bugün

entry'ler (849)

savran saat

Adı sanı pek duyulmamış bir saat firması. Ürünlerini piyasa fiyatının neredeyse yarısına satıyor ve orjinal olduğunu iddia ediyor.

Bu da sitesi: http://www.savransaat.com

mobildek

Her üç yurdum insanından biri teknoloji sitesine sahip, bu da onlardan biri.

http://www.mobildek.com

ingilizce mülakata gireceklere tavsiyeler

b1 seviyesindeki ingilizcemle yarın telefondan yapacağım hadise. benim ne haddimeyse böyle bir iş başvurusu yapmak? yine de belli olmaz, zaten yapacağım iş türkçe ama işte şirket yabancı olunca... mesaj kutumu tavsiye bilgiler, linkler ile parlatmak isteyen varsa hiç çekinmesin.

türk telekom

avea-ttnet-türk telekom birleşiyor şeklindeki saçma reklama harcanan bütçe ile bir anadolu iline baştan sona fiber ağı döşenebilirdi. bir de kanallarda yaklaşık 20 saniye sürüyor. harcanan para muazzamdır.

sözlük yazarlarının itirafları

arada bir gelen, beni yoklayan, halimi hatrımı soran azim meleği... ihtiyacım var sana şuan. gel ve bana biraz azim ver. değiştirmem gereken çok şey var ve şuan çok güçlü değilim. yardımın lazım. yarın eskiden olduğu gibi, azmi tüm vücudumda hissetmek istiyorum. yarın her şeyi değiştirmek istiyorum.

ben bu yazıyı sana yazdım

Uzun uzun yazacağım zamanlar da gelecek seninle ilgili. Şimdilik üstüne toprak atmakla meşgulüm. Zaman tek ilacım benim.

israfil kurtcephe

AKP'nin Mustafa Akaydın'a karşı rektör atadığı isimdi. Şimdilerde ise havuz medyasında AKP tarafından istenmeyen rektör konumunda.

yemeksepeti

her ne kadar restoranları denetlemek sağlık bakanlığının işi olsa da, ne sıklıkla denetlendiğini biliyoruz. yemeksepetinde anlaşma yapılan restoranın bizzat denetlenmesi ve ona göre anlaşma yapılması gerekiyor. işleyişi tam olarak bilmiyorum ama, muhtemelen dediğim tarzda bir prosedür bulunmuyor. yemeksepeti'nde ki tüm restoranların denetimi bizzat özel bir kuruluş tarafından yapılmalıdır. ya kendileri yaparlar, ya da başkasına yaptırırlar bilemem. ancak ben her sipariş verdiğim restoranın maksimum 3 ay önceki denetimde tutulan raporu okumak isterim. böyle bir hizmeti var mı? yok. o kadar para kazanıyorsunuz bir boka yarayın demek istiyorum kendilerine.

mng kargo

hız ve hizmet konusunda ptt kargo ile yarışır. daha başka nasıl hakaret edeyim?

aynı boku sürekli yapıyorlar. çıkış birimi yanlış şubeye yönlendiriyor kargoyu. sonra kargo allaha emanet. bul bulabilirsen. türkiye'de bulabileceğiniz en boktan kargo şirketidir kendileri. uzak durunuz.

yurtiçi kargo

istanbul - konya arası bir paketi 22 saatte ulaştırırken, istanbul avrupa yakası ile anadolu yakası arası bir paketi 30 saatte teslim edebilen bir dağıtım şebekesine sahip kargo firması.

kocaeli üniversitesi

otogardan umuttepe ye başvuru için yolculuk ettiğim sırada kullanılan asırlık dolmuş yüzünden vazgeçtiğim üniversite. evet tam olarak sebebi budur. o dolmuş o dağı nasıl çıktı hala anlamış değilim. ölmediğim için kendimi şanslı saymıştım inince. öyle bişey yani.

edit: çok önemli bir detay olarak bu hurdalarla sağlanmaktadır şehirin toplu taşıması. sanayi şehri falan hikaye. hayrına bikaç otobüs bağışlasınlar şuraya, yoksa kimsenin el atıp birşey yapacağı yok.

dodex

kalçadan vurulurken sinirlere gelmesi ile felç olabilme ihtimali olup olmadığını merak ettiğim vitamin.

cübbeli sarıklı motorlu kuryeler

özellikle istanbul'da çok açık bir şekilde gözle görülen artış var. anladığım kadarıyla belli bir örgüt tarafından böyle bir karar alınmış ve cübbe ve sarık olmayan kurye çalıştırmıyorlar. başta belki "masum" bir iki kişinin bu işte çalışmaya başladığını düşünsem de, günde 4 - 5 farklı kişide görünce art niyet arıyor insan.

(bkz: kılık kıyafet kanunu)

keratosis pilaris

muzdarip olduğum amansız cilt hastalığı. Amansızlık düzeyi malesef doğru düzgün bir tedavisinin bulunmadığından kaynaklanıyor. Zira gittiğim tam olarak 6 dermatolog tarafından "ürederm lipo" verilip kapının önüne koyuldum. onların gözünde "herhangi bir etkisi olmayan kırmızı noktacıklar" ve "tamamen genetik."

ancak kısa kollu giyememenin vermiş olduğu psikolojik sorunların yaratacağı etkileri düşünen malesef ki yok. bu arada verdikleri "ürederm lipo" yu 2 yıldır kullanan biri olarak bir boka yaramadığının altını çizmeliyim. Bunun dışında doktorlar tarafından söylenmeyen bir tedavi türü var. yanmak, bronzlaşmak vs. ile deriyi atmak gerekiyor. tabii ki kalıcı çözüm değil. 3-4 ay sonra tekrar geri geliyorlar.

sözlük yazarlarının itirafları

ikinci bir şansı verdiğim hiç kimse o şansı hak etmedi sözlükcüm. genelleme yapmak ne kadar doğru bilemeyeceğim ama görünen o ki ikinci şansı vermemek lazım. nasıl olsa bir şey değişmeyecek. emin olabilirsin.

ben bu yazıyı sana yazdım

başka birinin kollarında bulmuşsun kendini tekrar. bir günlük mü, iki günlük mü? kim bilir. çoktan kaptırmış kendini sana, belli. şimdiden "biricik sevgilisi" olmuşsun. "çok mutluyuz maşallah" yazıp, facebook da kutlama bile yapmış. seviniyorum aslında senin adına. hani o hiç bulamadığın gerçek aşkı arıyorsun ya, belki bu sefer o dur. belki bu sefer ki senin gerçek aşkın olabilecek kapasitededir(!)

anlatmıştın ya hani. unutamadığını. sözde unutamadığını. bu söylediğine gerçekten kendin de inanıyor musun? sanmıyorum. nasıl bir yalana kendini kaptırdığının farkındasın. kendi yalanını yaşıyorsun. eminim sende biliyorsun bunu. çorap değiştirir gibi sevgili değiştirmeyi kendince haklı çıkarmaya çalışıyorsun. gerçekten sana göre "gerçek aşk" nedir? gerçekten merak ediyorum. bildiğim tek şey senin ne sevmekten haberin var, ne sevilmekten. ben herşeye rağmen mutlu olmanı çok istiyorum. ben edememişim, haz alamıyormuşsun. doğrudur. suç bendedir. mutluluğu bulman dileklerimle...

sözlük yazarlarının itirafları

sırtım öyle bir ağrıyor ki anlatamam sözlükcüm. e şimdi diyeceksin bana yazacağına git doktora. gittim zaten. acildeki kadın (sözde doktor) arada olur öyle diyip, voltaren krem verip yolladı. ayağa kalkamıyorum, nefes alırken bile ağrıyor. ne yapsam bilemedim.

selçuk üniversitesi

tanım: konya'da kendileri.

merkezi yerleştirme puanı ile yatay geçiş hakkımı kullanmayı düşündüğüm üniversite. iletişim fakültesinden birileri özel mesaj kutumu parlatabilirse çok mutlu olacağım. saygılar.

edit: hala parlatan olmadı.

edit2: tanım iletişim fakültesi pek aktif olmayan üniversite diye değiştirmeliyim.

kastamonu üniversitesi

gelmeyin. diğer seçenekleri çok iyi düşünün. sonra karasal iklim koşullarının, dağın başındaki açık arazide olan üniversite de nasıl yaşandığını, bu da yetmezmiş gibi kampüsün bir inşaat alanı olduğunu, çakalların akşam kampüs bahçesinde tur attığını görünce "yazmıştı" dersiniz. hele birde ikinci öğretim falan okuyacaksanız allah korusun. kampüs yolunun ışıklandırması bile yok. el feneri getiren gördüm. tabi allahtan telefonumun led ışığı var. her neyse. dediğim gibi. gelmeyin.

şehirden bahsetmek bile istemiyorum. "kuzeykent" denilen yer ki, kampüs burada. akşam 9 olması ile adeta terk edilmiş şehiri andırıyor. merkez yine bir nebze idare edebilir canlılık bakımından ama orada da hiçbir şey yok.

bir kere köy yolu kampüsün içinden geçiyor. varın gerisini siz düşünün.

sözlük yazarlarının itirafları

bir kızla konuşuyorum. yanında arkadaşı var. üçümüzüz. bana aşk hayatını anlatıyor, sevgililerini. benim ondan hoşlandığımı bilerek. gözümün içine bakıyor, gözlerini kırpmadan. verdiği hasarı görmek istiyor belki de. anlattıkça anlatıyor. dinlemek istemiyorum artık, kafama başka bir şeyler sokmaya çalışıyorum. bakıyor ama duymuyor gibiyim. ardından "30 yaşında" demesi ile kendime geliyorum. kız 20 yaşında... devam ediyor; "fındık yemen lazım sürekli" dedim diyor. gülerek. ve hala yüzüme bakıyor. bense inanamıyorum bir türlü. "30 yaşında olsam 20 yaşındaki biri ile amacım farklı olur." diyorum. gülüyor. "o kadar arabasında yalnız kaldık hiçbir şey yapmadı henüz." diyor. utanmadan, yüzüme bakarak. bense kahroluyorum. "hem genç olacakta ne olacak?" diye devam ediyor. "evi var, arabası var, işi var. beni de seviyor. daha ne olsun?" diyor. "senin için bu kadar basit mi bu olay?" diye soruyorum. "evet, mantık" diyor. "mantık dediğin ağaoğlu ile evlenmektir" demek geçiyor içimden. ama sessiz kalıyorum. adeta dilimi yutmuş gibi.. ardından "her zaman sınırlarını düşük tutan birisin yanlış anlama. ama bu kadarı sence de fazla değil mi?" diye soruyorum. ardından açıyor ağzını. o kadar şey söylüyor ki, duymak istemiyorum. "senin haddine değil, sen kim oluyorsun da bunu belirleyebileceğini düşünüyorsun. sen benim sınırlarımı hayatımı bilemezsin." gibi laflar ediyor. dinleyemiyorum. dinlediysem de anlayamıyorum. adeta kala kalıyorum. ardından telefonu çalıyor. önce o masadan kalıyor, ardından arkadaşı. hesabı ödeyip yanlarına gidiyorum. "yaşlıyı arasak da bizi alsa" diyor arkadaşına. yaşlıdan kastı bahsettiği adam. hala daha şok olmaya devam ediyorum. taksiye biniyoruz. önce arkadaşını bırakıyoruz. ardından onun ineceği sokağa gelip taksiden iniyoruz. elini uzatıyor. hoşçakal demek için... yarın gidiyorum çünkü. sadece elini uzatıyor. gülerek, teşekkür ederek. bense elini tutuyorum ve kendime çekip sarılıyorum. gözlerimden yaş gelerek... içime çekiyorum kokusunu. derin derin. "bizim sokakdayız yapma" diyor. yüzüne bakamıyorum. elimle gözlerimi silerek arkamı dönüp hızlıca uzaklaşıyorum... belki de bir daha görüşemeyeceğimizi bilerek...

işte sözlükcüm hayatın gerçekleri tam olarak böyle. sen sen ol sevme...