bugün

varoluştan önce memeler özenle yaratılmıştır.
Yaratılış teorisi diye bir şey yoktur, varoluş teorisi diye bir şey vardır.
ispatlı, tastikli ve binlerce yıldır hiç şaşmadan tıkır tıkır işleyen tek yaratılış teorisi vardır:

bazı maymunlar oturup "nasıl ederim de diğer maymunları istediğim yola sokarım" diye işkembesinden gerek elle tutulan gerekse de tutulamayan birşeyler uydurur. diğer maymunlar bunu yediği ya da tuttuğu anda yaratma işlemi sihirli bir biçimde tamamlanmış olur. el arabasından uzay mekiğine, bilimden teknolojiye, sanattan zanaata, dinlerden ideolojilere, kurumlardan ekonomik modellere, modadan sodaya; özetle iğneden ipliğe herşey bu yolla var edilmiştir.

geriye kalan diğer tüm yaratma teorileri şaibelidir.
şu bigbang meselesinden sıyrılmak zor. çünkü delilleri var falan diyorlar.
oradan hareketle bir teori fışkırtabilirim.

big bang e göre bir patlama oldu ve kainatı oluşturan taş kaya vs topları kainatta yayılmaya yani genişlemye başladı. o toplar şimdiki gezegenler, yıldızlar falan.

benim teorime göre ise o yayılan yıldızlar gezegenler ilk başta tek parça halindeydi tek bir büyük top yani.
bu top, kainat olmadığına göre nerede duruyordu? bu topu kim yarattı bilmiyorum.
inançlılara tanrı yarattı diyor, bilimcilerin bir kısmı zaten hep vardı diyor.
o yüzden hangisi doğru %100 emin deiliz.

sonra o koca top bir şekilde parçalandı ve yayılma başladı. hala da devam ediyor.

aslında gene bir yaratılış teorisi olmadı, bu yazdığım.

önemli olan o top nasıl var oldu ve kainat olmadığna göre nerede duruyordu.

buna herhangi bir cevap verebilecek insan yok. inançlar dışında.
Ben gerçek olduğumuza inanmıyorum. Bir tür rüya gibi. Rüyalarda kim olduğumuzu, geçmişimizi çok sorgulamayız.
Sorgulasak da fludur. Büyük bir boşlukta savrulan bir topun üzerinde neyin gerçekliği? Hayalin üzerine gerçek kurulur mu? Çok dertliyim sözlük, bildiğin gibi değil. Neyse sen uyu! Tatlı rüyalar...
canlı organizmalardan önce bigbangle oluşan dünyanın içinde olan atomlar (en başta karbon) birleşerek hücreleri oluşturdu .her duyunun ve organın doğal seleksiyon yoluyla gelişen birer küçük hücre iken ve bu hücrelerin kambriyen patlamadan sonra kendini dahada gelişerek uyumlu ortam ve güçlü duyarlı hücrenin güçsüz duyarsız hücrenin yaşam mücadelesi ile ortaya çıkan organizmaları ilk yaratılış olarak görmek lazım.
uzay boşluğu çook eskiden boştu sonra gök cisimleri oluştu desek bile kesmiyor.
o boşluk neyin içinde, nereye dayanıp duruyor, hadi bişey var diyelim, o nereye dayanıp duruyor, den den böyle gider.
milyarlarcası üretilse bile hiçbirisi net olarak kanıtlanamayacak olan teorilerdir. insanlığın en büyük gizemi de bu değil mi zaten. işin inanç kısmını tamamen bir kenara bırak bir yaratıcı var onda hemfikir oldu herkes diyelim. yaratılma süreci işin cezbedici ve merak uyandıran kısmı zaten. tövbe haşa inkar etmek gibi olmasın ancak adem ile havva meselesinden daha derin bir süreç var gibi. sadece insanı geç tüm bu evren dediğimiz muazzam yapı ve içerisindeki sonsuz sayıdaki yıldız ve gezegen. kuvvetle muhtemel bunların bir çoğunda yaşamda var. hani iş sadece insan ile sınırlı değil ve maalesef bizim aklımız bunu kaldırabilecek kadar ileri düzeyde değil. teknolojimizde belki binlerce yıl daha bu gizemin birazını daha çözebilecek seviyeye gelemeyecek. velhasılı elimizdeki tek seçenek ölüm kalıyor. ruhumuz olduğuna inanıyoruz ve bedenden ayrılmadıkça bazı şeyleri öğrenebilmemiz mümkün değil gibi.
uzay boşluğundan başlayalım dedim ama o da olmaz çünkü o boşluk nasıl oldu derler adama.
iKi CÜMLE iLE TEORiMi OLUR.
Allah, her şeyi yoktan var ettim diyor. Uzun zaman 'hiçbir şey yoktan var olmaz' denildi. Sonra bilim ilerledi ve big-bang teorisi kabul gördü.

Yani başlangıçta sıfır hacimli, sonsuz kütleli bir cisim patlayarak genişlemeye başladı.
Sıfır hacim ne demek? Sıfır hacim yokluk demek.

Yani kainat yoktan var edildi.

Aynen big-bang'in keşfinden bin yıl önce söylendiği gibi.
teori üretemiyorsak masalını yazalım. onu bile yapamıyoruz. bir biz değil, bütün insanlık yapamıyor.
belki şöyle bir yol izlenebilir. madem alıştığımız kurallar ve kanunlar çerçevesinde din ekseni olmadan açıklayamıyoruz. o zaman alışılmış fizik kurallarını ve maddenin davranış şekillerini yok sayıp denemekte fayda varç bakalım nereye varıcaz.

-maddenin sadece 4 hali yoktur, (plazma ile 4)
-boyut sayısı 4 değildir.
-madde yoktan varolabilir.
-madde yok olabilir.
-madde kütlesiz olabilir
-ışık hızı geçilebilir
-madde üretmek için enerji ve ışık hızına gerek yoktur. e=mc2 den maddeyi çekersek m=e/c2 oluyor ya. o gereklilik yoktur.

bunlarla bişeyler yumurtlamaya çalışırsak.., yumurtlayamadı. *
ya tamam yıldız tozuyuz da o toz nasıl oluştu. madem bizim özümüz o. dolayısıyla bizim özümü temel yapı birimimiz nasıl oluştu.
yanlış anlaşılmasın bu soruyla dini kabullere yönlendirme gibi bi niyetim yok ama sorulması gereken soru bu.
99 hikaye vardır, onlar da kutsal kitaplardadır. bin yılların verdiği birikimin üzerine bir bireyin, bir nokta bile koyması zordur ama denemeye değerdir.
Canım şuan müsait değilim, sen birkaç milyar yıl dünyada oyalanıver döndüğünde hesaplaşırız.
bütün dünyada bu konuda bir hikaye yazabilecek biri yok. çıkmadı yani.
hikayeyi bırak masal anlatan bile yok.
bilim, ilk madde çifti zaten hep vardı diyor, dindarlar, tanrı hep vardı diyor.
bu ikisi dışında bi olay hayal edilemiyor. ben de edemiyorum tabi.deniyorum yok arkadaş. olmuyor. bir sınır koyulduğu kesin.
bilim dünyası bişey sunuyor da temelinde bir kabul var.
o kabul de ilk madde çiftinin ezelden beri var olduğu, yani yaratılmadığı ya da biri tarafından yapılmadığı.
iyi de nasıl ortaya çıktı denildiğinde de nedensellik ilkesini kullanıp, bişeyi birinin yapmasına gerek yoktur demeye getiriyorlar. yani sonuç için nedene gerek yok diyorlar.
başlıkta bahsedilense ilk madde çiftinin nasıl oluştuğuna dair teoriler, o terimi de anlamamaktayım, neden çift, neden tek değil.
ne kadar sınırlı bir beyne sahibiz. cidden.
dini metinlerde anlatılanlar dışında çok az fikir üretilebiliyor, bu konuda.

bilimin anlattıklarından aklımda kalanların bazılarını anlatmaya çalışayım. yok lan ondan da bişey kalmamış aklımda.

yani arkadaş, bilim dünyası, inanç dünyasının öğrettiklerine katılmıyor ama elle tutulur bir teori de sunmuyor.

yazarlar da öyle, sallamasyon da olsa bir teori yok.
zamanın çok daha yavaş ilerlediği bir boyuttan, ideal koşullarda bir gezegene gönderilen bakterinin adaptasyonundan. Evet duygusal olarak bakıyorum olaya.
şöyle düşünce fırtınası baabındaki teorilerdir.
insan ilk nasıl oldu?
ilk çift madde nasıl ortaya çıktı falan.

not:dini bakımdan açmadık konuyu. o inançla ilgili ve imanımız yerinde, şükür.

not2: varoluş teorileri de diyebiliriz.