ingmar bergman

zaman zaman karanlık, her zaman kasvetli filmlerin şairi. ölüm, yaşlılık, tanrının suskunluğu, sevgi, aşk, cinsellik onun en sevdiği akraba temalardır. bu temalar filmlerinde diyalektik bir ilişki çerçevesinde işlenir. tysnaden / sessizlik'te biri insan arzularını, birisi mantığı temsil eden iki kardeşin zıt özellikleriyle birbirlerini kıskanmaları, persona'da hemşire ve aktrist olan hastası bir bütünün parçası, bir kişiliğin bölünmüş hâli olması hep bu ilişkiye örnektir.
filmlerindeki insanlar, bildiğimiz insanlardan biraz daha farklı davranırlar. ansikte mot ansikte / yüz yüze'de liv ullmann'ın canlandırdığı başrol karakteri, kendisine tecavüz teşebbüsünde bulunanların başarısız olmasına hayıflanır. scener ur ett äktenskap / bir evlilikten sahneler'de kadın kendisini aldattığını açıklayan kocasına kızar ama tabak çanak fırlatmaz, boşandıktan sonra bile birbirlerinden vazgeçemezler.
tanrının varlığına dair derin bir umutsuzluk, ele aldığı temaların en üstünüdür. benzer bir hakikat arayışı içinde olan tarkovski'yle arasındaki farkın, tarkovski'nin bu arayışta daha umutlu olduğu yorumları yapılır.
filmlerinin bu kadar etkileyici olmasını sağlayan ele aldığı temalar kadar da favori oyuncularıdır sanırım. bu oyuncular içerisinden en çok öne çıkanlar ise max von sydow ve aynı zamanda favori oyuncum liv ullmann'dır. ansikte mot ansikte'de delirme krizleri sahnelerinde, höstsonaten / güz sonatı'ndaki isyankar ve depresif hâllerindeki performanslarıyla tüyleri diken diken eder, neden hollywood'da böyle bir oyuncu yok diye hayıflandırır.
genelde en iyi filmleri arasında det sjunde inseglet / yedinci mühür ve smultronstallet / yaban çilekleri gösterilir ama şahsi ilk beş bergman filmim şunlardır, sinemayla ilgilenen herkese tavsiye edilir:

1. viskningar och rop / çığlıklar ve fısıltılar
2. ansikte mot ansikte / yüz yüze
3. höstsonaten / güz sonatı
4. persona
5. en passion / anna'nın tutkusu