bugün

bence gayet doğal ve doğru bir eylemdir.
türban takmanın doğru olduğunu savunmuyorum, hatta fikirlerim aksi yönde ama insanların özgürlüğünü kısıtlamanın herhangi bir açıklaması olamaz.

bu şeriata giden bir adım da olabilir; ama siz aksini savunuyorsanız bir şeyleri yasaklayarak, baskı yaparak savunduğunuz şeyi elde edemezsiniz. insanın türban takma özgürlüğünü yok saymak; insanın komünist veya atatürkçü bir partiye girme özgürlüğünü yok saymaktan, evinin duvarına istediği posteri asma hakkını yok saymaktan farklı değildir.
hayır, denemişler olmamış; ne uğraşıyorsunuz? ****** *
islamiyetin türbandan ibaret olduğunu sanan zihniyetin, türbanın her mekanda takılmasıyla islamiyeti yaşabileceklerini ve buna özgürlük diyebileceklerini sanıyorlar. değil kuzum değil. olması gereken bu değil.
islamiyet türbandan ibaret olsun veya olmasın, bir kadınla erkeğin aynı ortamda nefes alması günah olarak görülsün veya görülmesin, bir insanın -evet insan- din veya herhangi bir sebep için saçlarını kapatmak istemesini yasaklamanın onlara özgürlüklerini bahşetmek olduğunu zanneden bireyler tarafından eleştrilen düşünce. dinin tamamı bu veya değil, bunun inandığı dinin gereklerinden bir tanesi olduğunu bilen bir insanın bunu uygalamasının özgürlük olmayıp da ne olduğu merak konusudur...
insanların bencil düşüncelerinin sonucunda yanlış buldukları eylemdir.
yalnız burada bencilliği dar anlamda almayalım, bencil derken kastettiğim şey şu: kişi bütün insanlığın iyliğini isteyebilir, bunu da kendi doğru bildiği yoldan yapmak istemesi gayet normaldir. ama kötü-iyi kavramlarının bile göreceli olduğu bir durumda kişileri bir şeylere zorlamanın sağlıklı bir sonucu olmayacaktır. kişi bir şeyleri yasaklamak yerine onları yasaklamanın geremekmeyeceği bir düzen yaratma amacını güderse çok daha doğru bir şey yapmış olacaktır. devrimcilik sadece komünistlik demek değildir; şu an cemaatlerin yapmaya çalıştığı şey de bir devrimdir, irandaki de, atatürk'ün yaptığı da, bolşeviklerin yaptığı da...

örnek vermek gerekirse, rus devriminden sonra insanlara materyalizmin gerektirdiği bir düşünce olarak ateizm öğretildi. stalin dönemi ise baskıcıydı, baskıcı bir eğitim sonucunda oluşan düşünceler de sağlıklı olmadı. sscb'yi yıkan tek şey stalin'in baskısı değildi belki ama, ateizm öğretisiyle yetişen bir kuşağın birden dinlerine dönmesi tesadüf olmasa gerek.

başka bir örnek için; atatürkçülüğü anlayamamış, onun söylediklerine katıksız, geliştirmeden inanmış insanların yönettiği laik bir türkiye'de laiklik karşıtı, hatta şeriatçı grupların oluşması ve iktidara kadar gelmesi de tesadüf olmasa gerek. olması gereken bu da değil.
artık apaçık ortada, başka şeyler yapılmalı.

zamanın popüler gündeminin ısıtılarak önünüze sunulmuş olması hoş değil,bunu biliyorum sözlük ahalisi. ama hala bir yerlerde problem var.
doğru görülmü$tür. ancak türban takmamak da bir özgürlüktür. umarım türban takan teyzelerimize, 14 ya$ında türbanları verilirken ellerine bu da söylenmi$tir.

üniversiteye türbanlı girme yasağının sebebini de bu olu$turmaktadır. üniversite, türbanlı ki$ilerin türban baskısından kurtarılabileceği tek yer olarak görülmektedir. en azından görülmekteydi.
özgürlük ve demokrasi ikilemine tutulmuş ülkede, kavramların dahi sakat olduğunu her türden düşünce içinde görebiliyoruz. sulandırılmış, maddi temellerinden koparılmış ve vicdaniyet demokrasisine sürüklenmiş bir demokrasi anlayışı en basitinden körlükle ya da akıl bulanıkla adlandırılabilir.

henüz demokrasi çığlıklarına kapılmamış statükonun koruyucuları ise laikliği toplumsallaştıramayarak, aslında kendisine karşı tarafta konumlananlarla ortaklık içine giriyor. işte bu noktada özgürlükler kavramını demogojiye açık bırakmış oluyoruz ve demogojinin ne kadar etkili olduğuna bir kez daha tanıklık ediyoruz.

bireysel özgürlükler uğruna toplumsal özgürlükleri feda etmek ve toplumun belli bir kısmını oluşturan kadınları buna kurban etmek en başından bir özgürlük yandaşının yapmayacağı bir şeydir, tabi ideolojik bir bunaklığın içine girmediyse. görmemiz gereken şey sömürünün, şiddetin tek başına toplumsallaşmasının baskı yolu olmadığını görmemiz gerekiyor. uzunca yıllardır sistemin yaptığı gibi ortada bir uzlaşı varsa, bu duruma gene karşı çıkılabilir.

özgürlük, demokrasi gibi kavramlar kendisine yabancı düşüncelerle sağlanamaz. özgürlüğü hoşgörüye indirmek herhalde hayalcilerin işi olsa gerek. bu kişilere sormak gerek, eğer faşizmin toplumsal bir ideoloji olarak meşruiyet bulursa- ki toplumun belli bir kesminde bugün belli bir gücü var- buna da "özgürlük" diyebilecek miyiz? ben sanmıyorum, ne bugün, ne de yarın buna izin verilmemelidir.
bireyin kişisel tercihleriyle alakalı her şey özgürlük unsurudur.
bunu türbanla sınırlandırmak da yanlıştır.
benim özgürlüğüm senin özgürlüğünü kısıtlamıyorsa ki türban meselesinde durum öyle, her türlü obje özgürlüğün konusunu oluşturabilir.
özgürlük olan bez parçasının kendisini değil, dileyenin onu inancına uygun olarak takmasıdır. bu durum, özgürlük düşmanı baskıcı-jakoben zihniyettekileri, gizli faşistleri aşırı derecede rahatsız eder.
(bkz: kisi hürriyetleri)
türbanı özgürlük olarak göstermenin fikir babası akp değildir ayrıntısını bilmek isteyen arkadaşalara (bkz: persepolis)
Toplum içinde yalnız kalmış, hiç bir maddi gücü kalmayan, toplumun umursamadığı bir kadının kendi özgür iradesiyle, hayat kadınlığını seçme özgürlüğünü kimse engelleyemez. Aynı şekilde açlık, sefalet içinde bulunan birinin 3 kuruş paraya iliklerine kadar sömürülme özgürlüğünü de kimse engelleyemez. Bunlar kendi istekleriyle bunları yapıyorlar. Özgürlük dileyenin kendisi ile ilgili kararı almasıdır.

Özgürlük ne garip bir kavram! Bir yerlerde bir gariplik var ama nerede? Bir şey beni rahatsız ediyor ama ne! Yoksa ben özgürlük düşmanı, gizli bir faşist miyim? Niye bir gariplik hissediyorum? Aman faşist olmayayım; "Türbanı kendi istekleriyle kendi inançları doğrultusunda takıyorlar. Yaşasın türban takma özgürlüğü!"
(bkz: freedom)
kerhanelerde satılan ve orada olması için çok zaman zor kullanılan hatta üzerlerinden evletin vergi aldığı bir ülkede özgürce yaşamaları için hiçbir kısıtı olmayan insanların olayı abartması durumu.

türban dinin emrettiği söylenen bir yasaktır. yasaklara özgürlük vermek özgürlük anlayışına temel prensibine zıttır.

din başı açık gezmeyi yasaklamışsa din kurallarına göre yönetilmeyen bir ülke neden bu yasağı onaylasın, özgürlük bizzati bu yasağı onaylamamaktan geçer.

herkesin üzerinde anlaşamadığı doğruların uygulamaları kurallarla belirlenir. laik, sosyal bir hukuk devleti olan ülkemizde bu kural türbanın özel yaşam dışındaki alanlarda kullanımının yasak olmasıdır.

Sen müslümansın sana göre türban takmak gerekiyor, ben dinsizim bana göre de boktan kou yapan bir bez parçası , nasıl anlaşacağız? işte kurallar bu noktada devreye girer ve uzlaştırır.

Amma demokrat hukukçu kesildiniz ey sivas katliamını yapanlar. önce gidin karınızı kızınıza zögürlük verin. daha düne kadar eve kapatıp, okutmayan, sevişmek günahtır diye eğitip mezarlıklarda sevişen kızlara sahip olan sizdiniz !
karşı çıkılırken çok anlamsız argümanlar kullanılan, olması gereken eylem.

bugün türbanın/başörtüsünün üniversitelere girmemesi gerektiğini düşünenler ciddi ciddi "onun dininin emri olabilir bana göre boktan bir bez parçası" diyebiliyor. bu tabi ki kişinin kendi fikridir ve karışılamaz. yalnız sana göre boktan bir bez parçası olması, onun özgürlüğünün kısıtlanmasına sebep olmamalıdır.

ayrıca başı örtülüler, "başı açıklar benim inancıma ters giyiniyorlar. üniversitelere alınmasınlar" demezken, bazıları ısrarla "benim için boktan bir bez parçası. üniversitelere alınmasınlar diyebiliyor. siz kimsiniz ki bu hakkı kendinizde görebiliyorsunuz? siz başıörtülülerden üstün değilsiniz. ayrıca o bez parçasının sana bir zararı yok ki... senin hiç bir özgürlüğün kısıtlanmıyor. bugün başörtülüler okullara alınsa da, toplam öğrenci sayısına oranları %20'yi geçmeyecektir. geçse bile önemli değil ya, anladığınız dilden yazmaya çalışıyorum.

unutmadan laik devlet, tüm inançlara ve dinlere eşit uzaklıkta olan devlettir. din karşıtı devlet değildir. kişilerin inançlarının gereklerini özgürce uygulamalarını sağlamakla yükümlüdür. türkiye'de çok büyük bir kısım laiklik perdesi altında faşizmden sahneler oynarken olan yıllardır başörtülülere oluyor. sağda solda görüp "aa bak türbanlı ama şöyle yapıyor" türü cümlelerle toplumdan soğuttuğunuz, ötekileştirdiğiniz başörtülülere...
türban takmamanın da kişisel tercih ve bu bağlamda özgürlük olduğundan hareketle, doğru kabul edilmesi gereken bir görüştür. başımı açarım, miniyi çekerim, şöyle kıvırta kıvırta gezerim diyen zihniyet de, pekala özgürdür bu memlekette. lakin, her iki taraf da özgürlüğünü yaşarken bir takım bedeller öder elbet. bir taraf, bağnazlıkla suçlanıp kamusal alan sınırlamasına toslarken, diğer taraf çoktan ateist, iğrenç mahluk ve dahi hafifmeşrep oluvermiştir zihinlerde. birbirlerini etiketlemekten ve didişmekten geri durmayanlar, hoşgörüsüzlük dalında aynı kürsüyü paylaşıverirler de farkında olmazlar. durumdan vazife çıkarıp oy patlaması beklentisine düşmek de siyasilere kalır hep. Bu ne makus talih, ne kötü bir kaderdir ya rab.
Bıçak sırtı bir konudur.Türban olayı bir yanıyla özgürlüğü içermektedir.Nasıl olurda özgürlük içerir? Laiklik, kavram olarak algılanışı, uygulanışı, bizde ki özgünlüğü vb. yanlarıyla irdelenmelidir ki sorunun özüne inilebilsin.Kamusal alan tartışmaları, kamusal alanın komün geleneğinden devraldıkları, dahada ileri gidersek içinin tamamen boşaltılışı vb deşilmeden bugün laiklik adına uygulanan yasakçılığı ve de türbanın bu yasakçılık karşısında kazanmış olduğu yada yüklenilmiş olan özgürlük çü yanı anlayabilmek mümkün değildir. Eğer bunları görmeden sadece yüzeysel yaklaşırsak tam da istenen kör dövüşüne girmiş oluruz. Oysa ki, bilmektesiniz ki türban sorunu sorunun ana öznesi olan kadın açısından bakıldığında baskı ve tahakküm içermektedir. Çünkü genelde insan,özelde kadın bedenine konan her türlü toplumsal, bireysel kısıtlamalar baskı ve tahakkümle adlandırılır. Ve yine bildiğiniz gibi kadın, ataerkil, erkek egemen sistem olarak adlandırdığı yazılı tarih ( sümer )başlangıcından bu yana insan ve birey olmanın savaşımını vermektedir. Bununla ilgili olarak ödediği bedeller ağırdır. ikinci sınıf yada köle sayılmanın dışında Avrupa da ortaçağ karanlığında cadı ilan edilerek yakılmıştır. Bugün kullandığımız kavramlar da ve günlük dilde kadın aşağılanan bir varlık olmaya devam etmektedir.
Şimdi, modern bir toplumda türbanı savunmak özgürlük müdür? Hayır, ortaçağ örtünme geleneğini modern toplumlara ancak bizim gibi olmak koşuluyla yedirebilirsiniz. Yani moderniteniz güdük olmak zorundadır. Normalde modern toplumun bu sorunu içselleştirip aşması gerekmektedir. Fakat bizde bu durum na mümkündür.
Sonuçta şeklen bir özgürlük içermesi vardır. Bu da laik olmayan laiklik algısı ve uygulamasından kaynaklanmaktadır. Bu benim sorunum olmaktan uzaktır. Eninde sonunda kaşıyanları da yakacaktır. Ama asıl özgürlük türban değil, kadının kendi bedenine karşı girişilen tahakküme karşı direnmesidir. Fakat bu despot laiklik uygulamasında türbanlının özgürlük mücadelesi yok sayılamaz, gözardı edilemez, en azından formel mantık bizi bu sonuca götürür. Özgürlük te çifte standart yoktur. Türban despotizmiyle toplumun daha geri bir noktaya çekilerek yönetilmek istenmesi karşısında alınan tavır ve bu anlamdaki özgürlük mücadelesi ile modernite kisvesi altında ve gerçekliğinden uzak bir laiklik uygulamsı ile bunun yarattığı ( türban ) bir sorun karşısın da bir özgürlük mücadelesi ve öznenin kendisinin bu güne değin yürütegeldiği tarihsel özgürlük mücadelesi içiçe geçebilir. Bunları iyi ayırıp,iyi yorumlayıp tavır göstermekse başlı başına başka bir sorun zaten.
Sümerler döneminde tapınaklarda fahişelik yapan kadınların dışarıda diğer kadınlardan ayırt edilebilmeleri amacıyla türban taktıklarını öğrenince türbanın ne o laiko-faşistlerin modernitesi ile ne de o dinci-liberallerin özgürlük çığırtkanlığıyla alakalı olduğunun bilincine varan , türbanın iki ucundan çekiştirip duran zıt kutupların aslında eşitlik-özgürlük-adalet mottolarının altında kadını ev işlerine , çocuk bakıcılığına mahkum eden erkek-egemen bir zihniyetin emek hırsızlığından ve hak-özgürlük gasbından başka bir şey göremeyen devrimcilerin bozması gereken bir oyundur.
esasen özgün bir özgürlük pratiği olduğu için gayet doğal ve reel bir görüdür. darısı gerçek yobazların 'başına'...
Türban da oyun çoktur elbetteki. Çekiştirmeler de bir o kadar fazla. Sorun sadece devrimcilere de bırakılamaz boyuttatır. Çünkü konunun bir asli öznesi vardır. Oyunları ve çekiştirmeleri çözecek olan da bu öznenin kendisidir. Devrimciler ya da başkaları tali müdahil durumundadırlar. Elbette ki tali müdahalelerde bulunacak olanların tavırları da oldukça önemlidir. Nasıl ki çevre konularında, barış konuların da geniş bir dayanışma oluşturulmakta bu konuda da farklı öznelerin dayanışması kaçınılmazdır.
Özgürlük talebi her bir konuda farklı biçimler de dillendirilebilir. Gözden kaçırılmaması gereken o alandaki öznenin asli tavrıdır. Zemin olarak da gerçek insan zeminin de kalabilmektir aslolan. Çifte standartlara düşmeden, sürüklenmeden.
bizim ulkemizde ozgurluk yerine gericilik olarak goruluyor maalesef. neden peki? neden halki musluman olan bir ulkede bu yasaklar, neden bu engeller, neden bu onyargilar ve yanlis anlasilmalar? kuran da belirtilen dinin emirleri yerine yenilerini getirmeye calismak, neden?

kendi ulkemizin gostermedigi kisisel haklardan en temeli olan dini haklari hristiyan bir ulkede gormek kadar uzucu ne olabilir soruyorum size. bircok insan dinini daha rahat yasadigi icin neden amerika, ingiltere ve avrupa da yasamayi secer soruyorum. sen basortusu ile universiteye girmeyi tartis adamlar carsafli kadina calismasi icin servet versinler. goruyor musun farki? gormuyorsun degil mi? zannetmiyorum.

uzuluyorum sizin icin, dinini ogrenmeden dinini elestirenler icin...
ülkenin şu an içinde bulunduğu durum ve şartlarda gerçekten de özgürlük olarak görülen türbanın her türlü kıyafetle kullanılabildiği herkesin dikkat-i nazarını celbetmiştir muhakkak. dar kıyafetlerin üzerinde adeta aksesuar olarak kullandıkları türbanın özgürlük olduğunu ve bu haklarını (!!!) eninde sonunda alacaklarını, üniversiteye bu şekilde girmeyi hakettiklerini söyleyenler ileride başlarını daha çetrefil bir duruma sokmazlar umarım.
yalnızca üniversitede mi önemli bu türban takma mevzusu, bu da anlaşılmış değil. üniversiteden sonra çalışma hayatına yani kamuya bu şekilde giremeyeceğini bilen bireylerin bu konudaki inadı da dikkat çekiyor. elbette her üniversite mezunu devlet dairesinde çalışmıyor ama üniversiteden sonra memur statüsünde çalışacağı belli bireylerin de ısrarcı olmaları yüzünden, bir beklentileri ya da bir bildikleri var, diye düşünüyor insan.
beni gülmekten öldüren başlıklardandır.

demiş ki vatandaş "türban dinin emrettiği söylenen bir yasaktır. yasaklara özgürlük vermek özgürlük anlayışına temel prensibine zıttır"

neye göre kime göre yasak olayıni irdelemeye kalkarsan dünyadaki kişi sayısınca yasak, kişi sayısınca mübah bulursun. burada müslüman adamın zihnini kaşıyan olay özgürlük meselesi değildir, din ve vicdan hürriyeti meselesidir. senin vicdanen kabul ettiğin yahut etmediğin nanemolla şeyleri bile devlet senin hür iradenle yaptığın işlerdir diye engellemez. ama başkasının kişisel haklarına tecavüz ediyorsan engeller değil mi. bu da bu kadar basit bişeydir. eğer türbanlı yahut başörtülü bayan gidip başka birine zorla türban ört diye baskı kuruyorsa suç işler. o zaman ksıtlarsın istersen koyarsın kanunu... ama burada dini inancı gereği örtünen biri, dini inancı gereği namaz kılan birinden yahut yalan söylemeyen birinden farksızdır.

bakın hepimizin allah rızasına ulaşma yollarımız farklı farklıdır. senin için güzel ahlaklı olmak birinci sıradadır, bir diğeri için namaz kılmak. ne demiş peygamberimiz "bir hurma tanesi ile de olsa ateşten sakınınız" bunu kendine dert edinmiş biri islamın tüm kurallarını uygulayarak ateşten kaçınmak isteyebilir. hem başını örter, hem ilim öğrenmek ister, hem bulunduğu ortamda iffetini muhafaza eder vesaire...

türbana özgürlük yarım bir ifadedir, din ve vicdan özgürlüğü aslolandır, türkiyede yahut marsta farketmez.

siz türbandan korktukça zihinsel çöplüğünüzde türbülanslar oluşuyor, lakin türübünler türbanlı-türbansız yan yana oturmuş tek şeyi söylüyor,

-sözlüğe gözlük, inanca özgürlük!
evet, özgürlüktür türban! yobaz erkeğin, kadını toplum hayatından soyutlama özgürlüğüdür. bana kendi iradesiyle örtünmeye başlayan bir tane kız gösteren olursa tüm yobazlardan özür dileyip bir daha bu konularda tek laf etmeyeceğim.

(bkz: turbani savunan sozde demokrat erkekler)

bir de tanım lazım değil mi?
yapalım; türbanı özgürlük olarak görmek burnunun ucunu göremeyecek kadar kör olmaktır.
özgürlük; retorik olarak bakılınca insanı etkileyen şahane kelime. ama nedense bu özgürlüğün net bir tanımı yoktur. ya da sadece bazı elitlerin tekelindedir. o tekeli oluşturan mümtazlar istemediği sürece özgürlük başka kimsenin isteyebileceği bir olgu olmayacaktır/olmamalıdır.

gelinen noktada başörtüsü bu elitist abilerimize ablalarımıza göre özgürlüğü kısıtlayıcı, aydınlanmayı engelleyici bir araçtır. eğer onlar öyle buyurmuşsa bizim bir köşeye çekilip sessizce bunu kabullenmemizi bekliyorlar. ama durum öyle değildir senin özgürlük saçını rüzgarda savurmaktır gibi içi boş ama duyunca lirik çağrışımlar uyandıran sözlerinin etkisi sıfır noktasındadır nazarımızda.

özgürlük, kişinin kendi tercihlerini yapabilmesidir. jakoben tavırlara boyun eğmemektir. tepeden inmecilere karşı omuz omuza olmaktır. başörtüsünü kişinin özelinden alıp kendi potanızda eritmeye çalışmanız despotluktur.

evet başörtüsü özgürlüktür. başörtüsü jakobenlere karşı koymaktır. o kızların okuma hakkıdır.

ve evet isyan... *