bugün

entry'ler (438)

50 lira civarı güzel şarap önerileri

gülor, öküzgözü - malbec

aile

Hakkında ne zaman fikirlerimin kesinleştiğini düşünsem, o fikirleri kelimelere dökeceğim zaman girdaplanıp beni de içinde boğan bir yapı.
Aile birbirine koşulsuz destek olan insanların oluşturduğu, toplumun en küçük kurumudur.
Fakat destek olmak kavramının yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Kişi zor ve zaman gerektiren bir sürecin sonundaki başarıyı arzu ettiğinde ona; "bu kadar kendini üzdüğüne değmez" demek destek olmak değildir, yükünü biraz olsun omuzlarından almak, belki de o yolda kendisiyle bir adım atmak, taşıdığı taşı bir parça daha o hedefe yaklaştırmaktır.
Maraton koşmak isteyen insanı dinlenmeye teşvik etmek yerine sabah erken kaldırıp idmana göndermektir destek olmak!
Hayatlarımızın müstakil olduğunu kabullenip tecrübe edilmesi gereken konularda karışmamaktır, öğrenmesinin önüne geçmemektir.
Bir aile ferdimizin rahatını düşündüğümüzde onu rahat ettirecek değil; zorlukları aşmayı öğretecek bir tutum ile yanında olmalıyız ki bir dahaki sefer o zorlukları kendisi aşabilsin ve bunu yapabildiği için mutlu olabilsin. En sevdiğimizi iddia ettiğimiz insanlardan bunu çalmamalıyız.
Velhasıl kelam; günümüz hazırcılığı ve kabalığı ile bir arada tutulması çok zor olan kıymetli bir kurumdur.

bir kıza sarılıp saçlarını koklamak

sevdiğinin saçları cennet kokar, doyamazsın :')

askerlik yapmayan adam değildir

türkiye'de askerlik yapmak kişinin kendi mizanında vereceği bir karardır, bundan gayri kimsenin söz söylemeye hakkı yoktur.

imza
ex-j.er.

hoşlanılan kızın mutant olması

yollu olacağına mutant olsun.

gönül kimi severse aşk onda güzeldir.

sözlük yazarlarının itirafları

olduğundan farklı görünme gayesiyle karşılaşabileceği değerlerin çoğunu ziyan eden insanların 'genellikle' bir şekilde aldıkları ikinci şanslarını da ilk şansları gibi toyca harcayıp akabinde ajitasyon ile sonsuz hak ve sınırsız yetki istemesinin doğal göründüğü bu dünyada ne olacağımızı bilmiyorum ve mutlak bir bilinmeze ilerlemekten nefret ediyorum.

yıllar önce ankara mmo'da "geleceksizlieşme" konulu bir panele katıldığımda hiç böyle şeyleri umursayacağımı zannetmezdim ama bugün şirketlerin sindirme politikası ile çalışanlarını nasıl boyundurluk altına almaya çalıştıklarını, çalışanların daha az ezilmek için meslektaşlarını ve hatta astlarını nasıl ezdiklerini gördükçe 'bu yoldan giden bir geleceğim olacağına hiç olmasın daha iyi' diyorum.

bu olduğundan farklı görünmeye çalışan insanların konuyla ne alakası olduğuna gelince; insanlığı ıslahat yolunda tutan erdemleri aşağılayıp "iyi" ve "kötü" kavramlarını kişisel çıkarlarına göre çarpıtan bu gürüh geleceksizleşmemizdeki en büyük sorun.

sebebini düşünüyorum; ailesinin sevgisini farketmeyen, hatta sevgiyi farkedemeyen, insanları kandırmayı bir marifet sayan bir insanla (!), bu dünyaya hiçbir katkısı olmamış, bir gayesi olmayan, olsa da bu uğurda çalışacak götü olmayan insanların hastalıklı ruhlarını tamir etmek benim işim mi diyorum, sonra bir serinlik geliyor.

yazarların kendilerine söylemek istedikleri şeyler

Selam bok yığını. Neden üşengeç bir pislik olmaya devam ediyorsun?
Neden vücudunun çöktüğünü bile bile seni yok eden şeyleri yapmaya devam ediyorsun?
Kısa bir bakalım geçmişe ; 13-14 yaşında sigaraya başlamadan önce bile içki içiyordun, kaçıp kaçıp, yakalanmamak yanına kar kaldı ama bunlar sana zarar verdi ve bugün yatağında yatmış birilerine muhtaç kalacağın günlerin pazarlığını ediyorsun. Vazgeçmek asa kolay olmadı, olmayacak, hayata bu keçi inadıyla tutunuş belki de acıları sevmenin altında yatan sebep budur! Acıları sev! Onların da senin bir parçan olduğunun farkında ol ve onlarla yaşamayı öğren. Ah ne büyü hamallık! Oysa böyle devam eder mi bir yaşam, günden güne içine hapsolduğum vücüt iflas ederken.
Sabahları uyanmak en büyük ızdırap; bacaklarım, kalçam, dizlerim beni öldürüyorlar, sırtım sürekli ağrıyor, sigara içmeden uykumu açamıyorum bile. insanlarla aramda uçurumlar yarattım. Kendimi kendime mecbur bıraktım. insan kendine böyle acımasız olur mu? Oysa neler başarmıştım. Buz hokeyi takımı kurmuştuk  insanlığın umursamadığı biryerde insanların umursadığı bir görevle vatani hizmetimi delirmeyerek tamamlamıştım. Peki neden kendime bunu yapıyorum ki?
Sanırım artık vücudum kıkırdak dokuyu yenileyemiyor. Kimyadan oldum olası haz etmem ama bu ağrılar beni biraz araştırma yapmaya itti, ve böyle bir gerçek olduğunu gördüm.
Sabahları iki poğaça, öğlen fabrika yemeği akşamları da fast food ile insanın limitinde idmanlara girmek için bir altyapım olmadığını kabul etmemem nedendi ki?
insanların umarsızlıklarının binde biri bile bende olsa bugün bu kadar acı çekiyor olmazdım.
Herkesi kendimden bir şekilde uzaklaştırdım ve kalakaldığım yalnızlıkta hiçbir şeyden keyif almazken vücudumu tükettim.
Pekiyi ne yapmalı?
Ne yapmalı?
Ne?!
Bunu yapmamalı işte.
Kalk artık.
Kendini toparla ve olmak istediğin kişi olmaya devam et.
Her gün muhteşem şeyler yaparken kendine neden bunu yapıyorsun ki?
Kalk evini temizle, yemek pişir, erken uyu, sabah koşu yap!
işinde harikalar yarat, öğrenci mühendisini en az kendin kadar iyi yetiştir, ona bir iş hazırla!
Sevdiğin ama seni sevmeyen insanlardan uzak durmaya devam etmelisin. Hayatının hatırı sayılır bir yüzdesini işgal etmiş ve sana kasten zarar vermiş, duygularınla oynayıp özgüvenini yerle bir etmiş bir kişi için artık ‘neden olamadık’ diye üzülme! Kes şunu! Sen soğuk gecelerde avuntu bulabilmek için arka sokakların gölgelerinde ağlarken o ne yapıyordu? Seni ve seni aldattığı insanları aldatıyordu. Onun iyiliği için haddinden çok çok fazla uğraştın. Sonunda eline ne geçti? Kendi çöküşün.
Cidden otur ve hesapla; onun kendini iyi hissedebilmesi için kaç saat uğraştın? Senin zararına olduğu halde onun egosu okşansın diye kaç saat telefonda konuştun, onu uyuttun, uyandırdın, onun için kaç saat direksiyon saladın, kaç kere ayağına kadar gitmene rağmen, kaç kere planladığınız ve söz verdiği halde sana bağırarak seni görmeyi reddetti? Hemen akabinde kaç kez özür dileyip seninle yine temasını sürdürdü? Lanet olsun, bütün bu saflığa lanet olsun! Orleans’ta neden aldığını bile hatırlayamayan biri için saatlerce plak arayışın nedendi, o zaman hiç sormadın kendine. Şimdi kaçmak istediğinden -daha kolaydı ama- daha da iyi kaçtın. Neden bir kutuya hapsedilmiş bir anı parası için Eyfel Kulesi’ne merdivenlerden çıktın? Bir anı için efor sarfetme isteğin, bu enerjin nereden geliyordu? NEDEN KENDiNE BUNLARI YAPTIN? Ne için? Hayalin sadece mutlu olmaktı ve sana, seninle nasıl oynadığını defalarca göstermesine rağmen bu körlüğün nedendi? Aşk gerçekten insanın gözünü kör edermiş. O daha sağlıklı olsun diye neredeyse her iki günde bir ona motivasyon depolarken o biliyordu senin kendini şişelerde tükettiğini ve ne yaptı? Seni başka bir şişenin dibine batırdı. işte bu kadardı, dünyayı hiçbir zaman senin gözlerinle göremeyecek birisi için yaptın hepsini, hayallerine onu böyle ortak ettin. Haketmeyen insanlara değer vermeye başladığında, onlar için çabaladığında bunu artık hakları gibi görüp terbiyesizliklerini yaparken daha hoyrat oldular.
Artık beyaz çarşaflı yatağa –sarı kıvırcık saçlı, pek de mincare- kızınla kahvaltı tepsisini taşımanın hayalinin önüne yumruklarınla kıramayacağın bir buz perde çekti, donuk bir anın daha oldu, tebrikler!
Şimdi düşün neden bunlara göğüs gerdiğini...
Sevdiğinin en azından bir kısmı kadar sevilmek, olduğun kadar dürüstlükle karşılaşmak ve –her daim bizimle olacak- zorluklara beraber göğüs germek için yaptın bunları. Aferim lan. Ama olmadı aslanım. Kusura bakma hayat böyle adaletsiz, istediğin ve hatta uğraştığın şeylerin tersini sana veriyor. Bunları artık arkanda bırakma vakti geldi, şafak senin için doğacak, belki gerçekten bir gün maraton koşabileceksin, belki bir gün Paganini’nin 5. Kaprisini çalabileceksin, YAPACAKSIN! Ve yaptığında bunu hiçkimse senin gibi yapamamış olacak!
Şimdi kalk ve olman gereken gibi olmaya başla.
Efsanen ol!

aldatılmak

verilen sözlerin kasıtlı olarak tersini yapmaktır.
bu arada söz vermek demek bir cümlenin sonuna "... söz veriyorum" diye eklemek değildir; bir insanın hayallerine ortak olup onları paylaşıp sonra size samimiyetini sunan kişiye hayallerini kullanarak zarar veriyorsanız, bilerek yalan söylüyorsanız, manüpile ediyorsanız, kendine olan güvenini yıpratıp hayata tutunmasına engel oluyorsanız -ve hatta hayata tutunduğu dalları kesiyorsanız- onu aldatmışsınız demektir.

(bkz: o benim ömrüm dediği altı üstü üç gündü)

yapmayın canlar, insanları bomboş bırakmayın, azıcık yüzünüzü kızartacak kadar ar damarınız olsun, olsun ki günü gelip başınız sıkıştığında en azından selamınızı alıp derdinizi dinleyecek insanlar bırakın arkanızda, temeli bile viran olmuş yıkıntılar değil.

yada yapın be, en azından (çok geç de olsa) insanlar nasıl karaktersiz olduğunuzu anlar. sadece buna hakkınız olmadığını bilin!

Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.

(bkz: ümit yaşar oğuzcan)

scandinavian flick

viraja yaklaşırken fren kullanarak aracın momentum etkisinde oversteer etmesini sağlayıp viraj sonunda çok hız kaybetmeden yola devam etmeye yarayan hede.
Viraja yaklaşırken direksiyon viraj yönünün aksine hafif çevrilerek güçlü bir brake bite yaratılır, akabinde direksiyon aksi yöne çevrilerek momentum yaratılır, kontra verilerek virajdan çıkılır.

(bkz: colin mcrae)

http://www.youtube.com/watch?v=hwqmZFhI0co

yağmurlu bir gecede toprak yolda araba kullanmak

peugeot 205 gti ile scandinavian flick çalışmak için güzel bir fırsattır.

kitap alıntıları

balıkçı denize gitti.

taşın üstünde durdu ve:
-denizin adamı, bana gel, diye bağırdı.

o zaman balık başını sudan dışarı çıkardı ve:
-şimdi ne istiyorsun? konuş! dedi.

balıkçı:
-karım, onu Güneşin kraliçesi yapmanı istiyor, dedi.

balık:
-karın mutlu olmayacak. tarlalarda uyuyacaksınız ve bir ağacın altında uyuyacaksınız, dedi.

balıkçı geriye döndü. büyük ev ve bahçeler orada değildi. karısı bir ağacın altında oturuyordu. yağmur yoktu. tarlalarda çiçek ve güneş ışığı vardı.

o (kadın):
-bütün şu uşaklardan uzak olmak iyi. gökte parlayan güneşe bak. şimdi mutluyum, dedi.

çok şey söylemek isterken hiç bir şey söyleyememek

yüzlerce şans verdiğin insanın ağzından çıkan ile hareketleri örtüşmediğinde varılan çıkmaz sokak.
geri dönülür, yürümeye devam edilir.
https://www.youtube.com/watch?v=unbYgAzW54U

en yakındaki kitabın yazarı

(bkz: yusuf atılgan)

yazarların şu an dinlediği şarkılar

http://video.uludagsozluk.com/v/affet-136816

çaresizlik

vertigo atağı geçiren annenin başında beklemek.

erkeğe alınabilecek hediyeler

çakı ulan çakı, erkeğe çakı alırsın, ne zaman darda kalsa, çıplak elleriyle bir şeyi halledemese ilk elini atacağı şeydir çakı.
ayrıca bir kadının alması; ona zor zamanlarında yardım edeceğini temsil eder naçiz gözümde.

ikizler kadını

kendisiyle ilişki semazen gibidir, ne ara ardını döndü, ne ara yüz yüze geldiniz bunu bilemeden büyüsüne kapılır bakakalırsınız.

o zaman! * edit: misalen bu kadınla büyük bir kavga etseniz ve üzülseniz, kalkıp sizin üzüntünüze ortak olabilir, sizi teselli edebilir (evvet, bu konuda başarılıdırlar), sizin göremediğiniz detaylardan çok mutlu olabilir size de kimsenin farkedemediği ayrıntılarla o mutluluğu yaşatabilir (yıllardır istediğiniz hediyeyi bulup hediye edebilir(#35271868)). birbirinize hasretiniz dağları eritecek kadar olsa da o çok iyi bir phone sex esnasında uyuyakalabilir, yahut o kadar uyumaz ki nasıl dayandığını çözemezsiniz. size bir mustang' ten bahsediyorum, 69 model siyah bir mustang, güçlü, güzel ve anlaşılması güç, onun ne kadar nadide ve kıymetli olduğunu anlayabildiyseniz, dostum, işte o zaman limitlerini aşıp ona 4 kolla 8 kolla, bacaklarınla, her şeyinle tutunmalısın.

bay yengecin sünger boba yaptığı büyük şerefsizlik

şükür ki plankton geldi de bu terese bobo'nun ne kadar iyi bir işçi olduğunu gösterdi.

meşhur türk yalanları

ben o işi yarın hallediyorum.

kadın

kadın hayattır. bu kadar, kadın her zaman el üstünde tutulmalıdır; kırılgan yada aciz oldukları düşünüldüğünden değil, kadının hayatımız olduğunu bildiğimiz için. kadın erkekten daha çok bilmelidir, daha çok okumalıdır, daha iyi kazanmalıdır, her şeyi erkeklerden daha iyi olmalıdır. çünkü zaten gündelik hayatta uğraşmak zorunda oldukları barzolar vardır ve yine de bunu tolere etmiş sayılmayız erkek milleti olarak.