bugün
- aynı gemideyiz goygoyu16
- 1 milyon maaş verseler çalışmam12
- psikolojisi bozuk yazarlar12
- yeşilçam sineması devam etseydi9
- aykolik'in tutuklanması14
- kot pantolon giyen kadın11
- pandela 28
- kamos16
- sahurdayız uludağ sözlük13
- iyi geceler8
- küresel ıkınma15
- ahmet abi neden benimle ugraşıyor14
- ekrem imamoğlu12
- imamoğlu'nun diploma durumu13
- özgür özel32
- sözlükteki lallik fazlalığı8
- osmanlı süpergüçken türkiye neden değil9
- kürde sormuşlar elektrik faturan kaç lira geliyor12
- bazı yazarların adam olması23
- genç kızların tecavüzcülere satıldığı müzayede9
- kabuksuz kaplumbaga35
- klarnet calan sarapci koala 69
- 22saat uyumak9
- devlet bahçeli10
- hatundan nasıl istenir8
- sucuklu yumurtalı kaşarlı domatesli biberli tost8
- fotokopici bi erkek63
- çapulcuların camide top oynaması12
- melih gökçek12
- kürt sorununun artması21
- oruç tutmama bahaneleri20
- istanbul11
- sudenaz0716
- mersin8
- araba10
- şamlar ormanı'na nasıl gidilir10
- tarım9
- seksin aşktan daha kolay bulunması10
- seymlis9
- çiçek19
- estetikli buruna yumruk esprisini anlamayan tip18
- yeşil9
- kent lokantalarinı kapatan kayyum22
- kadir gecesi15
- köprü9
- komşunun escort olması19
- pkk lıya pamuk şekeri türk'e biber gazı13
- öcalanın mektubunun kürtçe okutulmamasına ceza13
- sudenaz07 gotik bir kız mı13
- mühendislerin bir türlü doymak bilmemesi13
okul bahçesinden yola fırlayan topu kazmalık edip tekrar bahçeye yollayamamakdır tanımı. ama bu tanım o kadar kısa ve öz olmamalıdır.
anlatacaklarım bir trajedinin öyküsüdür belki de..
belki de, yaşamadan bazı şeyleri anlamanın zorluğu..
sözlerime şimdi anlatacağım yaşanmış öyküde geçen her iki değişik zaman dilimlerinde öykünün başrol kahramanlarındandım ben..
ilkokulumun dar bahçesinde, beden eğitimi dersinde çift kale maç yaparken, endirekt serbest vuruştan doğan atışı arkadaşlarımdan biri, top kimseye temas etmeden gol olmayacağını bile bile topu havaya dikti ve top caddeye fırladı.. bizde o sıra çocuğuz ya yeni öğrenilen terimleri ve uygulamaları okul bahçesinde uygulatmaya çalışan bilgin velede "ne diyon sen ya ofsayt mı var? samiyende miyiz ulan? kullansaydı ya doğru düzgün" diyemeden şaşkın ve "topu içeri atın ulan çabuk" gözlerle demirlere sarıldık, yoldan geçenlere baktık bir kadın ve bir adam aynı anda yürüyordu aşağı doğru. ablanın atmayacağını bildiğimiz için abiye doğru gözlerimizi diktik. abi atar mısın topu? demeye kalmadan yeni boyanmış kösele ayakkabılarını hiç düşünmeden o da bize göğsünü şişirerek 2 deparla topu tuttu, kontrol edip sektirmeye ve topu bahçeye tekrar dikmek için hazırlıklara başladı. topa vurdu ve top demirlere tekrar çarpıp topu ne tekrar abinin ne de bizim alabileceğimiz bir yere attı. "kusura bakmayın yaşlanmışız çocuklar" deyip yoluna biraz mahçup biraz tedirgin şekilde devam etti.. üstelik yanındakine de rezil olmuştu. biz de içimizden kazma lan bu, öküz yaaa diyerekten topu almak için uğraşlara koyulduk..
geçenlerde hala aynı mahallede oturduğumdan ilkokulumun önünden geçmekteyim arkadaşlarımla. tam o sırada okul bahçesindeki çocuklardan biri topu dışarı fırlattı. tam arabanın altına gidecekken topu farkedip, hazır 3 aydır halı saha maç yapmamış olmanın açlığı ile "top ayağıma deysin ulan" diyerekten heyecanlı heyecanlı öğrencilerin dışarı çıkmamalarını sağlamanın ve topu onlara kısa sürede vermenin hazzı ile topu kurtardım. amaç aslında top ayağıma deysindir. hiç eğilmeden ayağımla topu ordan kurtardıktan sonra bir iki artistik hareket yaparaktan topu havalandırdım ve bahçeye doğru diki verdim. ama top bahçeye gitmedi..
top bahçeye yönelmedi. atamadım. "top yamuk muydu gençler?" ya da "kusura bakmayın yaşlanmışız çocuklar" deyip bile kıvıramadım. öyle bir baktılar ki bana o çocuk gözlerle " ya bi siktir git yaa" dediklerini okudum büyümüş bakışları ile.. kazma lan bu dediklerini duyar gibiydim.. hayır duydum ama yanımdaki mahalle arkadaşlarımdan; "hayvansın olum" nidaları ile kahkahalara yol açtım. oluşan kötü durumumu "falso veremedim ulan ne var ak" esprisi ile geçiştirmeye çalıştım gülerek. ama espri falan değildi, gerçekti.. herşey bir yalan mıydı yoksa o an ben mi yalan oldum kararsızdım.
o an anladığım tek şey. ayağımın dışı ile falso vermeye çalışmadan topu gayet net bir şekilde elimle alıp bahçeye doğru yönelip topu bahçeye salı vermenin ne kadar doğru bir davranış olduğunu çocuk yaşta anlamışken, aynı olay başa gelince yapılan hataların bazen kaçınılmaz olduğunu..
bu cuma 11- 12 halı saha maçına ne dersiniz? *
anlatacaklarım bir trajedinin öyküsüdür belki de..
belki de, yaşamadan bazı şeyleri anlamanın zorluğu..
sözlerime şimdi anlatacağım yaşanmış öyküde geçen her iki değişik zaman dilimlerinde öykünün başrol kahramanlarındandım ben..
ilkokulumun dar bahçesinde, beden eğitimi dersinde çift kale maç yaparken, endirekt serbest vuruştan doğan atışı arkadaşlarımdan biri, top kimseye temas etmeden gol olmayacağını bile bile topu havaya dikti ve top caddeye fırladı.. bizde o sıra çocuğuz ya yeni öğrenilen terimleri ve uygulamaları okul bahçesinde uygulatmaya çalışan bilgin velede "ne diyon sen ya ofsayt mı var? samiyende miyiz ulan? kullansaydı ya doğru düzgün" diyemeden şaşkın ve "topu içeri atın ulan çabuk" gözlerle demirlere sarıldık, yoldan geçenlere baktık bir kadın ve bir adam aynı anda yürüyordu aşağı doğru. ablanın atmayacağını bildiğimiz için abiye doğru gözlerimizi diktik. abi atar mısın topu? demeye kalmadan yeni boyanmış kösele ayakkabılarını hiç düşünmeden o da bize göğsünü şişirerek 2 deparla topu tuttu, kontrol edip sektirmeye ve topu bahçeye tekrar dikmek için hazırlıklara başladı. topa vurdu ve top demirlere tekrar çarpıp topu ne tekrar abinin ne de bizim alabileceğimiz bir yere attı. "kusura bakmayın yaşlanmışız çocuklar" deyip yoluna biraz mahçup biraz tedirgin şekilde devam etti.. üstelik yanındakine de rezil olmuştu. biz de içimizden kazma lan bu, öküz yaaa diyerekten topu almak için uğraşlara koyulduk..
geçenlerde hala aynı mahallede oturduğumdan ilkokulumun önünden geçmekteyim arkadaşlarımla. tam o sırada okul bahçesindeki çocuklardan biri topu dışarı fırlattı. tam arabanın altına gidecekken topu farkedip, hazır 3 aydır halı saha maç yapmamış olmanın açlığı ile "top ayağıma deysin ulan" diyerekten heyecanlı heyecanlı öğrencilerin dışarı çıkmamalarını sağlamanın ve topu onlara kısa sürede vermenin hazzı ile topu kurtardım. amaç aslında top ayağıma deysindir. hiç eğilmeden ayağımla topu ordan kurtardıktan sonra bir iki artistik hareket yaparaktan topu havalandırdım ve bahçeye doğru diki verdim. ama top bahçeye gitmedi..
top bahçeye yönelmedi. atamadım. "top yamuk muydu gençler?" ya da "kusura bakmayın yaşlanmışız çocuklar" deyip bile kıvıramadım. öyle bir baktılar ki bana o çocuk gözlerle " ya bi siktir git yaa" dediklerini okudum büyümüş bakışları ile.. kazma lan bu dediklerini duyar gibiydim.. hayır duydum ama yanımdaki mahalle arkadaşlarımdan; "hayvansın olum" nidaları ile kahkahalara yol açtım. oluşan kötü durumumu "falso veremedim ulan ne var ak" esprisi ile geçiştirmeye çalıştım gülerek. ama espri falan değildi, gerçekti.. herşey bir yalan mıydı yoksa o an ben mi yalan oldum kararsızdım.
o an anladığım tek şey. ayağımın dışı ile falso vermeye çalışmadan topu gayet net bir şekilde elimle alıp bahçeye doğru yönelip topu bahçeye salı vermenin ne kadar doğru bir davranış olduğunu çocuk yaşta anlamışken, aynı olay başa gelince yapılan hataların bazen kaçınılmaz olduğunu..
bu cuma 11- 12 halı saha maçına ne dersiniz? *
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar