bugün

türk basını

hakkinda "birseyler olsun da bir entry gireyim" diye bekledigim, ertugrul´un ayrilmasiyla bu konunun zamaninin geldigini düsündügüm olgu. türk basini.

öncelikle sunu belirteyim, ben yurtdisinda yasiyorum, aslen "bizim buralar sizin oralari döver" edebiyati yapip,"sizin oralarda deutsche wurtscht var mi?" seklinde triplere girmek istemiyorum. tam tersine ben türk´üm türkiye´yi cok seviyor ve ülkemin yazariyla okuruyla "muassir medeniyetler seviyesine gelmesini" ve hatta en kisa sekilde "gecmesini" diliyorum.

türk basini, bir fecaattir, bütün yapisiyla fecaattir. bir kere gazete yapisinda bir yamukluk mevcuttur. türk gazetesi nasildir ?-- bir gazetenin hergün yazi yazan, sabit köseleri olan "yazarlar ordusu" vardir, bir redaksiyonu vardir- ki bunlari asil görevi "haber secimi" yapmaktir-, ve kaza, cinayet türü haberleri kovalayan, muhabirleri vardir... türk gazetesinin organik yapisi bu sekildedir.

bu yapi yanlistir. bir gazetenin "yazarlar ordusu" olmaz. yazan adamlar devamli degiskenlik gösterir. batidaki önemli gazetelerin atiyoyum mesela le monde´nin, ya da frankfurter allgemeine´nin, hergün yazi yazan yazari yoktur. bu gazeteler, sadece ana done konulara girerler. öyle kazaymis, cinayetmis, konularina daha genel girerler, onlari "yerel gazetelerden" okursun.

gazetelerin yazarlari redaksiyon-ki genellikle kendileri yazi yazmazlar bunlar, sadece haberleri secip, o haberler hakkinda "yorum" yapacak sahislarin kimler olacagina karar verirler- tarafindan secilirler. bir hukuk propblemi oldugunda türkiye´deki "gazetede kösesi olan yazar " gibi - iste sunu sunu aradim, bana söyle söyle ,dedi- diye haber olmaz. direk o profes o gazete icin yaziyi bizzat kaleme alir, o konudaki bir yaziyi o profesörden baska hic kimse öyle kaleme alamaz.

bir "köse yazari" birgün politikadan, bir gün saraptan, birgün futboldan bahsedemez. belirli birtakim politikacilara "takmis" vaziyette olan sahislarin hergün yazi yazmasi diye birsey olmaz. frankfurter allgemeine´de eski alman disisleri bakani frank peter steinmeier cok kere yazi yazmistir. bugünkü gazetede prof.dr. lakapli bir ekonomist, isvicre-almanya iliskilerini 2009 acisindan inceleyen bir yazi yazmis, o konu hakkinda mutlaka o gazete bünyesindeki, bir sürü kisinin, benim de, konu hakkinda görüslerimiz mevcuttur, ama bu "gazetede yazi yazmaya" yetmez, yetmemelidir de...

sonra bir gazeteci zengin olmaz... zengin olan gazeteci de bir anormallik vardir. ben hic öylöe kocaman villalar da oturan komsulari pop sarkicilari olan gazeteci tanimiyorum. tanidigim birkac tane gazeteci var, adamlarin komsulari , yani iste birisi ögretmen, digeri bilmem ne fabrikasinda müdür, hepsi "normal" adamlar yani... cünkü , eger adam "cok lüks" bir hayat sürüyorsa, o durum "belirli cevreler icin bir tehdit unsuru" olabilir. hickimse, milyonlarca dolarlik bir villayi birakip, akaretler de apartman dairesinde yasamak istemez, ve bunun icinde "gereken, istenen" neyse yapar.

türkiye´deki genel "bilgi sahibi olmadan görüs sahibi olmak" egiliminin genel suclusu türk basinidir. cünkü bütün "yazar kadrolari" yalap salap bilgileriyle gazetelere yazi yaziyorlar. örnek ; ertugrul özkök, bir gece radyoda bir sarki dinler, sarkiyi cok güzel sesli bir kiz söylemektedir, sarki "ask" sarkisi gibi baslar, ama birden"devrimci" sloganlar belirir sarkinin icinde. ertugrul´cugum buna cok sinirlenir, ertesi gün sarkiya da sarkici ya da ayar vermek icin bir yazi dösenir. ne sarkiyi, ne sözlerini ne de söyleyip calanlari tanimadigini bildirerek, "bütün kösesini" bu hicbir unsurunu bilmedigi sarkiyi elestirmeye ayirir.... sadece bu bile, ciddiyetsizligin daniskasidir. sen sarkiyi kimin söyledigini bilmeden böyle genel, hemde "amiral gazetesi" olan bir gazetede yazi yazamazsin, böyle bir sey mesela burada olmaz. efendim, sonra anlasilir ki lyricsini elestirdigi sarkinin sözleri büyük sair nazim hikmet´in bir siiridir... yani bir "basyazar" bir yazi yazmadan önce hakkinda yazi yazdigi seyin, önemli bir sairin siiri olup olmadigi hakkinda arastirma yapmalidir. bu seye benzer, ben bir müzik duymus ve begenmemisimdir, bu konu hakkinda yazi yazarim, o müzik cika cika mozart´in piyano sonati cikar.... yani acikcasi, bu kadar da ciddiyetsizlik olmaz. o yaziyi yazmadan önce yapacagin sey, siirden anlayan birisine telefon edip, o siirin tanidik bir saire ait olup olmadigini sormaktir. bunu bile yapmadan yazi yaziyorsan, ve o yazi da böyle "baskösede" yayinlaniyorsa, o iste bir anormallik vardir.

yalniz bu is sadece ertugrulla ilintili degildir. gazetelerin derhal kücültülmesi o "yazarlar ordusunun" olmamasi gerekmektedir. yazar belli bir kisi oldu mu, sen devamli olarak o sahsin görüslerini okumak zorunda kalirsin, öyle gazetecilik olmaz. gazete sadece redaksiyondan ve muhabirlerden olusmalidir. görüs ve düsünceler konusuna göre, konunun uzmanlarina yazdirilmalidir. ve bunlar ayni konu hakkinda karsi görüsleri tasiyan birsürü profesör vardir, o sahislarin agzindan opkuyucuya yansitilmalidir. yoksa ben hergün yilmaz özdil okuya okuya, onun görüslerini ezberlerim, belki yilmaz özdil bazi seyleri bilincli olarak carpitiyordur, bunu kesinlikle bilemem. bana o sahsin yazdigina karsi su veya bu görüsü baska acilarla degerlendiren baska adamlarin görüs ve düsünceleri gerekir. gazete, haberlerin"sergilendigi" bir yer olmalidir, gazete ideoloji de fanatiklige gitmemelidir. mesela sag görüslü bir gazetede de pekala sol görüslü bir politikcai su veya bu olayi kendisinin gözünden anlatabilir, ki bu almanya´da devamli yapilmaktadir. steinmeier sol görüslüdür, "stuttgarter" sag görüslüdür, steimeier stuttgarter´de cok yazi yazmistir. ve okur insanlar bu yazilari. hangi görüsten olursa olsun, almanya´nin rusya´yla olan iliskilerini bir disisleri bakani, ya da uzmanindan daha iyi hickimse bilemez. sen ne görüsten olursan ol, o yaziyi okur ve "aydinlanirsin"...

iste, bunun türkiye´ye en kisa sürede gelmesini isterim ben.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar