bugün

insanları stockholm sendromu gibi rahatsız eden ama aynı zamanda da ekrana kilitleyen faktördür. şatafatlı gece elbiselerini, sarışın ve kaslı vücüda sahip takım elbiseli erkekleri, hadi abartalım yengesiyle oral seks yapan güzel kadınları görüp, iç geçirip, nefret edip ama en sonunda dizi başlamadan yarım saat önceden kanepeye uzanmış reklamları izliyor olma durumudur,,,,
kesin kendilerini satıyorlar dizinin aslında, ama rtük dolayısıyla yansıtmıyorlar bunu. yoksa nerde lan o kadar para, kriz var. hiç de duymadım dizilerde krizle ilgili bir şey.
insanları depresyona sokan durum. kişilerin "ben hariç herkes zengin" ruh haline girmesine yol açar.
ciddi oranda bir izlenme faktörüdür.
gelişmekle gelişememek arasında kalmış ülkelerin kaderidir. meksika, brezilya, türkiye gibi. hep özenilen hayatlar. insanlar herkesin değil kendi zenginliğinin peşinde, bu da hangi düşünce aşamasında olduğumuzu gösteriyor.
aslında bir geçiş dönemidir, bundan evvelki türk sinemasında televizyonunda hep ezilenler gösterilip, ha halimize şükretmek lazım dedirtirken prodüktorler şimdilerde ise hep zengin kesimi falan gösterip imrendirmeye çalışmalarıdır...

hala umut ediyoruz, gün gelicek türkiye'nin gerçeklerini yansıtacaklar, gerçekten sıradan orta halli bir türk ailesini izleyebilicez...
asmalı konak dizisi ile nevşehir ilinde bulunan her vatandaşımızın sıkı bir şarap sever olduğunu anlamamız gibi bir şey. su yerine şarap,nereye kadar dedirtmiştir bir ara. hani köpek öldüren falan da değil.
insanların sadece sahip olamadıkları şeyleri merak edip izleyeceğini bilen bünyeler tarafından dizilerin hemen hepsine sokulan zengin olma hali. hayır şimdi olsa bir tane genç kız; tüm gün okula gidip gelen, ailesi düz aile olan, hayatında ekşın olmayan... ben izlemem kardeşim. hiç kıvırma sen de izlemezsin. böyle yatları katları olacak, hayatının her anı ekşın olacak, her bölümde fidye için kaçırılacak falan... heyecanlı olan budur. yemeyin beni. *
dizilerdeki 100 dolara götümü siler atarım havalarına giren erkekleri tvde gırla gören hatun kişiler, yanlarındaki erkeklerin delüğanlılığını unutup "ay yaa nasıl şımarsam da dellense" ideolojisine binaen bok bok konuşurlar. aşkım ya bi restoran açsanaaa, aşkım yaaa bi cinayet işlesenee hadi kıskandırcam senii,hadi sefkilim bi küpe de sen tak bak yakışmış ordaki çocuaa, tipi lafzlara maruz kalan yiğit neylesin tabi dellenir. netekim bu tarz hareketler ferrariye doğan slx tamponu takmak gibi abes hareketlerdir. delüğanlı kral adamdır, has oğlandır.

(bkz: kavak selleri)
(bkz: kavak dölleri)
(bkz: pamukçuklar)
(bkz: beni al kucağına)
(bkz: köpeğinim abi vadisi)
(bkz: dikmen vadisi-balgat)
(bkz: kurtlar vadisi)
(bkz: binbir gece)
son 1-2 yıldır göze çarpan dizilerde, ortalık zengin adamlardan , kadınlardan geçilmemektedir. havada uçuşan milyon dolarlar, harcanan paralar, lüks restoranlar, hayvani jipler filan, sahnelerin vazgeçilmezidir. sanki, türkiye'nin gerçeği budur ve herkes böyle bir hayatı yaşamaktadır. haa, böyle yaşayanlar da yok değildir gerçi, ama biz onların bu hayat tarzını izleyerek ne kazanıyoruz, onu da anlamış değilim. bir de dikkat ettim, bu dizilerde adam filan öldürünce, karakolluk olunmuyor pek. dizi kahramanının olayı örtbas eden bir sağ kolu hep var, nasıl oluyorsa ?