bugün

2 yıl öncesinden kalma bir anımı da içeren anılar silsilesidir...

gidenler bilir, dokuz eylül tınaztepe kampüsü engebeli ve yokuş bir arazidir. yürümek zordur... bir gün bir arkadaşımla spor salonundan çıktık, kampüsteki boş arsalardaki otların arasından fen edebiyat fakültesine doğru gidiyoruz. karşı taraftan 2 tane kız geliyor... tabii sıradan bir durum. tam kızlarla aramızda 3-4 adım kala kızlardan biri bir şeye takılıp yere düşüyor ve şaşkınlık mimikleri ve "hay allah"lar arasında kızı yerden kaldırıyoruz... önemli bir şey olmadığını fark edince olayı iğrenç bir espriyle süsleme zorunluluğu hisseden ben lafı patlatıyorum: "dokuz eylülde 2 erkeğe 1 kız düşüyor!" sonra hiçbir şey olmuyor tabii.*
"üniversitede birgün arkadaşlarla" kalıbıyla başlayan anılardır.
mangal yakma sevdalısı olan üniversiteli gençlerin mangal közünü fayansla uzun süre temas ettirmesi sonucu fayansın büyük bir gürültüyle patlaması ve sitenin ayağa kalkması bunlara örnektir.
anlata anlata bitirilemeyen anılardır.Erkeklerin askerlik anıları varsa bizimde üniversite anılarımız var denicek kadar çoktur bu anılar.
ay hatırlıyomusun karda nasıl mahsur kalmıstık ,otobusten ınıp saatlerce yurumustuk dıye baslayan anılar, ya cidden ne guzeldı o gunler dıye son bulan cumlelere gebedır.cok ozlenen hayat boyu cok ozlenıcek olan anılardır üniversite anıları.

ve işte o anılardan biri ,yılllar once devlet yurdu ..kacak sokulan en yakın arkadas gorevlılerden kose bucak saklanır ama gorevlıler tuvaletlere kadar arama yapmaktadılar ..bir kose kapmacadır baslar yurdun korıdorlarında ne halt edıcez gecenın bır yarısı panıgıyle, son care olarak kosturarak bır basortu kapılır arkadaslardan bırının odasından, bırde seccade.. kacak sokulan arkadasla mescidde soluk alınır .ellerde gunun modası siyah ojeler uzun tırnaklarla kapıya sırtımızı donup sırıtarak sözde bır namazdır baslar gorevlı gelır aferın aferın der ve gıder 10 kısılık arkadas grubunun kahkahası ve bırının gulmekten altına ısemesı ıle komedı son bulur ve yıllarca hatırlanıcak bır anı yer bulur gecmısın sayfalarında hatırlıyomusun nasıl saklanmıstık mescıdde dıye..

aa seyı hatırlıyormusun dıye devam eder en yakın arkadasın ,yıne yurtta kalırken sen hep kulaklıkla uyurdun o yıllar, kulagında muzık olmadan uyuyamazdın ..yangın cıkmıs naralarını duymayıp mısıl mısıl uykuya hazırlanıyordun ve ben usulca gelıp senı korkutmamak ıcın gulerek ecyaa uyan yanıyoruz dedıgımde ne yanıyormuyuz manyakmısın nıye guluyosun dıye suratıma cakıp kosarken ,karsı bınanın yandıgının farkına vardıgımızda hay kafana senın dıye uykuya daldıgın anı hatırlıyormusun ,ebru durumu gorev bılıp yanma tehlıkesını goze alarak yangının cıktıgı bınanın en ust katında aldıgında solugu ,zıllerıne cılgınca basıp kadın kapıyı acınca ''yanıyorsunuz cabuk cıkın ''dıye soylendıgınde kadının ''aman bılıyoruz'' diye tepkı verıp kapıyı suratına kapattıgındakı surat ıfadesıni hatırlıyomusun diye devam eder bu sohbetler..
gecenin 3ü ile 5 arası yurttan çıkıp kampüs içinde dolandığım zamanlarda buldum kendimi. *
Şimdi efenim. Hangi birinden başlıyayım bilemiyorum açıkçası.

Üniversite zamanında eve çıkmıştım ilk sınıfta. Ben, kuzenim ve 2 arkadaş şeklinde başlamıştı. Sonra değişti tabi ama çok ayrıntıya gerek yok. Bir kaçtane olayı anlatayım.

Bizim evimizde su ısıtıcısı vardı. Musluk olsun, şofben olsun sıcak suyu onunla sağlıyordu. Ancak bir süre sonra bilinmeyen bir nedenden ötürü su ısıtıcısı bozuldu. Ev sahibi girene kadar melek gibi bi adamdı, girdikten sonra yer yer kıllık yaptı. Bu konuda da geçerli oldu. Ee bizde öğrenciyiz haliyle cebimize elimizi atamıyoruz. Bulaşık yıkarken işte su ısıtıyoruz falan o dert değilde en fenası banyo yaparken çektiklerimizdi. Orta halli bi kazan gibi birşey vardı evde. Banyo yapmak için onu su doldurup ısıtmamız gerekiyordu. Ardından o suyu banyoya taşıyıp içinden parça parça başka bir kovaya su dökerek soğuk su ile ılıtmamız ve banyomuzu o şekilde yapmamız gerekiyordu. Her ne kadar çile olsa da onun tadı bile ayrıydı.
--
Vize-Final gibi zamanlar bizim ev çok kalabalık olurdu. Birtek ben 1.sınıftım. Diğer 3 kişi 2.sınıftı. Haliyle çevreleri genişti. Onların arkadaşları ile kalabalık bir ev ortamı oluşurdu. Hani 20 kişi civarında yattığımızı bilirim(1+1 ev). Benim sayısal derslerim genelde iyiydi. Dinlediğimi anlardım. Onlarada anlatırdım haliyle. Ama toplu çalışma şeklinde başlayan durum bir süre sonra değişirdi. Bir odada 3-5 kişi çalışırdı. Salon da ise bi süre sonra gevşemeler başlamış olduğundan gitar çalmayı bilen bi arkadaş vardı. O devreye girerdi. O gitar çalar hep bir ağızdan şarkılar söylenirdi. Ben hiç ağzıma sürmedim bugüne dek ama içki içenler aralarında para toplarlar, gidip bira falan alıp içerlerdi. Herneyse. Gene böyle bir gün sabah 6:30 gibi yatağa girebildim. Ben 2.öğretimdim ve gündüzlerimi çalışarak değerlendirmeye çalışıyordum*. Sabah 7:30 kalkıp iş yerine gittim. Ama ayakta uyuyorum resmen. Oturduğum yerde uyuya kalıyorum. Herneyse akşam oldu okula gittim. Derse girdim. Derste Tarih. Arkalara doğru oturmaya çalıştım. Başta normal duruyordum ama sonra yavaş yavaş bünye kopmaya başladı. Dalıyorum 5 dk'da bi gözümü açıp hocaya bakıyorum. Dalıyorum yine aynı şey. Böyle 4-5 kez oldu. En son gözümü bi açtım. Hoca ile gözgözeyiz* Tabi millet gülmeye falan başladı. Allah razı olsun hocamız dedi çık elini yüzünü yıka bi diye. Dersin bitmesine de 2-3 dk kalmıştı. Daha da girmedim o yüzden. Ama sağolsun bi arkadaş durumu anlatmış. Sabaha kadar ders çalıştırdı, ardından işe gitti diye.
--
Yalan olmasın ama 5 yada 10 LT'lik sıvı sabun almıştık sene başında. Eh öğrenci hali o sıvı sabunu her türlü şeyde kullanmıştık. Yeri geldi elimizi yüzümüzü yıkadık. Yeri geldi bulaşık yıkadık. ilk zamanlarımızda bir gün çamaşır makinesine deterjanın yanında ondanda koymuştuk. Bir süre sonra makinedeki ses şiddeti arttı ve makinenin çamaşırların konduğu yer olsun, deterjanın konduuğu yer olsun, bir sürü yanından köpükler çıkıverdi. Oldukça şaşkınlık verici bir durumdu açıkçası. Yıllardır çamaşır makinelerini çalışırken görüyorsunuz ve kendi başınıza bir evde kullanmayı denediğinizde karşınıza çıkan şey çok şaşırtabiliyor insanı. Ama Allah'tan sonra daha fazla sıkıntı çıkmadı o konuda.
arkadaşlarla oturuyoruz. Ben ders çalışmak için yurda döndüm. Ve onlardan ayrıldım. Üst geçitten geçiyorum. Karşıma bir satıcı çıktı.
Satıcı: parfüm alır msınız? Çok güzel parfümlerim var.
Ben: yok ben parfüm kullanmıyorum.
Satıcı: o zaman sevgilinize alın. Çok sevinecektir.
Ben: benim sevgilim de yok. Geçebilir miyim? Yol verir misiniz?
Satıcı: parfüm sürünmezsen tabi olmaz!
yurtta kaldığım kısacık dönemlerde banyo yapmak için saat sabahın 3'ünde kalar ve sıcak suyun açılmasını beklerdim. ve tabi üst sınıflar her zaman öne geçerler ve bazen sıra bana hiç gelmezdi.
barış akarsunun bir kasabanın akşamı şarkısı her şeyi açıklardır.
muhtemelen yıllar yıllar sonra çocuklarıma anlatacağım anılardır. bir tanesi şöyle olabilir;

hep hayalini kurduğum şehirde, ailemi de uzun uğraşlar sonucunda ikna ettikten sonra olmak istediğim bölümdeydim. her şey yolundaydı, mükemmeldi, toz pembeydi bile diyebilirim. mutlu falandım hatta. sonra bi anda bıraktı gitti, darmadağın oldum depresyona girdim okula gitmedim bütün derslerden kaldım falan (gülüşmeler).
Ben de muaf olduğum dersin kitabını alıp vizeye kadar aksatmadan dersi takip etmiştim. Sınavda imza kağıdında adımı bulamayınca yıkıldım.
oğlum diferansiyel denklemler dersinin finalinde kağıda '' hocam 50 almam lazım, yardımcı olur musunuz?'' yazmıştım lan.
başladıktan yaklaşık 1 sene sonra. sanırım final zamanıydı, betül diye bi kız ilk defa beni gülerken gördüğünü söylemişti. ve onlarla oturmama çok sevinmiş. bi daha oturmadım.
Ytu Davutpaşa kampüsünde saat 10-11 civarı akşam. Eve gidicez arkadaşla. Ama kafa içmeden guzel. Okul da baya buyuk kampuse sahip hani orada seni oldurseler ancak yarın haberleri olur. Ringe bindik. Kulağımızda şarkılar devam ediyor. Biz de kendi kendimize oynuyoruz. Sonra bir çılgınlık yapıp yemekhanenin orada inelim demiştik. Kampusu bilen ne demek istediğimi anlar. Sonra inmiştik bize bakan şaşkın gözler arasından. Şarkıyı son ses yapıp oynaya oynaya aşağı kadar gitmiştik. Pişman mıyım? Değilim. Üşüdük ama değdi.
daha okulun ilk ayi herkes birbiri ile dostluk kurmus, herkes birbirinin dikkatini cekmisti. bir ben yalnizligi secmistim her zamanki gibi. aradan onca yil gecti hepsi gorusuyordur belki, ben yine sectigim yoldayim.
50 alsam şartlı geçebileceğim sınav kağıdına hocam 58 yetiyor yazmıştım. sonrasında 48 aldım ve o dersten büte kaldım. hocanın kasten yaptığını düşünüyorum.
Yazında okuyalım lannn dediğim sevdiğim anılardır.
21. Yüzyıl kibelesi Şengül Hamamı yakınlarında kameralarımıza yakalandı.

Tek cümleyle bu şekilde özetleyebilirim ancak. Ödev için Şengül hamamının planını çizmemiz gerekiyordu. Üç kız birde babam hamama girdik. Bekliyoruz ki soğukluk, ılıklık, sıcaklık ve cehennem denilen 4 ayrı bölümden oluşsun. Oluşmuyormuş. Girdiğimiz kapı direkt sıcaklık denilen ve insanların yıkandığı yere açılıyormuş. Babamın 'kimse yok mu?' deyişinden sonra karşımıza çıplak ve son derece kibelemsi bir kadının çıkıp 'erkek vaaaar' diye bağırmaya başladı. bütün hamamdaki kadınlar ayağa kalktı. Zavallı babam zaten o heybetli (!) kibeleyi gördükten sonra nevri döndü. Biz 3 arkadaş derste minicik heykelini gördüğümüz kibeleyi kanlı canlı karşımızda bulunca kalakaldık öylece. En son ben güç bela 'ödev, ödev yapmaya geldik biz' diyebildim.
Meğer girdiğimiz yer kadınlar hamamıymış. Babamı kadınlar takunyalarıyla dövmeden kurtarmayı başardık. O kadının vücudu gözlerimin önünden bir ömür gitmeyecek.
ilk defa yerime imza attıracaktım söyledim arkadaşa böyle böyle işlerim var gelemeyeceğim yerime at hallet diye. Kendi kendime bu hocanın kendinden haberi yok imza saymaz falan dedim. 1 saat sonra arkadaşlar arıyor açtım ''kanka 17 kişi imza attırmış hoca saydı yakaladı'' dedi. Ulan atanlarda salak insan sınıfa bakar mevcut azsa atmaz ama nerde o düşünce. Hoca insaflı çıktı çok kişide olunca hepimizi affetmişti.

ilk denememde yakalandım daha da tövbeliyim ama öyleleri var ki çocuğu okulda toplam 1-2 kere görüyorum ama hiç yakalanmıyor.
Üniversite anılarımdan ziyade ilk üniversiteyi bırakma anım daha ilginçtir. Kafası matematiğe basan çocuk sayısal seçmeli hesabı sayısal seçip fizyoterapiyi kazanmıştım. Etrafım para hırsıyla nitelikli beyinlerini heba eden, varlık ilgili hiçbir sorgulamaya sahip olmayan insanlarla doluydu. Bir gün iktidarın bölümler arası katsayıyı kaldırdığını öğrendim. Yeniden ÖSS'ye girmiştim. Bir de tercih yaptım tabi.
Sıcak bir yaz günü evde bayılırken bir arkadaşım aradı, tercihimin sonuçlarının ne olduğunu sordu. Sonuçlar açıklanmış, benim kayıt için 2 günüm vardı. Ben yılların hayaliyle valizimi topladığım gibi 2 bin km'ye yakın yol yapıp mülkiye'ye kayıt yaptırdım. Aslında bu entrynin önü ve arkası epey uzun. Başka sefere tamamlarım umarım.
Geçen sene.

Çok önemli iki dersimiz var zaten, sinavlar da yillik yapiliyor.

Benimle beraber 5 arkadaşız. Sinif 45 kişi falan.

ilk mühim derste 5 kişi ff getirdi gerisi geçti. Kalanlar da bizdik.

Sonraki mühim ders sınavina tabii ki ağzımıź sütten yanmış olarak girdik. Sinav açiklandi. Yine 45 kişi başarmış, 5 mal geçememiş.
O mallar bizlerdik.

Sonra ne mi oldu, o 4 über zeki kankamla samimi değiliz. Bu hepimiz ićin hayırlısıydı zaten.
birinci sınıfta iken bir hocamız laboratuvarda kullanılan malzemeleri öğrenmemiz için ödev vermişti. bütün malzemeleri ve ne işe yaradıklarını yazarak hocaya teslim edecektik. ben de kopyala yapıştır yapıp ödevi hazırladım. ancak gözümden kaçan bir şey vardı...

görsel

pipet'e garip bir tanım yapmıştım. işin ilginç yanı benim ödevi sınıftan iki kişi de fotokopi çektirmişti. ödevi teslim ettikten sonra diğer dersine gitmedim. hoca o hafta putintin kim, bu ödevi hazırlarken ne yapıyordu diye sormuş. allah'tan derse gitmemişim... ödevimi geri aldıktan sonra 30 aldığımı gördüm.
şuan içinde bulunduğum anılardır, başlığı 3-4 sene sonra hortlatın anlatırım. (tabi mezun olabilirsem)
En popüler aşk şarkılarına klip çekiyorduk . Çok çılgın bir arkadaş vardı. Klip çekerken cama çıktı kendisini fazla kaptırıp. Camdan düştü. Allah ' tan 1. Katti direkt kapıyı çalıp geri geldi.

Bir gecede evde yakacak olmadığı için boş bir araziye atılan çekyat falan vardı. Onları parçaladık. Eve dönüyorduk. Polis otosu geldi. Bir an hırsızlık yapmışım gibi geldi ve korkup otobüs durağının arkasına saklandım. Elimde kocaman bir tahta. Polisler baya güldü selam verip gittiler.

Bir gün alkolü fazla kaçırdık. Sokağa çıktık. Forrest gump gibi koşmaya başladım. Depar atıyorum. 3 tane sokak köpeği de peşime takılmış onlarda benimle koşuyorlar. Dalağim ağrıdı artık köpekler hala koşuyor. Fırın açıktı bir tane. Onlar da köpekler beni kovalıyor sanmış. Kürekle köpekleri kovalıyorlar. Ben köpeklere sarılıyorum. " vurmayın onlar benim köpeklerim " diye.

Bir gün arkadaşta toplandık. Satanist ayini yapıyoruz video çekeceğiz. Şakacıktan yani herkesi boyadık ettik. Makyajlar efsane oldu. Sonra kapı çaldı. Gelen okuldan öğretmenimizdi. Arkadaşın komşusuymuş meğer. Adam ondan sonra bizden hep uzak durdu.
Hani ne söylesen boş. Hep böyle videolar çekerdik. Bazen 80' ler 90' lar kiliklarina da bürünürdük.

Neyse çocukmusuz işte. Güldük eğlendik bitti.
geçen ay kafenin birinde oturuyoruz. o sıra belediye başkan adayı yanında yalakalarıyla girdi kafeye millete selam veriyor oylarınıza talibim falan. ulan gerizekalı hepimiz öğrenciyiz ortalama 10 kişiden biri burda oy kullanacak ağız eğmeye değer mi. neyse bu salak geçti kafenin öbür ucunda çay içiyor. karşımda oturan arkadaşım lan dedi, gidiyim kendimi acındırıyım yardım falan isteyim belki verirler, kaybedecek bişeyimiz yok zaten. iyi dedik bide gaz verdik yolladık. gitti adamın yanına oturdu. iki dakka geçmeden siktir oldu geldi. sorduk noldu diye, biz sizi ararız diye siktir ettiler dedi. cümlesi bitmeden başkan adayının baş yalakası yanımıza geldi. hangi partinin adayı olduğunu söylemiyorum ismi lazım değil partisi. neyse geldi adam, kardeşim dedi siz bana bi irtibat numarası verin, birde evinizde bi toplantı ayarlayın 20-30 kişi toplayın beni de arayın o gün başkanı alıp geleyim bi sohbet edelim dedi. kalabalık olursanız erzak yardımı da yapabiliriz belki dedi. biz bi sevinçle ordan ayrıldık. 4 gün sonra 46 kişi toplandık. çağırdık bunları. adamlara ikram etmelik kurabiye lokum falan aldık paraya kıyıp. kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez ya hani. neyse bi sevinçliyiz 15 koli getirseler 1 koli ona versek 3 koli bunlara versek falan hesapladık 7-8 koli bize kalıyor. istemediğimizi de satarız şunlara falan öyle mutluyuz. işte devlet böyle dolandırılır diye dalga geçiyoruz. neyse geldi adamlar. sohbet muhabbet falan başkan adayı boş yapıyor bizde erzak için yalakalık yapıyoruz. adamlar yedi içti sıçtı siktir oldu gitti. bi sik vermedikleri gibi elli kişinin pisliği kaldı bir de. o adamın masasına gidip yardım isteyene döndüm gece yarısı hala temizlik yaparken, gördün mü lan devleti dolandırmayı dedim. cin olmadan adam mı çarpacaksın lan it dedim. neyse o gece epey yüklendim çocuğa. bir kaç gün sonra baş yalaka tekrar aradı. kardeşim evdeyseniz söz verdiğimiz erzakları getiriyoruz dedi. getirdiler. bir tane de oy çıkmadı o adama. vicdanım rahat. teşekürler.