bugün
- 30 yaş üzeri evde kalmış kadınlar ordusu22
- ketçaplı pilav10
- sevilen kızın ağzından çıkardığı yemeği yemek12
- insanları dinsizliğe iten şey felsefe mi22
- oh shit here we go again28
- beni kıskanıyorsunuz15
- erkeğin çirkini makbuldür13
- okan buruk14
- akp ve mhp oylarıyla reddedildi11
- bez bebek nana'ya sorular9
- larisalisa eksi ruyalar kavgası39
- minniemay is back22
- sözlüğün en akademik başarılısı ve zengini19
- düğünde gelinin kilotunu çıkarıp gösteren damat22
- insan olmaya ceyrek kala30
- anın görüntüsü13
- ioçk'nın sözlüğün en yakışıklı yazarı olması10
- sari renkli seker8
- kadın yazarların daha çok beğeni alması14
- kasım 2025 erken genel seçimleri21
- sözlükte kızlar güzel ama erkekler yakışıklı değil12
- küresel ıkınma8
- kız olsam orospu olurdum10
- eksi ruyalar ile ayakkabı alışverişine çıkmak15
- pavyon açıp erkekleri oynatmak14
- gözlerimi atıcam ama bakıp hemen silin olur mu13
- mariyya'nın gözlerini tarif ediyoruz8
- mariyya21
- çocuk yapmak13
- klarnet calan sarapci koala 611
- borsa15
- sözlük kızlarının bugünkü kombinleri25
- kadının ilişkinin başındaki haliyle kalmaması8
- akpye oy vermek için nedenler8
- fulya öztürk18
- istanbula ünlü olmaya giden köylü kız15
- neden iki tane ayağımız varken üç tane pedal var10
- israil'in kızgınlıkla hareket etmeye başlaması17
- şişman kızlardaki aşırı sinir9
- hindistan da 188 yaşında adam bulunması15
- sözlükteki psikolog kadın yazarlar15
- aldatmamak için en geçerli sebep18
- israil'in yavaş yavaş türkiye'ye geliyor olması21
- iran israil'e nükleer füze yollasa15
- erkek sevgilisinin götünü öpen romantik erkek14
- tırşık yememiş insanla muhatap olmak9
- gecenin şarkısı12
- doğum günümü kutlamayacak mısın10
- oğlak burcu erkeği aslan burcu kadını ilişkisi9
- kuresel ikinma'nın zall'a olan aşkı8
istanbul ve ankara arasındaki bürokratik çekişme, iş bankası eski genel müdürlerinden birinin vakti zamanında söylediği bir lafı hatırlatır bana. şöyle demişti; "Ankara'dan istanbul'a taşınmasak bitmiştik, şimdi çatır çatır şube açıyoruz."
iş bankasının istanbul'a taşınma hikayesi bir o kadar da ilginçtir ama Oysa güzel Ankara'da bulunmak istemez miydi her bahtı kara?
"en büyük pazar neredeyse şirketler de orada olmalıdır" diye de eklemişti genel müdür...
"Tayyip istanbul'u yeniden başkent yapmak istiyor" şeklinde söylemleri hatırlıyorum 4-5 sene öncesine dayanan. Hatta padişahlığını da ilan edecekti, kavuklu mavuklu karikatürleri çiziliyordu... Sultan Birinci Recep... o tür bir padişahlık olmadı ama kısmi bir despotluk elde etti.
ankara gittikçe taşralaşıyormuş efendim, kamu bankaları ve diğer kurumların istanbul'a taşınmasını ciddi bir talihsizlikmiş, öyle söylüyordu kamuoyu bu olay arkasından...
Kapitalizmin ve küreselleşmenin gerçeklerine toslayınca ne bozkırdaki çekirdek kalıyor galiba, ne de memur cenneti.
Eh, ne de memur diktası tabii.
istanbul'a yirmi yıl boyunca çivi çakmamışlar mesela.
Çünkü "pis padişahların saltanat sürdükleri günah yuvası şehirden" nefret ediyorlardı.
Üstelik, istanbullu, cumhuriyetin ilk iki yılında Ankara'nın bazı uygulamalarını eleştirmeye de cüret edebilmişti! (Neyse ki ismet Paşa Takrir-i Sükun Kanunu'nu çıkarmıştı da birden susuvermişlerdi münafıklar. isterlerse susmasınlardı...)
Canım, düşman zırhlılarının kolayca ulaşıp abluka ve işgal edebildikleri bir liman şehrini başkent olarak tutmak da istememişlerdi. Ne de olsa Ankara bozkırın ortasında bir yalnız ağaçtı ve Yunan ordusu Polatlı tren istasyonundan öteye söktürememişti.
Üstelik her şeye sıfırdan başlamıyor muyduk? "Tabula rasa" yapılmış, geçmişe sünger çekilmişti. 19 Mayıs 1919 gününden önceki tarihimiz yok hükmündeydi.
istanbul'a yirmi yıl boyunca çivi çakmadılar, çakmaya kalkınca da ilk iş olarak topçu kışlasını yıkıp sarayın dibine de futbol stadyumu yaptılar değil mi?
On beş yıl sonra Menderes sağı solu yıkmaya koyulunca da kıyameti kopardılar. (Bu memlekete istanbul'un yıkılıp yapılması lazımsa onu da kendileri yaparlardı!)
Ne dersiniz, Ankara taşralaşıyor mu, aslına mı dönüyor?
istanbul intikam mı alıyor, uğramış olduğu haksızlığı mı gideriyor?
Yoksa, ekonomi ve sosyoloji bilimlerinin söyledikleri mi doğrulanıyor?
Emir ve komuta zinciri içinde zorla ticaret, sanayi ve kültür merkezi yaratmak istersen, vadesi doksan yıl galiba.
Ya da gerçekçi olacaksın, cumhuriyetin ilk kırk yılında olduğu gibi orası "yalnızca bürokrasinin yapay kalesi" kalacak, Rio'ya göre Brasilia, Zürih'e göre Bern, ya da Sydney'e göre Canberra gibi bir çakmakent.
Pek pek Berlin'e göre bir Bonn diyelim mi?
velhasıl-ı kelam, bazıları adam olsalar, Atatürk'ün taşradan gelmiş bir yatılı öğrenci olarak gençliğinde istanbul'da yaşadığı sıkıntıyı ve bu şehre duyduğu soğukluğu "sosyopsikolojik" açıdan çözümlemeye, sonra da hayatının son yıllarında istanbul'a bu kez de tam tersine gösterdiği aşırı ilgi ve tutkuyu yorumlamaya çalışırlardı...
iş bankasının istanbul'a taşınma hikayesi bir o kadar da ilginçtir ama Oysa güzel Ankara'da bulunmak istemez miydi her bahtı kara?
"en büyük pazar neredeyse şirketler de orada olmalıdır" diye de eklemişti genel müdür...
"Tayyip istanbul'u yeniden başkent yapmak istiyor" şeklinde söylemleri hatırlıyorum 4-5 sene öncesine dayanan. Hatta padişahlığını da ilan edecekti, kavuklu mavuklu karikatürleri çiziliyordu... Sultan Birinci Recep... o tür bir padişahlık olmadı ama kısmi bir despotluk elde etti.
ankara gittikçe taşralaşıyormuş efendim, kamu bankaları ve diğer kurumların istanbul'a taşınmasını ciddi bir talihsizlikmiş, öyle söylüyordu kamuoyu bu olay arkasından...
Kapitalizmin ve küreselleşmenin gerçeklerine toslayınca ne bozkırdaki çekirdek kalıyor galiba, ne de memur cenneti.
Eh, ne de memur diktası tabii.
istanbul'a yirmi yıl boyunca çivi çakmamışlar mesela.
Çünkü "pis padişahların saltanat sürdükleri günah yuvası şehirden" nefret ediyorlardı.
Üstelik, istanbullu, cumhuriyetin ilk iki yılında Ankara'nın bazı uygulamalarını eleştirmeye de cüret edebilmişti! (Neyse ki ismet Paşa Takrir-i Sükun Kanunu'nu çıkarmıştı da birden susuvermişlerdi münafıklar. isterlerse susmasınlardı...)
Canım, düşman zırhlılarının kolayca ulaşıp abluka ve işgal edebildikleri bir liman şehrini başkent olarak tutmak da istememişlerdi. Ne de olsa Ankara bozkırın ortasında bir yalnız ağaçtı ve Yunan ordusu Polatlı tren istasyonundan öteye söktürememişti.
Üstelik her şeye sıfırdan başlamıyor muyduk? "Tabula rasa" yapılmış, geçmişe sünger çekilmişti. 19 Mayıs 1919 gününden önceki tarihimiz yok hükmündeydi.
istanbul'a yirmi yıl boyunca çivi çakmadılar, çakmaya kalkınca da ilk iş olarak topçu kışlasını yıkıp sarayın dibine de futbol stadyumu yaptılar değil mi?
On beş yıl sonra Menderes sağı solu yıkmaya koyulunca da kıyameti kopardılar. (Bu memlekete istanbul'un yıkılıp yapılması lazımsa onu da kendileri yaparlardı!)
Ne dersiniz, Ankara taşralaşıyor mu, aslına mı dönüyor?
istanbul intikam mı alıyor, uğramış olduğu haksızlığı mı gideriyor?
Yoksa, ekonomi ve sosyoloji bilimlerinin söyledikleri mi doğrulanıyor?
Emir ve komuta zinciri içinde zorla ticaret, sanayi ve kültür merkezi yaratmak istersen, vadesi doksan yıl galiba.
Ya da gerçekçi olacaksın, cumhuriyetin ilk kırk yılında olduğu gibi orası "yalnızca bürokrasinin yapay kalesi" kalacak, Rio'ya göre Brasilia, Zürih'e göre Bern, ya da Sydney'e göre Canberra gibi bir çakmakent.
Pek pek Berlin'e göre bir Bonn diyelim mi?
velhasıl-ı kelam, bazıları adam olsalar, Atatürk'ün taşradan gelmiş bir yatılı öğrenci olarak gençliğinde istanbul'da yaşadığı sıkıntıyı ve bu şehre duyduğu soğukluğu "sosyopsikolojik" açıdan çözümlemeye, sonra da hayatının son yıllarında istanbul'a bu kez de tam tersine gösterdiği aşırı ilgi ve tutkuyu yorumlamaya çalışırlardı...
güncel Önemli Başlıklar