bugün

bir gün evde oturuyoruz misafir var babam ve akrabalar harıl harıl bir konu üzerinde ciddi bir şekilde konuşuyorlar benim yaş daha 6-7 civarı
ben de sıkıntıdan dayanamadım babaa dedim herkes sustu o anda efendim oğlum dedi
ben dırırınırnırt dedim babam anlamadı haliyle refleks olarak ney dedi
ben dışarda duyduğum ama anlamını bilmediğim bu durumlarda çevremdeki zibidi abilerin kullandığı cümleyi yapıştırdım;

-ney değil ut
eline veriyim tut
ağzına veriyim yut

o an herkes bıçak kesildi amk.
ben de diyorum bunlar niye konuşmuyo bana mal mal bakıyor
babam kızdı tabi sonra anladımki kötü bir şey demişim.
biraz yaşım büyüyünce anladım mevzuyu.
ben olsam kendimi sikerdim la babama milletin içinde ne demişim ben öle..
şirkete gelen yeni misafirlerle yapılan toplantıda, kişilerden ikisinin soyadları yardı, yarmakla kalmadı ağzımıza sıçtı.
ikili gruplar halinde eşleşme olacaktı çalışma için. kadının adı soyadı Fatma domalan. adamın adı soyadı necati başıbüyük. bu kadar tesadüf olur amk. biz gülmemek için zor tutuyoruz kendimizi. neyse işte sıra eşleştirmelere geldi. patron eşleştirmeleri yapıyor. eşleştirme yaparken de, kim kimle eşleşiyorsa birbirlerine adını söylüyor. mesela eşleşmedeki kadına dönüp eşleştiği adamın adını söylüyor, adama da eşleştiği kadının adını. ve evet o tahmin ettiğiniz şey oldu. başıbüyük'le domalan eşleşti amk. patron adama dönüp kafasıyla Fatma hanımı işaret ederek ''Fatma domalan'' dedi, Fatma hanıma dönüp necati beyi kafasıyla işaret ederek de ''necati başıbüyük'' dedi. ben gülmemek için kendimle mücadele veriyorum o ara. etimi falan sıkıyorum amk. şey gibi oldu aynen, onu ona pazarlıyormuş gibi. ''necati, bak, Fatma domalan, kıps. Fatma, bak başıbüyük. ehehe. hadi kaynaşın'' falan. bu ne len.
Otobuste kapinin yaninda bir kadin.
Ve bir erkek var, inecek.
Erkegin inmesi icin
Kadinin yol vermesi gerekecek.
Erkek "gecebilir miyim?" Diyor
kadin "gecebilirsin" diyor

(Kadin kıpırdamadı)
4 yıl önce bir yazar dost, fake hesap açtı.
işte başlıklarını uplamakla meşgul bu fake hesabı zamanla çakılır gibi oldu.

muhabbet arasında ''oğlum anlıyorlar ha yakında silik yiyeceğim.hayır fake silinsin de asıl hesabıma çok emek verdim amk''

git kendi nikaltında geçir dedim asıl hesabına.kötüle salla bir şeyler yap.

bu da gidip asıl nikaltına fake hesabıyla bildiğin nefret kusmuş.
ne kendisinin orospu çocukluğu kalmış ne beş para etmez ciğeri.

hadi buraya kadar tamam.

sonra inandırıcı olsun diye asıl hesabından kendi nikaltında fake'ine cevap verdi.
cevap da ne cevap.ahahah.kendisine faketen ettiği küfürlere karşılık bu da bastı küfrü.

ahahah ikisi de çaylak oldu hesaplarının.
bir insan kendisini nasıl imha eder örnektir.

baş harfi piyon-vezir.

eskiler bilir.

ulan yine aklıma geldi ahahahahah.
gümüşhaneye bağlı duymadık adlı bir köy vardır. köy sarp dağların arasında tabiri caizse çukur denen bir yerde kurulmuştur.

kurtuluş savaşında gümüşhane bayburt ve o bölge kurtarıldıktan sonra köye yardım amacıyla gelirler. bir bakarlar ki köye hiçbir şey olmamış, her şey yerli yerinde durmaktadır. sorarlar soruştururlar neden böyle diye bir şey mi oldu? diye cevap alırlar. kurtuluş savaşında bahsederler, buraların ve civarında köylerin işgal edildiğini söylediklerinde çok şaşırırlar ve haberlerini olmadıklarını söylerler.

adamlar nasıl allahın siktir ettiği bir yerde yaşıyorlarsa düşman görüp işgal etmemiş bile. ulan hadi işgal olmadı hiç haberiniz de mi olmadı? köyün ismi benimsenir de bu kadar da değil.
Olay az önce gerçekleşti ve Simdi bitti. Kartaldaki adalet sarayinin onundeki kafedeydim. Birden ortalik karisti. polis pilastik mermileri ateslemeye basladi. Herkes geri gecilirken birden bir anons yukseldi.

Neee olduuuuu yemediiiiii miiii?
Her sabah dolmuşa ilk hareket ettiği duraktan biniyorum aşırı kalabalık olması nedeniyle efendim dün sabah yine bineceğim arabaya şoför ile durağın kahyası bekliyor kapıda geride de bir araba daha var sıra geniş bir park alanında birbiriyle pek alakalı şekilde park etmemiş iki araba var geridekinde biraz daha genç bir şoför var ben haliyle herhalde sıra biraz daha ilerde park etmiş olan araçta diyerek öncekine yöneldim öndeki aracın şoförü biraz daha orta yaşlı neyse ikilemde kaldım ben arabaya bindim ama arabada kimse yok şoför de oralı olmadı benim bu ikilemde kalmış halimi gördü gerideki aracın şoförü bizimkine işaret ediyor bizimki bağıra bağıra konuşuyor o sırada da araca bindi ben de ondan önce bindim araca bu benim bildiğimi görmedi tabi hala bağırıyor 'o mete neye el kol ediyo A. Ina ğoyim, o mete mete ne diyo A.ına ğoyim?' arkadan ben 'şurdan bir ..... Alır mısınız?' derim ve az önce bu cümleyi sarf eden şoför korkuyla zıplar yerinden.
lisede grup olarak bahçede oturulmaktadır. bahçedeki kızlardan biri sürekli bana bakmaktadır. gruptaki en hayvan arkadaş gidip senin adına çıkma teklifi edeyim mi diye sordu. ben de saçmalama lan otur yerine dedim ve arkadaş kıza doğru yürüdü. nasılsa söylemez dedim ses çıkarmadım. kızla konuşmaya başladı en azından kız kabul etmez dedim kız kabul etti. aynı anda 2 kere yanılmıştım. öğle arasına çıktığımda kızdan ayrıldım.
arkadaşımın arkadaşı ekolü:
evde birkaç keyif verici maddeyi (hadi buna da sigara diyelim) harmanlayan bir grup arkadaşımız -biri kimyacı- keyifle televizyon karşısında oturmaktadır. bu arada söz konusu karışım gibi karışımlar deneme halindeler o aralar. çoğunu da kameraya çekip sonradan izliyorlar ki, hem o kafayla unuturlarsa falan en güzel kafanın hangi karışımda olduğuna dair bir done olsun ellerinde, hem de sonradan izlemek epey eğlenceli oluyor. nitekim o ara çektikleri -bir başka- videoyu ben de izledim, hakikaten şahaneydi. neyse, haberlerde bir organ mafyası konusu oluyor. bunlar hep birlikte kitlenmiş haberi izlerken çocuklardan biri -tek bacağını altına doğru kıvırarak üstüne oturmuş- "ananı s...... bacağım yok laaan! organ mafyası bacağımı çalmış" diye feveran ediyor ve evin içinde 45 dakikalık bir kayıp bacağı bulma operasyonu başlıyor. anlatılanlardan aklımda kalan en bomba iki replik:

- (kanepeyi kaldırıp altına bakmakta olan bir cengaver, ayakta durmakta olan bacaksıza bakarak) abi eve gelirken yanında mıydı, hatırlıyor musun?
- (bacağı çalınan talihsiz arkadaştan geliyor) tamam beyler buldum!
arkadaşla yürürken ramazan ayında olduğumuzu unutup küçük bir ilçenin heykelinde ağzımızda sigaralarla yürümemiz. insanların bize bakmasıyla durumu anlayıp gözgöze gelip gülmüştük. tabii ki sigaramızı içmeye ve normal yaşantımıza devam ettik.
Yeğenin başı çektiği olaydır.

Bir cenaze evinde geçmiştir. biz köşede oturup taziyelerimizi sunarken aniden gözüm yeğeni keser sessizce durup karşıya bakmaktadır. o da ne karşısında yaşıtı bir kız eteğini indirip kaldırmaktadır hemen yeğeni çağırdım. napıyon lan nereye bakıyon diye sordum.

- Kızın büllüğüne bakıyorum amca
+ Lan o kız onda büllük olmaz
- yok amca onunkini kesmişler
+ ...
neremi yardı bilmiyorum ama dün gece otobüsle gelirken gebze civarında yolcu almak için durduk.
20-22 yaşlarında bir eleman geldi bi koltuğa oturdu. muavin yolcu sayıyor bir fazla çıkıyor.
bu elemana dediler senin biletin nerde, benim biletimi başkası aldı, ben almadım.

dediler bu otobüs değil senin otobüsün, 15dk sonra diğeri gelecek o olabilir.
olur, olmaz. yarım saat konuştular. çocuk doğru otobüs olduğundan çok emin.

sonunda şoför geldi.

-oğlum sen nereye gideceksin ?
-kayseri'ye.
-oğlum bu kastamonu otobüsü, ne işin var bunda. yanlış binmişsin.

çocuğun şoföre verdiği cevap.

-abi bence siz yanlış biliyorsunuz.
sıla nın ses tonunu bemol yapmışlar internette ve inanılmaz şekilde özcan denize benzemiş sesi. bende gelene geçene dinletiyordum 2 saatir iş yerinde. herkes oha özcan deniz sıladan daha güzel söylemiş diye dinledi sonra anlattım olayı .
link bu:

https://www.facebook.com/...=%7B%22tn%22%3A%22O%22%7D

neyse yarım saat önce grup lideri geldi. telefonla konuşarak odasına geçti çat diye kapısını kapattı oturdu. 10 dakika sonra çıktı dolandı geldi arkadaşın masasına oturdu. napıyorsunuz beyler falan diye konuştu ardından bir şarkı açında moralimiz yerine gelsin dedi. arkadaşlar hemen oo you touch me tralala sen aç hadi özcan babayı aç dediler. kaş göz yapsam bile bir fayda etmedi. ne açacaksanız açın be diye bağırdı lider. neyse açtık dinlettik. adamın tepki

lan bu sıla dönmemidir nedir karıdaki sese bak ulan. sende mi ibnesin lan bunu dinliyorsun dedi bana.

pıstım kaldım.
üniversiteden çok yakın olduğum fırlama bir arkadaşım var, ismi lazım değil baş harfi v. v'nin sağda solda gördüğü anketlere benim adımı telefonumu verip kalan bilgileri sallamasyon bir şekilde doldurmak gibi bir hobisi var. bir kaç dakika önce bilmediğim bir numaradan arama geldi. açtım haliyle;

+ydbp bey ile mi görüşüyorum?
-evet benim.
+tebrikler katılmış olduğunuz çekilişimizden 3 gün 4 gece antalya tatili kazandınız.
-ney anlayamadım?? (oha oha)
+3 gün 4 gece antalya tatili kazandınız. x tarihinde y yerinde anket doldurmuşsunuz.
-olabilir hatırlamıyorum.
+bilgilerinizi teyit edelim lütfen, ad soyad ydbp, yaş 52, meslek serbest meslek, aylık kazanç 2000tl, eş durumu boşanmış. doğru mu ydbp bey
- e...evet doğru. (kadın bilgilerimi saydıkça içime içime gülüyorum. swh)
+bu haftasonu tanıtım gezimiz var, tanıtım gezimize katılarak resmi tatil belgenizi alabilirsiniz. z şehrinde misiniz?
-yok şu an t şehrindeyim tatil için. bir kaç ay sonra döneceğim z şehrine.
+hmm peki o zaman sizin tatilinizi ekim ayına erteliyorum. ekim ayına kadar z şehrine gelebilirseniz resmi tatil belgenizi alabilirsiniz. gelemezseniz de yapabileceğimiz bir şey yok bir daha ki çekilişe artık.
-bakalım. iyi günler.
+iyi günler.

ben ne çekilişleri canı gönülden istedim de kaçırdım sallamasyon çekilişten tatil kazandım. olacak iş mi bu şimdi? * yalnız tek sorun ben 20 yaşındayım, ankette ki hiç bir bilgi doğru değil ve telefonda benimle konuşan kadın 20 yaşında ki erkek sesiyle 52 yaşında ki erkek sesini ayırt edemedi. ya da mehmet erdem tarzı bir sesim var. bilemiyorum altan. prosedürde bir sıkıntı çıkarmazlarsa bu yazın tatilini de bir şekilde yapmış olurum artık. *
Merdivenden düşmek. Yaran bir olay olabilir. Fiziki ve mental yönden.
bir gün arkadaşlarla bir yere gidecektik. gruptakiler yeni tanışmış yaklaşık 7-8 kişilik bir grubuz. isimler hafızlara bile daha tam yerleşmemiş. minübüs duraklarında duran değnekçileri bilirsiniz ona soralım diye düşündüm ve şöyle bir cümle kurdum. ''arkadaşlar şu tokmakçıya soralım hangi minübüs olduğunu''. Erkeklerde yüksek sesli kahkahalar geldi ben daha durumu kavrayamadan onlar yerlerdeydi. Sonra öğrendim tokmakçıyla değnekçilerin çok farklı şeyler olduğunu.
Arkadas:büşbüş
Ogretmen:nurella
Büsbüş didimde suya dalar ve kıyı boyunca ilerler,kafasını çıkardığı anda okulun tutucu ülkücü edebiyat öğretmeni nurella turuncu hasemasi ile kızın karşısına çıkar. Büsbus şok iptal.
Kucuk kuzenim ahmet:a
ben:b

a: Abi 2 lira versene supriz yumurta alicam
b: daha simdi aldik ya ahmet param yok
a: o zaman 4 tane 50 kurus ver, cok az bi para 50 kurus.
b: hahahahaha al hadi al. deyip namussuzun kicina tekmeyi bastim
Bi de üsenmeden okudum senin komik anlayisina saaapiyim.
uçakta giderken ikram olarak dağıtılan kahvaltıyı arkadaşın ücretli zannedip "dayı günahımız ne kadar" demesi. ara ara aklıma geldikçe gülerim buna.
Universitede ogrenciyim o yillar.istanbulda esenler otogarindan memlekete gitmek uzere metro turizmden bilet aldim.yolda film actiklarindan o harika yolculugu daha keyifli kılma adina cerez, meyve ivir zivir alip koltuga yerlestim.o zamanlar muavinden herhangibir istirhamın oldugu zaman karsiliginda eli çükünde kaşıyarah gelen bir daha birsey istersen kınından çıkarırım mesajini veren denyolar varken bahsi gecen turizmde bayan hostes uygulamasina gecilmis..guzelcede bir kizcagiz oldugundan uygulama ve toplum yapisi ortusmediginden, yolcularin bir kismi seni bu hayattan kurtaracagim icgudusuyle yavsarken bir kismida kadinin sahibisiymiscesine zirt pirt gerekli gereksiz ustteki tuslara basip hostes geldiginde ise konusmaya yeni baslayan cocuklar gibi tek kelimeyle 'su' 'topkek' 'cohoprens' isteklerini bildiriyorlardi.aslinda hepsi ' eei kaka' idi.neyse filmde aksiyon katagorisinden bir filmdi ve ben tukettiklerimi aynı hızda filmin akiciligina kaptirarak tuketmistim.meyve sevdigimden bi dunya mandalinayida bunyeme katmistim.haddinden fazla tuketilen sivi çişimi getirmisti.hostes kizcagiza ne zaman mola verecegiz diye sordum.birazdan dedi.bu cevap 'az once' demesinden daha mantikli geldi ama tatmin etmedi.vucuttaki cesitli basinc faktorleriyle zor anlar yasarken her firsatta sordum o da her firsatta cokta simartmadan daha aciklayicu cevaplar verdi.birazdan..yarim saat sonra...10 km kaldi..tarzinda.o cisi torbadinda tutmak dusunce gucuyle kasigi bukmek kadar zordu.lakin tek parca kalmaya mecburdum.kuru ve tek parca.. onumde posette çer çöp ve posette mandalina kabuklari vardi.ellerim yapis yapisti.bsrdagin icindeki suda parmaklarimi filan dolastirdim..birazdan hostes elinde buyuk cop posetiyle copleri aliyordu.herseyi verdikten sonra bardagida uzattim ici su dolu.mandalinadan kaynaklansn sararma vardi suda..ben anlamadim mevzuyu ama ıggggggğğğ dedi refleksle .. anlamsmistim..bardagi tiksinerek en az yuzey temasiyla sldi ve atti.sonra anlamistim cok utandim..ama o su mandalinsdan dolayi sariydi diyemedim..yolculuk bitene kadar bana bulasici hastalik tasiyormusum muamelesi yapti..ondeki servis tepsissini siper alarak isedigimi dusunmesi aslinda onun ayibiydi..
Gündelik hayatta veya hayatımızda geçen komik olaylardır.

Kronolojik sırayla anlatacağım olaylarımı. Biraz uzun olabilir, hepsini okuyan bana mesajla "okudum, o kadar zamanımı çaldın hayvan herif." diyebilir. Darılmam.

1. Anaokulu zamanımda çok pısırık bir çocuktum. Enseme vurup donuma kadar alabilirdiniz o derece.
Benim anaokulum bir ilköğretim okuluyla aynı binadaydı. Girş saati farklı fakat çıkış saati aynıydı. Her çıkışta izdiham oluşur biz küçükler için o izdihamın can pazarına dönüşmesine ramak kalırdı.
Bir gün yine dereden geçmeye çalışan öküz başlı antilop sürüsü gibi kapıdan topluca geçmeye çalışırken benden 2-3 sınıf ve gömlek büyük olan bir kız beni itekledi.
Lan sen pısırık, çelimsiz bebenin tekisin, niye gidip kızın sırtına ceviz kadar yumruğunla vuruyorsun?
Sonuç: o gün orada kolum omzundan çıktı. Yani galiba. 15 gün hastanede kaldım. Bana neden kaldığımı hiçbir zaman söylemediler.

2. ilkokul 3 veya 4. Sınıf. Sınıfta çok güzel bir kız var. Adı zeynep. Köpek gibi aşığım. Her görüşümde zaman yavaşlıyor o derece.
En iyi arkadaşımla tenefüs sırasında koridorda kapakla top oynuyoruz. Tabii o anaokulunun tek yumrukta kolunu çıkaran bruce lee' si yok artık. 1 metreyi zar zor aşmış boyum ve 50 kilom var. Varil gibiyim.
Zeynep o gün sınıf nöbetçisi. Çöpü dökmüş, çöp kovasını bir balerin gibi seke seke getiriyor. Canlı fıçı gördü bunu uzaktan. Kapak, top, arkadaş falan umrunda değil.
arkadaşımın üstüne koşmaya başladım. Ayağına kayıp zeynep' e hava atacağım. Bak akla sen! Zeynep iyice yaklaştı, bende yaklaştım. Arkadaşım benden 7 kat daha atikti yolumdan çekildi bende zeynep' e kafa attım.
Sonuç: kaşı açıldı kızın. Dombili nerde? Ortalıkta yok. Pelerin görmüş boğa gibi atladı kızın üstüne sonra ortadan kayboldu.
(O sırada küçük fil yavrusu bahçenin bir köşesinde "allam noolur bir şey olmasın." diye ağlıyor. Öldürdü sanıyor manyak.)

3. 6. Sınıfın sonu. Yaz tatili dönemi anneannemle kalıyorum. Derslerim kötü diye beni bir fabrikaya gönderdiler. Resmen çocuk işçiyim. (Derslerim iyiydi o zaman. Sadece hayatı öğrenmem içinmiş.)
Anneannem boş vakitlerinde hobi olarak namaz kılan bir kadındı. Haftada 1 gün izinliyim. Izinli günlerimden birinde sabahın erken saatlerinde yine uyandım, anneannem kendine çay yapmış. Bir bardak çay alıp kendime balkona çıktım. Çay sigara yapacağım sanki.
Etrafı izliyorum 7 şekerli çayımı içerek. Bu arada o birkaç sene öncesinin dubası gitmiş, yerine az daha derli toplu bir çocuk gelmişti. 1.50 boyum ya var ya yok. Kilom 60 falan.
Geçen otobüsleri, insanları izlerken bir şeylerin ters olduğunu farkettim. Gölgeler! Gölgeler (bana göre) doğuya doğruydu.
Okuldan dini bilgileri depolamış genç dimağ döktü hemen hazinesini ortaya.
"Kıyamet günü güneş batıdan doğup doğudan batacak."
Tüm bedenim korkuyla sarsıldı. Evin ters yönde olabileceğini akıl edemedim. Zeki çocuktum oysa.
"Kıyamet kopuyooor!" diye Çığlık çığlığa içeri koştum. Anneannemi bayrak gibi salladım namazın başında. "Bırak namazı, kıyamet kopuyor!" Beni adeta siklemedi. Kendimi yerden yere atıp inek gibi böğürerek ağlıyorum. Kadın namazını bitirip "iyi hadi hazırlanalım o zaman." dedi gayet sakin bir şekilde. Hazırlanıp bizim eve gittik. Çay falan.
Sonuç: kariyerim o gün noktalandı. Anneannem vefat edene kadar neredeyse her gün dalga geçildi benimle.

4. Lise 2. Sınıf. Lise 1. Sınıfa kadar 1.50 olan boyum bir anda patlama yaptı. Yeni seneye 1.85 boyla başladım.
1 ay geçti tatilin üstünden. Bir beden eğitimi dersi sonrası normalde yasak olduğu halde üstümü sınıfta değiştirirken içeri beden eğitimi hocası girdi. Allahtan sadece okul tişörtünü giymemiştim. "Sen niye sınıfta giyiniyon lan!" diye hızla sordu. Cevap vermemi beklemeden aynı hızla "sen niye basketbol seçmesine katılmıyorsun?" dedi. Yine cevap beklemeden (huyuydu bu galiba.) "pazartesi günü bekliyorum. Geleceksin." dedi.
Gittim pazartesi günü özel davetiyemle. Seçildim, okulun beton sahasında halı saha ayakkabılarımla antrenman yaptım. Ama mutluydum çünkü hayatımda yeni bir amaç edinmiştim. Basketbol.
ilk maç günü belli oldu. Maçtan 2 gün önce gidip kendime basketbol ayakkabısı aldırdım zorla. Tamamen beyaz, harika bir şeydi.
Maç günü geldi, salona gittik ısındık falan. Maç başladı. 2. Periyotun ortalarında ben girdim oyuna. Kenardan, bizim takım başlayacak. Top oyuna sokuldu, oyun kurucuya verildi. Herkes bir potanın altında ama bir kişi hariç. Diğer potaya doğru koşuyorum bir yandan "batu!" diye bağırarak. Batu bana bakıp "bu taraf lan mal!" diyor. Yediğim bokun farkına varıp durana kadar oyun siktir edilmiş, herkes bana gülmeye başlamıştı. Yine bir kişi hariç; Hoca.
Sonuç: o şut atıldı, sayı kazanıldı ve benche geri döndüm. Yenildik. Lise bitene kadar ara ara bu konu gündeme getirildi, taşak oğlanı oldum.

5. Lise 3. sınıf. Bir kış günü Boş derslerden birinde 3 arkadaş öğretmen masasının hemen önündeki sıraya oturduk. Tüm sınıf sohbetin belini kırmakta.
Çok ses yapmış olacağız ki içeri aniden müdür yardımcısı girdi. Tüm sınıf ayakta. 3 kişi hariç. ilk anda Birimiz ayaklansa olacaktı halbuki. Müdür yardımcısı bağırıp çağırırken 3 kişiden ortada oturanın aklına biraz geçte olsa ayağa kalkmak geldi. Hemen ayağa kalktı, solundaki de çaktı durumu o da kalktı. Sağındaki anlam veremedi bu harekete. "Ne oluyor lan?" dedi. Müdür yardımcısı "Sen niye kalkmıyon lan!" Diyerek kapıdan önümüze adeta yere basmadan geldi.
Sonuç: müdür yardımcısı o arkadaşımı orada, tüm sınıfın önünde evire çevire tokatladı. Fırtına gibiydi. Arkadaşımın o gun ısınmasına gerek kalmadı.

6. Üniversite 1. Sınıf. Yeni şehir, yeni ortam, yeni insanlar, yeni okul.
Ezelden beridir arkadaş edinem konusunda sıkıntı yaşayan biri olduğumu ilk günlerde bir kere daha kanıtladım. ilk 1 hafta okula tek başıma gidip geldim, kimseyle gerekenden fazla konuşmadım. 1 haftanın sonunda kaldığım aparttan aynı sınıfta olduğum biriyle tanıştım, arkadaş ve ilerleyen zamanlarda kardeş olduk.
Burada tanışmada yaşadığım olayı yazacağım.
Apart evleri bilirsiniz. 1 oda 1 salondur geneli. Biz o binada her evde 6 kişi kalıyorduk. O gün ne evde kimse, ne de bende anahtar vardı. Mecburen bir alt kata indim yarım saat kadar kapıda beklemeyeyim diye. Kapıyı ersel açtı. "Bizimkiler evde değil de biraz burda beklesem olur mu?" diye sordum utanarak. Bre hayvan üniversiteye gelmişsin, yaşıtın adamla konuşurken niye utanıyorsun. Bak sinir oldum. Neyse.
"Olur tabii kardeşim geç geç." dedi bana.
Gittim odaya. Benle beraber 4 kişi var odada. Hoşgeldin beş gittin falandan sonra "boşta priz var mı ya telefonumun şarjı yokta..." dedim. Ersel hemen yatağının dibindeki prizi gösterdi. Yatağın üstünden uzanamazdım çünkü yatak duvara bitişik değildi. Mecbur öbür tarafa geçmem gerekti.
Bir ayağımı attım öbür tarafa ve bir çatırtı sesi duyuldu. Yatağın üstünde "çıktım taşın üstüne, açtım bacaklarımı..." pozisyonunda Donakaldım. Mnakoym daha 5 dakika olmamış adamın odasına gireli, laptop soğutucusunu atomlarına ayırmıştım.
Sonuç: ersel' in sikinde bile olmadı. "Önemli değil kardeşim. Bir sigara ısmarlarsın ödeşiriz." dedi. 3 kişi kahkaha atarlarken Ben adeta bir ferrari kırmızısı modunda cebimden sigara paketini çıkartmaya uğraştım. O paket o gün orada bitti, arkadaslığımız başladı.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. "Yaran mallıklar" gibi bir başlığa da yazsam olurmuş aslında. Tam 1.5 saattir yazıyorum bu entryi. Buraya kadar okuduysan bu entryi, helal olsun sana.
Olay az once gerceklesti.

Kilisedeyim. Yaşlı hafif de kısa boylu bir kadin bardaga yogurt dokmus suyla karistiracak ayran yapacak. Kadin kısa boylu. Su doldurmak icin uzanmasi lazim. Belli ki dolduramayacak. Yardim etmemi ister misiniz dedim. Hayir rab isa bana yardim ediyor simdilik size ihtiyacim yok dedi. Yetmis yasinda da kezban ayni kezban. Neyse aradan abartmiyorum iki saniye gecmedi su muslugu acar misiniz dedi. Rab isa acsin diyecektim de demedim. Ben de bunun icin yardim edeyim demistim. Doldurdum suyu karisrirdi bardagi. Ayranini yapti. Sikimsonik bir tesekkur etti. Gitti. En az otuz yildir sevismemistir ondan olsa gerek bu trip, bu afra tafra.
taze taze yaşanmıştır. beni yardı sizi yarar mı bilmem. * siyah dalgalı uzun saçlarım, keçi sakal ve bıyığım var. bugün üzerimde de kolsuz tişörtle kot ve rayban gözlük var. sağda 5 tane solda da 3 bilekliğim ve sağ kulakta tek büyük halka küpe, sol kulakta da 2 tane biri büyük biri küçük halka küpelerim var. ayrıntıyı verdikten sonra devam edeyim.
10 dakika önce aracımla sitenin ogs girişinden geçtim. güvenlik durdurdu camı açıp buyrun dedim. beyfendi aynı barış akarsuya benzemişsiniz dedi. teşekkür edip evime geçtim. yüzümde ufak bir gülümsemeyle.
geçenlerde pek sevmediğim ama mecburen katılmam gereken bir mülakata gitmem gerekti. görüşme odasında bekliyorum.. 20 dakikaya kadar ilgili kişinin geleceğini söylediler. sıkıldım beklerken bir de durumun gereksizliği ve mecburiyeti yeterince canımı sıkmıştı zaten. bomboş beyaz çalışma tahtası gözüme çarptı, yanına iliştirilmiş kalemi görünce aşka geldim ''fuck the system'' yazdım.. güya sinirliyim.* silecektim ama ne mümkün, ohaaa kalem yazı tahtası için değilmiş çıkmıyor tahtadan kurudu! adam geldi gelecek.. altıma işeyeceğim korkumdan, yanımda ne selpak var ne başka bir şey. Allah vermiş tükürüğü tabi, tükür babam tükür. yarısı çıktı yarısı çıkmadı. tükürüğüm bitti.* öksürüyorum tükürüğüm gelsin diye.* gömleğimin kolunu ve tükürüklerimi kahrolası tahta için harcadım. sonuç;tertemiz tahta, ter içinde kalmış bir ben. (30 sn sonra herif içeri girdi) bir bardak su isteyerek mülakata başladık.. sol çaprazda kamerayı görene kad...