bugün

sezen aksu yorumuyla "sarsıcı bir film. "
nokta.
ne abartıldığı kadar iyi ve yine abartıldığı kadar kötü bir film değildir.
kıyaslamanın babam ve oğlum ekseninde yapılıyor oluşu ve aynı zamanda bir şekilde aşk filmi olmasından dolayı klişeler bulundurması ıssız adamı kötü film kategorisine sokmamalıdır bence.
ama aynı şekilde yer yer zorlama diyaloglar ve son 10 dakikada gerek flashbackler gerekse içten içe konuşmalarla ve elbette filmin müziklerinin de etkisiyle özellikle bayanların ağlayarak filmi terketmeleri bu filmi iyi bir film yapmayacaktır.
beklentilerin yüksek oluşu ve bunun karşılanamaması biraz da yönetmenin adının çağan ırmak olmasındandır.
velhasılı pazartesi ya da perşembe izlenebilecek ortalama bir filmdir.
aklıma takılan bir soru ise şudur?adanın fotoğrafını gösterdiği çocuk kendsinin mi yoksa arkadaşının mı?temennim bu noktada kendi çocuğu olmasıdır ki alper gibi adam için onca sene beklemek kişinin kendisine haksızlıktır.ancak bu temennimin aksi yönünde de işaretler yok değil filmde ki ada ve alper'in sarılma sahnesi bu noktada sorunun ucunu açık tutmaktadır.
bir not daha alper üzerinden erkekler ada üzerindense kadınlar için genel geçer şeyler söylemek türkiye şartlarında biraz zordur.
görünüşe göre konuşulmaya devam edecek film:

http://tinyurl.com/6yo8e2
gidilmesi gereken ancak uzun sureli iliskilerini henuz bitirenlerin kesinlikle gitmemesi gereken film.
evet buyuk beklentilerle gittik filme ilk yarısı oldukca vasattı , ilk yarıyı kurtaran calan muzikler ve filmin cekildigi mekanlardı.
ikinci yarının ilk sahnesiyle film konusunu bulmaya daha dogrusu işlemeye basladı.dokunaklı sozler etkileyici sahneler izlemeye deger kanımca.hele ki son final sahnesi oldukca dokunaklı bir iki dakika daha surseydi kesinlikle tum salon aglardı orada o yuzden ortada tutmuslar finali yine de aglattı ama cagan ırmak.
calıntı oldugu soylense de bunu turkiye sartlarında yasanan olaylar bazında yansıttıgı icin izleyenler kendi yasamlarından bazı kesitler bulabilirler *
tum elestirilere ragmen cagan ırmak'a tesekkuru izleyenler bir borc bilmeli.
sevgili ile gidilmemesi gerekn film. şöyle ki iki taraf için de buruk biter. sizi ne kadar sevdiğinin önemi yok, zamanında dallamanın biri ile aşk yaşamıştır. flashbackler eşliğinde geçmişe döner. neyse belki de siz dönersiniz. ağlamak gelir belki, kasmamak gerek. lakin o anda sarıldığınız sevgiliz yerine çok başka hatalarınızı düşünür sarsılırsınız.
ışıklar yanar, nasıldı aşkım sorusu bile gelmez. iki taraf da konuyu kapatmak ister, gözler anlatır. belki de aşk falan hikayedir...
günlerdir izliyorum, bu başlık altından olanı biteni takip ediyorum.
artık dayanamayıp bir entry girme vaktinin geldiğini anlamış bulunuyorum.
birinci olarak, bu filmi seyretmedim.
ikinci olarak, şu anda yanlış başlığa entry girdiğimi fark ettim.
burası arog başlığı değil. evet. ufak bir dalgınlık oldu.
neyse zaten ıssız adamı da seyretmedim.
ağlatan film. tanımımı da yaptım. ben kaçar.
filmi seven izleyicide en derin duyguları uyandıran, alper(cemal hünal)'in annesi rolündeki müzeyyen hanım(yıldız kültür) olduğu filmdir. hele ada'nın kendini memleketinde ziyaret ettiği sahneler.
beklentisiz gidildiğinde ayrı etkileyici olan,cemal hünal'ın çok iyi bir oyunculuk sergilediği, yaşamdan bir kesit gibi gelen, gerçekçi, birçok duygunun iç içe geçtiği en sonundaki duygusal bağlanan son ile gözyaşlarının akıp gitmesine sebep olan, ayrıca mükemel müziklere, şarkılara yer verilmiş filmdir.
öyle abartıldığı kadar süper bir film değil. her şey çok hızlı gelişiyor. daha ilk buluşmada erkek kızı yatağa atıyor. yalnız şunu itiraf etmeliyim filmi fazla beğenmeme rağmen son 30 dakikası beni derinden sarstı. bir filmin finali bu kadar mı etkileyici olur. eğer ağlamak istiyorsanız bu film tam sizin için.
ucuz romantizm ve ağir melodram tanımlamalarının tam karşılığı olan çağan ırmak filmi.
çevredeki herkesin plaklara** hucum etmesine neden olmuş filmdir.
issiz adam 15lik cıtırlara gore bir ask filmidir.

syme gibi tecrubeli bir insanda bu filmin bir kac katını yapabilecek kadar birkim vardır.

issiz adam i begenen 18lik dilberlere buradan sesleniyorum. o filmdeki duygu ve ask yogunlugundan kat be kat fazlasını size yasatabilirim.

aslında yasatmak istemiyorum. o kucuk hayallerinizle kucuk yuvalarınızda kalmaya devam edin.

acılmadan iade olun.
gerçek hayatta kendini gizlemeye çalışan ama çok oldukları herkesçe bilinen şeref yoksunlarının konu edildiği filmdir * * , çağan ırmak tarafından güzel kurgulanmış ancak filmin sonundaki itiraflar kısmı iki başrol oyuncusunu direk gibi dikerek bi ondan bi ondan anlatmayla olmamış, daha farklı bi şekilde sergilenebilirdi.. yine de güzel ve hayatın ta gerçeği.
ne zaman bu filmin adı geçse güzümün önünde şöyle bi diyalog canlanıyor. bilmiyorum bi yerde mi gördüm.

-oğlunuz ne iş yapıyordu?
+oyuncu efendim en son ıssız adamı oynadı
-ben işsiz adama kız vermem.
+işsiz değil efendim ıssız ıssız
-ona da vermem.
bir saattir işsiz adam olarak okuduğum, ve denemeyle sabittir ki "işsiz adam" hakkında entry girmediğim başlık. ingilizce karakterin yetmediği anlardan birini yaşıyorum sanırım.
başroldeki iki oyuncunun, alper'in ve ada'nın, final sahnesinde ayakta dikilip birbirleri hakkındaki gerçek duygularını dile getirişi ağlatmaya yetti. filmin can damarı da burası zaten.

kısaca seyrettim, duygulandım, beğendim, çıktım, eve geldim, entrymi yazdım, gidiyorum. *
-hakkında bu kadar entry girilince öldü sandığım adam- esprisini ister istemez yapıyorum * ve önümüzdeki günlerde filmi izleyip ciddi olarak yorumumu yapacağımı belirtmek istiyorum. * şu anda saçmalıyorum. ve arog başlığına gidiyorum. *
bu kriz doneminde tartisilmasi gereken (bkz: işsiz adam)dir
ağlatan film. hüngür hüngür hem de. hayır ada ya da alper için değil, insanı kendisi için ağlatan film. bencil insanoğlu dediğin, kendisinden başka şeye üzülmez ki. hep aynı numara.

sıradan bir konu, klişe bir tanışma, sıradan bir çift, sıradan yaşanılanlar... ee sıradan olduğu için ya da yer yer mantıksızlıkları olduğu için kötü müdür bir film? yoksa aslında bu kadar hayatın içinden, yaşadığın olaylardan olduğu, herkesin içinden kendine göre bir parça bulabildiği için güzel mi?

çağan ırmak bunu hep yapıyor. aynı babam ve oğlumda olduğu gibi; düşününce mantık bütünlüğü yok ama ağlatmayı biliyor adam.

içinde kendine bir parça bulamayan biri için mutlaka kötü. insan bencil dedim ya ondan işte. insanın bencil davranmadığı kaç kişi olur ki hayatında? işte o hakkında bencil olmadığı kişi tarafından, hiç beklemediği bi anda terk edilmek... bunu yaşamayan için ada'nın çığlıklarının ne gibi bir anlamı olabilir ki?

ya da dayanamadığın için onu anımsatan her şeyi kaldırıp bir kutuya koymuşken, hiç ummadığın bir anda hiç ummadığın bir eşyanın-sana onu hatırlatan eşyanın- hiç ummadığın bir yerden çıkması... peki bunu yaşamayan, o küçücük tokanın aslında sadece basit bir toka olmadığını, o küçücük tokanın alperle nasıl dalga geçebildiğini, alper'in kendini yere atmasının gerçekliğini nasıl anlayabilir?

peki ya kime baksan ondan bir şeyler bulman ama aslında hiç birini onun gibi bulmaman, arada burnuna bi koku geldiğinde o işte demen ama hemen sonra o bu değil, olamaz ki demen, insanların gözlerinin içinde onu araman ama bulamayacağını bilmen, aslında çevrende hareket eden, etmeyen her şeyden kendine onunla ilgili bi şeyler çıkarman, daha önce birlikte geçilen yollardan tek başına ellerin cebinde belki de kulağında "o" şarkıyla geçmen... e bunları yaşamayan alper'in anlattıklarında nasıl gerçeklik bulabilir?

güzel filmdi neticede. insanı önce düşünmeden ağlatan, sonra düşündüren ve sonra tekrar ağlatan...
aslında ingilizce karakterden dolayı okuduğumuz işsiz adamda alpere pek uyar..
olayı hiç romantikleştirmenin alemi yok.senaryosu olmayan bir film.
bir kere hiç akıcı değil ve sürekli tekrarlanan şeyler bir sürpriz, bir heyeca cık yok!
çağan ırmak'a hiç yakıştıramadım.
ha birde gözümüze sokulan beş dakkadabir tekrarlanan yatak odası sahnelerinden midemiz bulandı.yani kral bu kadar mı çıplak?
velhasılı kelam 15 liranıza acımıyorsanız geçen vaktinize acıyarak gitmeyin bu filme, zira geçen her an ömürdendir.
traştan değersiz bir film, seyretmek zaman kaybı...
filmin aklımda hep olmamış bi kısmı vardı , anlatamadığım. ama sonunda farkına vardım ki film klişe yaratmak için çok zorlamış kendini. beni rahatsız eden kısmı da buymuş filmin. "sen dizime yattın, ben bir hikaye anlattım ve sen büyüdün..." , ''ben sadece ben olmamalıymışım sanki bana baktığında kendi hayatından bir an yakalamalısın bir hikaye olmalı sevdiğin herkes her şey o an ben olmalıyım...'' , "karda donmak üzeresin uyumak tatlı geliyo ama sen öldüğünün farkında değilsin..." vs vs vs. bunların hepsi sanki milletin msn iletisine ya da facebookta notes kısımına yazılmak için hazırlanmış cümleler gibi duruyor. normal yaşamına devam eden bireylerden veya son söz olarak başrollerden bir anda gelince böyle sözler film içinde çok eğreti duruyor. en azından benim için filmi gerçekçilikten alıkoyan unsurlardı bunlar. bunun dışında film basitliğiyle her ne kadar çok kişinin hoşuna gitse de benim için fazla basit kaldı. doğallık yaratacağı yerde bu basitlik filmi sığlaştırmış kanımca. karakterlerin biraz daha detayına inilmesi en azından gerekli geçmişi sunması gerekliydi mustafa hakkında her şey tadında.
ps: bunlar tamamen kendi fikirlerimdir kimseyi bağlamaz beğenene de lafım yok beğenmeyene de sadece içimden geçenleri söyleyesim geldi
ps2: fazla mı duygusal oldum ne*
--spoiler--
Yoksa bu ıssız adam eşcinsel mi?
--spoiler--

http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=136399,10,6
allahtan film çıkışı yağmur başlamıştı da gözyaşlarıma karıştılar.

filmin son 10 dakikası vurucuydu. karşılıklı yalanlar, sahte gülüşler ve sonundaki sersem sarılış. ardından gene kalabalığa karışan ıssız adam..

sinemadan koşarak çıktım boş bir apartmana girdim..ağladım.ağladım.ağladım. 14r otobüsüne nasıl bindim nasıl eve geldim hatırlamıyorum. daha önce aşkı hiç tatmamış birisi olarak izlediğim en güzel aşk hikayesiydi.

toka sahnesi de beni benden aldı. ben de çok kitlenirim küçük bir objeye ve objenin geçmişine...

kızın alper'den ayrıldıktan sonra küçüklüğündeki evine gidişi, yastıklarını koklayıp 'ten kokusunun hiç değişmediğini bilmezdim' demesi ve odasındayken 'sen oradaydın ve bir gün benimle tanışacağını bilmiyordun' demesi de çok iyiydi.