bugün

mükemmel doğası ve kendine has insanıyla yıllarıdır özlem duyduğum memleketim.
kapsamındaki ilçelerden biri olan of'ta, azıcık beyin şeklinde tepkilere sebebiyet veren gelişmenin yaşandığı ildir. zira peygambere kimlik kartı çıkartmak nedir ? türk müydü peygamber ? ciddi adapte olma sorunları yaşıyor bu insanlar. *

kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/id/25243469/
(bkz: bize her yer trabzon)
merkezi çarpık kentleşme sonucu berbat olan, ama yerlileri ve yetiştirdikleri ile tanıtımının çok iyi yapıldığı şehir. şehir merkezi iğrençtir ve pahalıdır. ayrıca ktü kampüsü istinad duvarları ile ayakta tutulmaktadır ve deniz olmasa bir halta yaramayacak niteliktedir. halkı çok sinirlidir; fakat asla kimse trabzonun bu özelliğine değinmez. ama kürt kökenlilere aman vermemeleri ve çalışkan olmaları ve memleketlerine sahip çıkmaları hasebi ile takdir edilesi insanların memleketi...
tarihteki önemi ve coğrafyadaki konumu itibarıyla anadolu'nun istanbul'udur. kentin köklü kültürel yapısı içinde yetişen değerli spor, sanatçı, iş adamı ve siyasetçiler sayesinde marka değeri hep korunmuştur. zaman zaman olumsuz faaliyeterle adı lekelenmeye çalışılsa da bu kentte çürük elmaların sayısı azdır. fazlasını da kendi içinde ayıklamasını bilen dürüst vatandaşlara sahiptir.

kentin pahalılığından yakınan öğrenciler ise şunları gözardı etmemelidir:

- türkiye'de 8 kişilik dolmuşlarla hizmet veren taşıma sistemi yok denecek kadar azdır. yolculuğunuzda mutlaka sizi güldürecek bir olayla karşılaşma ihtimali yüksektir. ayrıca ankara'da en düşük dolmuş ücretinin 2.10 tl olduğunu da belirteyim.

- öğrencinin en kral atıştırmalığı olan tavuk dürümün türkiye'de en temiz ve uygun fiyatta yapıldığı yer trabzon'dur. en basit yemeği tavuk dürüme verilen bu önemi gördükten sonra köftesini, pidesini, balıkçısını -ki taze olmaması düşünülemez- ve diğer tüm restoranlarını kıyasladığım tüm illere göre puanım sonsuzdur.

- küçük bir şehirde güzel bir kampüste ve istediğiniz arkadaşınıza kısa sürede ulaşabilme avantajına sahip öğrenciler olarak çok şanslısınız. arkadaşlarınızla gezip, görüp stres atabileceğiniz çok yer bulmak mümkündür. ev sahiplerine kirayı geciktirmediğiniz sürece size kimse bulaşmaz. ama yamuk yaparsanız kaçacak delik arayın!

- yağmurunu sevin, içanadolu'da yaşamak zorunda kalırsanız o yağmuruları ve gök gürültülerini çok özlersiniz.
uefa'nın kararından sonraki şehirdeki hava işte şöyledir:

görsel
Defalarca okumama rağmen doyamadığım yazıyı paylaşmak isterim. Yazının aslına şuradan ulaşabilirsiniz:

http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=20960284

--spoiler--
"10 günlük tatilde hayatı bana sorgulatan şehir. bana kalsa dünyanın en güzel şehri. memleketim.

bırakıp memleketi ekmek parası için bozkırın ortasına geldik yine tatilin sonunda. sadece çalışmak için geldiğimiz şehirde oturacak evimiz olsun diye, memlekette baba evi boş beklerken bizi, bankanın birinde çalışıp kazandığımız parayı öbürüne vereceğiz 10 sene boyunca.

kilosu 1 liraya hamsi alıp, bedava odunla bahçede mangalda pişirmek varken, saçma sapan yemeklerin öğününe 50 lira vereceğiz bozkırda kazandığımız paradan. kendimizi mutlu sanacağız yüksek bir yerden şehrin ışıklarına bakıp, şehrin ışıklarının yıldızları görünmez hale getirdiğini hiç bir zaman fark etmeden iki kadeh bir şey içerken. memlekette, en güzel manzarayı, ampul değil, yıldız ışığını balkonda ya da çimende mis gibi çay içerek izlemek dururken.

çocuklarımızı okutacağız özel okullarda bozkırda kazandığımız paralarla. kurslara yollayacağız, baleye, piyanoya, sonra dershanelere, sonra kpds kurslarına ya da belki yurt dışına. çocuklarımızın çimende koştururken, hayvanlarla oynarken, doğayla iç içeyken duyduğu mutluluğu hatırlamamaya, asıl mutluluktan onları kendi elimizle uzaklaştırdığımız için duyduğumuz suçluluğu ört bas etmeye çalışarak.

bastırıp parayı özel hastane odalarında yatınca düzelecekmiş gibi sağlığımızı bozacağız çalışırken bozkırlarda ve artık iş göremez hale geldiğimizde döneceğiz memleketimize büyük bir hasretle belki bir tabutta belki emekli olunca.

çok şey istemiyordum ben aslında, trabzon'da bir evim olsun, bir de deniz tarafı kale arkası kombinem, meydan-sigorta dolmuş hattında şoförlük yapayım daha ne isterdim ki? ne işim vardı 30 sene okudum bilmiyorum.

2 çocuğum var ellerinizden öper, çok sevdiğim bir hayat ortağım da var allah'tan bozkırı yaşanır kılan. onlar için bozkırda çalışmaya devam edeceğim emekli olana kadar. hayallerimi erteleyerek. emekli ikramiyemin yeri belli, bir kombine bir de dolmuş, meydan-sigorta arası. 20 sene sonra bir dolmuşta görürseniz dikiz aynasının yanında minyatür diplomayı, sormayın ne işi olduğunu dolmuşta, hatırlayın öys puanları ziyan olmasın diye ertelenmiş hayalleri."
--spoiler--
kendini büyükşehir sanan kompleksli halka sahip sıradan bir sahil şehridir yeşil olarak diğer karadeniz şehirlerinden fazlası yoktur.
büyükşehir karmaşıklığına yenilmeden "yeterince" büyük bir şehir olarak kalabilmiş, zeki atılımcı ve kanı-deli bir halka sahip, yeşilliği diğer karadeniz şehirleriyle hemen hemen eşit olmasının yanısıra gelişmişliğiyle diğer karadeniz şehirlerini sırtında taşıyan bir şehirdir.
merkezi oldukça küçük, yaylaları oldukça güzel, ülke gündemine yön veren ancak trabzonun gelişmesine katkıda bulunmayan ensesi kalın iş adamlarına sahip, dolmuşlarında öğrenci kavramı bulunmayan, tatlı sert yapıya sahip insanların yaşadığı, gelişmiş olmamasına rağmen hani birazcık gelişmiş bir şehir olarak ele almak gerekirse o gelişmişliği de üniversiteye borçlu olan ülkemin büyük olmaya çalışan ancak küçük olmaya mahkum şehirlerinden sadece birisidir.
kilometreler boyunca uzanan sahilleri başıboş bırakılan içler acısı, gelişmemiş şehir. sokaklarında yürüdüğünüzde karadeniz bölgesi de olsa doğuda bulunduğunuzu unutturmayan olaylar görmeniz mevcut.
trabzon insanın neden bu şehre böylesine taptığını çok uzun bir zamandır düşünmekteyim. belki doğu anadolu kadar olmasa da yine de içerisinde yobazlarla dolu, gelişmemiş, türkçesi bozuk cahil kalmış bir toplumu bulundurmakta. tabi onlara göre bu şehir paristen sonra ama yapmayın şu şehir milliyetçiliğini uşaklar. koskoca sahil kentiydi değil mi burası ya evet hala benim gibi bir buçuk senedir burda öğrenci olupta doğru düzgün deniz görmeyen insanları düşünmek içler acısı.. biraz da komik.

bir haftasonu şöyle bir kaçamak yapıp güzel şehrim samsuna gidiyim diyorsun. bir an köyden indim şehre hissine kapılmak işin ilginç yanı. caddeler, sokaklar, evler insanlar evet insanların giyim kuşamı tipleri bile değişiyor.

peki bu adamların derdi nedir? siz trabzonlular hani samsun, samsunspor ve samsun insanını sevmezsiniz ya. sevmezsiniz tabi.. he trabzon karadenizin başkenti diyip duruyorsunuz değil mi. bence hepiniz hasta ruhlusunuz. ego problemlerinizi çözün önce.
(bkz: en büyük benim oh yeah)
(bkz: tren yazıp tiren diye okumak)

aynı olay. trabzon diye yazıyoruz ama okurken tı-rab-zon diye okuyoruz. hadi tren yabancı kökenli bir kelime. ama trabzon halis muhlis türk şehri. eğer öyleyse bence en başta tırabronluların rahatsız olması gerekir.
her yerdir.
marmara için bursa ne ise karadeniz için trabzon odur. marmarada en büyük şehir istanbul ancak en güzel şehir bursadır.karadenizde de en büyük şehir samsun ancak en güzel şehir trabzondur.
(bölgelerin gizli lokomotifleri)
sadece yaşayanların bileceği, orada vakit geçireceği, her köşesinden samimiyet, hoşgörü, saygı, sevgi en önemlisi de insan akan tarihi bir şehir.
yaşayana halkıyla guru duyduğum şehirdir.

fakirlik, işsizlik, olanaksızlık vb. birçok eksiklikleri olmasına rağmen asla şikayet etmez, bölücülük yapmaz, vatanına, milletine ihanet etmez, sürekli birşeyler istemez. doğudaki teşviğin yarısı bile trabzonda yoktur. ancak trabzon insanı söylenmez çalışmaya bakar.
candır trabzon can!
çam ağaçlarıyla dolu mükemmel ormanları dururken hakkında, "yağan kar atatürk köşkünde karpostallık görüntüler oluşturdu" haberi yapılan şehir. yok hacı yok olmuyor. ne kadar zorlasanız da atatürk dikkat çekmiyor. vazgeçin.
karadenizin başkenti, trabzonluların gönlünde paristir, londradır. Memlekettir.
--spoiler--
memleketim memleketim memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,
şile bezindendi
sen şimdi saçımın akında,
enfarktında yüreğimin,
ve alnımın çizgilerindesin, memleketim,
memleketim memleketim...

yine cisil cisil mi yağıyor yağmur uzun sokağın taşlarına
ganitanın kayıklarında martılar gizliden gizliye öpüşüyorlar mı
deniz kokulu kentimi düşünüyorum orhan veli'nin istanbuluna inat
anıların şehrini düşünüyorum ayrılıkların ötesinde bir yerden
taşbaşının dar sokağından denize inen simitçinin ve hamsicinin sesi geliyor
tavada cısır cısır öten tereyağının kokusuna
meydanındaki limoncunun tablasına bir hoş olmuşum
deniz kokulu kentimi düşünüyorum orhan veli'nin istanbuluna inat
varsın yağsın yağmur cisil cisil üstüne
ellerin cebinde ya, yürüyorsun ya o şehrin sokaklarında, yağmurdan sanane
yürüyüp gitmeli limana, oradan da mendireğe, taa ucuna kadar
ve çökmeli bir taşın üstüne
ama karayel patlamış, fırtına varmış, dalgalar adam boyuna geliyorlarmış, ıslanıyormuşsun
vakit de akşamlardan bir akşammış sanane
kalkanoğlunun pilavını
mehmet salih'in çayını
bodos'un meyhanesini
gülbahçenin dönerini
ve pazar sabahlarının vazgeçilmez peynirlisini çekiyor canım
deniz kokulu kentimi düşünüyorum orhan veli'nin istanbuluna inat
yeşilin bin tonunu koynunda barındıran
yüce karlı dağların bile selam durduğu o güzelim şehre,
istanbul'un soğuk ve çirkin akşamlarından binlerce sevgi
meydandan kalktık mıydı saate varmaz hamsiköydeyiz
konakoğlunda oturur başbaşa sütlaç yeriz
naraburnundan eser bir rüzgar, olur içimiz tertemiz
bu sene gidemiyorum, seneye birlikte gideriz.

--spoiler--
--spoiler--
hiçbir soğuk seninki gibi samimi değil,
içine işlemiyor adamın...
--spoiler--
bir trabzonlu için dönüp dolaşıp gelinen yer. (bkz: kürkçü dükkanı)
hile yapmayan halktır. ya da yapmaması gereken halktır. atatürkçüdür:

(bkz: (vid #32822))
pidesi güzel olan kasaba.
mıhlamanın anavatanı.