Sevilen kişiye sevilen cumlelerin altı çizilerek hediye edilen kitap.
Bana, “Git!” dediniz…

Sonra, “Gitme, kal!” dediniz…

Hiç farkında olmadan, bir tek sözünüzle ittiğiniz o uçuramdan, son anda yakaladığınız ellerimle çekip çıkardınız beni. O gece kollarınızda gözyaşlarına boğulmamın sebe bini belki de hiç anlayamadınız. O, “Kal!”ın benim için öne­mini, hiç bilmediniz…

ulan her seferinde soruyorum. bir keresinde bir imza gününde boşluk bulursanız kahve içmek isterim dediğimde kıramayıp gelmişti. o gün kendisine de sordum. Bu kitabın içindeki kadının duygularını, düşünceleri, hislerini ve türevlerini nasıl yazdınız?

bunun tek açıklaması olamaz diyerek cevaplamıştı ve o kadar uzun anlatmıştı ki; hala beynimde yer eden o binlerce sözcüğüne saygı duyuyorum.
büyüksün usta!
"Kapat gözlerini ve bana bak: Ben diye, ne varsa gördüğün; işte, o senin yokluğun!"
Ayrılık degil ,özlemek hiç; degil en büyük acı ,bu giderek büyüyen boşlukmuş... En büyük dert kimi özledigini kimi sevdigini bilememekmiş ... En büyük kayboluş, sevip sevip sonunda kimi sevdigini bilememekmiş ... içimde bir ses, durmadan , dünyanın sonu geldi diyor. Dünyanın sonu, bu halime öyle cok uyuyor ki hiç üzülmeden , hiç korkmadan kabulleniyorum onu. Öylesine bencilim ki dünyanın sonunu ,kendim gibi cok seviyorum.
bir sana gül bahçesi vadetmedim değildir.
Övgüler üzerine okumak istediğim ama başarılı olaMadığım kitap.
hem neydi bir kitap okududuğunuzda sizi yukarı taşıması lazımdı.
Baktım ve zaman kaybı olarak gördüm.
Yalnızsın ...
Bla bla bla.

Yalnızım...
Bla bla bla.

Offf.
20 yaş ve altı için okunabilir bir duygu sömürüsü edebiyatı,
bir türlü içindeki çocuk büyümeyen balık burcu kıvamlı duygusal aşk acısı kadınları için her yaşta ilgi çekebilir.
erkekler içinse; sabah sabah seda sayan programı tadında.
leyla ve mecnun'un 19. bölümünde çok pis dalga geçilmiş olan kitap.

"sabah sabah bir ergenlik çöktü üstüme".
*
cezmi ersöz' ün oldukça abartılan kitabı. benim okuduğum 13. baskısıydı ki eminim bundan sonra da basılmıştır. öncelikle şunu belirteyim, türkiye gibi bir ülkede cezmi ersöz gibi popüler kültüre hizmet etmeyi amaçlamadığına inandığım bir adamın 13. baskıya ulaşması mutluluk verici ve bir teşekkürü hak ediyor cezmi ersöz.
şimdi eleştiriye geçebilirirm sanırım;
kitap konusunda oldukça ukala biriyimdir, bir iki özel insan hariç kimsenin kitap önerilerini ciddiye almam. yine ciddiye almayacağım bir arkadaşım tarafından önerildi bu kitap ama şans eseri öneririldikten bir gün sonra sürekli kitap aldığım kitapçıda gördüm ve aldım 2. el ama orjinal kitabı.
cezmi ersöz' ün o melankolik, o karamsar üslubunu sevmeyen biri olmama rağmen başlarda sevdim kitabı. bir iki cümlenin altını bile çizdim hatta ama sonra kitap kendini tekrar etmeye başladı. o sevmediğimi belirttiğim cezmi ersöz tarzı sıktı beni. gereksiz yere uzun gibi geldi kitap. sanki 150 değil de 50 sayfa olsa çok daha fazla beğenebilirdim bu kitabı. aşkı fazlaca yücelten bir kitap ki bir de bunu karamsar bis üslupla yapması iyice canımı sıktı benim. dolayısıyla fazlaca overrated bir kitap benim görüşüme göre. hitap ettiği kitle tartışmasız orta yaş kadınlar ve 17-20 yaş arası gençler. tüm bunları kitabı küçümsemek için yazmıyorum. elbetteki keşke herkes dostoyevski (ama iyi çevirilerden) okusa ama türkiye gibi kitap okuma oranının çok düşük olduğu, metroda cafede kitap okuyanlara entel gözükmek, hava atmak amaçlı bu eylemi yapıyor yorumlarıyla yaklaşıldığı bir ülkede bu kadar gence kitabını okutmayı başarmak ve üstelik bunu yaparken kendi tarzının dışına çıkmamak yani bir anlamda ticari kaygıdan arınmak bence takdire şayan bir iş.
bir örneği

Şizofren aşklarla tükenirken ömrüm
Unutuldu umarsız bekleyişler
Kırılan kalpleri bir celladın toprağına gömdüm
Hatırlanır mı bilemem
Esrik ve o denli masum öpüşler

dedirten mektuptur. http://www.antoloji.com/sizofren-ask-siiri/null
kitabın adı beğenilip kesin iyi bir şey çıkacak bundan umuduyla yıllar evvel alınan ama beklenti karşılamayan kitaptır.
her satırında, her harfinde yaşanmışlığı tadabileceğiniz bir kitap.
şair müsveddesi cezmi'nin kitabı. edebi değeri çok fazla değildir.
cezmi ersözün en çok okunan ve aranan kitaplarından birisidir. günlerdir aradığım halde bir türlü bulamadığım kitaptır. okumayı çok severim tokat gibi bir yerde yaşıyorum kitap bulmak biraz sıkıntılı oluyor haliyle ve internette de bir türlü ''pdf'' formatında e-kitabını bulamıyorum nasıl iştir anlamadım gitti.
Beni bir kez unutmuştun. öyle anlık kaçışlar gibi değil, öyle küçük savruluşlar ve geri dönüşler gibi değil, öyle küçük vazgeçişler ve sonra yeniden sarılışlar gibi değil... sen beni bir kez ve gerçekten unutmuştun sevgili! bunun benim için ne demek olduğunu biliyor musun?
Acımasız, umursamaz, hatta yok sayan bir unutuştu bu. tereddütsüzce işlenen bir cinayet gibiydi. kurbanını gözünü kırpmadan öldürdükten sonra, bir an bile pişmanlık duymayacak kadar soğukkanlı ve kendinden emindin sanki. nasıl da şaşkındım. ölüm senin ellerinden öyle yavaş yavaş değil ansızın gelivermişti. bense kendimi bu büyük kopuşa hiç hazırlayamamış, senden son kez uzun bir soluk alamadan sonsuzluğa karışmıştım. sana tutunan kalbimi bir seferde kesip ayırmıştın işte. elindeki silahsa bir başka aşktı. yalnız benim için değil, sana yakın olan herkes için yeryüzünü daha yaşanabilir ve umutlu kılan o inceliğin, o duyarlılığın, o tanrısal merhametin, gözlerinden süzülüp bu acımasız hayatı aydınlatan iyiliğin, ansızın avuçlarına konan bir başka aşkın büyüsüyle birdenbire yok olmuştu. inanamadığım tek şey, buydu işte. kimseyi kırmamak için kendi hayatını yaşamaya neredeyse zaman bulamayan bir yeryüzü meleği, nasıl olur da ona hayatını ve kalbini adamış bir ölümlüye, hayatının en karanlık, en savruk günlerini paylaştığı sevgiliye bu kadar acımasız olabilirdi.
cezmi ersöz'ün kendini fazlaca kasarak yazdığı cümlelerinde belli olan melankolik bir kitap.
Simdi, bu aciya bir son vermesi, kendisini terketmesi, sonsuzluga birakip gitmesi için birbirine yalvaran iki yüregiz artik... "Ayazda Iki Yürek" gibiyiz...

Sen benim sizofren askimsin... Bense senin kanayan vicdaninim...

Affet beni sevgilim... Verdigim sözleri tutamadim...
Sonra, sevmek yarali kadinligimi baska yüreklerle avutma yanilgisina kapilmak oldu... Buna hakkim oldugunu söyleyip dursan da, biliyorum, aslinda içten içe hiç affetmedin beni... Sen çoktan parçalanmistin zaten... Benim de yüregimi böldügümü düsünmek sana bile agir geldi... Oysa ben, seni degil, kendimi cezalandiriyordum baska bedenlerde... Ruhumu kemiren bu deli aski cezalandiriyordum... Bunu anlamadin mi sevgili?
Sonra sevmek yavas yavas kayisini izlemek oldu avuçlarimdan... Seni sevmek, sen sabaha karsi uyudugumu sanarak yanimdan kalkip bir baska yürekle telefonda özlem giderirken, içimde kopan firtinalari susturmaya çalismak oldu sessizce...

Habersizce kapini çaldigim o gün, kapinda kalip, içeri girememek oldu.
bir kavuşma mucizesine inanma yolunda harcanmış bir hayatın ansızın sonuna gelme ve o mucizeyi yaşayamadan bir başına ölme korkusuydu yağmur...
Geldim. Bana destek olacak, sırtımı vereceğim bir aşkın yoktu arkamda. Kendime yeni bir hayat kuracağım yalanını, kendim dahil, sen dahil herkese söyledim. Oysa tek istediğim seninle birlikte bir hayattı. Öyle cesaretsizdim ki karşında ve öyle açık sözlüydün ki bana karşı, ancak iddiasız bir sığınmacı olabildim hayatında. Hayatına iltica etmek isteyen bir yürek sürgünü... Bir aşk meczubu sadece...
kitabın okunmasına lüzum yoktur, kitabın isminin okunması yeterli. zaten cezmi basmış kitabın ismine basmış kitabın ismine.
(bkz: tuna kimeritçi)
(bkz: elif şafak)
(bkz: şizo ya mektup)*
şizofrenler olarak üstüme alınmadığım mektuptur. *
her insanın kendinden bir şeyler bulabileceği bir kitaptır.

"yagmur yagiyordu; incecik, kesik kesik bir yagmur. tipki omrumuz gibi, tipki sevgin gibi, icimi once isitip sonra beni yalnizligin ve sahipsizligin soguk sularina, istanbul'un sensizlikten kararmis, oksuz ve ozlem dolu sokaklarina birakan... tipki senin gibi, omrun gibiydi yagmur... kesik kesik...."