bugün

karakterlerin hareketlerinin klasik müzikle bezendiği çizgi filmler izlerdik biz, şimdilerdeyse elektronik ve kalın ürkütücü ses tonuyla konuşan karakterlerle, daha doğrusu yaratıklarla dolu; silah, patlama aksiyon eksik olmayan dövüş çizgi şiddetleri izliyor çocuklar...

küçük arabalarımla, topaç, fırıldak ve biriktirdiğim gazoz kapaklarıyla oynardım. şimdi ise çizgi şiddetten fırlamış plastik karakterler çocukların hayal dünyalarında ve bu dünyada herşeyle savaş içinde... bu savaş genç dimağlara yayılıyor günden güne...

toplanıp saklambaç, yakartop vs oyunlar oynardık amaç eğlenmekti ama sosyalleşmek daha ön plandaydı sanki... şimdi ise internette savaş ve şiddet dolu oyunlarda üst rutbelere gelip kendisini ispatlayıp bir şekilde saygı kazanmaya çalışan miniklerle dolu ortalık... kendi aralarında medyadan özendikleri karakterleri canlandırıp oynayan... kısacası cem gariboğluculuk ve aşk-ı memnuculuk oynayan mini mini birler var şu sıralar...

arkadaşlarıyla monitörden veye cep telefonunun mesaj özelliğini kullanarak iletişim kuran bu yüzden beden dilinden yoksun ve geliştiremeyen gençler mevcut... belkide bu yüzden cep telefonunun mesaj kısmını ve internette chati kullanmıyorum... benim için mimikler , yüzyüze konuşma ve ses tonu çok önemli çünki...

nesil nereye doğru gidiyor diye sormaya gerek yok aslında, çünkü çocukların ve gençlerin bir yere gittiği yok... ama medya nereye doğru gidiyor derseniz?
o zaman iş değişir, çünkü medya hayal gücünün şiddetle birleştiği yere doğru gidiyor elinden tuttuğu bir sürü minikle...
yazarı sonuna kadar desteklemekteyim, yeni nesilin gittigi yeri daha net anlatan yazarın tezini savunan bir haber.
http://haber.mynet.com/de...olduren-oyun-1-olu/534728
yeni nesil çok hızlı geldiği için nereye gittiği meçhul.
(bkz: ışığa doğru)
burger kıng, tivilayt, sagopa kajmer, starbucks, turkçe değil turkche konuşma vb.vb.

daha varsa pek bilemedim bilen var ise eklesin ama bu durumda gidiyorlar.
özümüzde olan her şeyi küçümseyip avrupalılaşmayı kendi kültürümüzü, değerlerimizi yok ederek onlar gibi yaşamak zannettikleri bir yere doğru gidiyorlar.
zamanın götürdüğü yere gidiyor yeni nesil.
unutulmaması gereken bir diğer nokta da şu; yeni nesiller bir önceki nesillerin ürünüdür. uzaydan gelmedi bu yeni nesil dediğiniz tür.
Geleceğe dair çok büyük endişelerim var.Yeni yetişen nesil birey olmanın ne demek olduğunu bilmiyor. Daha çocukken başlıyor yarış atı olma yarışına. Ana babaya saygı bitmiş, öğretmene saygı ise hak getire. Doğru düzgün cümle kurmasını dahi beceremiyor bazıları. Sosyallikten uzaklar. Şiddete meyilliler. Kendilerini ifade edemiyorlar. Anne babasının adını soruyorsun çocuk yüzüne bakıyor, adeta a b c d gibi şık bekliyor.
Böyle nesiller büyüyüp üniversiteye gelince de sudan çıkmış balık gibi oluyorlar. Tuvaletlerde taharet tasına pisleyen nesiller yetişiyor ama bu kimsenin umrunda değil.
Sonuç olarak; evrim teorisine inanmam. insanın maymundan gelmediğine eminim ama bir hayvan nesline doğru hızla yol aldığının farkındayım.
mutsuzluğa gidiyorlar. tüketim toplumu onları da tüketiyor.
sorulması gereken ikinci sorudur.

öncelikli olan eski nesilin, yeni nesile ne miras bıraktığıdır.

global düşünelim hadi. daha tanımını bile yapamadığımız, sadece güçlü ülkelerin kendi çıkarları için kullandığı bir kelimeden bahsedelim. ekonomi, doğa, insan hakları, ahlak, kültür sentezleri, sosyal sorumluluk... evet, arada bazı güzel gelişmeler oluyor, fakat sayıları o kadar az ki bunların. numunelik gibi adeta. haberlere başlık olsun diye yapılıyor. gündem olsun bir iki tane de, insanlar toptan karamsarlığa bürünmesin diye.

krizlerden bahsetmeye gerek yok. 1930' lardan geriye gidiyoruz, grafik devamlı aşağıya doğru. birileri sebepsiz zenginleşirken, buna karşılık o birilerinin milyon katı insan açlık sınırının altında yaşıyor. en sağlam gözüyle bakılan ekonomiler iflas ediyor, iflas edenler kendileri ile beraber başkalarını da dibe götürüyor. makro açıdan bakacak olursak, çok fazla uzak olmayan bir gelecekte bunun sonuçları acı bir şekilde ortaya çıkacak. acının eşik değerini çoktan aşmış olduğunu düşünenler vardır. daha hiç bir şey görmediniz.

filmlerde gördüğümüz, izlediğimiz, bizim için bir kaç efekt, iki üç tane kahramanlık cümlesinden ibaret olan savaş. kendi ülkemizin sınırları içinde yaşanan çatışmalardan, teröristlerden bahsetmiyorum. topyekün, kitlesel kıyımlara neden olacak, nükleer silahların kullanılacağı savaş. üçüncü dünya savaşı demek gerçekten çok kolay. ağızdan bir kerede çıkıyor. üzerine saatler boyunca konuşabiliriz değil mi? entresan, fantastik bir fikirmiş gibi. uzak dursun diyorum içimden, asla olmasın diyorum ama bir yandan da dürtüklüyor bir şeyler. çok uzak değil. nükleerin olduğu yerde sonuçlarını kestirmek ise imkansız.

bir sonuçtan bahsediyorsak, öncelikli etki doğaya olacaktır. zaten yaşadığımız gezegeni bitiriyoruz. ormanları kesiyoruz, insan hayatına saygımız zaten kalmamış, hayvanlara nasıl saygı duyalım ki? bir yap boz gibi düşünün. biz haşarı çocuklar hep bozuyoruz, parçaları hep kaybediyoruz. büyük resim yavaş yavaş yok olmaya başlıyor. belki bunu, ben sen görmeyeceğiz ama ileride bir gün gelecek ve senin bugün çevrende yaşadığın güzellikleri birileri cam ekran ardında izleyecek. haksızlık? bence çok fazla.

sosyal sorumluluk kavramını asla oturtamadık. bunu sırf ilgi çekmek, şov yapmak için kullanıyoruz. ilgi dağıldığında ise maliyeti bahane ederek iptal ediyoruz. elinde güç bulunduran kişilerin, bu gücü nasıl elde ettiklerini, kime, neye, nasıl emekler verilerek oluşturulduğunu hatırlamaları lazım. çöküş başladığında, hep beraber gideceğiz aşağıya. parası olan, gücü olan da bir noktadan sonra bu heyelanda sağ kalamayacak. o yüzden biraz çevresi için, ihtiyacı olan insanlar için, o koca masadaki zenginliklerin bir kısmını ayırması lazım bu kişilerin.

nedir bunlar? ne alakası var ki konuyla? sence hiç yok, bence her şey bunlarla alakalı. ben eski nesil ile yeni nesil arasında geçiş yapan bir insanım. azıcık bir farkındalığım var galiba ve şunu biliyorum; yeni nesilin gittiği yer, iyi bir yer değil. bunun sebebi ise kesinlikle onlar değil. suçlanacak birileri varsa, orada burada oturup, bunun üzerine fiyakalı kelimeler kullanarak eleştiren eski nesillerdir. kimse bana aksini anlatmasın. bıraktığınız enkazın içinde gidecek fazla bir nokta yok maalesef.
sikinin doğrultusuna!
katılmadığım durumdur. ülkemizde ki birkaç gerizekalı zihniyetli ailelerin yetiştirdiği aptal çocuklar ota boka özenip birbirlerini öldürüyor diye bütün nesli suçlamak yersiz.
yeni nesil elindeki imkanları değerlendiremiyor... biz onların yaşlarında okula giderken kitaplarımız bizden önce 1 milyon kişi tarafından kullanılmış olurdu... bu en basit örnek... şimdi bu gençler kendilerine her imkanı sağlayan anne-babaya küfür ediyolar veya en ufak bi şeyden bunalıma giriyolar dolayısıyla el üstünde tutuluyolar... nerde bizde öyle lüks... tabi çocuklar bu imkanlara sahip olsun hatta daha iyi şartları olsun ama nesil günden güne bilinçten uzaklaşıyor...
şeyinin doğrultusuna doğru gidiyor.
yeni nesiller hazırcılığa-kolaycılığa çok alıştırılıyor. hayatın birçok yönündenuzak yaşıyor-yaşatılıyor. 17-18 yaşına gelmiş bir erkek çocuğunu anası yıkarmı hiç.
(bkz: küçük sırlar izleyip özenen gençlik)
eski nesil olmaya doğru gidiyor. nesillerin değişmez kaderi...
daha çok şeye sahip olmaya sonucunda doymamaya ve daha çok şeye sahip olmaya ve nihayetinde bir kısır döngüye...yani mutsuzluğa...
(bkz: buradayız biryere gitmiyoruz)
9 a doğru.

(bkz: 9uncu nesil)
bırakalım nereye gittiğini biz onlar için ne yapıyoruz da onlar nereye gidiyor hiç düşündünüz mü ? (bkz: sorumsuz ailede sorunlu nesiller)
bu nesli kurtaramadık bari gelecek nesili kurtaralım, anne baba olarak.
özüne dön türk evladı.
" - ayten bu yeni nesilin hali hiç iyi değil."
" - ah şükran ah sabahtan akşama kadar entry, başlık."
" - bizim zamanımızda böylemiydi bir başlık açmadan 2,5 saat düşünürdük."
" - zal gibi çocuklar kalmadı şükran bitti.."
" - bir kere gelir o bir kere.."

(bkz: sözlüğü zall kurdu)
(bkz: zall olmasaydı piç olurdun)
ana avrat dümdüz gitmektedirler efenim.
yeni neslin geldiği yola bakılırsa, nereye gideceği az çok kestirilebilecektir.
arkasından mı gideceksin?
aslina bakilirsa dusunulenin tam tersine cok sanssizdirlar(simdiki nesil cok sansli derler ya).biz sokakta oynayarak kir pas icinde eve giderek buyuduk.asosyal degildik,sanal degil gercek arkadasliklari dostluklari yasadik.zirt pirt mesajlasamiyorduk chatlesemiyorduk belki ama "ozlem merak sevgi"gibi hislerimiz hic degismedi.hocalara ogretmnlere hurmet vardi.saygi vardi,kisiligimizi kaybetmeme cabamiz vardi.guzel olma ne modaysa ona uyma mecburiyeti hissetmedik.asil olan degerlerimizle buyuduk.erkekler icinde ayni sekilde...yasli yada orta yasli degilim bilakis gencim ama iyiki yeni nesil degilim...yetiskinler normalde cocuklar facebok twiter delisi.sokagin tozunu yutmadan kosmadan gulmeden...sadece sanal alem.birsey daha,ozellikle cogu kizlarimiz;amac yok en onemli varligi olan ahlaki degerlerine saygisi yok.varsa yoksa erkekler guzellik moda.biliyorum bir suru eksi yiyecegim ama aci gercekler bunlar.kisacasi yeni nesil b.klu dereye gidiyor...modern olma kulturlu olma meraklisi aileler,sehirlesme betonlasma,diziler,cinsi icerikli,moda uzerine bircok gazete dergi vs.internetin amacsiz bilincsiz kullanilmasi bunun yaninda ailelerin teknoloji tuzagina dusup cocuklarina ilgisizligi.aileninde bu durumda payi cok buyuk.derken gelinen nokta.yeni nesilede buna ayak uydurmak duser..