ölüm fermanını kendi elinle imzalamak demektir. gelsin şehir turu.

bu cümleyi kurmamak için bir parmak izi kilidi yeterlidir.

şimdi biz neyiz?

"yrd. doç. dr. gökçen karanfil, izmir ekonomi üniversitesi medya ve iletişim bölümünde ders vermektedir. lisansını ve yüksek lisansını doğu akdeniz üniversitesi iletişim fakültesi’nde yapmıştır. doktora çalışmasını 2007 senesinde australian national university’de tamamlamıştır. "kültürel çalışmalar, ulusaşırılaşma süreçleri, göç çalışmaları, milliyetçilik, ulusaşırı medya ve kimlik siyasetleri akademik ilgi alanları arasındadır. "
dersleri dışındaki herşeyle ilgili insan. karavan, radyo, çeşitli müzikler. notu desen kıt, kendisi desen sevimsiz. bi türlü yıldızımız barışmadı. sevmiyorum arkadaş.

okulumun marjinal hocası. özellikle dağınık saçları ve renkli güneş gözlüğüyle kimseyi iplemiyorum yürüyüşü vardır hasta olursunuz. bi kaç sene öncesine kadar dağınık saç-renkli güneş gözlüğü ikilisiyle uyumlu renkli buruşuk gömlekler giyerdi. hoca son yıllarda ütüye başladı. kendisini seven öğrencilerin hayran sevmeyenlerin düşman olduğu akademik şahsiyettir. ben de kendisiyle çoğu konuda farklı düşünsem de hayran olanlardanım. (bunu yazarken düşündüm) ders anlatırken sık sık ellerini ovuşturup ııı, eee dese de sinirlendiğinde bir çırpıda konuşur. bu herifin beni şaşkına uğratan başka bir özelliği de yazılarında çalıştığı okulu gözü kapalı eleştirir. bu dönemde cesaret abidesi olarak heykeli dikilir vesselam. bugüne kadar bir iki dersini almış arkadaş 'yaaa zafer'e söyledim' deyince bir kez daha zönk! oldum. 'ee ben ona da böyle diyorum' dedi. yani yurdum akademisyenlerine benzemez. bazen kendisini okul muhitindeki mekanlarda görüyorum. selam veriyorum, o da kibarlıktan neydi lan bunun adı bakışıyla selam veriyor. geçenlerde yine gördüm yanında çıtır sevgilisi vardı. zafer hoca hayran hayran bakıyordu. çay içerken bile rakı içercesine konuşan iki insan aşıktır kesin. yanlış anlama hocam yengemizdir. allah serseri şansı versin ispanyol kadını tipli gencecik hatunu kapmış adam. şaka şaka helal hoş olsun o karizmaya. bu kadar iltifata belki yüksek not alırım kendisinden. hayır yani alacaksam hemen vatandaşlık numaramı da veririm.

üç gün olsun.

şimdi düşününce ne güzel olur dedirten olay. cuma okuldan çık, eve git, bütün haftanın yorgunluğu da üstünde tabii. hadi bu akşam evde olayım dinleneyim de azıcık. o gün zaten çoktan çöp oldu bile. e cumartesi haklı olarak erken kalkmak istemiyor insan. o günün de sabahı çoktan gitti. kaldı sana pazar e o gün de pazartesiye yetiştirmen gerekenler oluyor. e nerede burada hafta sonu tatili?

buna da geçtim. bir yerlere kaçsak desek o da zor be? sürekli ortamdan "ya 2 gün için kalkıp gidilir mi nidaları!" halbuki 3 gün olsa öyle mi olur... dolu dolu 3 gün.

that's life!

yine olsa yine yaparım! bilirsiniz zamanında kenar süsleri yok efendim defterin ortasında bir sonraki konuyu bölsün diye yapılan minyatür ev çizimleri bulutlar falan vardı. onların hepsi kardeşimin ellerinden çıkmıştır, birine bile elimi sürmedim gereksiz eziyet gibi gördüğümden. şimdi kendisi moda tasarım okuyor, hocaların gözde öğrencilerinden.

ben mi? beni hiç sormayın. hocaların serseri öğrencisi oldum. vallahi küçükken yaptıklarımız ilerde hayatımıza nasıl da yön veriyormuş. hafife almamak lazım. yaptığım eziyetler yol, su, elektrik olarak geri döndü. hiç böyle olacağını düşünmezdim.
damn it.

kapatılan okullardan gelen öğrenciler yüzünden kızılay çadırına dönen okulum. bu okulun en büyük sorunlarından birisi de ders seçimi. bu problem okulunuzun uzamasına da sebep olur. bu da demektir ki ekonomi üniversitesi'nin diğer adı ticarethanedir. bunun dışında sarışınları ve sonradan görme zenginleri bir köşeye bırakırsanız kafa dengi arkadaşlarla acayip keyifli. hemen okulun karşısındaki mekanda ders aralarında ve çıkışlarında bira içebilirsiniz. yada okulun yakınındaki duncan adlı mekanda çılgınlar gibi eğlenebilirsiniz. okulun bana kattığı en iyi şey de sigarayı bıraktırmak oldu. çünkü okulda sigara içmek yasak! öğrenci işleri de diğer okullardaki gibi aksak. neyse okula gelirseniz seslenin birşeyler içeriz.

lise sonda ilk kez eve kız attım. bu eve atma işlemi için aylarca babamın yurtdışına çıkmasını bekledim. hatun evde benden fellik fellik kaçtı. seneler sonra alkolün verdiği yetkiyle içinde çıtçıtlı body olduğu için kaçtığını itiraf etti. ilk kimin ebeveyni "kızım belin açık geziyorsun hasta olacaksın" diye söylendiyse allah belasını versin. belinin açıklığını anasına babasına gösterip çıtçıtlı body kullanan hatun kişilerinin de allah ayrı belasını versin. adamı bu ürün kadar seksten soğutan başka bir şey varsa allah onun da belasını versin. allahla aramdaki ilişkiye sebep olan tekstil ürününün toplatılmasını rica ediyorum. dantellisi, dantelsizi hiç fark etmez hepsi aynı nane.

2 sene önce babanemin yaptığı olaydır. baş parmağımda eşşeek gibi çıkan siğilim vardı. ilaçlar falan fayda etmedi tabii. doktor en sonunda alıcaz dedi. ben de yanaşmadım. babanem okudu üfledi bir şeyler yaptı. sonra git birinin evinden tuz çal dedi. 2 hafta içinde siğilimden eser kalmadı.
teşekkür ederim babane.
teşekkür ederim eski sevgilim. o tuzluğun nerede olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceksin.

türkiye'de değil de avrupa'da çok işe yaradığını gördüğüm ve deneyimlediğim uygulama. özellikle suyundan mıdır nedir bilemem ama berlin'de bu tinder bir harika dostum. kafan ve sen rahatsın yani. herkes rahat. gerçi berlinde tinder'ın olmasa da olur. barlar da bu görevi üstleniyor çoğu kez. burada hiç denemedim, tırsmıyor değilim. ama bir ara denemeyi düşündüğüm uygulama, plus olmakta fayda var. görelim bakalım.

top 5'imi açıklıyorum.

1) voleybolcu

2)veteriner

3)şarkıcı

4)hostes

5)modacı/tasarımcı.

sadece çok çekici geliyor. nedense. ısınıyorum bu meslekten kadınları görünce. iyi ki varsınız vallahi, ne diyeyim.

http://www.youtube.com/watch?v=t2EU9AODzDQ - /// grizu- bira ve kahve

"francois bütün bu sorunların ardında buck'ın olduğunu, buck da onun bunu bildiğini biliyordu; ama buck bir kez daha suçüstü yakalanmayacak kadar akıllıydı."

jack london, ölüme meydan okuyan adam

ankaranın en sevilen yanlarından bahsedeyim. kıtır'dır ankara. kebap 49'dur. yıldız aspava'dır. bunların her birinin yiyecek-içecek yeri olduğuna bakmayın. hepsinde koca bir tarih vardır. herkesin anıları burada saklıdır. özellikle kıtır bir ankara klasiğidir. uğramadan dönmeyiniz.