bugün

henüz ne olduğu keşfedilememiş sözlük olayı.

15 günde, 30 günde ve 45 günde gelsin şeklinde ayarlanabiliyor.

ayarlarım -> sözlük ayarları kısmından ulaşılabilir.
* *

edit: tamamdır patron.
yazarlara belirli sürede (15 veya 30 günde bir) mailleri arayıcılığı ile gönderilmeye başlamış olan bir nevi kişisel istatistik, son durum raporu.

dikkat çeken yazarlar da geçen haftanın en beğenilen entry'lerinin yazarları.
merakla beklenen bulten.

pardon, 15 gun ne zaman baslamisti acaba?
sözlüğün dördüncü yılında gelecek yeniliklerden biridir. 4 her zaman güzel şeylere vesile olur sözlük için de olur inşallah.
valla eve adam tuttum ben yokken bülten gelirse kargocuyu boş gönderme diye ama yok. iş yerine de gelmiyor. geçen gün mail adresime de baktım, malasef...

o değil de dün aylar sonra özel mesaj kutum yandı. aha dedim bülten geldi hanım, koş bak bakalım neymiş ne değilmiş, vallahi olmadı... entryimi taşımışlar.

bak hala bekliyorum, küsmedim sana.
sözlüğe uzun zaman sonra tekrar girmemi sağlayan başarılı etkinlik. benim gibi birçok sözlük eski yazarının geri dönüşünü sağlayacaktır. bu arada sözlük hızlanmış baya... *
yazarı sözlüğe bağlama mottosu. yazarın birnevi gbt'si sayılabilir. iyidir, hoştur, ayrıntılı bilgi sunar...
ailecek takdirle takip etmekteyiz...
--spoiler--
bu bülten uludağ sözlük yazarı olduğun için belirli aralıklarla gönderilmektedir. gönderilme durumunu ayarlarım sayfasından değiştirebilirsin. uludağ sözlük e son olarak 07.03.2009 20:40'de giriş yapmışsın. şuana kadar toplam 75 özel mesaj almışsın.
--spoiler--
ilk defa aldığım hoş bülten. örnek olması açısından yapıştıralım.

--bülten--
regulus selam,
bu bülten uludağ sözlük yazarı olduğun için belirli aralıklarla gönderilmektedir. gönderilme durumunu ayarlarım sayfasından değiştirebilirsin. uludağ sözlük'e son olarak 10.03.2009 11:32'de giriş yapmışsın. şuana kadar toplam 672 özel mesaj almışsın.

son bilgiler
bu ay içinde gelen mesajlar: 100 mesaj
bu ay içinde aldığın oylar: 281 oylama
bu ay içinde girdiğin entry'ler: 159 entry
bu ay içinde toplam başlık: 5 başlık
karma sıfatı: örnek şahsiyet
--bülten--

bunların haricinde son yazılan başlıklar, son iyi oylanan entryler, son oylanan entryler, son gelen mesajlar ve neye göre hazırlandığını bilmediğim dikkat çeken yazarlar var.
bedava bülten. sanırım.

sabah sabah üzüntüye boğmuştur beni.
anlatmalıyım.

başlığı görünce "o ne ki la" tepkimden sonra ayarlarım sayfasına girdim "30 günde bir gelsin" olarak işaretli benimkisi.
acı gerçek işte bu. daha bir kere bülten alamadım.
bir ay kalamamışım şu sözlükte bir kere.
eğer beni bu sözlükten bir bülten vermeden uğurlarsanız ayıptır ayıp.
beni de adamdan sayıp gönderdiler mi bilmem ama yukarıdakilere göre şöyle bir şekilde gelmesi kuvvetle muhtemeldir.

bu bülten ulu sözlük yazarı olduğun için gönderilmektedir. ayın 4 te 3 ünü çaylak olarak geçiriyor olsan da biz seni yazardan saydık. ulu sözlüğe en son geçen yüzyıl giriş yapmışsın. hiç çıkmıyosun ki bi siktirgit amuyim. aha bunlar da son bilgilerin hayrını gör.

bu ay içinde gelen mesaj: 5. 4 ü küfür ediyo.
bu ay içinde aldığın oylar: iki bilemedin üç.


bu bülten 5 saniye içinde kendini yok edecek.

selametle.
ilk defa aldığım bultendir. mesajlarıma baktığımda, uludağ sözlükten gelen mesaj olduğunu gördüğüm an ' aha kesin silik oldum ' diye düşünmedim değilim.*
yalan olmuş bültendir.
her yazara ömründe bir kere gönderilen bülten.. yani öyle olmasa belirttiğimiz sürede gelirdi gelmemesininin nedeni acaba ölü bir özellik olması mı?
hiç gelmemiş bülten.
st stinger selam,
bu bülten uludağ sözlük yazarı olduğun için belirli aralıklarla gönderilmektedir. gönderilme durumun...

sabah evden çıkmadan önce okuyordum bu satırları. her ne kadar belirli aralıklarla gönderildiği yazsa da posta kutumdaki birçok gönderiyi, başlığını okur okumaz ya siliyorum ya da içeriğini okuyup gereken şeyleri yapıyorum. yani muhtemelen bu e-posta da silinecekti önceki hatırlamadığım örnekleri gibi ama bir kere içini açıp okumuş bulundum. acelem olduğu için evden çıktım. gün içinde ise arkadaşlarla hafif nostaljik anımsamalar yaşadığım için ruh halim de pek kahverengi-beyaz idi eve döndüğümde. tekrar posta kutuma baktığımda e-postayı silmediğimi gördüm ve yine içine baktım, bir kez daha geçmişi anımsadım.

"uuser olmak, yazmak, bir şeyler paylaşmak benim için meditasyondu" triplerine girmek istemezdim ama açıkçası o dönemler yalnız yaşamam, insanlar ile arama koyduğum mesafeyi daha fazla artırmam ve bunları söyleyen insanlar için genellenebilecek vasıfların bir kısmını üzerimde taşımam sonucunda, sayısı çok az birkaç iyi dostumdan birisinin "olm, yazsana sen de bişiler işte" gibi tenkitleri ile sözlükte yazar oldum. iki şekilde okuyordum sözlüğü; insanlar ne yazmış, ne öğrenebilir ve özümseyebilirim, ikincisi ise bildiğim konularda yazılmamışları yazayım da okuyan olursa bir faydası dokunur belki. Sonuçta "Hıncal uluç"vari takılıp ota boka atlayıp entry sıçmamışım. başka bir açıdan, yazmak bir ihtiyaç da olabilir ve ben ihtiyacımı gidermiş olabilirim, sadece böyle bir pragmatist açıdan da yaklaşsam, kendimi çok da yadırgamam.

bülteni pek bir güzel hazırlamışlar ya da benim biraz önce bahsettiğim kahverengi-beyaz ruh halim yüzünden bana pek güzel görünmüş olabilir. sonuçta "dur lan neler yazdıydım ben yıllar önce, sahi o kadar çok zaman geçti mi yoksa yıllar kelimesindeki çoğul eki sahte bir zaman hissiyatı mı veriyor bana, yav sadece iki yıl geçmiş, uzun mu kısa mı bilemedim şimdi" gibi düşünce balonları arasında yazdıklarıma göz gezdirdim. gördüm ki gerçekten de tek tabanca takılan adamların gün içindeki zamandan bağımsız davranmaları gibi belli bir saat aralığına bağlı kalmaksızın yazmışım ama uzun girdilerimi gece 3-5 arası girmişim genellikle. Hatırlıyorum, yazması da uzun sürüyordu o girdileri. Uzatmayım, amacım, uludağ sözlük bülten yüzünden bir anda bünyemde hissettiren ve yazarken yapılan türden bir iç hesaplaşma seansı yaşamak, bu girdiyi yazarken son yıllarda geçirmiş olduğum değişimi anlamak yani şu soruyu sormak: o tarihte bunları yazmış adam ile bu tarihte bunu yazmakta olan adam birbirlerini seviyor mu? Cevap tek yönlü olacak ama zaten fazla girdi yazmamışım hem de cevabı bulmaktan çok insanın yaptığı içsel yolculuktan kaçamıyorum, dolayısıyla zevk almaya çalışıyorum.

Sonuncu yazdığım girdi şubat 2008'de olmak üzere 14 ay takılmışım sözlük'te. sonrasında geçen iki yıl benim için kendimi keşfetmeye çalışma süreci diyeyim, olgunlaşma çabası gibi bir şeydi. Genel olarak iç dünyamızda uğraşımız budur zaten. Fakat şu 14 aylık zamanın farkı, bir kısmında yalnız yaşamam ve genel olarak atalet halim olabilir. Bütün olarak baktığımda, girdilerimin hepsinde nasıl bir doğrultuda seyrettiğimi görebiliyorum ama nasıl desem, kenardan köşeden sızıyor damla damla saftirik beyin parçaları. Bir kere nefretim nefret değilmiş, lanet okumalar falan var, acayip oldum. evet kızdığım birilerine karşı ağır konuşmuşum. Çok dar açı ile yazmışım. Hatta bir tane girdi ile başlığı arasında uyum yakalayamadım bile, galiba kafam güzeldi, bilmiyorum. Bir başka girdide ajitasyon yaparken konumumu kaçırmışım. sonuç olarak anladığım şudur: o kadar yalnız takılıp dışa vurmam gerekenleri içime doldurunca sivri kelimeler, ironiler ve keskin ifadeler yoluyla boşaltmışım birikintilerimi. Bu bir hata değil ama şimdi baktığımda üslup eğreti duruyor her ne kadar çoğunun içeriklerini hala savunsam bile.

O zamanlarda da düzgün yazmaya çalışıyordum ama birçok kelime, harf hatası ve anlam bozuklukları ile bazı girdilerde yazdıklarımı kendim bile okumam diyecek hale geldim. sanırım bu geceleri yazdığım girdilerle alakalı daha çok. yine de pek sevemedim, canlanıp karşıma çıksa bunları yazan adam, "evet, haklı olabilirsin ama bana müsaade, gitmem gerek" der ve ayrılırdım yanından. Yazmanın olumlu etkisi de gözümden kaçmadı, yani yaza yaza bazı şeyleri ifade etmedeki etkinliğimin bir parça arttığını zannediyorum. Bu konuda bence dramatik olan; bu artışın gerçekleşmesi için en uygun zamanın en geç lise yılları olması gerekliliği. Telafi etmek için bol bol kitap okumalıyım.

Bir an için içimden silmek geçmedi dersem yalan olur, çoğunu gereksiz, özensiz ya da hatalı bulduğum için girdileri yok etsem ne fark ederdi ki? Zaten binlerce yazarın bulunduğu, ortalama yazar başına düşen entry sayısının üç yüz yetmiş olduğu bir yerde hepi topu elli küsur tane. Fakat gururuma yediremediğim şey şudur: ben o geçmişi sildiğimde hatta silmeyip yeniden düzenlesem bile geçmişimdeki yansımamı öldürmüş oluyorum. Hani ergenlikte yapılan ve salaklık olarak görülen bazı şeylerden dolayı insanlar o yıllarını küçümseyerek hatırlar ya, ben de 2-3 yıl önceki halimi gösteren izleri, o dönemki hoşlaşmadığım halimi hatırlatıyor diye yok edesim geldi bir an, sonra geçti. Bu yansıma kavramımı biraz daha açmalıyım.

Çevremdeki arkadaşlarıma kıyasladığımda hafızam zayıf kalıyor ve gerçek şöyle ki geçici olarak bulunacağım ortamlara girdiğimde elimdeki bir not defterine çaktırmadan insanların isimlerini ve özelliklerini not alıyorum ki genellikle yaklaşık 3 haftalık süre geçip de alışana kadar isimleri karıştırmayım, komik durumlara düşmeyim. Bu girdilerin önemi de bu not defteri gibi bir şey. Her ne kadar beğenmesem bile girdileri ben yazdım ve her ne kadar bazı şeyler zamanla farklılaşsa da değişmeyen bir şeyler de var; özümüz, benliğimiz, kişiliğimiz ya da her ne isim verirsek artık, o pek fazla değişmeyen zati sıfatlarımızın izleri geçmişimizin içinde yer edinmiştir, açık veya gizli. Bu izler önemli. Hayatta beklemediğimiz şeyler karşımıza çıktığında, en yakın dostları bırakın, kendinize bile doğru dürüst açılamadığınız konularla başa çıkmanız için bu izleri iyi anlamak gerekiyor. kendiniz, olmadığınız birisi gibi davrandığınızda bu izleri hatırlamak icap eder. sizi sarhoş eden ve yalan olan gerçeklerden sıyrılıp huzurlu sükunete ulaştırabilecek şeyler bu izlerdir. Bir de zaman kısıtı aleyhinize dönmediyse bu izlerin yardımıyla kalıcı hatalar yapmaktan dönebilirsiniz.

Sözlükte yazdığım girdiler, yalnızca yan yana yazılı harfler bütünü ile değil, anımsattıklarıyla beraber bana geçmişteki yansımamı, izlerimi hatırlatıyor. Unutmamak için bu izlere bakıyor olacağım gelecekte de. bu girdiyi yazmamın sebebi de bir yerde budur. Şu an kullandığım bilgisayarın hard diski yanabilir ya da yedekleme yapmayı unuturum, kullandığım harici disk ya da yedekleme yaptığım cd'ler kaybolabilir, zaten bir yerlere bir şeyler yazıp karalamak gibi bir alışkanlığım da yok. gelecekte dönüp geçmişteki yansımamı aramak istediğimde, birkaç arkadaşın ve zayıf hafızamdan arta kalanlarıyla hatırlayabildiğim anıların dışında bu saçmaladığımı ama diğer bir yandan da benden izler taşıdığını düşündüğüm yazıları okumak, unuttuğum şeyleri hatırlatmazsa bile mağara adamının yanan ateşte hissettiği duygunun izlerini yaşatabilir bana.

geri döneyim; o tarihte bu girdileri yazmış adam ile bu tarihte bunu yazmakta olan adam birbirlerini seviyor mu diye sormuştum kendime, bunu yazmakta olan adam açısından cevap vereyim; seviyor ama uzaktan. Gerçi, bir yandan da keşke başladığım şeyi bırakmayıp yazmaya devam etseymişim dedim bir an için. Böylece değişim geçirirken arada kopukluklar yaşamadan, kendime yabancılaşmadan, bir yandan yazarak pratik yollu dönüşüm, diğer bir yandan okuyarak teorik yollu bir dönüşüm ile kendi bünyemde bir bütünlük sağlayabilirmişim gibi geldi biraz önce. Sadece bir kişi olsa da ve nedenini anlamasam da yazdıklarımdan keyif alan birisi için okuyacak yazılar olurdu en azından ki böylesi bir durumda "yazarken vakit kaybediyorum galiba" diye düşünmezdim çünkü benim açımdan faydalı olduğumu varsayabileceğim bir şey olurdu. Fakat olmamış, bir yerde unutup başka meşgalelerle geçirmişim zamanımı ve bugün e-posta olarak gelen ulusözlük bülteni ile kısa geçmişime bir iç yolculuk yapmama sebep oldu bu kopukluk; hiç geriye bakmadan uzun bir süre yürüyüp gittikten sonra durup geldiğin yöne bakmak gibi. işin garip yanı, amacıma ulaştım. Ne kadar tırt bir insan olduğumu hatırlayıp yaptığım şeylerde hatalı olduğumu düşündüğüm yanlarımı irdeledim bir kez. Kısa günün karı olsun bu bana.

uludağ sözlük bülten, akşam vakti meşgul ettiren.
15 günü 30 günü kafasına göre sayan bülten. yahut benim matematiğimde bir hata var. gelmiyor hiç.
yaklaşık 6 aydır beklediğim ancak kapıma dahi uğramamış bültendir.

gelsin çay, çorba hazır bekliyoruz.
kayıt olur olmaz heyecanla ayarlarını yaptığım, ancak üzerinden aylar geçmesine rağmen bir türlü gelmeyen bültendir.
geliyor geliyor, ortalama 6 ayda bir geliyor. bültenin başında da "belirli aralıklarla gönderilmektedir" diyor. hayli aralıklarla da denebilirmiş aslında.
arada sırada mail kutusuna kafasını uzatan bültendir.
ilk defa mail kutuma düşmüş hede.

öncelikle; (bkz: şerefsizim aklıma geldiydi). sürekli olması dileğiyle, hoş.
dün maillerim arasında gördüğümde şaşkınlık içinde karşıladığım bültendir.

yaklaşık iki yıldan beri nerelerdeydi diye düşünmeme sebep olmuştur kendileri.
12.11.2011 tarihinde (bugün) ilk defa aldığım bültendir. 2,5 yıllık yazarım, ilginç oldu.
4 senede ancak 3 kere alınabilen zımbırtı.
ayarlarınız ne olursa olsun, bazen aylarca gönderilmeyen, bazen de bir haftada 5 kere gönderilen bülten.

ya tamam bi numarası yok ama bi düzeniniz olsun kardeşim bu nedir? son dört aydır hiç gelmeyen bülten, son dört günde dört kez geldi.