bugün

biyolojik silah olarak kullanılan bir hastalıktır. yaşı büyük olan ve inönü stadını bilenler için söylüyorum; bir dönem dünyanın mına koymuştu. "allah göstermesin" diyoruz ve deli danaya geçiyoruz.
Akciğer şarbonunda; solunum yoluyla alınan mikrop, akciğerlere yerleşir. Burada yara oluşur ve nefes almada problemler ortaya çıkar. Bakteri vücuda girdikten sonra, bir hafta içerisinde belirtiler görülür. Başta soğuk algınlığı gibi görünür. Birkaç gün sonra ateş iyice yükselir. Lenf bezleri şişer ve nefes almada zorluk görülür. Hastada şok ve koma gelişebilir. Akciğer şarbonuna yakalanan kişiler, erken tedavi edilmediği takdirde ölüm kaçınılmazdır.

Deri şarbonu; hayvanlardaki bakterilerin deriyle temas etmesi sonucu ortaya çıkan ve en çok görülen şarbon tipidir. Deride bir yara varsa mikrop, vücuda girer. Deride yaralar meydana getirir. Birkaç gün içinde bu yaranın ortasında 1 ila 3 cm çapında siyahlık oluşur. Buna kara çıban yada çoban çıbanı da denir. Bu yara ağrısızdır. Etrafı tahta gibi sert ve şiştir. Ateş yükselir, bulantı ve kusma görülür. Tedavi edilmezse hastalık ilerler ve ölümle sonuçlanabilir.

Sindirim sistemi şarbonu; şarbonlu hayvanların etlerinin yenmesiyle ortaya çıkar. Etlerin iyi pişmemiş olması ya da çiğ tüketilmesi, önemli bir faktördür. En çok öldüren şarbon tipidir. Çünkü sindirim sisteminde kanamalara yol açar. Kan kusma ve kanlı dışkı görülür. Hastalık çok hızlı ve ağır seyreder. Hasta kısa sürede şoka girer, erken tedavi edilse dahi hastaların çoğunu kurtarmak mümkün olmaz.

https://www.sozcu.com.tr/...taligi-detaylari-2595216/
çok ciddi bir salgını ortada hiç sorun yokmuş gibi geçiştirmeye çalışıyorlar.
vakalar artarsa herkese yetecek kadar aşıyı imal etmek haftalar sürer.
ve buna sebep olanlar ejder meyveli smoothie içip keyif yapmaya devam ediyor.
popülaritesini yitirmiş bir zamanın efsanevi biyolojik silahıydı. o da nostalji olmuşur diğer şeyler gibi.
(bkz: biyolojik silahı hatırlayıp hüzünlenmek)
bi aralar zarfların içinde çıkıyor diye haberleri olan beyaz bir toz olduğunu düşündüğüm hede.
Ulan belirtilerini falan yazın da bari sağımıza solumuza bakalım var mı belirtileri taşıyan birileri,

Üzülüyorum güzel Türkiye m.
bağlama virtüözü mustafa ipekçioğlu'nun lakabı.
türkiyede Bugüne kadar sadece bir kez görünmüş.
Kaynak:
https://www.webmgon.com/2...-ve-sarbonlu-sut.html?m=1

Ana bu son vaka ile artık çokça karşı karşıya kalacağız gibi görünüyor. ithal hayvanların kurbanı olacağız.
(bkz: doğal deliklerden kan getiren hastalık)
Bacillus anthracis sebeptir.

Deri şarbonu:en sık gorulenidir. Bol basili pustul olusumu gozlenir.

Akciğer şarbonu: solunum yoluyla bulaşır. Mediastinal kanama ile pnomoni yapar.

Barsak şarbonu: en nadiri ve en olumculudur.

Cerrahi girişim uygulanmamali, penisilin tedavisi, direnç varsa siprofloksisin kullanilmalidir.
Deri,solunum yolları,mide ve bağırsak üzerinde tahribat yapan hastalıktır.Hayvanlardan ya da hayvan ürünlerinden geçer.
Ayrıca biyolojik silahlar için kullanılır.

(bkz: anthrax)
spor yoluyla bulaşan bir hastalık olduğundan biolojik silah olarak kullanılma potansiyeli çok büyüktür. nedeni ise sporların ekstrem koşullara dayanabilecek özellikte olmasıdır. böylece mektup gibi cansız araçlarla kilometrelerce uzağa gönderilebilirler. bacillus anthracis bakterisi tarafından oluşturulan şarbon akciğer, deri ve sindirim sistemini tutabilir.
Bir anda ve nasıl kaybolduğu belli olmayan gizemli bir hastalık.
ithal hayvanlarla ülkemize girmiş virüstür.

bunun yüzünden ne zaman dışarıda et yiycek olsam içimden 'acaba şarbonlu mu lan' diyorum. tabi yine de o leziz tattan vazgeçemeyip indiriveriyorum mideye.
garip bir suikast yöntemidir, o kadar demode ki yapsanız kimsenin aklına gelmez.