bugün

entry'ler (73)

çocuklarla girilen diyaloglar

mekan: mevlüt
çocuğun yaşı:5

+ benim burcum boğa. toprak grubundanım. seninki ne?
- oğlak

işaret parmağını gözüme gözüme evvvvet şeklinde sallayarak;

+hımm. annemkinden. oğlak da toprak grubuna ait bir burç. seninle iyi anlaşıcaz anlaşılan.

davos 2009 da tayyip erdoğan ın paneli terk etmesi

büyük ortadoğu projesine eş başkan olduğu sürece, bi skime yaramayacak olaydır.
gerçekten samimi bulunduysa bu olay, samimiyet anlayışınıza sıçayım sizin.

sen bunca zamandır ortadoğudaki vahşete ortak ol, ağzından düşürmediğin müslüman kardeşlerinin ölmelerine destek ol, sonra da kalk vahşeti gerçekleştiren ortaklarına -güya- rest çek. lan bi yörü git!

tarihi ayar falan diyenler de var ya, en çok da bu dokunuyor kanıma. yazıklar olsun lan.

eksileyenlere özel edit:
(bkz: büyük ortadoğu projesi)
(bkz: buyuk ortadogu projesi esbaskanligi)
(bkz: genisletilmis ortadogu projesi)

ayrıca;

* http://www.youtube.com/watch?v=19ePFuDFBFQ

* http://www.youtube.com/watch?v=6oSfiOnFvQo

hala da derseniz ki aman başbakanım, canım başbakanım, ozaman kolumun omuzdan itibaren tamamının selamı var.

okan bayülgen

ümit özgen konusunu tartışmaya açan, medyanın iki yüzlülüğünden dem vurup, konuyla alakalı ihmalkarlıkları ağır sözlerle eleştiren, bunları da programın son yarım saatinde yapan* adam.

illa ki kendisi; eleştirdiği, korktukları için olayın gerçekliğini gizleyenlerden, insan hayatını çıkarları için görmezden gelenlerden değil. o yüzden de izleyici kitlesinin neredeyse tamamını gençlerin oluşturdu programında yer verilen toplumsal meseleler son dakikalarda tartışılabiliyor ancak. sonra da kalkıp "bu kadar da olmaz ki kardeşim yea, bu ülkede insan hayatı çok ucuz abi yea" diye konuşabiliyor.

formattır zarttır zurttur bilemem ama, yaptığıyla söylediği çelişiyor gibi görünüyor buradan.

yemekteyiz selbi

adana'da adı deli selbi olan yarışmacı. annesine de cinli derlermiş*.

yanlış anlaşılmış şarkı sözleri

smooth operator

"su babu rera"

'söylediğinden ne anlıyorsun' diye soramıyor da insan korkusundan.

sözlükçülerin kayda alınmayacak yetenekleri

sırtta gavur ölüsü gibi bir çantayla kaldırım kenarında dengeyi bozmadan metrelerce yürümek.

eller cepte ama bak *.

çirkin olmasına rağmen taş gibi kızla çıkan erkek

akıllıdır. bilgili, kültürlüdür. konuştukça güzelleşir. ilk başta çirkin gelen artık her neyi ise, konuştuklarıyla, yaptıklarıyla görmezden gelinir ister istemez, başkalaşır insanın gözünde. eğer taş kızımız da erkeği, diğer meziyetlerini görmezden gelip sadece dış görünüşüne göre değerlendirmeyecek kadar kişilik sahibiyse, adamın cebinde isterse sadece evlerine gitmelerine yetecek akbili olsun, mutlularsa, seviyorlarsa birbirlerini, e bize de bok yemek düşer afedersin.

ama tabi o kişilikte bir taş kız mevcut mu onu da bilmiyorum.

felat delibalta

lombak'ta çizmeye başlamış genç bir karikatürist. bazı diğer çizerlerle birlikte lombak-x adında iki sayfa çıkarıyorlar. dergi içinde dergi gibi.

değişik bir mizah anlayışı var. absürt diyorlar sanırım. bilemedim. okuyunca "bu ne sikko hikaye lan" diyen de olur, "oha ne lan bu çok komikmiş dahaha" diyen de. gerçi sikko diyene alpay erdem'i okuttuğunda da aynı tepkiyi verir. neyse.

adının anılması için henüz erken ama, kısa zamanda dikkat çekmeye başlayacaktır. en azından göksu gül gibi vasat biriyle aynı dergide yeni bir çizer olmak, aradan sıyrılıp dikkat çekmesine yetecektir.

biz sevdik.

sarhos laflari

gözlük takmaya başlayan yeğene gözün önemini anlatırken ciddiyetinden titreyerek;

-bak, insanın kendi organından daha*.. güzel bi organ yok.

muzo ile zkc arasındaki farklar

muzo'yu 2.kez aramak için en az 6ay geçmesi gerekir, zeki'nin programını bir iki "yayının maskotu" tabir ettiği kişi götürdüğü için bu süre 1 haftadır.

ilginç rüyalar

annenin şevket çoruh ve adamları tarafından kaçırılması, kardeşin, anneyi ararken ablayı sırtına alıp viyadükleri aşması, uçarken aşağısı bomboş arazı olduğu halde ansızın bir evin çatısına inmeleri ve o evin mr and mrs smith çiftinin evi olması*. 2 kardeşin, şevket çoruh ve adamlarının anneyi oraya kaçırmış olduğunu anlamaları.
tam anneyi de alıp, kardeşin sırtına binip gidecekken şevket çoruh'un silahından çıkan tek kurşunla annenin vurularak otobana çakılması. -lan otoban nerden çıktı?-
rüyanın sonunda da rüyayı gören kişinin kendini vurulmuş, can çekişirken yanında oturan şevket çoruh'la saç bakımı hakkında konuşurken bulması.

vay mınaki. ne şevketmiş arkadaş.

iğrenç espriler

market-bakkal arası bir yerden kola alıp kasadaki amcaya parayı ödeyecekken, barkod okuyucusuyla davranıp gayet ciddi bir yüz ifadesiyle;

-okutalım da cahil kalmasın.

resmen kendime gelemedim lan.

ilginç diyaloglar

- kimler geldi kimler geçti bu hayattan. bi bilsen.
+ isim ver bana. açık konuş.
- erdal inönü.

ilginç uyku sayıklamaları

kardeşim sağolsun, sık sık maruz kaldığım sayıklamalardır.

+ uyku halindeki kardeş
- ben

+ bazı şeyler yapışır
- *hı? ney? neymiş onlar ablacım?
+ eşortman gibi.
- ee?
+ ayrılmazlar hani.
- ne görüyorsun şu an?
+ niye öyle oluyo ki anne
- bilmiyorum canım, ne görüyorsun şimdi?
+ hof.* mmh hatırlamıyorum.
- ablam iyi misin?
+ ıııh
- eylül?
+ ııh
- iyiysen evet de
+ ıııh
- şşşt
+ ...
- uyu hadi ablacım.yok bir şey. iyi uykular.
+ evet

korkuyorum bu çocuğun bilinçaltından.

dumur olaylar

küçük kardeş telefonu açar;
+alo..evet..kimi aramıştınız...yok o alt katta oturuyor. yanlış aramışsınız
der ve kapatır. ne olduğunu kendi kendime anlamaya çalışmaktan vazgeçip sorduğumda aramızda şöyle bi diyalog yaşandı;

-kimi arıyorlarmış?
+alt kalttaki gülbahar teyzeyi aramışlar işte abla.
-lan ne alaka alt katla?
+gülbaharla görüşebilir miyim dedi ama.

yaşadığım dumurun ardından güldüm. ağladı. niye gülüyormuşum. kafanı yerim lan şapşal *

hayallerinden vazgecmek

bütün o "imkanları kendin yaratırsın, herşey senin elinde" gibi nasihatların kocaman bir yalan olduğunu daha iyi anlamamızı sağlayan durum.
hayat öyle herzaman, herkese okadar da cömert davranmıyor malesef. ya da herkes hayallerinin peşinden gidebilecek kadar cesur olamıyor. hayallerini gerçekleştirmek uğruna birşeyleri gözden çıkaramıyor. yerine getirilmesi gereken sorumlulukların çığ gibi büyüyor gözünde. herşeye sktiri çekip gitmeler, "ben hayallerimin peşinden gideceğim" diye annesine babasına tavır koyan ergen çiçekçikler de anca skindirik gençlik dizilerinde oluyormuş,daha iyi anlıyorsun.
içinde bulunulan koşulları değiştirmek, imkansızlıklardan imkan yaratmak, öyle "ben yaparım ulan" demekle olacak işler değilmiş. evlat acısı gibi koysa da, bazı hayallerden vazgeçmek gerekirmiş. ya da ertelemek en iyi ihtimalle.
(bkz: na şuramıza ne yazıldıysa o)

yagmura cile diyen zihniyet

büyük ihtimal varoş insanıdır. her yağmurda ya kendi evini ya da komşusunun evini su basar. ellerinde kovalarla evlerine dolan suyu boşaltmaya, binbir zorluklarla aldıkları eşyalarını kurtarmaya çalışırken lanet ederler yaşadıkları eve de, sağda solda yaptıkları kaldırımlarla hizmet getirdik diye reklam yapan işgüzar belediyelerine de.
sonuç olarak, evini hiç su basmamış, ağlaya ağlaya evini, eşyalarını taşan lağım sularından kurtarmaya çalışan bir komşusu olmamış insanların anlayamadığı, anlayamayacağı zihniyet.

var misin yok musun christina aguilera

var mısın yok musun yarışmacılarını şaftını kaydıran şarkıcı. baya böyle ağızlarından şörükler akıta akıta cevaplıyorlar soruları. cevap dediğim de, kelimeleri toparlayabildikleri kadar artık.

--spoiler--
christina aguilera*: o şapkanın altında ne var?
yarışmacı: şapkanın altında mavi hissediyorum.
--spoiler--

bizim evin halleri

"ulan bit artık bit" diye isyan ettiren dizi. orta okula gidiyordum vardı, liseye başladım devam etti, lan liseden mezun oldum 2.senem oldu üniversiteyi kazanamadım hala devam ediyor. kabus gibi. dün bi ara baktım birkaç karakter ölmüş, neva değişmiş, rüzgar değişmiş, biriyle evlenmiş de çocuğu olmuş da. biraz da psikolojisi bozulmuş sanırım pek normal gelmedi hareketleri. herkes isterikli gibi olmuş. ne zaman kazanacağım belli değil, üniversiteli olduğumda bile yayınlanmasından endişe etmeye başladım.

knight online

günün 8-9 saatini bilgisayarın başında geçiren torununu izledikten sonra ananeme; "bişey de yapmıyi, elinde değnekle pamuk tarlasında koşturuyu akşama kaar" diye sitem ettirmiş oyun. parayla silah falan satın alıyorlar. çok acayip.
gerçek hayatta kendini ifade etmekten aciz taze ergenler, silahlarıyla, oyundaki levellarıyla aslan kesiliyorlar bir anda. o daha acayip
anladığım kadarıyla böyle birleşip klan oluşturuyorlar. klan içindekilerle birbirlerine talimatlar yağdırıyorlar. ama onların talimat olduğunu anlamak için bir bilene danışmak gerekiyor öncelikle. ben baktım, bizim 10yaşındaki velet anlamadığım dilde bişeyler yazıyor ardı ardına. sw mw bişeyler. ne lan bu dedim. anlamazsın sen dedi. hepten uyuz oldum.