bugün

topla cam kırınca pasa pasa kırılan camin parasini kendi cebinizden ödediginiz vakittir.
sadece öldüğün andır.
Çocukluğunu yaşayamamış olanlar için yeri zamanı belirsiz olan zaman kavramıdır.
ilk defa çocuk olmak istediğiniz an...
ana kucağından baba ocağından ayrılıp, kendi elektrik faturanı ödemeye başladığın andır.
o eski saflıgın, temizligin senden gittigi an.
annenin senden aldığı borcu geri verdiği andır.
sorumlulukların başladığı, davranışlarınızın nedenlerini başkalarına yükleyemediğinizi farkettiğiniz, 'bir' olmaya başladığınız ve artık hiç birşeyin eskisi gibi olmadığını farkettiğiniz andır.
gitgide can yakar.

---

çocukluğun bittiği an;
bencilliğin bittiği andır..
keşke mahalle maçlarında gol yediğimde topumu alıp gidebilsem hala;
ya da pardon, parasını ödeyip de girdiğimiz halı sahalarda..
keşke hala hiç düşünmeden yalan söyleyebilsem annem sorduğunda;
kim kırdı bunu dediğinde ablam diyebilsem, bencil olabilsem..
keşke sadece sağcı ya da solcu olsa hala, ve ben hala;
sağdan gidenleri sağcı ve soldan gidenleri solcu bilsem; hala..
keşke hayatın ağırlığı olmasa; ve ben bir çocuk olsam;
bir çocuk olsam ve hayatın ne olduğunu bile bilemesem; sadece yesem, içsem, uyusam..
bir de sevsem hepsinden gayrı..
keşke ben bir çocuk olsam; ve çocukluğumun bittiği anı bilmesem;
başkalarını düşünmeden hareket edebilsem, ve ben;
keşke dünyalar ortasında yapayalnız kalmış bir çocuk gibi;
etrafıma baksam ve koşsam hiç bilmeden nereye gittiğimi bile..
çocukluğun bittiği an;
bencilliğin bittiği andır;
ve bencilliğin bittiği an;
çocukların öldüğü andır..
üzülmeye, acı çekmeye başladığın andır.
sırtındaki yükün altından kalkamadığın andır. o da zaten bittiğin andır...
kimsenin tarif edemediği o "kendini çıplak hissetme hali" geldiğinde çocukluk bitmiştir. ama bu hissiyattan mahrum hödük bünyeler için; regl olmak, erkeklerde sakalların çıkması, uçkuruna daha bir düşkün olma durumu *, koltukaltında ilk tüyün belirmesi, kızların göğüslerinin çıkması ve saklamak için kambur yürümeye başlamaları.. vs. vs. örnektir.
dünyadaki diğer insanların da sizin gibi melek kalpli olmadığını anladığınız an hem ilk yıkıldığınız an hemde çocukluğunuzun bittiği andır.
oyuncaklarla kurulan dünyada saatlerce oyalanma zevkinin kaybedildiği andır.
Cocuklugunuzun son yazini hatirliyor musunuz? Birakin son yazi, ben cocuklugumun bittigi gunu, hatta ani bile hatirliyorum.

Gunesli, ilik bir 17 Agustos sabahi. Daha 14 yasim. Ne kadar buyudugumu sonradan anlayacaktim. Geceden hazirladigim kucuk bir cantayi almistim yanima. Annem 'uyandirmayin beni, dayanamam!' demisti. 5 yillik bakicim, dadim, canim, Hulya ablam son kez kahvalti hazirlamis. Heyacandan yiyemedim. Babam son care bir elma uzattiydi, onu da iste guc bela...

Duvarlara baktim sonra. Sari duvarlar... 8 yil boyunca degerini bilemedigim duvarlara, ilk defa ve son kez baktim bu kadar uzun. Son kez ellerimi yikadim, yillar once babama ozenip, tras kopugu surup yuzume, tuylerimi tras ettigim lavaboda aynaya bakarak.

Kapiya yoneldim urkek urkek. Hulya ablamin gozleri kan canagina donmus. Hangi ara aglamis kimbilir? Gulumsuyordum ben halbuki. Yillardir hayalini kurdugum yeri bahsetmisti Allah, daha ne olsun?! Sarildik sonra. Hulya ablam agliyordu, damlalar yere dusuyordu yumusacik yanaklarindan. O an iyice anladim, bir seyler degisiyordu. Ayaklarim geri geri gidiyordu, ama kalbim beni gitmeye zorluyordu.

Ciktik babamla. Son kez indim yuzlerce kez ciktigim apartmanin merdivenlerinden. Babam sessiz, onun da icinden bir seyler kopuyor belli. Hafif bir ruzgar vurdu sonra, saclarim kucucuk alnimi oksadi.

Guzel bir persembe sabahi. Uyuyor olurdum simdi halbuki. Oglene dogru kalkar, guzel bir kahvalti yapardim. Sonra cizgifilm izlerdim biraz. Bilgisayarda oyun oynardim umarsizca. 4'e dogru disari cikardim. Ve guzel bir futbol maci arkadaslarla. En cok golu ben atardim belki, bizim takim yenerdi. Dondurma yerdik sonra, agzimiz yuzumuz cikolata olurdu, birbirimize bakar bakar gulerdik. Aksam yemeginden sonra gunun en guzel ani baslardi. Hirsiz-polis oynardik. Ben hirsiz olurdum, kacardim polislerden. Butun lojmani didik didik ararlardi bulmak icin beni. Cikmazdim kolay kolay saklandigim yerden...

Ama gidiyordum iste. Bensiz oynayacaklardi artik. Hic hirsiz olamayacaktim bir daha. Hatta polis de degil, terorist kovalamaya gidiyordum daglarda taslarda...

Guzel bir 17 Agustos sabahi... Daha 14 yasim. Ne kadar buyudugumu sonradan anlayacaktim. Babam da sessiz, farkinda her seyin belli. Arabaya bindik. On koltuga oturdum, kemerimi taktim. Son bir tur attik arabayla, 8 yilimi verdigim lojmanda. Nice maclar yaptigimiz saha arkamda kaldi. Verdigim paslari, attigim golleri dusundum sonra. Faul yapildiginda numaradan kendimi yere atislarimi, galip geldigimiz maclardan sonraki sevinclerimizi, yenilince birbirimize suc atislarimizi...

Park arkamda kaldi. Salincaklara baktim uzun uzun. Ilk askimla yan yana oturup, el ele sallanmistik orada. Biraz hizlanip daha uzaga atlamaya calismistik defalarca. Bilerek yenilislerimi dusundum sevinsin diye. Ilk askim... En guzel, en masum duygularim...Biraz urkek, biraz cekingen tavirlarim... Yakar top oynayislarim, vurmaya kiyamayislarim... Ilk askim... Kapima kadar gelip, dunyalara bedel gulumsemesiyle beni disari cagiran kiz. Sise cevirmece oynardik, 'dogruluk' derdik, hep birbirimizi en guzel, en yakisikli secerdik. 'Cesaret' derdik, sicak bir opucuk koyardik yanaklarimiza. Macta, devre arasinda, bir anda olgunlasir beni avuturdu takimimin yenildigi zamanlarda, tum gollerimi onun icin atardim sonra...

Iste o sabah ilk askimdan da ayriliyordum, bir daha gormemek uzere. O sabah, o uyuyordu misil misil en guzel ruyalar esliginde. Saclarini oksayamadan gidiyordum ben de. Ne kadar guzel bir persembe sabahiydi halbuki...

Bufenin yanindan gectik sonra. Hayatimin en guzel kumpirlerini yemistim orada. Ya da hamburgerlerini, patateslerini, agzim yuzum ketcap, mayonez icinde. Sonra cay bahcesi, sonra kimi aksam yemek yedigimiz bahce... Sonra hirsiz-polis oyununda yakalanan hirsizlarin getirildigi sokak lambasi... Sonra topal kapicinin her firsatta bizi kovdugu, ama inatla, top oynadigimiz evin onundeki cimenlik... Son kez gectik bizim apartmanin onunden. Hulya ablam el salliyordu balkondan. Nedense ben sallayamamistim, babam karsilik vermisti. Hala dusunurum de bir neden bulamam. Ve nizamiyeden ciktik. Nobetci asker her zamanki gibi sessiz, sikilgan, bitkin, bunalmis...

Cocuklugum bitiyordu iste. Hayatimin en zevkli, en renkli, en kayitsiz, en dertsiz, tasasiz yillari geride kaliyordu. Evet, evet resmen bitiyordu ve elimden hicbir sey gelmiyordu.

Araba kivrila kivrila yol aliyordu okula dogru. Bogaz Koprusu'ne geldik. Ve basimi sola cevirdigimde icim daha da bir garip oldu. Butun ihtisamiyla orada duran Kuleli'ye bakiyordum, dakikalar sonra bir uyesi olacak olmanin verdigi karsi konulmaz hazla.

Sonra okula geldik. Babam cayla kek aldi beraber yiyelim diye. Ama siraya dizmislerdi bizi, hazirlik binasinin oraya dogru, yukari ciktik.Bina yukari taraftaydi, dik bir yokus ciktik guc bela. Babamla askeri uniformalari aldik. Pantolonun pacalari, gomlegin kollari uzundu. Ayakkabinin da numarasi buyuktu.

Ardindan ruzgarda alnimi oksayan saclarimi kestiler. Baktim yerdelerdi. Asker supurdu hepsini, cope atti. Sonra baska birisi oturdu koltuga. Babam yakistigini soyledi. Emindim halbuki, o da begenmemisti.

Sonra aglayasim geldi. Gozlerin acir ya hani damlalar dusmeden. Hani etraf bugulanir bir sure, yuzun burusur, ellerin yuzunu kapatir kimseler gormesin diye, yalnizsan bile. Yasatmak istemedim babama bunlari. Sonra seviniverdim o da bana yasatmadi diye...

Yemek yedik. Balik, helva, corba falan. Ben onu da yiyemedim. Babamin helvasindan aldim o kadar. Sonra ictima denilen bir seye katildim, babamla soguk bir vedalasmanin ardindan.

Ve cocuklugumun bitisini o an yasadim. Komutan 'rahat, hazir ol!' diye bagirirken, babami gordum bir an o guc bela ciktigimiz yokusu inerken. Iniyordu babam. Hizli adimlarinin durmasina engel olamiyordu. Beni dusunuyordu kuskusuz, biricik oglunu dusunuyordu. Subay cikacakti oglu kendisi gibi, asker olmustu iste, buyuk de gelse ustune giyivermisti uniformayi.

Iniyordu babam o yokusu. Beni dusunuyordu kuskusuz. Bense caki gibi asker olma psikolojisini bir yana birakip, babamla yan yana oturup yiyemedigim kekle, icemedigim o sicacik cayi dusunuyordum.

Cocuklugumun son cayini icememistim, son keki de kuslara yem olmustu muhtemelen...
kadınlar için ilk regl dönemini yaşadıktan sonra, büyüme heveslerine kapılarak ilerideki pişmanlıkları hesaba katmadan canım günlerin çöpe atıldığı zaman dilimidir...
amaaaan önemli olanın insanın içindeki çocuğu öldürmemesidir..fakat şöyle kredi kartı borçları için deli gibi sıkıntı yapıldığı an,kendi hayatınızı şöyle bi dalıp gittiğinizde çok derinlemesine düşündüğünüz an..çocuk kalmanız imkansızlaşır..****
uzuva dokunmaktan nasırlaşan ellerini farketmeye başladıgı andır.
çocukluk aşkımın evlendiğini duyduğum andır.
(bkz: bir gecede saçların beyazlaması)
barbi bebeklerini tekmelediğin zaman.
şirinler ve türevleri çizgi filmleri elinin tersiyle itip, kurtlar vadisi ve türevleri dizilerden haz almaya başladığın andır.
bittiğim an. halbuki ne kadar güzeldi hayat, dert yok tasa yok, derdin daha anlamını bilmediğimiz günlerdi o zamanlar. en fazla 9 aylık oynarken 3 cocuk olduğunda üzülürdü insan, ya da evin icinde top oynarken bir seyleri kırdığında anne-baba dan azar isitilecegi zaman. cocukluğum ne zaman bitmişti benim, ya da ne zaman büyümüştü düşüncelerim, evde hala topum var mesela, oynuyorum vakit bulunca ama bir sey kırdığımda üzülmüyorum artık çünkü evde kızacak birisi yok artık. kendime kızıyorum amansızca, neden büyüdün hep çocuk kalsaydın ya! anne-babamın yanına gittiğimde de top oynayamıyorum evde, az görüşülen zamanları da topla geçirmek istemiyorum belki de. gerçi belki onlarda arada akıllarından geçiriyordur keşke şurda top oynayıp vazo-lamba kırsa da uzakta kalmasa bizden diye. hayat savuruyor bizleri çoğu zaman, benim çocukluk arkadaşlarım vardı asla ayrı kalmayı düşünemediğim, şimdilerde 2 günlük hafta sonu tatilinde şehir değiştirmek zorunda kalıyorum onları görüp güzel zaman geçirebilmek için, ama böyle değildi hayat küçükken biri karşı komşumdu, ikisi 200 metre uzağımdaydı herzaman, diğerleriyle de en fazla 10 dk içinde buluşulurdu bir yerlerde. hani lise bitince bu şehirden gidicem, yeter artık sıkıldım bu şehirden, insanlardan tribi vardır ya gençlikte, aptallıkmış sadece. keşke hayatın rüzgarında savrulmasaydık dağılmasaydık ülkenin 4 bir yanına. Ama biliyorum ki ileride hepimiz toplanacağız aynı yere, bazen hayal kuruyorum bununla ilgili, güzel bir şehir, küçük ve sakin, dostlarımla aynı binada oturuyoruz. binanın sadece dış kapısı kilitleniyor, diğer bütün kapıların üzerinde anahtar hepsi senin evin. çocuklarımız dost oluyor zamanla, evde topla birsey kırdıklarında bir sey diyemiyoruz çünkü dün de biz kırmıştık lambayı. yaş ilerlemiş kimin umrunda, çocukluk bitmiş napalım, dostlar yanımda olduktan sonra bütün günler güzel, hepsi güneşli...

güzel günler göreceğiz cocuklar
motorları maviliklere süreceğiz
çocuklar inanın, inanın çocuklar
güzel günler göreceğiz, güneşli günler

işte bu dizelerde yaşama umudu veriyor çocukluğun bittiği anı yaşayan insana.
- dondurma yer misin?
- belki daha sonra, teşekkürler yine de. *
11 yaşında tek başına çıkılan ilk otobüs yolculuğu..
istanbul'dan alanya 'ya.. 14 saat..
şehirler arası yolculuğun başladığı an. üniversiteyi kazanmışsınız ve bilmediğiniz bir şehirde bir çare dolaşıp durursunuz. bir yakınlık bir benzerlik ararsınız geldiğiniz şehirden, mahalleden... ilk günün gecesinde yastığa kafanızı koyup göz yaşlarınızı döktüğünüz zaman çocukluğunuzun tam anlamıyla bittiği andır.
evdeki sorunlara kayıtsız kalmanın suç olmaya başladığı an. malum çocukken bu olaylara kayıtsız kalmamız için elden gelen yapılırdı dersleri aksatmasın diye...