. her yerde ya "önce vatan" yada "ne mutlu türk'üm diyene". diyen mutludur elbette "önce vatan"ında. sonra sonra devlet baba espiriler yapmayı da öğrendi. bu kez sınırdan girer girmez her tepenin başındaki tankları, akrepleri filan görmeniz sıradandı haliyle, tabi "önce vatan"lar filan gırla. il merkezine kadar yol boyunca askerler, silahlar sonra taşlarla yazılmış koca koca vatan-millet-sakarya'lar yahut silistreler sonra yine askerler, silahlar ve en son il merkezi girişinde "gülümseyin, tunceli'de güvendesiniz" tabelası. biz de devlet baba'nın bu şen şakrak espiritüel haletiruhiyesinden kelli dörtayak gülerdik. kimliklerimiz yüzünden yarım saat beklemek de onurumuza dokunmazdı, hala dokunmaz. doğum yerimizi devlet baba görmeyince vallaha da unutuyorduk doğum yerimizi ama doğumdan kalma lekeler hep var tabi.
esentepe'deki bir tim noktasının birazcık aşağısında otururduk ve tim noktasıyla evimiz arasında tepeye 90 metrelik bir kuş uçuşu çıkışı yapabilirsiniz. mesafe takriben böyleydi de bu mesafenin bir yerinde o bembeyaz taşlardan yazılmış yazıyı okuyup dururduk heceleye heceleye;
"önce vatan..."
peki ya sonra?
sonrasını sormadık kendi içsesimizden başka kimseye. ama rahat durduk çünkü devlet baba adını yazmıştı dağlara taşlara. şimdilerde gazetelerin sizlere bağırdığı yalanları biz o vakitler harbi harbi görüyorduk. önceki gece "yeşil öldü" diyorlardı, sonraki gün biz yeşil namıyla mağrur adamı yol aşağı inerken görüyorduk. böyle zamanlarda öleni öldüreni sormak sevap değildir. sormak şüphe etmektir, şüphe etmek güvenmemektir. güvenmemek zamanla araştırmaktır, araştırmak zamanla karşı çıkmaktır ve karşı çıkmak "önce vatan"ı yok saymaktır...sonra gazeteler bas bas bağırır; "x köyü teröristlerce basıldı..."
köyümüzü devlet korurken(!) her nasılsa toplu halde yakılıyordu evler? yakanları da görmedik tabi ki değil mi? hem görsek n'olurdu ki, şahitliğimiz sayılır mıydı? "örgüt baskısı altında yalancı şahitlik kem küm vesaire falan filan feşmekan..."
böyle dizileri izleyin koçyiğitler. böyle dizileri izleyin ki o dağlarda hep baki kalsın "önce vatan"lar... asit çukurlarında, toprak diplerinde mezarsız yatanlar...
dağ taş "önce vatan" yazıyordu mesela bizim orada. doğu anadolu'dan bahsediyorum, dersim'den. taş üstünde taş komazlardı ya nedense tek sabit kalan taşlar "önce vatan" yazısındaki onlarca bembeyaz taştı ama mesela geceleri kurşunların gökyüzündeki dansını seyretmek de güzeldi çocukluğumdan bakınca. tunceli-elazığ il sınırı'ndan girene kadar pek sıkıntı yoktu elbette ama sınırdan sonra dağlar taşlar uçan kuşlar martılar filan "önce vatan"dı. her yerde ya "önce vatan" yada "ne mutlu türk'üm diyene". diyen mutludur elbette "önce vatan"ında. sonra sonra devlet baba espiriler yapmayı da öğrendi. bu kez sınırdan girer girmez her tepenin başındaki tankları, akrepleri filan görmeniz sıradandı haliyle, tabi "önce vatan"lar filan gırla. il merkezine kadar yol boyunca askerler, silahlar sonra taşlarla yazılmış koca koca vatan-millet-sakarya'lar yahut silistreler sonra yine askerler, silahlar ve en son il merkezi girişinde "gülümseyin, tunceli'de güvendesiniz" tabelası. biz de devlet baba'nın bu şen şakrak espiritüel haletiruhiyesinden kelli dörtayak gülerdik. kimliklerimiz yüzünden yarım saat beklemek de onurumuza dokunmazdı, hala dokunmaz. doğum yerimizi devlet baba görmeyince vallaha da unutuyorduk doğum yerimizi ama doğumdan kalma lekeler hep var tabi.
esentepe'deki bir tim noktasının birazcık aşağısında otururduk ve tim noktasıyla evimiz arasında tepeye 90 metrelik bir kuş uçuşu çıkışı yapabilirsiniz. mesafe takriben böyleydi de bu mesafenin bir yerinde o bembeyaz taşlardan yazılmış yazıyı okuyup dururduk heceleye heceleye;
"önce vatan..."
peki ya sonra?
sonrasını sormadık kendi içsesimizden başka kimseye. ama rahat durduk çünkü devlet baba adını yazmıştı dağlara taşlara. şimdilerde gazetelerin sizlere bağırdığı yalanları biz o vakitler harbi harbi görüyorduk. önceki gece "yeşil öldü" diyorlardı, sonraki gün biz yeşil namıyla mağrur adamı yol aşağı inerken görüyorduk. böyle zamanlarda öleni öldüreni sormak sevap değildir. sormak şüphe etmektir, şüphe etmek güvenmemektir. güvenmemek zamanla araştırmaktır, araştırmak zamanla karşı çıkmaktır ve karşı çıkmak "önce vatan"ı yok saymaktır...sonra gazeteler bas bas bağırır; "x köyü teröristlerce basıldı..."
köyümüzü devlet korurken(!) her nasılsa toplu halde yakılıyordu evler? yakanları da görmedik tabi ki değil mi? hem görsek n'olurdu ki, şahitliğimiz sayılır mıydı? "örgüt baskısı altında yalancı şahitlik kem küm vesaire falan filan feşmekan..."
böyle dizileri izleyin koçyiğitler. böyle dizileri izleyin ki o dağlarda hep baki kalsın "önce vatan"lar... asit çukurlarında, toprak diplerinde mezarsız yatanlar...
Gündemdeki Haberler