bugün

trainspotting

stanley kubrick üstadın filmlerini hatırlatan iyi bir film.

evet sistem adı geçtiğinde bir yerlerde, bu demek oluyordur ki isteklerimiz ve yaptıklarımız bizim yapabileceklerimiz doğrultusunda yapılması gerekenler. yani neticede hayat bizim ama, bize dikte edilenler ile mutlu olabiliyoruz ancak. bunu eleştiriyoruz zaman zaman. buna dair filmler yapıyoruz. buna karşı gelmek için hippi olanlar, uyuşturucan ölenler ya da ne bileyim işte bir sürü bok yiyenler var.

yine kubrick ustanın sözü bu aşamada bilgi verebilir;

--spoiler--
suçlulara ve sanatçılara karşı garip bir zaafım var-- her ikiside hayatı olduğu gibi kabul etmiyor. her hazin hikaye, gerçek hayattaki olaylarla çelişki içinde olmalı.
--spoiler--

sosyal canlılarız, toplumda yaşıyoruz. bunu yüz bin defa söyledim belki. ve bunu söylerken yüz bin defa o çok akıllı, kendini bilmiş tipler gibi mimikler kullandım. daha 20 yaşında hayatı çözmüş, okula gitmekten başka bir entelektüel alt yapısı olmamış bir insan olarak, itici geldim bunu yaparken. pek çok defa yaptım. başka konularda da yapıyorum.

kendin olmak nasıl bir şey ola ki? yemek tercihlerin ve zevklerin, toplumun kendini tarihsel süreçte farklılaştırma yapısı içinde gelişmiş şeyler. yani şöyle söyleyebiliriz, türkiye'de yaşıyorsun ve türksün, kebap seviyorsun. bir kaç istisna hariç hangimiz et yemeklerini sevmiyor ki? ama solucan yemeyi denemek isteyen yoktur sanırım aranızda?

aynı şekilde askerlik. bu milletin yüz yıllardır değer verdiği en önemli mesleklerden birisi. o üniforma hangi erkeğe yakışmıyor ki?

fahişelik, toplumda kabul edilemez ama vazgeçilemez unsur. ihtiyacımız var ama hangimiz kızımızın fahişe olmasını ister ki?

burada bir şeyleri eleştirmiyorum yanlış anlaşılmasın. kafamda hep sisteme karşı gelmek hormonlarımı hareketlendiren bir şey olmuştur. endorfin salgılatır bana biraz da adrenalin. ikisi karışınca orgazma benzer bir tad çıkar ortaya. ama işte orgazm kadardır. yaşamak istiyorsak da bu orgazm kadar olmalıdır.

yine çok siktiriboktan bir cümle kuracağım ama kusura bakmayın, "haya yine de güzel be."

başkalarının arzularının sana enjekte edilmiş haliyle bile güzel. sistem içinde büyümeliyiz, zamanı geldiğinde belki insanları kendi sistemimize sokabiliriz. dünyaya gelmiş ve bunu yapmış, şimdi neredeyse taptığımız tüm o büyük liderler gibi.

nefes almak bile güzel bazen, küçük bir gelecek kurup, eşinle çocuk yapmak, onları okula göndermek...

kısacası hayat güzel yine de, american pie izlerken bile.