entry'ler (62)

zorunlu bireysel emeklilik

ziraat emeklilik ile çalıştığımız üniversitenin de bizi sisteme dahil ettiği uygulama. faydası, zararı, gerekliliği, hali hazırda yıllardır bireysel emeklilik sistemi içinde olanlara zorla ikinci bir şirketten de işlem yapılması gibi durumları bir kenara bırakırsak sistemden çıkmak ya da literatür tabiriyle caymak konusunda ziraat emekliliğin kendini aşan bir performans gösterdiğini söylemek lazım.

15 nisan günü maaşımdan kesilen miktarın hafta içi ilk iş günü olan 17 nisanda ziraat emeklilik hesabına geçmesini takiben cep telefonu uygulamasında sadece iban bilgilerimi girerek yaptığım başvuru sonrası 18 nisan öğlen saatlerinde kesilen bedelin tamamının hesabıma iadesi sağlanmıştır. bu göz alıcı hız, özelde ziraat bankası gibi bir hantal yapıdan ve genelde zorunlu bes yapılanmasından beklentisi "yaza kadar paramızı geri alabilsek bari" olan beni cidden şaşırtmıştır.

ptt kargo

günümüzde yurtiçi kargo'nun 14 liraya 1 günde eğer alıcıyı evde bulabilirse götürdüğü tek bir sayfa a4 çıktısını aynı adrese 8.10 tl'ye 1 günde götüren taşıma şirketidir. Eğer çalıştığınız kurumun, şirketin anlaşması var ise size verilen %50 indirim kodu ve kurum kimliğinizi de göstermeniz koşuluyla aynı gönderiyi 4.05 tl'ye gönderebileceğiniz şirkettir.

takip numarası ile kargonuzun her adımını gerek ptt gönderi takip ekranınıdan gerekse 17track gibi uygulamalardan an be an takip edebilirsiniz.

gözlemlediğim tek handikapı eğer küçük ve orta boy zarf gibi şeylerle evrak yolluyacaksanız, adres ve barkod bilgilerini içeren etiketi direkt zarfın üzerine bir poşet içine koymadan yapıştırıp mektup gibi davranıyorlar. eğer talep ederseniz de zarf bu gider böyle diyebiliyorlar ama sonuçta sorunsuz ve hızlı bir şekilde yerine ulaştırdıktan sonra gerisi biraz teferruat kalıyor.

yanakları içeri göçük erkek

Benim için Tesla demektir ve kendisinin Hayatının son demlerinde çekilen fotoğrafını gözümün getiren tanımlamadır.

türklerin yerli ürün fantezisi

henüz bir amerika birleşik devletler vatandaşları seviyesine ulaşmamış durumdur. abd'de evine bir plastik çöp kovası bile alacak adam (ki kendisi en fazla 1 nesil önce göçerek gelmiştir bu yeni dünyaya) üzerinde kocaman "made in usa" ya da "proud to be american" yazan plastik kovaya çin'den gelen eşleniğine göre 2 katı para ödemekten beis görmez. Bununla gurur duyar ve ülkemde üretim yapana ve onun yarttığı iş fırsatlarına destek veriyorum der. atası, dedesi italya'da yaşarken hala evinin bahçesine kocaman bir abd bayrağı diker ve bu göçmenlerden oluşan yeni dünya devletinin bir parçası olmaktan gurur duyar.

kendi adıma ben de isterim ki günlük kullanım için evime aldığım ürünlerden beyaz eşya ve elektroniğe kadar güvenilir, sorunsuz ve parasının hakkını veren yerli ürünler alıp kullanayım. ancak; bir kaç marka ve ürün dışında maalesef ki "bu da benim ülkemde yapılıyor, ve bunu almaktan gurur duyuyorum" diyeceğim ürün sayısı bir elin parmaklarını geçemiyor.

ipad air 2

Ülkemizde artık amerikadan bile ucuza satın alınabilecek teknolojik cihazdır.

entry tarihi ile abd'de 32 gb kapasiteli wi-fi modüllü bir ipad air 2 tablet $ 399 + vergi ile satılmaktadır. New York eyaletinden satın aldığınızı hesaba katar isek % 8 vergi eklenmiş hali ile $ 430,92.- etmektedir. Bu miktar doların da mevcut kur ile ederi (3,94) ₺ 1.697,82.- olmaktadır.

aynı cihazı türkiye resmi apple mağazasından ₺ 1.499.-'ye alabilmekteyiz.

yani bir abd'li kendi inovasyonu olan ve tüm know-how'ına sahip olduğu cihaza kendi topraklarında $ 430,92.- ödemek yerine, bizim gibi iğneden ipliğe, buğdaydan samana her şeyi ithal eden bir ülkeden kendi geliştirdikleri ürünü $ 380,46.-'a alabiliyorlar.

Şimdilik tek sorun bu ufak farkın uçak bileti masrafını karşılamıyor olması, ama eminim ki biz onun da üstesinden geleceğiz.

artık biz türkler abd'ye giden eş dosta "bana ipad alsana gitmişken" demiyoruz. onun yerine amerika'ya gideceğimizi duyan johnny'ler, mike'lar bill'ler "abi, sizin orada ucuzmuş bana da bir ipad getirir misin?" diyorlar.

ürünü neredeyse kafaya atan kasiyer

Mutsuz çalışandır. Çalıştığı firmada ya da yaptığı işte kendini güvende ya da huzurlu hissetmiyordur. Hayatta isteğini yapamamış ya da yapmaya fırsatı olamamıştır.

Kasiyer entry konusu olmakla birlikte hizmet sektöründe karşılaştığım bu tarz davranış sergileyen kimseleri sakince uyardıktan sonra mutlaka amirleri olan kişileri sorup bularak ilgili çalışanın bugün sıkıntılı bir durumu olduğunu ve kendisine izin verilmesinin iyi olabileceğini söylemeye çalışıyorum. Bunu kasiyer, pompacı ya da başka işlerde emin olun insanları şaşırtan ve mutlu eden bir tepki oluyor.

kayseri de köpeğin kulaklarını kesen adam

Her türlü tanımlamadan ve eleştiriden önce söylenmesi gereken şey insan olmadığıdır.

Canlılar içerisinde sanmıyorum ki hiç bir canlı başka bir canlıya eziyet etmekten biz insanlık kadar zevk almıyordur. Kısas yapalım, biz de kulağını keselim, çükünü keselim gibi yaklaşımlar bile içimizdeki bu vahşetin birer yansımasıdır.

Elbette ki cezalandırılmalı, bir başka canlıya zarar vermenin bir karşılığı olmalı ve ödetilmeli ama bunun bir başka yolu mutlaka bulunmalı.

günaydın

bu ülkede insanların birbirlerine söylemekten en imtina ettikleri söz.

hiç tanımadığı bir insana sadece trafikte bir arabalık yere giremedi diye yarı beline kadar camdan sarkarak küfürler haykıran bir insan gurubunun yolda, asansörde, iş yerinde, otoparkta karşılaştığı bir başka bireye günaydın dememesi ya da diyememesi ne kadar da ilginç.

muhendis beg

17.11.2016 tarihi itibariyle yeminini etmiş bir doktor mühendistir. Mühendislik eğitimi üzerine bir de doktora yapmaya neden karar verdi ve nasıl bitirdi hiç bir fikri yoktur ama saçı sakalı beyazlamıştır ve bu durumu "olsun, biraz karizma kattık saçlara!" diye yorumlayarak kendini avutmaktadır.

macbook pro

retina olmayan unibody olarak adlandırılanlar için konuşursak ziyadesiyle olmuş diyebileceğimiz apple ürünü taşınabilir bilgisayardır.

2012 mayıs ayından beri bir adet late 2011 unibody 13" * olanına sahip olduğum güzelliktir. okuma yazma öğrenmeden önce evinde bilgisayar klavyesi ile ms-dos ve basic de eşelenecek kadar bilgisayar tarihçesine sahip ve sayısını bilmediği masaüstü ve laptop kullanmış biri olarak diyeceğim tek şey verilen her dolarına değdiğidir. satın aldığımda kendisi ile aynı fiyata bana malolacak ikinci nesil i7 işlemcili 8gb ram i olan 15" gayet iyi bir laptop yerine ikinci nesil i5 işlemcisi ve 4 gb ram i ile tercih ettiğimde çevremdeki pek çok kişinin doğal olarak tepkisi arkasında yanan bir elma figürü var diye gereksiz para verdiğim yönündeydi.

ancak belgeleri taşıyıp belli başlı kullandığım office, photoshop vs gibi programların entegrasyonunu sağladıktan sonra aslında donanımının yeterli olduğunu gösterip, ilk bir kaç hafta bunun içinde fan yok galiba diyecek kadar şaşırttı. solidworks vb programların mac os versiyonları olmadığını gördüğümde ise bootcamp ile windows kurup şaşırdığım makina oldu. çünkü kendi özgün durumunda 7-8 saat batarya süresi sağlayan sessiz sedasız çalışan macbook pro, windows platformuna geçince 3 saatten az sürede pilini bitirmeye, ısınmaya, fanını coşturmaya başladı. o zaman anladım ki bizim aslında hp laptop kullanırken normal sandığımız fan sesi gerçekten rahatsız edici bir sesmiş.

2014 yılı içerisinde hünerli ellerimde geçirdiği, toplamda 230 usd'ye mal olan, 16 gb ram ve 256 gb samsung ssd güncellemesi sonrası 400 kere şarj edilmiş ve hala 5 saat üzerinde kullanım süresi sunan bataryasıyla ben daha ölmedim demekte, 16 gb ram avantajıyla aynı anda sanal makina olarak harici ekranda windows altında solidworks vs çalıştırmakta kendi ekranında ise os x in kullanıcı dostu ara yüzünün keyfini sürdürmekte, arada canınız sıkılırsa da yeni olmasa da çok eski olamayan sadece bir kaç yıl önce çıkmış oyunları gayet rahat çalıştırmaktadır.

iphone 6 plus

kullanım alışkanlıklarına göre akıllı telefonlarının pil döngüsünü 24 saate yetiremeyenler için başarılı bir iphone modelidir.

telefonun genel geçer özellikleri zaten her yerde yazılmış, yok şu kadar ram var yok böyle işlemci var, şöyle sensörü var demeye gerek yok. temelde akıllı telefon olarak tanımlanan bu iletişim cihazından beklediğimiz sabah kalkıp evden çıktığınız saatten akşam ya da gece eve dinlenmek için döndüğünüz saate kadar size gün içerisinde tek bir şarj döngüsü ile hizmet etmesi ise bunu kesinlikle başarıyor. bunları yaparken de öyle telefon akıllı ama kaynaklar kıt ne yapalım anlayışıyla 3g kapat, ekran ışığını kıs, konum servislerini kapat, onu kapat bunu kullanma diyerek telefonu hayatta tutmaya çalışmaya sizi zorlamıyor. bu cihazla, bir akıllı telefona sahip olduğunuzun keyfini ve konforunu sürerek ve her ihtiyaç duyduğunuz anda navigasyon, fotoğraf çekme, video kaydetme, ses kaydetme, müzik dinleme, video izleme, oyun oynama vb. eylemleri pil kaygısı duymadan kullanabiliyorsunuz. ama ben günde 12 saat oyun oynayayım diyorsanız zaten telefona verdiğiniz paraya yazık, başka çözümlerle daha ucuza daha rahat ve konforlu oyun oynayabilirsiniz.

bu sürelere ve pil performansına ulaşabilen başka akıllı telefonlar elbette vardır. ama bir telefonu diğeriyle kamerası yok 4k çekiyormuş da; yok berikisinin pikselleri inç karede bilmem kaç taneymiş, yok öbürü şeker patlatırken kasılırken bu ısınmıyormuş bile diye karşılaştırmak cidden komik oluyor. sen apple ürünlerin beğenirsin gider bunu alırsın, diğeri lg ya da samsung tasarımı ürünleri beğenir gider note 4, s6 edge ya da g4 alır. mevzu bu kadar basit, amaç gündelik hayatı kolaylaştırmak.

bunların hepsi belirli ömre sahip elektronik cihazlar ve size 2 sene sonra yeni ihtiyaçlar hissettirerek satılacak yepyeni modelleri ar-ge departmanlarında tasarlandı bile. basit bir alet için başkasına küfür etme eşiğine gelmeyin.

medeniyet göstergesi küçük detaylar

herhangi bir sebepten arızalanan ya da memnuniyetsizliğiniz sebebiyle iade etmek istediğiniz bir ürünü, satın aldığınız zincir mağazaya götürdüğünüzde o ürünü sanki ilk kez görmüş gibi davranan firma çalışanlarının olmaması.

öğrenim kredisi geri ödemesi

yeni mezun ve henüz düzenli bir işe girememiş yüksek öğretim mezunu gençlerin uykularını kaçıran adı üstünde alınan bir kredinin geri ödenmesi durumudur.

ülkemizdeki pek çok iyi yönetilemeyen durum gibi bu mali kaynağında da burs olmak yerine kredi olması ve yüksek eğitim alan bireyi hayata borçlu başlatması elbette ki hoş bir durum değildir. ancak, öğrencilerimize baktığımız zaman da, ihtiyaç sahibi olmak dışında büyük bir çoğunluk burs kapsamında değerlendirilebilecek bir yetenek ya da başarıya maalesef sahip değildir.

o sebepten bu ödeneğin burs yerine kredi olarak benim gibi lisans ders başarısı dışında, ne bir lisanslı sporculuğu ne de ülkemizi başka platformlar da temsil edebilme yeteneği ya da niyeti olmayan bireyler için kredi formatında sunulması en kabul edilebilir modeldir.

o dönem aile imkanları ile bir mühendislik eğitimin karşılayamayacak olan bana hazırlık+4 yıl lisans eğitimim boyunca idare eder diyebileceğimiz bir kaynak yaratmış sistem, mezuniyetten 24 ay sonra toplamda bana yaptığı harç ve öğrenim kredisi bedellerinin 3 katını 3'er aylık ödemeler ile geri ödememi istemiştir.

sayesinde okulumu bitirebilmiş ve bulduğum iş ile geri ödeyebilecek durumda olan ben; hiç gocunmadan, af çıkar ümitleri beslemeden ya da hiç umursamadan ödememezlik yapmayıp tüm taksitlerimi gününden önce yatırarak devlete borcumu ödedim. bu süreçte her yıl telefonumu yenilemedim, araba alma hayalimi 2 yıl erteledim ama borcumu ödedim. ödedim ki; benden sonra gelen ve gerçekten ihtiyaç sahibi olan öğrenci kardeşlerime bir okyanusta damla da olsa faydam olsun.

uzun lafın kısası, zorla verilen bir para değildir ve zorla istenmemektedir. karşılıklı bir kredi anlaşmasıdır ve vadesi geldiğinde ödenmelidir. gönül ister ki; ülkemiz, devletimiz yüksek öğrenim alan gençlere daha büyük finansal kaynakları karşılıksız verebilsin ama günümüzde bu model pek de olası görülmüyor.

eğer bu model bir borçlanma sizin için uygun değil ise ve belli bir yeteneğiniz, lisanslı sporculuğunuz ya da çeşitle burslara konu olacak bir bireysel donanımınız var ise o kaynaklara yönelmeniz daha doğrudur. ancak bir kredi anlaşması yapmak ve borcunu ödememek en basit tabiriyle ahlaki değildir.

bose quietcomfort 25

mit den doğan bir marka olan bose'un son harika icadı olan aktif ses önleyici özellikli, kablolu kulaklığıdır. taksit ile satılıyorsa dünyayı alabilecek potansiyelde bir türk olarak, geçen yıl ürün lansmanı sırasında amerika birleşik devletlerinde bulunmuş olmamımda denk gelmesiyle, sadece bir haftalık yapılan 50 dolar peşin, gerisi 12x25 dolar kredi kartı kampanyasında yararlanarak beyaz olanından bir adet aldım.

başta bir kulaklığa bu kadar para verdik ne olacak desem de kendisiyle yapmış olduğum her türlü denemede, ki bunlardan bir tanesi 7 saatten uzun süren new york - munich uçuşuydu, kesinlikle parasının son centine kadar hakeden bir ürün olduğunu gösterdi.

kıtalararası yaptığım uçuşlarda ilk kez, 4 motorlu a340-600'de motorun dibinde oturmama rağmen, bu kadar az yoruldum ve ilk kez türkiye'de jetlag yaşamadım.

lakin, aynı kulaklığı doğa harikası dalyan'da ağustos böceklerinin durmak bilmeyen sesinde rahat uyuyayım diye takayım dediğim zaman beklenen etkiyi yaratmadığını üzülerek deneyimledim. çünkü, tasarım sırasında göz önüne alınan frekans aralıklarının dışında ses çıkartan ağustos böcekleri sayesinde sabahları akşamdan kalma gibi uyanmaya devam ettim.

caner erkin

23 ekim 2016 tarihinde oynanan beşiktaş-antalyaspor maçında yaşadığı sakatlığın olduğu anı gösteren lig tv kayıtlarının yayın sırasına göre üçüncü açıdan olan görüntüsünde sol aşil tendonunun kopuş anı rahatlıkla görülebilen futbolcu. ayağını yere basıp kuvvet alarak hızlanmak istediği anda gerilmiş bir kauçuk gibi atan tendon görüntüsü resmen aklıma kazındı.

aklımdan hiç gidemeyen bir başka spor yaralanma görüntüsü ise 4 nisan 1999 tarihinde oynanan fenerbahçe-beşiktaş maçında kendi kalecisinin talihsiz müdahalesi tarafından ayağı kırılan uche'nin ayağının sallanan görüntüsüdür.

16 yaşımda gördüğüm bu görüntü ile halı sahada futbol oynamaktan korkarak uzaklaşan ben, yeniden acaba arkadaşlar ile maçlara mı dönsem dediğim günlerde caner erkin'in aşil tendonunu kopma görüntüsü ile ps4 üzerinden oyunculuk kariyerimi devam ettirmeye karar verdim.

alevilerin eleştiriyi kaldırma sınırları

her sunni, katolik veya ortodoks hristiyan ya da musevi gibi yoktur, hiçtir ve olmamalıdır.

Bu cennet topraklar üzerinde yaşayan insanlar olarak öğrenemediğimiz ve öğrenemeyeceğimiz yegane şey insanların inanç dünyalarını eleştirmemek, sorgulamamak ya da kendimiz gibi bir sisteme inanmayanları aşağılayarak eleştirmemek hatta yaşamlarını zorlaştırıp kimi zamanda yaşatmamak sanırım.

365 gün abd de hasbelkader yaşadım, kaldığım şehirde neredeyse 50 farklı mezhebin kilisesi ve hatta sinagogu bile vardı ama kimse ne benle din inanç konuştu ya da beni müslüman bir türk olduğum için şaka yollu bile eleştirmedi. Hatta cadılar bayramı nedir niye bu kadar diye sorduğum insanlar, azizler ve inanışlarla ilgili ben pek konuşmayı sevmiyorum din içerikli şeyleri dediler.

Ama 5 günlüğüne doktoralı bir akademisyen türk tesadüfen aynı enstitüye araştırma ziyaretine geldi ve 2. gün adına verilen yemekte ona tüm misafirperverliğini gösteren ve ağırlayan insanlarla zorla din sohbeti yapıp "bizim için sizler kitabı değiştirilmiş bir dine inanan kafirlersiniz" dedi sofrada.

Sonra rahatsızlık duyup insanlara zorla özür dilerim ben kendisini burada tanıdım benim düşüncelerim bunlar değil diyerek açıklama yapmak zorunda kaldım onlar sormamış olmasına rağmen.

Uzun lafın kısası, bırakın kim neye istiyorsa o na istediği şekilde inansın. Ne başkasını eleştirin ne de espiri konusu yapın.

hemşirelerin 4400 küsur lira maaş alması

döner sermaye gelirlerinin musluktaki sudan fazla debiyle aktığı, hasta yatıracak yatak bulunamayan, ülkenin bir elin parmağından az sayıda olan kornea nakil merkezi olan göz servisinde çalışan emekliliği cebinde yüksek okul mezunu bir hemşireye devletimiz 2.100.- tl maaş vermekte ve hastanede 1.050.- tl döner sermaye ödemesi yapmaktadır.

yani 50 yaşında hala hafta en az 2 gece nöbetli çalışan kıdemli bir hemşire kamuda en fazla bu paraları kazanmaktadır.

özel sağlık kuruluşlarında, başka yan ödemeler vb. ile aylık geliri 4.400.- olan kişiler olabilir ancak bu durum kamuda maalesef mümkün değildir.

ios 9 3 1

"Safari de ve diğer uygulamalarda bağlantılara dokunduktan sonra uygulamaların yanıtsız kalmalarına neden olan bir sorunu giderir" açıklamasıyla an itibariyle iphone 6'da 27.5 mb olarak yayınlanmış ios 9'un son güncellemesidir.

os x el capitan

Sırtımızı dayadığımız, güvendiğimiz dağ dediğimiz apple'ın da artık bir microsoft olduğunu son güncellemesiyle bizlere gösteren işletim sistemidir. 25 mart 2016 cuma günü kararlı sürüm olarak yayınlanan 10.11.4 sürüm numaralı güncellemesi ile pek çok kullanıcıda USB ve ağ üzerinden çalışan yazıcılar ile ilgili sürücü hatalarına sebep olmuştur. Stabilitesi ile nam salmış bir işletim sisteminin minor bir güncellemede böyle sorunlar yaşatması biz kullanıcılarına 1.200 liralık bir giriş seviyesi laptop alıp içinde gelen windows 10 ile çalışsaydım da bu kadar parayı vermeyeydim dedirtmesi, içimizi acıtmaktadır.

Canon web sitesine driver güncellemesi talebiyle teknik destek talebi açtım, cevaba göre bu entry bilgi verme amaçlı güncellenecektir.

mikrodalga fırın

amerika birleşik devletlerinde yaşayanlar için kahve makinası ile birlikte arabadan daha önemli bir eşyadır. bu sebeptendir ki; amerika'daki marketlerden ambalajlı olarak alacağınız yarı pişmiş veya pişmemiş gıda ürünlerinin tamamında mikrodalga için ısıtma ya da pişirme yönergesi vardır. hatta pek çoğunda sadece mikrodalga için yönergeler vardır.

bir amerikalı arabasız bir şekilde yaşar, çünkü pek çok şehirde düzgün bir toplu taşıma sistemi vardır. olmadı bisiklet kullanır, olmadı yürür küçük bir şehirde yaşıyorsa. ama evinden kahve makinası ile mikrodalga fırınını al, dünyası karışır ne yapacağını bilemez. gözüne fener tutulmuş tavşana döner. hayattaki en büyük konfor nesnesidir bir amerikalı için mikrodalga fırın.

en ücra şehirde, çölün ortasında en ucuzundan bir motel de kaldığınızda bile belki odanızdaki yatak rahat değildir yayları çıkmıştır, suyu tam sıcak akmaz, temiz değildir vs. ama o ahırdan bozma 35-40 dolarlık odada tam fonksiyonuyla çalışan bir mikrodalga fırın ve kahve makinası mutlaka vardır.

sende ne abarttın kardeşim diyenlere 50 küsür yıllık hayatında hiç fırın ve ocak kullanarak yemek yapmamış ofis arkadaşlarımı, çalışanlarını ve daha bir çok uzak yakın bildiğim amerikalı arkadaşı örnek verebilirim.