bugün

bedreddin sevgiyi, insanın bütün kötülüklerden kurtulması, yücelmesi ve tanrı katına yükselmesi olarak anlamıştır. eşitlik ve kardeşlik düşüncesini hep ön planda tutmaya çalışmıştır. bu anlamıyla dönemin önderlerindendir.bu önderlik anadolu topraklarında bir kesişme noktası olmuştur.

şeyh bedreddin 1200lü yıllar anadolu'sunda geliştirilen felsefe sistemini 1400'lü yılların ilk çeyreğinde bir devrim meşalesine dönüştürerek taşımaya çalışmıştır. doğa ve insan olanaklarının gerçek kapsamları ve gerçek boyutları içinde değerlendirilmesi gerektiğini savunmuş onun savunduğu düşüncenin özünü ifade eden ünlü söylemi şudur;

"ilahi irade dahi bir nesnenin(ancak) yeteneğinde olanı allah'ın dilemesi demektir; yoksa, o nesnenin yeteneğinde olmayanı, allah'ın istemeye yetkisi yoktur."

bedreddin, hemen her şeyin insnalar arasında ortak, paylaşılabilir mühab olmasını bir eşitlik ilkesi olarak görmüştür. osmanlı toprağında yaşayan halklar arasında, din farkının kaldırılmasını ve müslüman olmayanların da ülke toplarından faydalanması gerektğini ileri sürmüştür. bu çerçevede "bir toprak reformu ve buna koşut olarak dinsel bir reform" yapılmasını savunmuştur. bedreddin her ne kadar dini bilimler okumuş olsa da kendisi daha çok toplumun ekonomik ve sosyal yönüyle ilgilenmiştir. öbür dünya yerine bu dünyaya yönelmiştir. her şeyin insanda bulunduğunu, doğa ile insanın bütünlüğünü vurgularken emeğin doğayla ilişkilerini açıklamaya çalışmıştır. bu nedenle üretim-tüketim sorunlarıyla da yakından ilgilenmiştir. " tanrı malı, padişah malı" düşüncesine de karşı çıkmıştır. "yarin yanağından gayri her şey ortak" tezini geliştirmiştir. böylece şeyh bedreddin'de üretim araçlarının mülkiyeti açısından, çok ciddi bir sosyalist düşünce anlayışının filizlenmiş olduğu ortaya çıkmaktadır.

bedreddin'e göre dünyanın toprağı ve bu toprağın bütün ürünleri insnaların ortak malıdır. bedreddin bu bağlamda der ki: "ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim, sen benim eşyamı kendi eşyan gibi kullanabilmelisin. çünkü bütün bunlar hepimiz içindir ve hepimizin malıdır."

o bilginin önemi açısından bilgisiz kişilerde sezginin de olmayacağını öne sürmüştür. yanılmanın esasen bilgisizlikten kaynaklandığını, oysa bilgi ve akıl ile yanlışa düşmenin mümkün olmayacağını söyler. bedreddin, varlık birliği denilen vahdet-i vücut'ta insanın tanrı'yla birliği düşüncesine inanır. bunun dışında tanrı'nın kavranmasının güçlüğünü anlatır.

ona göre insan özellikleri bakımından tanrı'dan bir parçadır. insanların yaradılışında tanrı bir yönüyle kendisini örneklemiştir. insanların tanrı'nın güzelliklerini, iyiliklerini taşımaları gayet doğaldır ve bunda hiçbir sakınca aranmamalıdır. insan yaradılışında, diğer varlıklardan üstün tutuluştur. bu nedenle insanoğlu düşünce gücü ve yetenekleri bakımından tanrı'nın kendisine aktardığı üstün niteliklerin değerini bilmelidir ona göre davranmalıdır.

bedreddin akıl konusunda başka bir yaklaşım getirerek, aklın tanrı'yı kavrayamayacağını ileri sürer. "tanrı'nın kavranması aklın sınırlarını aşar, insanın akıl gücü tanrı'nın büyüklüğünü kudretini kavramak için yeterli değildir. tanrı'nın varlığı tüm evreni tamamlar. evrenin varlığı yine tanrı ile varoluşundandır. ibadetin koşulu ve kuralı yoktur. tanrı her türlü ibadeti kabul eder." der.