bugün

entry'ler (43)

hande yener deki büyük mantık hatası

Hande Yener'den ziyade internetle büyümüş beyinlerin güdüklüğünü, yarım kalmışlığını gösteren hatadır. Bodrum şehirdir arkadaşlar. Bodrum önemli bir turizm şehridir hatta. Bodrum'un il olmaması şehir olmadığı anlamına gelmez. il ve ilçe idari kavramlardır, şehir ve kırsal vs. (urban/suburban/rural gibi şeyler)coğrafi/demografik mevzulardır. Yeni medya eleştirmenleri kendi eksiklerinin bok attığı ve hakikaten kusurlu o popüler kültür kahramanlarının kusurlarını yüze katladığını ne zaman fark edecek, zira biz çok sıkıldık.

allah ı kim yarattı sorunsalı

(bkz: ana tanrıça şeytan)

her şey kötü giderken allah a sığınabilmek

(bkz: denize düşen yılana sarılır)

en yakışıklı erkek

beraberce ıssız bi' adaya düşüp, sabah akşam yalaşıp okşaşmak* istediğim erkeklerdir. tabii tek şartım listeyi benim hazırlayacak olmam. çünkü birilerinin en yakışıklı dediği adam, ben de kusma hissi yaratabiliyor cancağızım. şimdi isim de vereceğim ama entry refere etmeye dönüşecek durum. uğraşamam.

cemil ipekçi nin akp li olması

türkiye'deki bi'çok sol partinin * * * eşcinsellerle arasının iyi olmadığı düşünülünce yeni bir boyut arayışı gibi geliyor kulağa.
belki eşcinsel açılımı gelir tayyip'ten. akpliler'in demokratik olduklarına, o an inanırız işte.

buda heykeli ile mastürbasyon yapan budist

porno filmlerde isa heykelini yalayan kadının başka bir versiyondur.
islamiyette heykel meykel yok.resim bile yok.o yüzden olmaz böyle şeyer. en fazla hacılar mekke'de şeytan taşlarken birbine sürter *. hepsi bu...

tecavüzcü coşkun un aşk ı memnu da oynaması

gereksizdir.behlül her işi görür.

yıldız tilbe nin seksi olduğunu hayal etmek

angutluktur. yıldız tibe sevimlidir. içtendir. yaratmıştır.* bunların üstüne bi' de seksi sıfatı almasına gerek yoktur.
ayrıca müzisyenlerin işlevi mastürbasyon malzemesi olmak değidir.*

bayanların yanında küfür etmeyi maharet sanan öküz

keşke hep asker kalsalar. zorunlu askerlik hizmeti yerine, bunlardan mevcut sürekli bir ordumuz olsa. kışlada hep aynı dili konuştuklarından iletişimin doruklarına çıksalar. keyiflenseler.keyfilensek*.

zengin koca arayan erkek

akıllı adamdır vesselam. hele bi de iktidarsızsa evlendiği. sadece evlenmek için evlenmişse kendisiye. kocaman bir çiftliği varsa. bütün gün çiftlikteat binememe, kitap okumama, müzik dinememe, havuzda yüzmeme imkan sağıyorsa, talibim abi.
bihter olucam ben. taç perdelerle döşeyceğim evimi..

dedeler yazar olsa alacakları muhtemel nickler

(bkz: çükümde tüy bitti)

bu yılbaşı bütün sosyete uludağ da

zerre ilgimi çekmeyen haberdir. alem dergisini de sevmezdim zaten.

çöpten kedi fırlaması

bir bir biri birilerine bakar bakar bakar dururum şarkısını söylettirir adama.

dünyanın en güzel sözcüğü

kriterimiz sesse... BLUE

kriterimiz anlamsa... PEACE

not: huzur yerine peace i kullanmamın nedeni ;peace in daha geniş bir anlam aralığına sahip olmasıdır. yoksa anglosakson dili hayranı değilim *

dünyanın en güzel ismi

tanım yapmak gerekirse -ne biçim iş bu ya- anlam olarak ya da sadece fonolojik yönden ,duymaktan en çok hoşlandığımız insanlara ad olmuş sözcüklerdir. yani benim kastım bu. tabii şimdi biri kalkıp ben bu lafı en güzel sıfat, en güzel zamir gibi en güzel isim (sözcük türlerinden biri) olarak algılıyorum diyorsa tamam derim. ya da niye insan ben hayvanımın hatta bitkimin(çüşşşş) adı olarak algılıyorum diyorsa ona da tamam.
neyse ben kendi kastettiğim manada ( insan adı olarak ve fonolojik açıdan) baktığımda ne derim bilir misiniz?
((vanessa))

liseye geldigi halde hala ogretmenim diyen ogrenci

kemalist bir ailenin yetiştirdiği çocuk da olabilir bu yavrucak. ne çelişkiler yaşatır bu bünyeye küçücük bir kelime tercihi. ama sonunda hep sosyal adaptasyon hadisesi galip gelir ideolojik misyonlara. (lise evresinden bahsediyoruz, emin oluşumuz bundandır gayri)

amerika denince akla gelenler

gereksiz prodüktivite.

tutunamayanlar

(bkz: #2435911)

selim ışık

okuduğum onlarca kitap içinde, beni en fazla etkilemiş, nasıl ve neden bu kadar tanıdık sorunusu defalarca sordurmuş tutunamayan karakter. bazen, kendimi birşeyler yaparken veya denerken bulduğumda acaba bunu selim ışıktan bir adım daha öteye gidebilmek, selim ışık olmamak ve daha dürüstçe söylemek gerekirse tutunmak için mi yapıyorum diye sorarım. öyle bir karakterdir benim için. tramva etkisi yaratır bu karakter çünkü yüce oğuz atay tüm gerçekdışılıklardan arınıdırılmış, hayatta ne varsa sadece onu anlatan bir eser yaratmıştır.

affettim seni

introsunda aynı ezgi birbirinden (bayağı) farklı iki-üç enstürmanla çalınır ve o anda bu şarkıyı kategorize etmeyin der gibidir birileri. ve sonrasında sözler başlar. çok basittir sözler ama daha karmaşığına, daha fazla yaratıcılık gerektirenine ihtiyaç yoktur. çünkü mana açıktır. ayrılık berbat bir şey ve suçun ne olduğu önemli değil çünkü unutuldu bile. sensiz olma durumu o kadar yordu ki , tek istenilen şu an sana tekrar kavuşmak. şarkı bir akşam ansızın çalmaya başlamışsa; herkesi, herşeyi affedebilirmiş gibi hissedersiniz ( kendinizi bile affetmeye yaklaşırısınız). acıtır şarkı. buruktur ezgisi, duygusu,döktürdüğü gözyaşı...