bugün

entry'ler (244)

tekno diyince akla tiesto nun gelmesi

tiskindirici durumdur. ekseriyetle tiksinirim bunun vuku bulmasindan. populer kultur mudur ne boksa teknoyu tiestolastirdi ya, ben tiksinmeyim de ne yapayim. gidin baska bir seyler de dinleyin arkadasim, her gelen "aa tekno mu seviyosun, tiesto var mi ipodunda?" diyor.

ayni zamanda bunu diyen bunu da dedi:
metal deyince aklina cof un gelmesi
rap deyince akla eminemin gelmesi

hatta bonusun bonusu:
muhafazakar deyince akla fetocuların gelmesi

pil yutmak

öldürür.. öldürürken düşündürür.

dexter

4 x 12 ile tum sevenlerinin amina koymus dizidir. boyle sezon finali olmaz olsun dedirten dizidir..
--4x12 spoiler-- hicbirimizin beklemedigi yerden cikti amina koyim. --4x12 spoiler--

dakikalardir agzim acik dolaniyorum etrafta valla... boyle supriz olmaz ki canim..

ece vahapoğlu

ben okan'in yaptigi gibi yarrak bi test gormedim ama hakkaten. ingilizce bildigimi iddia eden biri olarak, ingilizce "sulu sulu, bana bana, atiyor oh oh" diyemem, demem arkadas. hele ki canli yayinda boyle bir saklabanlik... "kime bakmistin taniyamadim"i cevirdim hadi, ama o bile turkce degil ki, tarzanca. ne lan "kime bakmistin taniyamadim".

edit-tanim: okan bayulgen'in programina cikardigi konuklarindan bir tanesi.

colin kazım richards

olgun bir insan degil.

ugg

arkadasim yeni bir bok degil ki, anlamadim uzerinde neden bu kadar mavra donuyor. yeni moda mi yani simdi ugg'a bok atmak, ve hatta su cumleyi kurmak.. "cok igrenc abi, boyle yeti gibi". ya da "bari odun kizlar giymesin bunu bea!". nerden baksan 4-5 senedir piyasadaydi, o zaman konussaydiniz.

abd nin dünyaya kazandırdıkları

http://en.wikipedia.org/w..._United_States_inventions

ahanda size wikipedia'nin en uzun 3. entry'si. daha da ustune entry tanimam. anketin kralina gel.

afroman

az once konserinden geldigim, kampuse nese katmis olan super eglenceli, ot bagimlisi, super kafa rap sarkicisi...

kadınların erkeklere zeki cevapları

(bkz: kadınların erkeklere zekice cevapları)

heineken

uzun yillar pilsner icen insanlarin cok da begenmeyecegi, daha yumusak aromali bir lager. efes ile degil de budweiser ile veyahut spaten ile karsilastirilmasi daha makuldur kanimca.

günün tek cümlelik özeti

bu da boyle oldu, su da soyle oldu...

(bkz: du bakali n olcek)

thievery corporation

versions albumunde ustad sultan khan in tarana sarkisina yaptiklari cover dudak ucuklatir, insana orgazmlar yasatir.

ayrica konser performanslari da asmis bir gruptur.. bir daha firsat bulsam da gorsem keske diye dusunmeden edemiyorum adeta.

ustad sultan khan

gercek bir sitar ustadi. sitari adeta konusturur, dinleyeni ucurur.

(bkz: sarangi)

zakir hussain

tabla'yi adeta konusturan ustat. bir nevi asik...

ustad sultan khan ile yaptiklari muhtesem duetin bir ornegi icin: http://www.youtube.com/watch?v=EPQU9Egoe2Q

daha fazlasi icin ise: http://www.rajshri.com/ ziyaret edilmelidir..

the invention of lying

uzun zamandir zevk alarak izledigim ender komedilerden biridir. cok derin gondermeleri vardir.

gunluk hayatta ne kadar sik yalan soyledigimizi anlamami saglamis (cidden bu filmi izleyip 'ben cok durustum arkadas' diyen varsa ellerinden operim) uber film.

bunun disinda, dusununce, din denilen kavramin da tamamen yalanlar uzerine kurulu oldugu tarzda bir mesaj barindiriyor.

mp3 player kulakligi optimum uzunlugu

bilirsiniz dostlarim, mp3 player kulakligi kisaligi insanin omrunden omur calan fenomenlerden birisidir. kisinin kulakligi ne kadar kisaysa hayattan aldigi zevk de o derece kisadir. daha yeni farkettim bu gercegi, ve paylasma istegi duydum.

uzun ve yorucu bir gunun ardindan kendimi tuvalete zor atmisken, ipodumda son ses dinledigim led zeppelin'in o dinlendirici ezgileriyle biraz olsun nesem yerine geliyordu. sabah uyandigim andaki huysuz modun ustune sacma sapan islerle harcadigim vakte yandigim karamsar moddan bir anda neseli, kipir kipir bir moda girme istegiyle yanip tutusuyordum. zaten gunun son saatleri oldugundan amacima ulasmak icin atmam gereken son bir adim daha vardi. tuvalete girdigimde yogunlasmis naftalin kokusu basimi dondurur gibi oldu, ama hicbirsey, ama hicbirsey beni amacimdan alikoyamayacakti... bir sey haric. o da dostlarim, kulakligimin yeterli uzunlukta olmayisiydi.

klozete otururken ipod un herhangi bir kazaya kurban gitmemesi icin aldigim onlemleri en ust duzeye cikarmis, montun cebinden pantolonun cebine aktarmistim. bu noktada muzik hala caliyor, robert amca fool in the rain ile cosuyordu... disarda da zaten hava bozmaya baslamis, yagmurun ilk damlalari yeryuzuyle bulusmak uzereydi...oturdum...

ama o da nesi, kulaklik yeterli uzunlukta degildi. pantolonun cebinden kulagima yetismesi imkansiz gorunuyordu. bir anda kendimi dehset verici bir ikilemin icinde buldum. ya aldigim onlemleri yerle bir edip ipod u cebimden cikartacaktim, ya da hayatta en sevmedigim seylerden biri olan, klozete kambur pozisyonda oturmak eylemini gerceklestirecektim..

iste bu an omrumden omur caldi, hayattan aldigim zevke tuz biber ekti, gunun yorgunlugu tekrardan ustume coktu. dusundum... bu muhendisler hic mi ihtimal vermediler tuvaletteki adamin da muzik dinleyebilecegini, ya da direk umursamadilar mi bile, adam yerine koymadilar...

iste bu hikayeden cikan sonuc ise sudur. mp3 player kulakligi optimum uzunlugu, klozete oturan kisinin kulaklarindan yere kadar olan mesafe kadar olmalidir. yetkililere duyuruyorum.

3 ekim 2009 beşiktaş denizlispor maçı

tabata'nin goluyle besiktasin ligde 420 dakika (7 saat) sonra golle bulusmustur.

the lost symbol

bu kitapta bahsedilen turk cezaevinde gecen bolumlerdeki tanimlar hic de zoruma gitmedi acikcasi. hem turkiye'yi hem de turk insanini yaralayacagini dusunuyorsaniz bir zahmet uzanin telefonunuza ve sansurletin. ne de olsa sansur hic yaralamaz turk insanini. nedir bu yaygara anlamadim gitti. bir kitapta (ister bestseller olsun, ister bir allahin kulunun bile okumadigi bir kitap olsun) kurgulanmis bir olay var, bu kurgunun icinde ismi bile gecmeyen kahramanlar turlu pis isler ceviriyor, kahraman turk halki ayaklaniyor. hapishanedeki genel durum, hayat sartlari, kosullar hakkinda bir tek betimleme yok, olay sadece kisilerde bitmis...yok mu amina koyim hic rusvet almayan polis, yok mu hapishanelerde dayak*. dunyanin neresinde yok soyleyin.. insanlar gerizekali mi saniyorsunuz, kitabi okuyunca o kadar maceranin icinde 30 saniye durup "aa evet, turkiye de boyle ayol, evet sekerim, gitmeyelim, sikerler neme lazim hapishanelerinde" diyecegini. bu mudur turkiye'nin dunyanin gozunde itibarini belirleyen tek etmen?

bu yaygarayi cikarmadan once yurtdisindaki insanlarin neden 'turkish prison' seklinde bir deyimlerinin oldugunu dusunun. saniyor musunuz ki sadece "midnight express" bir basina yaratti bu imaji. bunu dusundukten sonra bir de internette arayin bakalim panama halki prison break'e tepkili miymis? ispanyolca bilenler google-panama'da arasinlar hatta. adamlar koskoca bir sezon televizyon dizisi cektiler, panama da panama diye, ne boktan hapishaneleri varmis diye, hangi birinizin aklinda ben panama'ya gitmem arkadas diye bir onyargi olustu?

gecelim bunlari...

kitabin detayli bir elestirisi yolda.

catch phrase

telafuz edildigi zaman taninan soz obegi, deyim, veyahut ingilizcedeki 'phrase' *. genellikle populer kulturun ve gorsel medyanin pompaladigi, kitleleri etkisine alan ve konusma dilinin bir parcasi haline gelen 'phrase' lerdir bunlar. mizah ile iliskilendirilmis catchphrase ler en yaygin gorulen ornekleridir.

parmakarasi terlik icine corap giyen insan

bunu yapanlar "parmak arasi terligin ici mi var lan?" diye hic dusunmezler.