bugün

kutsal bir meslektir derler hep, doğrudur da. bir köyü ele alıcak olursak cami ve okul oranın iki ana direğidir. öğretmen gelir ilimi öğretir, cehaleti giderir, medeniyete davet eder. bu iki direkten birinin sağlam ve dimdik ayakta durmasını sağlar.
Kutsal bir meslek diye bilinen mağrur uğraş,mahzun iş!...
Öğrencilerimizi anası kadar sevemesek de yeri geldikçe daha fazla ilgileniriz, bazen babasından daha fazla geleceğini düşünürüz!.. En düşük memur maaşının biraz üstünde çalıştırır devlet bizi,ortaokul mezunu astsubayın komutan olarak protokolde yeri vardır da bizim yoktur, ayakta kalırız çoğu törende!..
Karakolda işkenceden ölen vatandaşın hesabını soramayan,bunun cezasını işkenceci polislere ödetemeyen devlet, bizim öğrencilere attığımız bir tokat için ortalığı ayağa kaldırır; çünkü öğretmen sahipsizdir,belinde beylik silahı yoktur,yetkisi biraz,etkisi azdır!...
Terzinin doktorluk,kunduracının avukatlık,tamircinin mühendislik yapmasına izin verilmez;ancak herhangi bir fakülte mezunu sınıf öğretmeni olabilir,2 yıllık yüksekokul mezunlarına bile ilköğretimde-lisede de öğretmenlik yaptırılır ücretli öğretmenlik adı altında!..insan yetiştirmenin bu kadar kolay,bu kadar basit olduğunu düşünen bir bakanlığa sahibizdir.
Bütün bunların üstüne,bir de öğretmenlerin mükemmel karakterli insanlar arasından özenle seçilmediğini de hesaba kattığımızda,dersine zamanında girmeyen,girse de öğrenciye bir şey veremeyen,hatip gibi etkili bir ses tonuyla değil de,mıy mıy mıy ders anlatan öğretmen sayısının korkunç boyutlarda olduğunu düşündüğümüzde manzara daha da hazinleşiyor!
Bir ortamda tavır ve davranışlarıyla,konuşmalarıyla "işte bu kişi öğretmendir" denilmiyorsa hakkımızda; oturup düşünmek lazım, "biz nerde yanlış yaptık" diye..Köylü Mehmet amca bile "o bilir" diye size danışmıyorsa bir konuda...Mahalle kahvesinde okeylerin aranan dördüncüsü iseniz ve masanızdaki vasat insanlarla argo-küfür karışık bir dil kullanıyorsanız;bir sorun bakalım kendinize, "ben ne iş yapıyorum" diye!...
Köy kızları bile öğretmen karısı olmanın hayalini kurmuyorlarsa artık...Karşıt görüşteki arkadaşınızla kavga edip,güya haddini bildirirken, öğrencilerinize "öğretmen karşısında nasıl davranılır"ı öğretemediyseniz,size diklenen 8.sınıf öğrencisinden bile tırsıp "aman yaaa başıma iş almayım " deyip onun karşısında bir zavallı durumuna düşmüşseniz... Kusura bakmayın meslekdaşlarım,mesleğinize "ihanet" içindesiniz!...
Ülkedeki,toplumdaki sayısız sorun-mesele dururken, yaptığınız muhabbet "ekders,kıyafet çeşitleri,tatil hesapları,parfüm türleri,facebokk vs vs" gibi şeylerden öteye gitmiyorsa... Bir düşünün hele, "ben nece konuşuyorum" diye!...
Bir mesleğin değeri, onu icra edenlerin iş ahlakında,mesleki becerisinde gizlidir,o uğraşa nasıl baktığına göre şekillenir.Dönüp aynaya baktığımızda,kendimizle gözgöze gelip "ben iyi bir öğretmenim" diyebiliyorsak işte o zaman çocuklarımızı iyiye,doğruya ve güzele yönlendirebiliriz.Aynalarda kendisiyle yüzleşen öğretmen sayısı azaldıkça o ülkenin geleceği tehlikededir!....Tehlikenin farkında mısınız?
kutsal meslektir. denildiği gibi hiç de kolay bir meslek değildir. sorumluluk ister, ilgi ister, sevgi ister. Her yiğidin harcı değildir.
ruhu genç olmayan, çocuk sevmeyen, sabırlı ve adaletli olmayan insanların yapamayacağı meslektir.
türkiye'de bir bok istemeyen sadece yandaş olma özelliğini taşıyan herkesin muhteşem bir şekilde icra edebileceği meslek.

öğretmenliği hakedenler de sürünür orada burda. sonra da 6 yaşındaki çocuğun sırtında adam zıplıyor diye haber yapılır!
en boktan meslektir. akşama kadar müdür, müdür yardımcısı ve öğrenci piçlemesi arasında kalırsın, akşama ebenin amını görmüş vaziyette eve gidersin, aldığın maaş miktarıda küfür ettirecek seviyede azdır.
öğreten kişidir. geçmişi,geleceği,sayıları,zamanı,bireye hayatı ve yaşamayı öğreten kişidir.
iyi bi meslektir fakat ilkokul öğretmeniyse yandım allah yandım yandırma beni şarkısını dinlemeye teşvik eden bir meslektir.
Sözleşmeli statüsü olup aynı işi yapanları ayrımcılığa düşüren kavramdır.
en zor yanı öğrencilikten öğretmenliğe geçiş sürecidir. bocalama evresidir, düşe kalka yürürsünüz net bir tarz oluşturup alışıncaya kadar. karşımıza hortlak gibi çıkan gerçekler:

-kılık-kıyafet sıkıntısı. öyle üniversitedeki gibi rahat kıyafetler, siyah ojeler, efendim mini etekler yahut spor ayakkabılar yok. öğretmen olduğun an çıtı pıtı bir hanım veya iki dirhem bir çekirdek beyefendi olmak zorundasın.

-şaşırtan imkansızlıklar. öğretmen olacak adayların, zihinlerini köy/kasaba gibi yerlere alıştırmaları gerekir. hayır alıştırsan da bir bok olmayacak. öyle "köylerde böcek olur", aman "kerpiç evler nasıl temizlenir?", efendim "süpermarket var mıdır?"dan daha fazlası olacak emin ol. tezek yapmak nedir bildin mi? bileceksin!

-velilerle uğraşma konusu. asla hafife alma. bağırırım, iki çeker bir sündürürüm yola gelirler zannetme. hasta olduğun zaman milli eğitime şikayet edecekler, "hoca gelmedi vay başımıza gelenler aney aneeeyyy" diye ağıtlar yakacaklar.

-müdür, müdür yardımcısı, hademe ve diğer öğretmenler. bu insanlarla ilişkilerde maksimum özen gösterilmeli. karşı cinse selam verdiğiniz için "kötü kadın" yahut "yuva yıkan erkek" damgası yiyebildiğiniz gibi, kaçınırsanız "yobaz, kendini beğenmiş" gibi kurşunlara maruz kalabilirsiniz. ortamı kavradıktan sonra ilişkilerin düzenlenmesi önerilir.

-öğretmenlerin de kötü olabileceği gerçeği. bu zaten çok bilinen bir gerçektir. öğrencisini taciz eden, kulak zarını patlatacak şiddette dayak atan, müdürüyle basılan öğretmenlerin çokluğu yadsınamayacak kadar fazladır. insanoğlu değil mi her şeye hazırlıklı olmak lazım.

-çocuk sevgisi ve sabır durumu. çoğunluğun düşüncesi "çocuk sevmeyen icra etmesin bu mesleği kardeşim"dir. çocuk sevmeyen, çocuk gürültüsüne katlanamayan, sabırsız ve sinirli bir insanı bile yumuşatabiliyor bu meslek. * * bir anda kendinizi çocukların bitli başını okşarken bulabiliyorsunuz.

-kanaatkar olmak. kesinlikle böyle bir özellik de kazandırıyor. zaten memursun, istersen kanaatkar olma ay sonunu bulamazsın bunun yanında eldeki küçük imkanlardan ne kadar büyük icraatlar gerçekleştirebildiğini görünce ufak şeylere saha sempatik bakacaksın.

öğretmen olmak isteyen, olma yolunda ilerleyen, acaba olsam mı diye çelişen insanlar: öğretmenlik birilerinin lafla sözle anlatabileceği bir meslek değil maalesef, gidin, rica edin, yalvarın bir kaç gün yerinde tecrübe edin. o derslerde gördükleriniz de neredeyse hiç bir işe yaramıyor. ayrıca siz de o dalga geçtiğiniz öğretmenleriniz gibi olacaksınız, hatta aynı cümleleri kuracaksınız:

-hey sen arka taraf! anlat da hep beraber gülelim!
önce (bkz: sözleşmeli öğretmenlik yazmasaydınız kardeşim)
"sen niye sözleşmeli öğretmenlik çıkardın kardeşim" diye cevaplanası hırrrrr... çok sinirlendim lann...
-2009 yılı kpss birincisi nazım öztunalı branşında hiç alım olmadığı için atanamadı(99 puan almış odtü fizik öğretmenliği mezunu) o yıl 400 den fazla din kültürü öğretmeni alımı oldu. (hatta gazetede fizik öğretmeni olan birinin trafik kazası sonucu vefat ettiğini öğrenip kadro açıldı diye sevinmiştik fizikçi bir arkadaşımız için). sonrasında sanıyorum 160 tane fizikçi aldılar.
-her yıl x1000 kadrolu alımı yapıyorlar fakat bunun yaklaşık 2/3 ü zaten halihazırda sözleşmeli çalışan öğretmenlerden sağlanıyor.
-sözleşmeli öğretmenin özür grubu atamasında, asker öğretmenlikte, formatör öğretmenlikte şansı her zaman kadrolu öğretmene göre daha düşük. ayrıca sözleşmeliyken çalışılan süre adaylıktan sayılmıyor. yani siz 11 ay sözleşmeli çalışıp kadroya geçtiğiniz zaman memurlukta asaletinizi almak için bir 12 ay daha çalışmanız gerekiyor.
-sözleşmelilere 2010/1 kadrolu atamalarında kendi okulları görünmedi. mecburen başka okullar seçmek zorunda kaldılar, başka yerlere atandılar ya da kendi okullarında sözleşmeli çalışmaya devam ettiler. atamaları da oldukça ilginç oldu. mesela ben 2 okulda derse girdiğim bir yerden 3 tane bilgisayar öğretmeni olan ve haftalık toplam 12 saat bilgisayar dersi olan bir okula verildim. okulla anlaşıp derslere girmeden maaşımı alabilecek duruma geldim bi ara. kıyamadım*
-2009 kadrolu öğretmenlere ilişkin il dışı özür grubu atamalarında il emri kaldırıldı. ağlayan bir öğretmen kızını görünce çok hüzünlenen sayın bakan uygulamaya il emri getirip atamaları kolaylaştırdı.
-2010 yılı aynı tür atamalarda başvuru kılavuzu yayınlandı geçtiğimiz temmuz ayında. ve yine il emri kaldırıldı. 40 a yakın öğretmen bakanlık önünde eylem yaptı ertesi gün il emri getirildi.
ve sonuç:
an itibariyle öss tercihlerinden haberdar değilim ama adaylara tavsiyem şudur ki kesinlikle öğretmenlik yazmayın
anneliktir.
öğretmenlik en zor meslektir.kpss gibi çetrefilli yollardan geçilmelidir.
hamallık yaparken ölmektir. inanmayan bakabilir.

http://www.dikkathaber.co...olculuguna-ugurlandi.html
ücretli dışındaki tüm türleri çoook kek olan meslek.

ağlamasın kimse; yok şu kadar para veriyorlar vs diye! ve ayrıca özel sektörde insanlar çalışabilmek için bi' yerlerini yırtarken, devlet kadrosu için bu kadar uğraştırılınca neden bi' yerinize bir şey olmuş gibi ağlıyorsunuz anlamıyorum...

hele sınıf öğretmenleri hiiiiç ağlamasın, elinizi vicdanınıza koyun; cumartesi pazar tatil, tüm resmi bayramlar tatil, yazın 2 ay tatil (haziranın sonundaki seminerlerin de tatilden farkı yok), ve maaşlar gün sekmeden yatıyor (ek derslerde bazen sıkıntı oluyor 1*2 gün) eeee? hala sözleşmeli yok kadrolu... bi' türkiye standartlarına bakın sonra konuşun! önce işçi için de iki kelam edin, sonra kendi derdinize düşün...
bir türlü mesleğe atanamayan,atandı mı "emeklilik" nedir bilmeyen ,yaşlandıkça bir önceki nesille benzerlik gösteren;aksıran,öksüren,boşveren,bilen,gören,döven,söven bir garip kısır döngünün emekçileridir.Mesleğin başında görülen "meslek aşkı"dedikleri ilişki her aşk gibi belli bir ömre sahiptir ve bu ömür kelebekleri dahi hayrete düşürürcesine kısadır!
hissettiğiniz kadar yaşayıp yaşatabileceğiniz mesleklerden biridir. sevmediğinizde ızdırap olur, sabırsızsanız işkence.sizin için de , öğrencileriniz için de.
ezik meslektir.

kutsal demek saçmadır.
nasıl bir meslek olduğunu bilmediğim meslek. görücez merakla bekliyoruz.
adam olamayacağını bildiği halde, sırf hayatın çarkları arasında kaybolmasın diye, insanları eğitmek için üç otuz paraya çalışanların mensup olduğu iş koludur. velhasıl kelam adam gibi meslektir.
dünyanın en kutsal ve en önemli mesleğidir. kamu kesimi çalışanları arasında en yüksek maaşın ve en iyi sosyal şartların sağlanması gerektiğini düündüğüm meslektir. çünkü çocuk yeri gelir anne ve babasından öğrenemeyeceklerini öğretmeninden öğrenir ve gününün büyük bölümünü okulda geçiren çocuklarımız için en yakın rol modelleri öğretmenlerdir. rahat ettiricez ki görevlerini hakkıyla icra edecekler. (bkz: öğretmen değilim)
Yarın saat 4 gibi uğruna 1000küsür kilometre yol tepip gittiğim yerde 4 sene eğitimini alacağım meslektir efendim..

Ayrıcanak; Kutsal değildir, ezik meslektir diyen arkadaşın da hayatı boyunca öğretmen görmediği anlaşılmaktadır, zira cehalete gömülmüştür kendisi.. En yakın zamanda paket edilip bir eğitim kuruluşuna bırakılmalıdır..
kesinlikle yapisal yatkinlik olmasi gereken bir meslektir.oyle "okulunu okudum oldum" degildir.
yıllar geçtikçe kendini yenileyemeyen insanlar topluluğudur. çağa ayak uyduramaz, her geçen yıl yeni gelen cin bebelerle aralarındaki uçurum artmaktadır.
stajyer arkadaşla teneffüs arasında star warsdan bahsediyorduk derken bir çocuk yanımıza geldi jedi lardan bahsetmeye başladı o an "vay be helal olsun bu ülkede hala umut var lan" dememe sebep olan meslektir.
işte böyle jedi lardan bahsedecek minicik bir çocuk görme şansını yaratıp gülümseten bir meslektir öğretmenlik.
uzun yıllar üniversiteler okuyup 3 kuruş maaşa kanaat edip üstüne üstük durup dururken düşman sahibi olmaktır. o kadar okumayla insan mühendis olur. *
yıllar sonra gelen edit: yalan mı amına koyim ?