bugün

son olarak izmirdeki aci olaydan bile kendilerine mağzeme çıkarabilmiş aciz insan topluluğu.

(bkz: balon haber)
(bkz: suni gündemin ustalari)
(bkz: at yalani skim inani)
*(#4705762)
omurgasız hayvan sınıfına koyabilecegimiz yapılanmadır. araştırmacı ibibik olarak gecinenlerin bile ucu sivri konularda elle tutulur bişi yaptıgını goremıyoruz.
artık siz tasavvur edin ne kadar saygıdeger bişey oldugunu.
hala bekliyorum , bir umut bişeyler yazarlar çizerler aselsanla alakalı..
hayde bre şerefli, onurlu!, kişilikli!, rantçı olmayan!, demokratik! türk basın yayını.
30 mart 2009 itibariyle adeta sıçmış, yaratıcı başlık atacağım diye topyekün pişti olmuştur. "one minute" ve "seçmen manşeti-mesajı" ibareleri hemen hemen her gazetenin manşetine aşağı yukarı aynı şekilde yansımış. halbuki akp oy kaybedip chp ve mhp güçlenirken daha orjinal bir şeyler bekliyordum.

http://gazete.netgazete.com/ShowAllPapers.aspx
http://haberturk.com/habe...cat=160&dt=2009/12/18
http://www.haber3.com/hz....taga-soktular-534434h.htm
http://www.radikal.com.tr...12.2009&CategoryID=79 vesaire, vesaire.

hazreti meryem'in yusufunu, hristıyanlıktaki meryem ana hikayelerinde sıkça bahsedilir kendisi hakkında, hazreti yusuf sanan öküzlerin çalıştığı sektör.
hakkinda "birseyler olsun da bir entry gireyim" diye bekledigim, ertugrul´un ayrilmasiyla bu konunun zamaninin geldigini düsündügüm olgu. türk basini.

öncelikle sunu belirteyim, ben yurtdisinda yasiyorum, aslen "bizim buralar sizin oralari döver" edebiyati yapip,"sizin oralarda deutsche wurtscht var mi?" seklinde triplere girmek istemiyorum. tam tersine ben türk´üm türkiye´yi cok seviyor ve ülkemin yazariyla okuruyla "muassir medeniyetler seviyesine gelmesini" ve hatta en kisa sekilde "gecmesini" diliyorum.

türk basini, bir fecaattir, bütün yapisiyla fecaattir. bir kere gazete yapisinda bir yamukluk mevcuttur. türk gazetesi nasildir ?-- bir gazetenin hergün yazi yazan, sabit köseleri olan "yazarlar ordusu" vardir, bir redaksiyonu vardir- ki bunlari asil görevi "haber secimi" yapmaktir-, ve kaza, cinayet türü haberleri kovalayan, muhabirleri vardir... türk gazetesinin organik yapisi bu sekildedir.

bu yapi yanlistir. bir gazetenin "yazarlar ordusu" olmaz. yazan adamlar devamli degiskenlik gösterir. batidaki önemli gazetelerin atiyoyum mesela le monde´nin, ya da frankfurter allgemeine´nin, hergün yazi yazan yazari yoktur. bu gazeteler, sadece ana done konulara girerler. öyle kazaymis, cinayetmis, konularina daha genel girerler, onlari "yerel gazetelerden" okursun.

gazetelerin yazarlari redaksiyon-ki genellikle kendileri yazi yazmazlar bunlar, sadece haberleri secip, o haberler hakkinda "yorum" yapacak sahislarin kimler olacagina karar verirler- tarafindan secilirler. bir hukuk propblemi oldugunda türkiye´deki "gazetede kösesi olan yazar " gibi - iste sunu sunu aradim, bana söyle söyle ,dedi- diye haber olmaz. direk o profes o gazete icin yaziyi bizzat kaleme alir, o konudaki bir yaziyi o profesörden baska hic kimse öyle kaleme alamaz.

bir "köse yazari" birgün politikadan, bir gün saraptan, birgün futboldan bahsedemez. belirli birtakim politikacilara "takmis" vaziyette olan sahislarin hergün yazi yazmasi diye birsey olmaz. frankfurter allgemeine´de eski alman disisleri bakani frank peter steinmeier cok kere yazi yazmistir. bugünkü gazetede prof.dr. lakapli bir ekonomist, isvicre-almanya iliskilerini 2009 acisindan inceleyen bir yazi yazmis, o konu hakkinda mutlaka o gazete bünyesindeki, bir sürü kisinin, benim de, konu hakkinda görüslerimiz mevcuttur, ama bu "gazetede yazi yazmaya" yetmez, yetmemelidir de...

sonra bir gazeteci zengin olmaz... zengin olan gazeteci de bir anormallik vardir. ben hic öylöe kocaman villalar da oturan komsulari pop sarkicilari olan gazeteci tanimiyorum. tanidigim birkac tane gazeteci var, adamlarin komsulari , yani iste birisi ögretmen, digeri bilmem ne fabrikasinda müdür, hepsi "normal" adamlar yani... cünkü , eger adam "cok lüks" bir hayat sürüyorsa, o durum "belirli cevreler icin bir tehdit unsuru" olabilir. hickimse, milyonlarca dolarlik bir villayi birakip, akaretler de apartman dairesinde yasamak istemez, ve bunun icinde "gereken, istenen" neyse yapar.

türkiye´deki genel "bilgi sahibi olmadan görüs sahibi olmak" egiliminin genel suclusu türk basinidir. cünkü bütün "yazar kadrolari" yalap salap bilgileriyle gazetelere yazi yaziyorlar. örnek ; ertugrul özkök, bir gece radyoda bir sarki dinler, sarkiyi cok güzel sesli bir kiz söylemektedir, sarki "ask" sarkisi gibi baslar, ama birden"devrimci" sloganlar belirir sarkinin icinde. ertugrul´cugum buna cok sinirlenir, ertesi gün sarkiya da sarkici ya da ayar vermek icin bir yazi dösenir. ne sarkiyi, ne sözlerini ne de söyleyip calanlari tanimadigini bildirerek, "bütün kösesini" bu hicbir unsurunu bilmedigi sarkiyi elestirmeye ayirir.... sadece bu bile, ciddiyetsizligin daniskasidir. sen sarkiyi kimin söyledigini bilmeden böyle genel, hemde "amiral gazetesi" olan bir gazetede yazi yazamazsin, böyle bir sey mesela burada olmaz. efendim, sonra anlasilir ki lyricsini elestirdigi sarkinin sözleri büyük sair nazim hikmet´in bir siiridir... yani bir "basyazar" bir yazi yazmadan önce hakkinda yazi yazdigi seyin, önemli bir sairin siiri olup olmadigi hakkinda arastirma yapmalidir. bu seye benzer, ben bir müzik duymus ve begenmemisimdir, bu konu hakkinda yazi yazarim, o müzik cika cika mozart´in piyano sonati cikar.... yani acikcasi, bu kadar da ciddiyetsizlik olmaz. o yaziyi yazmadan önce yapacagin sey, siirden anlayan birisine telefon edip, o siirin tanidik bir saire ait olup olmadigini sormaktir. bunu bile yapmadan yazi yaziyorsan, ve o yazi da böyle "baskösede" yayinlaniyorsa, o iste bir anormallik vardir.

yalniz bu is sadece ertugrulla ilintili degildir. gazetelerin derhal kücültülmesi o "yazarlar ordusunun" olmamasi gerekmektedir. yazar belli bir kisi oldu mu, sen devamli olarak o sahsin görüslerini okumak zorunda kalirsin, öyle gazetecilik olmaz. gazete sadece redaksiyondan ve muhabirlerden olusmalidir. görüs ve düsünceler konusuna göre, konunun uzmanlarina yazdirilmalidir. ve bunlar ayni konu hakkinda karsi görüsleri tasiyan birsürü profesör vardir, o sahislarin agzindan opkuyucuya yansitilmalidir. yoksa ben hergün yilmaz özdil okuya okuya, onun görüslerini ezberlerim, belki yilmaz özdil bazi seyleri bilincli olarak carpitiyordur, bunu kesinlikle bilemem. bana o sahsin yazdigina karsi su veya bu görüsü baska acilarla degerlendiren baska adamlarin görüs ve düsünceleri gerekir. gazete, haberlerin"sergilendigi" bir yer olmalidir, gazete ideoloji de fanatiklige gitmemelidir. mesela sag görüslü bir gazetede de pekala sol görüslü bir politikcai su veya bu olayi kendisinin gözünden anlatabilir, ki bu almanya´da devamli yapilmaktadir. steinmeier sol görüslüdür, "stuttgarter" sag görüslüdür, steimeier stuttgarter´de cok yazi yazmistir. ve okur insanlar bu yazilari. hangi görüsten olursa olsun, almanya´nin rusya´yla olan iliskilerini bir disisleri bakani, ya da uzmanindan daha iyi hickimse bilemez. sen ne görüsten olursan ol, o yaziyi okur ve "aydinlanirsin"...

iste, bunun türkiye´ye en kisa sürede gelmesini isterim ben.
göt verene göt verendir.

kusura bakmayın sinirlendim
hepsi değilse de bir kısmı bok atmayı iyi bilir!

ekonomik kriz bir gazeteyi batırmış, iki gazeteci işsiz kalıp dışarıya gitmişler, bir süre dolanıp durmuşlar, üç, beş kuruş da suyunu çekince bir çiftlikte iş bulmuşlar. iş bulmuşlar ama pis bir iş, çareleri yok, ahıra girmişler, pislikleri temizleyip, ahırı pırıl pırıl yapmışlar. kâhya onlardan memnun kalmış:
- "çok yoruldunuz, bu sefer size hafif bir iş vereceğim!"
almış onları kümesin folluğuna götürmüş:
- "buradaki yumurtaların irilerini bu kutuya, küçüklerini bu kutuya ayıracaksınız."
akşam olmuş, kâhya gelmiş, yumurtalar olduğu gibi duruyor, iki arkadaş, hangisi büyük, hangisi küçük, tartışıyorlarmış...
kâhya sormuş:
- "siz gazeteci miydiniz?"
- "evet!"
- "türkiye'den mi geldiniz?"
- "evet!"
hayret etmişler:
- "gazeteci olduğumuzu ve türkiye'den geldiğimizi nasıl anladınız?"
kâhya gülmüş:
- "çok iyi bok atıyorsunuz ama büyük ile küçüğü ayıramıyorsunuz! tıpkı iyi ile kötüyü ayıramadığınız gibi!"
büyük bölümü iktidar yandaşı olan diğerlerinin de baskı altında tutulan basındır. özgürlüğü sorgulanır.
(bkz: trt nin içler acısı hali)
en baba üyeside sözcü gazetesidir. yoksa şok muydu lan.
her kürdü vatan düşmanı diye gösterdiğiniz için, tüm türkiye vatandaşlarını kürtlere soğuttuğunuz için,
her türbanlıyı, namaz kılanı, allah diyeni düzen düşmanı, kafa kesici diye yaftaladığınız için,
karşı cinsle el ele gezeni, namaz kılmayanı gavur diye yaftaladığınız için,
kişisel tercihleri yerden yere vurduğunuz için,
insanların duygularını, gururlarını rant uğruna hiçe saydığınız için,
yapıcı yerine yıkıcı olduğunuz için sizden tiksiniyorum.

(bkz: tarafsız haber anlayışı)
(bkz: haberi arka taraftan anlatmak)
neredeyse hiç bir zaman gerçek basın etiğini yakalayamamış basındır. son zamanlarda ise iktidarın her tarafını milyonuncu kez yalamaktan dilleri yara olmuştur. öyle ki devletin resmi kanalı ola TRT bile evrim teorisine karşı propaganda yayını yapabilmiştir. aslında tam davalık konu.
lütfen, afaki tanımlamalarda bulunmayın.
türk basını dememiz için öncelikle,
1- basın olacak,
2-türk olacak,
3- sonra türk basını olacak,
4- birde bu basını sağlıklı bir şekilde takip eden-bilgilenen-ilgilenen-önemseyen insanlar olacak.
kişi basına basılan-okunan gazete-kitap sayısını ve iadeleri düşününce gülmemeye çalışıyorum.

lütfen gereksiz yere yazı yazarak, zamanınızı-zamanımızı hatcamayın.
ülkemizde düzenlenen cev şampiyonlar ligi'nde vakıfbank güneş sigorta türk telekom'un şampiyonluğuna yer vermemiş saygısız gruptur. bu takım bir türk takımıdır. duyurulur.
Özgür olmayandır.
iyice yavşaklaşmış olan basındır.yandaşlığın bokunu çıkartmışlardır.
21 temmuz 2011 fenerbahçe shaktar donetsk maçı'nda fenerbahçe taraftarı tarafından saldırıya uğramış basın. zamanında daha fazla tiraj, daha fazla rating uğruna şımartılan taraftar yaomıştır bu saldırıyı. ne demişler sivrilttiğin kazık götüne girer.
şehit erhan ar' ı dna raporu olmadan 3 kere yıkan basındır. ailesi her tv' yi açtığında her gazeteyi okuduğunda bulundu haberi bulmaktan yıkılmıştır.
dünyadan habersiz basındır. flare atan helikopteri bomba yağdırıyor diye gösteriyorlar.
akp geldiğinden beri baskı altındadır, kabul. bu tarif edilmez bir ayıptır, kabul. ama türk basını eskiden de şerefsizdi, şimdi de. ve hatta şerefsiz olduğunun en büyük kanıtı da akp'nin baskısına karşı gelememek değil mi zaten.

türk basını'nda ne okuyor / izliyorsanız, inanmak için iki kere düşünün. fotoğrafını veya videosunu gördüğünüz haberlerin bile bambaşka olayları anlatabileceğini bilin. en çok da kocaman fotoğrafları basılmış insanların, ömür boyu zan altında kalmasını hazmedemiyorum.

türk basını, günahlarının altında ezilecek bir oluşumdur.
yasama yürütme yargıyla beraber muhteşem dörtlüyü oluşturmaktadır.
ama türkiyede basın yürütmeyle birlikte çalıştığı için, kutsal sayı yine 3te kalmaktadır.
hepsi de rte yalakası bir basın olmuştur.
5 i 5 kuruştan satılık olandır.
tayibin olası diktasından zarar görmemek için yandaş söylemler kullanır, liboşlarla doludur.