bugün

entry'ler (101)

sağlık turizmi

Sağlık turizmi, medikal tedavi almak amacıyla bireylerin başka bir ülkeye seyahat ettikleri tedavi yöntemidir. Burada mantık dolar kurunun düşük olduğu ülkeye gidip ucuza tedavi olmak.

Ayrıca tüm detaylar burada anlatılmış: sağlık turizmi nasıl yapılır

dental turizm

Dental turizm, diş hastalarının tedavi olmak amacıyla başka bir ülkede diş tedavisi görmeleri anlamına geliyor. Sağlık turizminin bir alt dalı olan diş turizmi, estetik sebeplerle veya önemli diş sağlığı problemleriyle ülkelerinden ayrılan kişileri hem ekonomik hem de kültürel olarak tatmin etmesiyle gün geçtikçe tercih edilen bir tedavi yöntemi haline geldi.

Dental turizm nasıl yapılır konusuna gelince:

-Diş tedavi hizmeti alınacak ülke ve sağlık kuruluşuna karar verilir.
-Yabancı uyruklu kişi, ülkesinde son 6 ay içinde çektirdiği X-ray ve tedavi geçmişine yönelik raporları ilgili dental klinik ile elektronik ortamda paylaşır. Böyle bir verinin olmaması halinde, tetkik işlemleri Türkiye’de baştan yapılacağından kişi seyahatini daha uzun süreli planlamalıdır.
-Dental klinikten eldeki verilere göre diş için yapılması gereken işlemlere yönelik detaylı bir bilgilendirme alınır.
-Tedavi süresine göre seyahat planı oluşturulur ve ihtiyaç varsa uluslararası seyahat için gerekli vize, konaklama izinleri alınır.
-Başvurulan diş hekimlerinin ya da dental klinik tarafından sağlanan kayıt belgesi, vize gibi resmi durumlarda ibraz edilir.

Tüm gerekenler, detaylar, devlet teşvikleri şu sayfada anlatılmış:
dental turizm nasıl yapılır

odunluzikkim

anti depresan etkili psikolojik yazar. yakınen tanırım, kızlarla arası çok iyidir. *

şarap

gazabından korkulmalıdır, çünkü fena kırmızıdır.

değmesin ellerimiz

"model" adlı grubun "diğer masallar" adlı albümünün üçüncü parçasıymış efendim bugün öğrendim. hikayem de şöyle:

bir, birbuçuk ay öncesine kadar bir sevgilim var idi efendim benim, çok daha öncesinde de bir ara birlikteydik. var idi, birlikteydik diyorum farkındaysanız, siz çaktınız durumu. bu son bir buçuk aylık süre zarfında ise ayrılık acısı tadında olmasa da biraz iç daralması, can sıkıntısı, soru işaretleri savaşları tarzı şeyler yaşıyordum gerek o taş kalbimde, gerekse gereksiz işler bakanı beynimde. son demlerimizde hiç buluşamıyor, görüşemiyorduk, birbirimize dokunamıyor özlüyorduk, gerekçe olarak da bana söylemediği bir sebebi vardı onun. ama bir yandan da gelecekle ilgili birbirimize sözler vermeye devam ediyorduk çocukça. o sapsarı, beline kadar olan pırasamsı saçlarını kısalttırdı, ben ise siyah, upuzun, kıvır kıvır saçlarıma kıydım. anlayacağınız yolda görsek birbirimizi tanımayacaktık. ama o pek öyle olmadı, tarih 09.08.2011 ki benim doğum günüm oluyor, onun doğum günü mesajıyla başlayan muhabbete dolaylı yoldan "bugün yanımda ol" şeklinde cevaplar versem de aldığım "arkadaşlarımlayım" yanıtlarıyla umutlarım tükendi denebilir. yazın doğan hemen herkes gibi doğum günlerimde yalnız kalmaya alışık olsam da bu yaz bir başka yek idim, sebebi yaz okulu, sebebi koparılan arkadaşlık bağları. neyse efendim doğum günümü kendim kutlamaya yönelik attığım adımlarla cihangir merdivenlere doğru ilerliyordum ki, onu gördüm. yanımdan geçtiii gitti. öylece izlemekle yetindim tabi.yürüdü, yürüdü ve topuklu ayakkabılarının seslerini duymaz oldum artık. döndüm vardım merdivenlere, oturdum demlendim. sonrasında evime döndüm ve dayanamayıp bir mesaj çakmış bulundum kendisine: "bayağı bronzlaşmışsın." zorlansa da anladı, "neden tutup kolumdan çevirmedin? neden gitmeme izin verdin?" diye sordu, "sebebin var" dedim. uzatmayayım, az önce can dostum, güzel insan kişisi model adlı grubu dinlememi, insana yaşama sevinci verdiğini söyledi, e benim de hal ortada. şarkılarına bakarken "değmesin ellerimiz"'i görünce, "aa bunu bi kaç yerde görmüştüm, bundan başlayayım dinlemeye" dedim. Şimdi de şarkının sözlerine bir göz atalım:

Ah ne zormuş bitsin demek
Hala severken seni
Dudaklarını öpmemek
Bir yabancı gibi

Bilirsin ayrılık konusunda
iyi değiliz ikimiz de
Bir kıvılcım yeterdi her zaman
Koşup geri dönmemize

Değmesin ellerimiz
Buluşmasın bu gözler
Yine erir gideriz
Unutulur yeminler

Biz hiç beceremedik
Sevmeyi de terk etmeyi de
Aşk kokan dudakların
Karşısında direnmeyi de

Biz hiç beceremedik
Sevmeyi de terk etmeyi de
Aşk dolu mısraların
Karşısında direnmeyi de

işte bir kez daha
Durup karşında
Belki de son defa
Soruyorum sana

Bitti mi hikayemiz?
Bu ne biçim son böyle?
Değmez miydi sevgimiz
Savaşıp direnmeye?

Değmesin ellerimiz
Buluşmasın bu gözler
Yine erir gideriz
Unutulur yeminler

Biz hiç beceremedik
Sevmeyi de terk etmeyi de
Kendimize sahip çıkıp
Dünyayla yüzleşmeyi de

Biz hiç beceremedik
Sevmeyi de terk etmeyi de
Korktuğumuz o gözlerin
Karşısında direnmeyi de

Bitmesin hikayemiz...

*mına koyim kanka, *mına koyim thezombiehunter...

babanın garip huyları

harçlık mı verecek? yarına bana ödettireceği bir okul harcı vs. mi var? kesinlikle o para sabah ben evden çıkıp ayakkabılarımı bağlama aşamasına geçene kadar cebinde kalacak. kesinlikle ama. tam bitirdiğimde ise bu eylemi, oğlum dur parayı al şun uyap bunu yap der. benim pederin ilginç huylarından birisi de budur.

sünnet olduktan sonra kurulan ilk cümle

benimkisi "neredeyim ben?" şeklinde olmuştu. çünkü ben fıtık ameliyatıyla birlikte olduğum için sünnet, acısız, sancısız... anestezinin etkisi geçti ve uyandığımda neredeyim dedim. havalıyım değil mi? *

doğa koleji

özellikle bostancı şubesinin adı russian institute olarak değiştirilmelidir. Bence... *

tatile giderken cep telefonunu evde bırakmak

en güzelidir. bize de kısmet olmalıdır. tatil işte ötesi var mı? ya yanlız kalmalı, ya da sevdikleriyle başbaşa olmalı insan. şehir sıkıntılarından, kafayı kurcalayan soru işaretleri başta olmak üzere tüm noktalama işaretlerinden kurtulup, iki ağaç arasına gerdiği hamağa uzanıp demlenmelidir insan. "bugün süleyman arayacaktı ne oldu aradı mı acaba ya?" veya "of, manita mesaj atmıştır bak şimdi cevaplamadık lan, unuttuk kızı gördün mü?" diye düşünmemelidir er kişi.

doğmamış çocuğa mektup

"letter 2 my unborn" diye geçen bir 2pac şarkısıdır, güzeldir efendime söyleyeyim.
(bkz: 2pac)
(bkz: tupac)

elimi sallasam ellisi diyen kız

"evet artık 49 kaldı" denilesi kızdır, uğraşılmamalıdır bile, bence.

terk ettikten sonra geri dönen sevgili

döndüğü kişide azıcık gurur varsa, döndüğü yerde pembe poliler bulacak olan sevgilidir.

ısırmadan önce elmayı kıyafete sürtmek

elmayı bi nevi cilalamaya yarar. annem küçükken elma sevmeyen bana bu yöntemle yedirirdi. beni, bu şekilde sürtüp parlatıp cilalanınca cadı elması olduğuna inandırdı. ben de yerdim.

sözlük yazarlarının meslekleri

fotoğrafçı, bilgisayarcı, kameraman, şoför, ayakçı, amele, öğrenci... peder bey ne iş verirse artıkın.

edit: niye eksiliyorsun ki şimdi? hayır niye eksiliyorsun yani? biz de isterdik heralde liseyi bitirince geçelim babamızın şirketinin başına, sabah dokuz akşam beş, kalem çevirerek vakit geçirelim, sonra da ver elini gece hayatı. olmadı lan işte ben ne yapayım olmadı. allah allah, dellendiriyorsunuz adamı gece gece. davulcu sen de yavaş vur şu davula.*

sevişecek olan gençlere tavsiyeler

pişman olmayacağınız bir kişiyle yapın da, ne yapıyorsanız yapın. evet şeyinizle düşünürken bile ilerigörüşlü olun derim ben.

akşam vakti ortaya çıkan enstruman çalma isteği

can sıkıntısı ve sıcağın yarattığı ihtiyacın doğurduğu bir istektir. bende de var nedense sözlük. hele de şu ramazan davulcusu sittin senedir aynı ritmi çalmıyor mu, bir gün balkona çıkıp elimde gitarımla eşlik edeceğim o olacak. evet yapacağım bunu.

kadınların içtiği sigara markaları

vanille pink. eski sevgililerimden biri içiyordu. Taksimdeki birkaç tekelde ve büfede bulabiliyordu ancak.

sözlük yazarlarının itirafları

bazı insanları çok kıskanıyorum sözlük, hani benim diye söylemiyorum kıskançlık hiç huyum değildir hatta bazı sevgililerim bile şikayetçi olmuştur bu durumdan "sen beni hiç kıskanmıyorsun, dolayısıyla sevmiyorsun" falan diye, tamam saçmalıyorlar konumuz o değil annem de överdi ona bakarsanız küçükken "bak ben düşünüyodum vito corleone kardeşi doğunca kıskanır onu falan diye ama iyi valla" diye. gel gelelim bazı insanları öyle böyle kıskanmıyorum, kiminin mutluluğunu, kiminin aile ortamını, kiminin arabasını, kiminin sigara içerkenki karizmasını, kiminin aç karnına inat yaşama sevincini, kiminin oturduğu evi, semtini, kiminin mesleğini, kiminin sevgilisini, kiminin yalnızlığını vs. Sayayım mı illa, maksat sözlüğe iç dökmek, bu başlık altına sıçmak değil mi sayayım anasını satayım. Param olmadığı günler ellerimi boş cebime sokup ıslık çalarak, inadına, gayet mutlu yürümek gibi bir hobim olsun istiyorum istanbul sokaklarında, eşşek gibi param olduğunda da taksimde bir barda viskimi yudumlarken aklıma gelen, yanıma çağırdığım arkadaşlarım bana "işim var" demesin istiyorum, 3.20 ci istiyorum mesela, cihangirde göt kadar, tuvaleti ne kadar kezzap döksen de ağarmayan eski tip tahta kapılı bi dört duvar istiyorum, yeşil gözlü, siyah saçlı, küçük burunlu, sessiz, sakin, anlaşmacı, her zaman orta yolu bulabilen, gönlümü almayı bilen bi sevgilim olsun istiyorum, yanlız kalmak istediğim günlerde kimse aramasın, sormasın, yanıma gelmesin, meyhaneci bile ben çağırmadan "bir arzunuz var mı efendim" demesin istiyorum, benden adam olmaz desem de günün birinde orta halli bir mühendis olabilmek istiyorum, bazen bütün gözler üstümde olsun istiyor, bazen de görünmez olmak istiyorum. Korkuyorum ama racing bir motorum olsun istiyorum. Bazen çok para istiyorum, bazen züğürtlüğün vereceği mutluluğu tatmak. Köpeköldüren bir şarabı nimet belleyip, bayat bir simitle birlikte kimsenin olmadığı kayalık bir deniz kenarında demlenmek istiyorum kimi zaman. Ama en önemlisi bunlardan herhangi birini elde eden insanları kıskanmamak istiyorum sözlük.

edit:imla.

thezombiehunter

"iyi mi la uludağsözlük?" diye bana sorduktan sonra uuser olmaya karar veren, nickaltını doldurmaya heves ettiğim bir gün kafamın çok dolu olduğunu farkederek duygu düşüncelerimi daha iyi aktarmak adına bu görevi ertelediğim, sonra da unuttuğum*, hatta şimdi aklıma gelip de @1deki entrysini görünce vicdan azabı çektiğim iyi dost, güzel insan, içkili film izleme ortamlarının vazgeçilmezi, nesildaş yazar. Kendisinin bazı düşünceleri türk insanına çok aykırıdır efem, bazen bana bile. Ama yine de her düşüncesini, her yazısını falan feşmekan beğenirim. Nedeni de kendisinin diplomasi yeteneğine hayran olmamın yanı sıra inandığı herşeyi bir hatta birkaç nedene bağlamasıdır, körü körüne ikilemesinin lugatında barınamaması ve bildiği her şeyi sağlam kaynaklara dayandırabilmesidir. Onunla bir tartışmadaysanız şayet, yanlışlığından emin olduğunuz yargılara bile karşı çıkmaktan çekinin, önünüze sizin teorinizi çürütecek o kadar çok kaynak koyar ki, karalamaya kalmadan incelemekten yoruluverirsiniz maazallah, benden söylemesi.

annenin süper güçleri

oklava summonlamak.