bugün

okul bahçesinden yola fırlayan topu kazmalık edip tekrar bahçeye yollayamamakdır tanımı. ama bu tanım o kadar kısa ve öz olmamalıdır.

anlatacaklarım bir trajedinin öyküsüdür belki de..

belki de, yaşamadan bazı şeyleri anlamanın zorluğu..

sözlerime şimdi anlatacağım yaşanmış öyküde geçen her iki değişik zaman dilimlerinde öykünün başrol kahramanlarındandım ben..

ilkokulumun dar bahçesinde, beden eğitimi dersinde çift kale maç yaparken, endirekt serbest vuruştan doğan atışı arkadaşlarımdan biri, top kimseye temas etmeden gol olmayacağını bile bile topu havaya dikti ve top caddeye fırladı.. bizde o sıra çocuğuz ya yeni öğrenilen terimleri ve uygulamaları okul bahçesinde uygulatmaya çalışan bilgin velede "ne diyon sen ya ofsayt mı var? samiyende miyiz ulan? kullansaydı ya doğru düzgün" diyemeden şaşkın ve "topu içeri atın ulan çabuk" gözlerle demirlere sarıldık, yoldan geçenlere baktık bir kadın ve bir adam aynı anda yürüyordu aşağı doğru. ablanın atmayacağını bildiğimiz için abiye doğru gözlerimizi diktik. abi atar mısın topu? demeye kalmadan yeni boyanmış kösele ayakkabılarını hiç düşünmeden o da bize göğsünü şişirerek 2 deparla topu tuttu, kontrol edip sektirmeye ve topu bahçeye tekrar dikmek için hazırlıklara başladı. topa vurdu ve top demirlere tekrar çarpıp topu ne tekrar abinin ne de bizim alabileceğimiz bir yere attı. "kusura bakmayın yaşlanmışız çocuklar" deyip yoluna biraz mahçup biraz tedirgin şekilde devam etti.. üstelik yanındakine de rezil olmuştu. biz de içimizden kazma lan bu, öküz yaaa diyerekten topu almak için uğraşlara koyulduk..

geçenlerde hala aynı mahallede oturduğumdan ilkokulumun önünden geçmekteyim arkadaşlarımla. tam o sırada okul bahçesindeki çocuklardan biri topu dışarı fırlattı. tam arabanın altına gidecekken topu farkedip, hazır 3 aydır halı saha maç yapmamış olmanın açlığı ile "top ayağıma deysin ulan" diyerekten heyecanlı heyecanlı öğrencilerin dışarı çıkmamalarını sağlamanın ve topu onlara kısa sürede vermenin hazzı ile topu kurtardım. amaç aslında top ayağıma deysindir. hiç eğilmeden ayağımla topu ordan kurtardıktan sonra bir iki artistik hareket yaparaktan topu havalandırdım ve bahçeye doğru diki verdim. ama top bahçeye gitmedi..

top bahçeye yönelmedi. atamadım. "top yamuk muydu gençler?" ya da "kusura bakmayın yaşlanmışız çocuklar" deyip bile kıvıramadım. öyle bir baktılar ki bana o çocuk gözlerle " ya bi siktir git yaa" dediklerini okudum büyümüş bakışları ile.. kazma lan bu dediklerini duyar gibiydim.. hayır duydum ama yanımdaki mahalle arkadaşlarımdan; "hayvansın olum" nidaları ile kahkahalara yol açtım. oluşan kötü durumumu "falso veremedim ulan ne var ak" esprisi ile geçiştirmeye çalıştım gülerek. ama espri falan değildi, gerçekti.. herşey bir yalan mıydı yoksa o an ben mi yalan oldum kararsızdım.

o an anladığım tek şey. ayağımın dışı ile falso vermeye çalışmadan topu gayet net bir şekilde elimle alıp bahçeye doğru yönelip topu bahçeye salı vermenin ne kadar doğru bir davranış olduğunu çocuk yaşta anlamışken, aynı olay başa gelince yapılan hataların bazen kaçınılmaz olduğunu..

bu cuma 11- 12 halı saha maçına ne dersiniz? *
annenin kulaklarını bi süre çınlatmaya sebep olacak olaydır.